Türkiye Cumhuriyeti

Türkiye

Türkiye Cumhuriyeti
Bayrak
Bayrak
Slogan: 
Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir[1]
Ulusal Marş: 
İstiklâl Marşı
MENÜ
0:00
Konum
Türkiye'nin Dünya üzerindeki konumu
BaşkentAnkara
39°55′K 32°50′D
Resmî dil(ler)Türkçe
MilliyetTürk
Yönetim biçimiÜniter parlamenter cumhuriyet
 - CumhurbaşkanıAbdullah Gül
 - BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan
 - Meclis BaşkanıCemil Çiçek
 - Anayasa Mahkemesi BaşkanıHaşim Kılıç
Yasama organıTürkiye Büyük Millet Meclisi
Kuruluş
 - Lozan Antlaşması24 Temmuz 1923
 - Cumhuriyetin ilanı29 Ekim 1923
Yüzölçümü
 - Toplam783.562 km²  (37.)
302,535 mil²
 - Su (%)1.78
Nüfus
 - 2013 sayımı76.667.864[2] (18.)
 - Yoğunluk98[2]/km²  (108.)
239.8/mil²
GSYİH (SAGP)2012
 - Toplam1.123 trilyon $[3](16.)
 - Kişi başına15.001 $[3] (64.)
GSYİH (düşük)2012
 - Toplam794.468 milyar $[3](17.)
 - Kişi başına10.609 $[3] (62.)
Gini (2011)39,0[4]
orta (58.)
İGE (2013)artış 0,722
yüksek · 90.[kaynak belirtilmeli]
Para birimiTürk lirası Turkish lira symbol 8x10px.png (TRY)
Zaman dilimiDoğu Avrupa(UTC+2)
Trafik akışısağ
Internet TLD.tr
Telefon kodu+90
Türkiye veya resmi adıyla Türkiye Cumhuriyeti[5] Türkiye Cumhuriyeti, başkenti Ankara olan ve Avrupa ile Asyakıtalarının her ikisinde de toprağı bulunan ülkedir. Ülke topraklarının büyük bölümü Anadolu
Yarımadası'nda, bir bölümü ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur. Ülkenin üç yanı AkdenizKaradeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları; batıda Yunanistan ve Bulgaristan, doğuda Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan (Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti) ve İran, güneyde ise Irak ve Suriye'dir.
Türkiye, kadim ekinsel mirasa sahip demokratik, lâik, merkeziyetçi ve anayasal bir cumhuriyettir.[kaynak belirtilmeli] 1924 anayasası ile devletin resmî dini İslam olarak kabul edilmişken, 1928 anayasa değişikliği ile bu ibare kaldırılmıştır.[6][7] Laiklik ilkesi ise 1937 yılında anayasaya konulmuştur.[8] Ülkenin resmi dili Türkçe olup, yaygın din İslam'dır.
Oğuzlar, bugün Türkiye (Halk Latincesinde "Türklerin Yurdu" anlamına gelen Turchia sözcüğünden türemiştir) olarak bilinen alana 11. yüzyılda göç etmeye başlamıştır. Göç, Selçukluların Bizanslılar karşısında elde ettikleri Malazgirt Zaferi'yle hızlanmıştır.[9] Birçok küçükbeylik ve Anadolu Selçuklu DevletiAnadolu'yu Moğol istilalarına kadar yönetmiş ve 13. yüzyılda Osmanlı Beyliği Anadolu'yu birleştirerek Doğu Avrupa, Yakın Doğu ve Kuzey Afrika'yı yöneten bir devlet hâline gelmiştir. I. Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinin ardından çöken Osmanlı İmparatorluğu'nun birçok bölgesi İtilaf Devletlerince işgal edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki genç bir subay kadrosunun örgütlediği başarılı direnişin ardından 1923 yılında ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) olan Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
Türkiye, günümüzde bağımsız yedi Türk devletinden biridir. Avrupa Konseyi'ne, NATO'ya, OECD'ye, AGİT'e ve G-20'ye üye olarak Batı dünyasıyla bütünleşmiştir. 1963 yılından beri Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun ortağı ve 1995 yılından beri Gümrük Birliği'nin üyesi olan Türkiye, 2005 yılında Avrupa Birliği ile tam üyelik görüşmelerine başlamıştır. Türkiye aynı zamanda Türk KonseyiKaradeniz Ekonomik İşbirliğiİslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlere üye olarak ABD ve Avrupa Birliğinin yanı sıra Balkanlar, Kafkasya, Orta ve Güney Asya, Orta Doğu ve Afrika ülkeleri ile yakın siyasî, ekonomik, ve kültürel ilişkiler geliştirmiştir.
Avrupa ve Asya kıtaları arasındaki geçiş yolları üzerindeki konumu Türkiye'ye anlamlı bir güç ve önem kazandırmaktadır. Türkiye, siyaset bilimciler ve ekonomistlere göre stratejik konumu, büyük ekonomisi ve askeri kabiliyetiyle bir bölgesel güçtür.[10][11]

Köken

İlk Türk-Kağanlığı 552-744 yılları arasında Orta Asya ve Çin bölgelerinde Göktürk Kağanlığı adıyla kurulmaktadır. "Türk" adı bugün kullandığımız şekli ile ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir. Çinliler o dönemde Türklerin adını Tūjué olarak kullanırlar. Tarihçi İlber Ortaylı bir makalesinde Ceneviz ve Venedikli tüccar ve diplomatların, 12. yüzyılda, Türkiye'yi Turchia ve Turkmenia olarak tanımladıklarını belirtir.[12] Ayrıca, Türkiye adı ilk defa 1190'da bir yazılı kaynakta, Haçlı Seferi vak'ayinamesinde geçmektedir.[kaynak belirtilmeli] Abdulhaluk Çay ise Turchia tanımını çok daha gerilere götürür ve Turchia tabirine ilk defa 6. yüzyıldaBizans kaynaklarında rastlandığını belirtir ve şöyle der "Bu tabir 9. ve 10. yüzyıllarda İdil/Volga Nehri'nden Orta Avrupa'ya kadar uzanan saha için kullanılmıştır."[kaynak belirtilmeli] Bu kullanımın Kafkasya bölgesinde Hazar Kağanlığı için Doğu Türkiye’si, Arpad Hanedanı'nın kurduğu Macar Devleti için Batı Türkiyesi şeklinde olduğunu ve aynı tabirin 12. yüzyıldan itibaren Anadolu için kullanıldığını belirtir. Tarihte 13-14. yüzyıllarda Mısır Memlûkleri de Türkiye adını kullanmışlardı: "ed-devlet üt Türkiya" (1250-1387).[kaynak belirtilmeli]Osmanlı Devleti'nde, 19. yüzyıla kadar Türkiye adı kullanılmadı; Devlet-i ÂliyyeDevlet-i OsmaniyeMemalik-i ŞahaneDiyar-ı Rum adları kullanıldı. Fakat dış dünyanın zaman zaman Osmanlı İmparatorluğu yerine Türkiye adını kullandığı bilinmektedir. O dönemde yabancı dillerle çizilmiş haritalara bakıldığında bu durum açıkça ortadadır. Daha sonra, Jön Türklerarasında Osmaniye yerine Türkistan, Türkeli, Türkili gibi adlar önerildiyse de, Orta Asya'da Türkistan adlı bir bölge olduğundan bu benimsenmedi.[özgün araştırma?] Anayasada(1921) "Türkiye"[13] adı yazıldı ve 1923'te cumhuriyetin ilanı ile devletin resmi adı Türkiye Cumhuriyeti olarak kesinleşti.

Tarihçe

Ana madde: Türkiye tarihi

Tarih öncesi Anadolu ve Doğu Trakya


Kazılar sonucu ortaya çıkanTroya antik kentinin duvarları.
Türkiye sınırları içinde kalan Anadolu Yarımadası, dünyanın en eski kalıcı yerleşim bölgelerinden biridir. Çeşitli eski Anadolu milletleri bölgede,Cilalı Taş Devri'nin başlangıcına ve Büyük İskender'in fethine kadar varlığını sürdürdü.[14] Bu halkların çoğu Hint-Avrupa dil ailesinin bir kolu olarak kabul edilen Anadolu dillerini konuştu.[15] Bazı bilim insanları Hint-Avrupa dillerinin, yine eski Anadolu dillerinden olan Hitit dili ve Luvi dilinden yayıldığını öne sürdü.[16] Ayrıca Türkiye'nin Avrupa kıtasında kalan bölümünü oluşturan Doğu Trakya ise kırk bin yıl öncesine dayanan bir yerleşim tarihine sahiptir ve bölgenin sakinleri tarıma başlayarak milattan 6000 yıl önce Cilalı Taş Devri'ne geçmiştir.[17]

Geçmişi MÖ 2000'e uzananHitit başkenti Hattuşaş'daki Aslanlı Kapı.
Göbekli Tepe, bilinen en eski dini yapının bulunduğu yerdir ve geçmişi MÖ 10.000 tarihine kadar uzanır.[18]Orta Anadolu'nun güneyinde kalan Çatalhöyük, Cilalı Taş Devri ile Bakır Çağı'na ait çok büyük bir yerleşim yeridir ve Temmuz 2012'de UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne dahil edilmiştir.[19] Biga Yarımadası'nda yer alan Troya antik kentinde Cilalı Taş Devri'nde başlayan yerleşmeler ise Demir Çağı'na kadar devam etmiştir.
Anadolu'nun bilinen ilk sakinleri, Hatti ve Hurri toplumlarıdır. Hint-Avrupa milletlerinden olmayan bu iki toplum, yaklaşık olarak MÖ 2300'lü yıllarda Orta ve Doğu Anadolu'da yaşadı. Hatti ve Hurriler, Hint-Avrupa milletlerinden olan Hititlerin MÖ 2000–1700 yıllarında Anadolu'ya gelmesiyle yerini Hititler'e bıraktı. Hititler, bölgedeki ilk büyük krallığı MÖ 13. yüzyılda kurdular ve tarihteki ilk yazılı antlaşma olarak bilinen Kadeş Antlaşması'nı Mısırlılar ile yaptılar. Asurlular, MÖ 1950 ve MÖ 612 yılları arasında günümüz Türkiye'sinin güneydoğu topraklarını fethetti ve yerleşti.[20][21]
Hitit İmparatorluğu'nun MÖ 1180'li yıllarda çöküşünü takiben, Hint-Avrupa milletlerinden olan Friglerin kurdukları Frigya, MÖ 7. yüzyılda Kimmerler tarafından tahrip edilmesine kadar Anadolu'da üstünlük elde etti.[22] Frigya'dan sonra LidyaKarya ve Likya yönetimleri bölgede hüküm sürdü.

Antik çağ ve Bizans dönemi


MS 135 yılından kalma Efes Celsus Kütüphanesi, günümüzdeİzmir ili sınırları içinde yer alır.

6. yüzyılda kilise olarak Bizans'ın inşa ettiği Ayasofya, daha sonra camiye çevrildi, şu anda ise müzedir.
Anadolu'nun sahil şeridinde MÖ 1200 yıllarında büyük ölçüde Aiolİyon ve Yunan yerleşimleri başladı. Milet,EfesSmyrna (şu anki İzmir) ve Byzantion (daha sonra Konstantinopolis ve İstanbul) gibi çok sayıda şehir, bu koloniciler tarafından kuruldu.
Anadolu, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda Antik İran'da kurulan ilk Pers devleti olma özelliği taşıyan Ahameniş İmparatorluğu tarafından fethedildi ancak Büyük İskender tarafından imparatorluğun ortadan kaldırılmasıyla bölgenin sahibi Makedon Krallığı oldu. Büyük İskender döneminde kültürel homojenlik ve Helenleşmehareketi başlatıldı[14] ancak MÖ 323 yılında İskender'in ölümüyle Makedon Krallığı bölündü ve Anadolu'da küçük Helenistik krallıklar (BitinyaKapadokyaPergamon ve Pontus dahil olmak üzere) ortaya çıktı.[23] Daha sonra, MÖ 1. yüzyılda bu krallıklar Roma Cumhuriyeti'nin bir parçası haline geldi.[23] Büyük İskender'in fetihleriyle başlattığı Helenleşme hareketi ise Roma döneminde hızlandırıldı, bu nedenle daha önceki yüzyıllarda var olan Anadolu dilleri ve kültürlerinin nesli tükendi; yerini Yunan dil ve kültürü aldı.[24][25]
324 yılında Roma İmparatoru I. Konstantin, imparatorluğun başkentini Byzantion'a taşıdı ve şehrin adını Yeni Roma (daha sonra Konstantinopolis ve günümüzde İstanbul) olarak değiştirdi.[26] Roma İmparatorluğuHun Türkleri'nin doğudan batıya doğru göç etmesiyle Avrupa'da başlayan Kavimler Göçü'nün (375) sonucunda çıkan karışıkların etkisiyle 395 yılında Batı Roma ve Doğu Roma olmak üzere ikiye ayrıldı. Daha sonralarda Bizans olarak da anılmaya başlanan Doğu Roma, 1453 yılına kadar varlığını devam ettirdi.

Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu

İslamiyet dinini kabul eden Oğuz Türkleri'nin Kınık boyuna mensup olan Selçuklular, 9. yüzyılda Hazar Denizi ve Aral Gölü'nün kuzeyine yerleştiler.[27] 1040 yılında Gazneliler ile yaptıkları Dandanakan Muharebesi'nin kazandılar ve ardından bölgede Büyük Selçuklu Devleti'ni kurdular.

1481 ve 1683 yılları arasındaOsmanlı topraklarının genişlemesi.
11. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklular, Anadolu'nun doğu bölgelerine yerleşmeye ve akınlar yapmaya başladı. Bizans ile yaptıkları ilk büyük muharebe olan Pasinler Muharebesi'ni (1048) kazandılar. 1071'de gerçekleşen Malazgirt Meydan Muharebesi'nin de galibi oldular, böylece "Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı", Anadolu'da Türkleştirme hareketi başladı. Bölgede yaygın olan Hıristiyanlık ile ağırlıklı olarak konuşulanYunanca, Türklerin Anadolu'ya girişi ile birlikte yerini İslam dini ve Türk diline bıraktı.
13. yüzyılda, özellikle Kösedağ Muharebesi'nden (1243) sonra Anadolu'daki Selçuklu otoritesi son bulmaya başladı. Otorite boşluğunda ortaya Anadolu Türk beylikleri ortaya çıktı. Bu beyliklerden, Osman Gazi tarafından kurulan Osmanlı, iki yüzyıl içinde Anadolu, Balkanlar,Kuzey Afrika ve Levant'ı hâkimiyeti altına aldı. Osmanlı padişahı II. Mehmed, 1453'te İstanbul'u fethetti ve Bizans İmparatorluğu'nu yıktı. Bu olay tarihçiler tarafından Orta Çağ'ın sonu, Yeni Çağ'ın başlangıcı olarak kabul edildi.
1514 yılında I. Selim (1512–1520), Çaldıran Muharebesi'nde Safevî hükümdarı Şah İsmail'i yenerek imparatorluğun sınırlarını doğu yönünde genişletti; 1517'de Mısır'da hüküm süren Memlûk Sultanlığı'nı yıkarak halifeliğin Osmanlı Hanedanı'na geçmesini sağladı. Kanuni Sultan Süleyman olarak da bilinen I. Selim'in oğlu I. Süleyman, saltanatının ilk yıllarında Belgrad'ı ele geçirerek Orta Avrupa içlerine ilerlemeye başladı; Macaristan'ı egemenliği altına aldı. Ayrıca Kanuni döneminde ve sonrasında Hint Okyanusu'nda hâkimiyet kurmak için Portekiz İmparatorluğu'na karşı seferler düzenlendi.

Edirne'deki Selimiye Camii, Osmanlı'nın en bilinen mimari miraslarından biridir.
Osmanlı, 16. ve 17. yüzyılda, özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde tarihinin zirvesine ulaştı. Bu dönemde batıda Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ve Lehistan ile çeşitli anlaşmazlıklar yaşadı.[28] Osmanlı Donanması, denizde çeşitli başarılar kazandı. 1538'de yapılan Preveze Deniz Muharebesi'nde Barbaros Hayreddin Paşa'nın Haçlılar'ı mağlup etmesinden sonra imparatorluğun Akdeniz'deki kontrolü arttı. Doğuda ise, Safevîler ile dinsel farklılıklardan ve toprak anlaşmazlıklarından kaynaklanan bazı çatışmalar zaman zaman savaşa dönüşmekteydi.[29]
Osmanlı, zirvesine ulaştıktan sonra duraklama dönemini yaşadı ve 19. yüzyıl başlarından itibaren gerilemeye başladı. Bozulan iç huzur ve sık sık çıkan isyanlarla birlikte toprak kayıpları arttı; askeri güç, ekonomik denge bozuldu. Rus Çarlığı ile yapılan savaşların birçoğu başarısızlıkla sonuçlandı. 1911'de İtalya Krallığı ile yapılan Trablusgarp Savaşı sonucunda Trablusgarp kaybedildi, aynı dönemde Balkan Birliği'ne karşı yapılan Birinci Balkan Savaşı sonucunda Balkan topraklarının neredeyse tamamı kaybedildi.[30] II. Abdülhamid'in tahttan inmesine sebep olan31 Mart Olayı'ndan sonra İttihat ve Terakki Fırkası yönetimde etkin bir biçimde söz sahibi oldu. İmparatorluk, I. Dünya Savaşı'na İttifak Devletleri yanında girdi. İttifak grubu savaştan yenik çıktı, 30 Ekim 1918'de İtilaf Devletleri ile Osmanlı arasında Mondros Ateşkes Anlaşmasıimzalandı. 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması, Osmanlı topraklarını İtilaf grubu arasında paylaştırdı; ancak yürürlüğe konulamadı.[31]

Türkiye Cumhuriyeti


Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır.
I. Dünya Savaşı bitiminde imzalanan Mondros'tan sonra İtilaf Devletleri tarafından İstanbulİzmir ve diğer Osmanlı topraklarının işgali, Türk Ulusal Hareketi'ni ortaya çıkardı.[28] Çanakkale Savaşı'nın (1918) öne çıkan isimlerinden biri olan Mustafa Kemal Paşa'nın, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı ile Misak-ı Millî sınırları içinde kalan ülke topraklarının bütünlüğünü korumayı amaçlayan Türk Kurtuluş Savaşı başlatıldı.
23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin Ankara'da açılmasıyla Ankara Hükûmeti, ülke topraklarındaki ikinci hükûmet olarak ortaya çıktı. Kurtuluş Savaşı'nda cephelerde kazanılan başarıların sonuncusu, Batı Cephesi'nde Yunanistan Krallığı'na karşı kazanıldı; cephedeki Türk kuvvetleri 9 Eylül 1922'de zafer elde etti. 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile Kurtuluş Savaşı'nın sonuna gelindi. Büyük Millet Meclisi, 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırdı ve altı asırdan fazla varlığını devam ettiren Osmanlı İmparatorluğu tarih sahnesinden silindi. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile Misak-ı Millî'nin büyük bölümü gerçekleştirildi; yeni hükûmet uluslararası anlamda tanındı ve 29 Ekim 1923'te cumhuriyetin ilan edilmesi ile "Türkiye Cumhuriyeti" resmen kuruldu. Yeni devletin başkenti Ankara oldu. Lozan gereğince yapılanTürkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi ile, Türkiye'deki 1.1 milyon Rum-Ortodoks ile Yunanistan'daki 380.000 Türk-Müslüman yer değiştirdi.[32]
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal, birçok inkılap yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1934 yılında çıkanSoyadı Kanunu ile kendisine "Atatürk" soyadını verdi.[33]
II. Dünya Savaşı'nda Türkiye, uzun süre tarafsızlığını korudu ancak savaşın son aylarında, 23 Şubat 1945'teMüttefik Devletler'in yanında yer aldı.[34] 26 Haziran 1945'te ise Birleşmiş Milletler'in kurucu üyelerinden biri oldu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Yunanistan'da çıkan komünist isyanının bastırılmasında karşılaşılan zorluklar ve Sovyetler Birliği'nin Türk Boğazları'nda askeri üs talep etmesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin 1947'de Truman Doktrini'ni ilanıyla sonuçlandı. Doktrin, Türkiye ve Yunanistan güvenliğini sağlamayı amaçladı, askeri ve ekonomik destek sağlandı.[35] Her iki ülke de 1948 yılında Avrupa ekonomisinin yeniden inşası için Marshall Planı ve OECD'ye dahil edildi, daha sonra 1961 yılında OECD'nin kurucu üyesi haline geldi.
Kore Savaşı'na (1950–53) Birleşmiş Milletler kuvvetleri ile birlikte katılan Türkiye, 1952 yılında NATO'ya üye oldu. 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta gerçekleşen darbe ve yaşanan toplumlar arası çatışma, Türkiye'nin Garanti Antlaşması'nda kendisine verilen hakları kullanarak 20 Temmuz 1974'te adaya asker çıkarmasıyla sonuçlandı.[36] 15 Kasım 1983'te adanın kuzeyinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu; ancak yalnızca Türkiye tarafından tanındı.[37]
Türkiye Cumhuriyeti'nin tek partili dönemi, 1946'da son buldu ve çok partili dönem başladı. Ancak ilerleyen zamanlarda, 196019711980 ve 1997 yıllarında çeşitli askerî müdahaleler yapıldı. 1980'li yıllarda ekonominin serbestleştirilmesinden bu yana ülke, güçlü bir ekonomik büyüme ve daha fazla siyasi istikrar kazanmıştır.[38]
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 550 milletvekilinden oluşur ve milletvekilleri dört yıllık aralıklarla seçilir. Ülkede 81 il bulunmaktadır fakat Ankara ve İzmir'in iki, İstanbul'un üç seçim bölgesine ayrılması sebebiyle toplam 85 seçim bölgesi vardır. Aşırı siyasi parçalanmayı önlemek amacıyla var olan seçim barajı uygulaması gereğince bir partinin meclise girebilmesi için en az %10 oy toplaması gerekmektedir.[45] Bu nedenle 2002 genel seçimlerinde iki parti, 2007 genel seçimlerinde üç parti [41][42], 2011 genel seçimlerinde ise dört parti resmen meclise girme hakkı kazandı.

Dış ilişkiler


Türkiye, OECD ve G20 gibi uluslararası kuruluşların kurucu üyelerindendir.

1949 yılında Avrupa Konseyi'ne üye olan Türkiye, 2005 yılında Avrupa Birliğiile üyelik müzakerelerine başladı.
Türkiye'nin dış politikasının temelinde Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi yatmaktadır.[48] Ülke, Birleşmiş Milletler(1945), OECD (1961), İslam İşbirliği Teşkilatı (1969), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (1973), Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (1985),Karadeniz Ekonomik İşbirliği (1992), D-8 (1997) ve G20 (1999) gibi uluslararası kuruluşların kurucu üyelerinden birisidir.[49] 1951–1952, 1954–1955, 1961 ve son olarak 2009–2010 yıllarında BM Güvenlik Konseyi'nde geçici üye olarak görev yapmıştır.[50][51]
Geleneksel Batı yönelimi doğrultusunda, Avrupa ile ilişkiler her zaman Türk dış politikasının merkezî bir parçası olmuştur ve günümüzde Türkiye için stratejik bir hedef ve devlet politikası olarak kabul edilmektedir.[52] Kurulduğu 1949 yılında Avrupa Konseyi'ne üye olan ülke, 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık ilişkisi kurdu. Uzun yıllar devam eden siyasi görüşmelerin ardından, 1987 yılında AET'ye tam üyelik için başvurdu, 1992 yılında Batı Avrupa Birliği'nin ortak üyesi oldu, 1996'da AB ile Gümrük Birliği oluşturdu ve nihayet 2005 yılında Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerine başladı.[53]
1974'ten bu yana Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımamaktadır ancak adanın kuzeyinde 1983 yılında kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımakta ve Kıbrıs Türk toplumunu desteklemektedir.[54] KKTC, Türkiye dışındaki ülkeler tarafından tanınmamakla birlikte adanın kuzeyinde kurulmuş de facto bir yönetim olarak kabul edilmektedir. Halen daha çözülemeyen Kıbrıs Sorunu, ülkenin NATO ve AB ile olan ilişkilerini zorlaştırmaktadır ve AB'ye üyelik hedefinin önünde engel olarak görülmektedir.[54]
Türkiye'nin dış ilişkilerinin bir diğer belirleyici unsuru Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkiler olmuştur. Sovyetler Birliği'nin oluşturduğu ortak tehdit sebebiyle Türkiye, 1952'de NATO'ya üye oldu ve Soğuk Savaş boyunca Washington hükûmetleri ile yakın ikili ilişkiler içinde oldu. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nin Avrupa Birliği'ne katılım teklifi gibi önemli konularda dahil olmak üzere siyasi, ekonomik ve diplomatik desteğinden yararlanmıştır.
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının üzerine Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını elde ettiler. Türkiye, Ön ve Orta Asya'da bulunan bu cumhuriyetler ile ikili ilişkilerini, aralarında bulunan derin kültürel ve dilsel bağ sebebiyle ilerletme çabası içine girdi.[55] ÖzellikleAzerbaycan, Türkiye ile ilişkilerinin önemini vurguladı.[56][57] Mayıs 2006'da faaliyete başlayan 1.774 kilometre uzunluğundaki, Bakü'denCeyhan'a uzanan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC), Hazar Denizi'ndeki petrolü küresel pazara aktarmayı sağlamakta ve Türkiye'nin dış politika stratejisinin bir bölümünü oluşturmaktadır.[58] Bunların dışında Türkiye'nin doğu komşularından olan Ermenistan ile var olan sınır kapıları, Ermenilerin Azerbaycan'da bulunan Dağlık Karabağ bölgesini işgal ettiği Karabağ Savaşı'ndan bu yana kapalıdır.[59]

Ordu

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki;KaraDeniz ve Hava kuvvetleri.
Türk Silahlı KuvvetleriKaraDeniz ve Hava kuvvetleri olmak üzere üç bölümden oluşur. İç emniyeti sağlama ve askeri işlevleri olan Jandarmaile Sahil Güvenlik, barış zamanında İçişleri Bakanlığı'na, savaş zamanında Kara ve Deniz kuvvetlerine bağlıdır. Cumhurbaşkanı tarafından atanan ve görevlerinden dolayı başbakana karşı sorumlu olan Genelkurmay Başkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni komuta edip yönlendiren en üst düzey birimdir.[60] Bakanlar Kurulu, millî güvenlik ve ülke savunması için yeterli silahlı kuvvetlerin hazırlanması konularında meclise karşı sorumludur.[60] Ancak savaş ilan etme, yabancı ülkelere asker gönderme veya yabancı ülke askerlerinin Türkiye'ye konuşlanmasına izin verme yetkileri yalnızca meclise aittir. General Necdet Özel, 4 Ağustos 2011'den bu yana Genelkurmay Başkanlığı görevini sürdürmektedir.[61]
Sağlık sorunu olmayan her erkek Türk vatandaşının eğitim durumu ve iş yerine bağımlı olarak üç hafta veya on iki ay (bir yıl) arasında değişen bir süre için askerî hizmet yapması gerekmektedir.[62] Türkiye'de vicdanî ret uygulaması bulunmamaktadır ve askerlik yerine sivil bir alternatif sunulmamaktadır.[63]
Türk Silahlı Kuvvetleri, beş bölümde hizmet veren ve sadece bir milyondan fazla üniformalı personeli bulunan Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri'nin ardından NATO'nun ikinci büyük silahlı gücüdür.[64] Türkiye, 2003 yılından bu yana Eurocorps için askeri personel katkısı yapmaktadır ve Avrupa Birliği Savaş Grupları içinde yer almaktadır.[65] Ayrıca; AlmanyaBelçikaHollanda ve İtalya ile birlikte, nükleer paylaşım politikasına dahil olan beş NATO üyesi ülkeden bir tanesidir.[66]
1998 yılında yapılan açıklamada Türkiye; tanklar, avcı uçakları, helikopterler, denizaltıları, savaş gemileri ve saldırı tüfeklerini kapsayan ve 160 milyar ABD dolarına mâl olan bir modernizasyon programına başladı.[67] Diğer taraftan ülke, Müşterek Saldırı Uçağı programının üçüncü seviye katılımcısıdır.[68]
Türk Ordusu, 1950'li yıllardan bu yana Birleşmiş Milletler ve NATO üyesi olarak uluslararası ortamda çeşitli ülkelerde yer almıştır. Somali'de ve eski Yugoslavya'da barış görevlerinde, Birinci Körfez Savaşı'nda koalisyon güçlerine destek olmak amacıyla bulunmuştur. Türk Askeri, birçok yerde Mehmetçik adıyla da anılmaktadır. 36.000 Mehmetçik, uluslararası arenada de facto bir yönetim olarak kabul edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni korumaktadır ancak bu askeri varlık, Kıbrıs Cumhuriyeti ile uluslararası toplum tarafından yasadışı işgal gücü olarak kabul edilmektedir ve birkaç Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla kınanmıştır.[69] Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nin Afganistan'da istikrar sağlamak amacıyla başlattığı Afganistan Savaşı'nda da bir NATO üyesi olarak 2001 yılından bu yana asker bulundurmaktadır.[64][70]Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2006 yılında ülkenin Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL) harekâtına katkı sağlamasını onayladı ve böylece Türk Askeri, Lübnan'da da yer almaya başladı.[71]

Bilim ve Teknoloji

Türkiye'nin bilim ve teknoloji işlerini yürütmesini sağlayan kurum TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu)'tır Türkiye tarihi boyunca bir çok bilim adamına sahip olmuştur. Özellikle Osmanlı ve Selçuklu İmparatorluğu'nda yaşayan bilim insanları (Bkz; Gazali Ömer Hayyam Ali Kuşçu Şerafettin Sabuncuoğlu Akşemseddin) önemli çalışmalara imza atmışlardır.Cumhuriyetin ilanından sonra ise dünyaca ünlü bir matematikçi olan Cahit Arf Arf değişmezi ve Arf halkaları gibi literatürde adıyla anılan çalışmalar yapmıştır.Feza Gürsey de cumhuriyet sonrası ünlü bilim insanlarındandır.Bir fizikçi olan Feza Gürsey Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Profesör olarak görev yapmış ve Yale Üniversitesi'nin Teorik Fizik Bölümü'ne teklifi üzerine ODTÜ'deki görevinden ayrılmak istemeyen Gürsey, Yale Üniversitesinde konuk profesörlük görevini kabul etmiş ve ODTÜ-Yale üniversiteleri arasında dönüşümlü olarak lineer olmayan kiral modeller, konform simetri, genel görelilik üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür.Ancak daha sonraFeza Gürsey'in Yale Üniversitesi Fizik Bölümün'ndeki profesörlüğü daimi hale gelmiş, izni kaldırılmış ve ODTÜ'den ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Gürsoy bunun nedenlerini, Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı'nca verilen Bilim Hizmeti ve Onur Ödülü töreninde anlatmıştır:
"Birincisi, sık sık ve ücretli izinli olarak dışarıdaki bilim merkezlerinde çalışmam ve bu bilimsel alışverişe öğrencilerimi de katmam. İkincisi, Türkiye'mizin seviyesine ve ihtiyaçlarına uygun olmayan üst düzeyde bir araştırma yaparak gençliğe zararlı bir örnek olmam."
Şu an ise Türkiye kendi yapımı uydusu olan Göktürk-2'yi uzaya göndermiştir ancak bunu Çin'deki Jiuquan Fırlatma Üssü'nden yapabilmiştir Türkiyenin henüz bir uzay istasyonu yoktur.Türkiye'deki en büyük üniversitelerden biri ODTÜ'dür ODTÜ dünyadaki en iyi 100 üniversitelerden biridir.Türkiye'deki en eski üniversite İstanbul Üniversitesidir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Bilime verdiği önemi şu sözleriyle ifade etmiştir; "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir."

İdari Bölünüşü

Türkiye'nin başkenti Ankara'dır. Ülkedeki en büyük idari bölümler illerdir ve 81 il vardır. Bir il; il merkezi, ilçe merkezleri ve ilçelere bağlı bütün köyleri kapsar. İllerde yönetme ve yürütme görevini, devletin atadığı valiler yerine getirir. Türkiye, 7 coğrafi bölgeye ayrılmıştır ancak bu bölgeler herhangi bir idari yapıyı temsil etmemektedir.
İllerin merkezlerine verilen ad genellikle aynıdır ancak Hatay ilinin merkezi AntakyaKocaeli ilinin merkezi İzmit ve Sakarya ilinin merkezi Adapazarı adlarıyla bilinmektedir. İstanbul(13 milyon), Ankara (5 milyon), İzmir (4 milyon), Bursa (3 milyon) ve Adana (2 milyon) Türkiye'nin en kalabalık nüfusa sahip beş ilidir.[72]
Ülkenin ekonomik, finansal ve kültürel kalbi olan İstanbul, aynı zamanda en gelişmiş şehirdir.[73] Son nüfus sayımına göre nüfusun %77,3'ü il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.[2]20 ilin nüfusu 1 milyonun üzerindedir ve yine 20 ilin nüfusu 1 milyon ile 500.000 arasındadır.[72] Yalnızca iki ilin nüfusu ise 100.000 rakamının altındadır.[72]

Coğrafya


Türkiye'nin topoğrafik haritası.

Kapadokya'daki peri bacalarının panoramik görünümü.
Türkiye, 36. ve 42. kuzey enlemleri ile 26. ve 45. doğu meridyenleri arasına yerleşmiştir; şekli kabaca bir dikdörtgeni andırmaktadır ve doğusuyla batısı arasında 75 dakikalık bir zaman farkı vardır, genişliği 1.660 kilometredir. İzdüşüm alanı 783,562 km²'dir ve kapladığı yüzölçümü bakımından Dünya'nın 37. sırasında yer almaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrilmiştir; batısında Ege Denizi, kuzeyinde Karadeniz ve güneyinde Akdeniz bulunmaktadır. Kuzeybatısında ise Marmara Denizi yer alır.
Türkiye, iki kıtada da toprağı bulunan bir Avrasya ülkesidir. %97 kadarlık bir bölümü Asya kıtasında yer alır, bu bölüm Anadolu adıyla da anılır. Geriye kalan %3 kadarlık bir bölümü ise Avrupa kıtasında yer alır, bu bölüm ise Doğu Trakya veya Rumeli Yakası adlarıyla da anılır.[74] Ülkedeki Marmara Denizi'nde bulunan Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı, Asya ile Avrupa topraklarını ayırır; bu boğazlar Marmara Denizi'nin Karadeniz ve Ege Denizi ile olan bağlantısını da sağlar. Ayrıca Bozcaada veGökçeadaEge Denizi'ndeki birçok adadan Türkiye'ye ait olanlarıdır.

5,137 m (16,854 ft) yüksekliğindeki Ağrı Dağı, Türkiye'nin en yüksek dağıdır.
Türkiye'nin Doğu Trakya bölümünde Bulgaristan ve Yunanistan ile sınırı bulunmaktadır. Kuzeydoğuda Gürcistan; doğuda ErmenistanAzerbaycan (Nahçivan Özerk Cumhuriyeti) ve İran; güneydoğuda Irak ve Suriye ile sınır komşusudur. Ülkenin ortalama yüksekliği 1132 metredir; Anadolu topraklarının kuzey kesiminde Kuzey Anadolu; güney, güneydoğu ve doğu kesiminde Toros sıradağları yer alır. Yaklaşık üçte biri orta yükseklikteki ovalar, yaylalar ve dağlarla kaplıdır, genel olarak yüksekliği, batıdan doğuya doğru gidildikçe artar, en yüksek alanları doğu kesiminde yer alır. Ağrı ilinde yer alan Ağrı Dağı, 5,137 m (16,854 ft) yüksekliğindedir ve ülkenin en yüksek dağı olma özelliğini taşır.[75] Ülkenin en büyük doğal gölü Van Gölü'dür. FıratDicleAras ve Kura nehirleri, Türkiye topraklarında doğmaktadır ancak Türkiye dışındaki ülkelere ait olan su bölgelerine dökülmektedir. Ayrıca ülke sınırlarında doğup, ülke sınırları içinde denize dökülen en büyük akarsu ise Kızılırmak'tır.
Türkiye, yedi coğrafi bölgeye bölünmüştür. Bunlar AkdenizDoğu AnadoluEgeGüneydoğu Anadoluİç AnadoluKaradeniz ve Marmara bölgeleridir. Karadeniz Bölgesi, Kuzey Anadolu boyunca uzanır ve ülkenin toplam yüzölçümünün altıda birini oluşturur.[75] Ülke, çeşitli fay hatlarının üzerinde yer alır ve çeşitli sönmüş volkanları barındırır; Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde tarih boyunca birçok deprem olmuştur. Bu fay hattı üzerinde gerçekleşen 1939 Erzincan Depremi1943 Tosya-Ladik depremi1999 Gölcük depremi ve Ekim 2011 Van depremi birçok insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştır.

İklim


Türk Rivierası'ndaki ÖlüdenizMavi Yolculuk seferleri ile bilinir.
Türkiye'de üç farklı iklim tipine rastlanmaktadır. Genel anlamda Ege Denizi ile Akdeniz kıyılarında görülen Akdeniz ikliminde yazlar sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Bitki örtüsü makidir. Karadeniz kıyılarında görülen bir ılıman okyanus iklim tipi olan Karadeniz ikliminde her mevsim yağış görülmektedir, doğal bitki örtüsü ormandır. Karadeniz kıyıları, Türkiye'nin yıl boyunca yüksek yağış alan tek bölgesidir ve Doğu Karadeniz bölümü yıllık 2000-2500 milimetre yağış almaktadır.

Ege Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlayan Marmara Denizi'nin kıyılarında geçiş iklimi görülmektedir; denizin güneyinde Akdeniz, kuzeyinde Karadeniz ve kuzeybatısında Karasal iklime rastlanmaktadır. Marmara ve Karadeniz bölgelerinde hemen hemen her yıl kar yağışı gözükse de kar ancak birkaç gün yerde kalır. Ülkede, Karadeniz ve Akdeniz'de kıyıya paralel uzanan dağlar, denizlerden gelen ılıman hava kütlelerinin iç kesimlere ulaşmasını engeller.
İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yani iç kesimlerde Karasal iklimerastlanır. Bu iklimde yıllık ve günlük sıcaklık farkları yüksektir; yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Doğu bölgelerde, kışlar oldukça sert geçer. Doğu Anadolu'da sıcaklıklar −30 °C ve −40 °C'ye (−22 °F to −40 °F) kadar düşebilir ve kar yılın en az 120 günü yerde kalır. Batıda ise kış sıcaklıkları ortalama 1 °C (34 °F) olarak gözlemlenmektedir. Yazları sıcak ve kurak, Ülke genelinde genellikle Temmuz ve Ağustos en kurak ay iken Mayıs en çok yağışın alındığı aydır, sıcaklıklar gün içinde 30 °C (86 °F) üzerine çıkabilmektedir.

Biyoçeşitlilik

Ana maddeler: Türkiye direyi ve Türkiye biteyi
Türkiye, birçok farklı bitki ve hayvan türünü barındırmaktadır. Yaklaşık 10 milyon kilometre karelik bir alanı kaplayan Avrupa Kıtası'nda 12 bin bitki türü bulunurken, bu rakam yalnızca Türkiye'de 9000'i aşmaktadır. Yine Avrupa'da 2750 olan endemik bitki türü sayısı, Türkiye'de 3000'i bulmaktadır. Farklı iklim özellikleri taşıyan coğrafi bölgelerin varlığı, bitki örtüsünün diğer Orta Doğu ülkelerine göre daha zengin olmasının önemli etkenidir. Ayrıca ülke sınırları içinde yaşayan 160 memeli, 418 kuş, 120 sürüngen, 22 kurbağa, 127 tatlı su balığı ve 384 deniz balığı olmak üzere toplam 1230 civarında omurgalı tür tespit edilmiştir. Anadolu'nun Asya ile Avrupa arasındaki konumu ise bunda başlıca etkendir.

Ekonomi

Ana madde: Türkiye ekonomisi
Türkiye, GSYİH (SAGP) sıralamasında 16. sırada, GSYİH (nominal) sıralamasında 17.sırada yer almaktadır.[76] OECD ile G-20 büyük ekonomileri topluluklarının kurucularından bir tanesidir. I. Dünya Savaşı ile Türk Kurtuluş Savaşı sonrası ortaya çıkan cumhuriyetin, ilk altmış yılında, 1923 ve 1983 yılları arasında devlet, sıkı bir yarı-devletçi yaklaşımın içinde bulundu; özel sektör katılımı, dış ticaret, döviz akışı ve doğrudan yabancı yatırım tutarı gibi konularda çeşitli sınırlamalar konuldu, çeşitli bütçe planlamaları yapıldı. Ancak 1983 yılına gelindiğinde Başbakan Turgut Özal, özel sektörü daha ön plana çıkaran bir dizi reform başlattı.[38]
Büyük miktarlarda alınan dış kredilerle birlikte reformlar, hızlı bir ekonomik büyümenin önünü açtı fakat bu büyüme özellikle 1994, 1999 (o yıl gerçekleşen Gölcük depremi sonrası)[77] ve 2001[78] yıllarında yaşanan finansal krizler ve durgunluklar sebebiyle sürekli kesintiye uğradı. 1981 ile 2003 yılları arasında ülkenin yıllık GSYİH büyüme ortalaması %4 olarak belirlendi.[79] Büyüyen kamu açıkları ve yaygın yolsuzluk ile birlikte ek mali reformların eksikliği, yüksek enflasyon ve zayıf bankacılık sektörü, makroekonomi dalgalanmasının artmasına sebep oldu.[80] 2001 yılındaki kriz sonrası dönemin maliye bakanı Kemal Derviş tarafından başlatılan reformlardan bu yana, enflasyon tek haneli rakamlara düştü, yatırımcı güveni ile yabancı yatırım arttı, işsizlik oranı geriledi.

Devlet Demiryolları tarafından kullanılan TCDD HT65000 modeli biryüksek hızlı tren.
Türkiye, dış ticaret üzerindeki devlet kontrolünü yavaş yavaş azaltarak ekonomik düzenlemeler yoluyla çeşitli pazarlar açtı, kamuya ait çeşitli kurumları özelleştirme yoluna gitti, birçok sektörün liberalleştirilmesi ile yabancı katılımı ise çeşitli siyasi tartışmalar arasında devam etti.[81]Kamu borçlarının GSYİH'ye oranı, 2001 yılındaki durgunlukta seviyenin altına düşse de, 2010 yılının üçüncü yarısında %46'ya yükseldi. 2002 ve 2007 yılları arasındaki yıllık GSYİH büyüme oranı ise ortalama %6,8 olarak belirlendi; bu rakam Türkiye'yi o yılların en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri haline getirdi.[82] Ancak büyüme, 2008 yılında %1 oranında yavaşladı ve ekonomi, 2009 yılında yaşanan küresel ekonomik krizden %5 kadarlık bir oranla durgunluktan etkilendi. 2010 yılında ise ülkenin ekonomisinin %8 büyüdüğü tahmin edildi.[83]
2000'lerin ilk yıllarında ülkedeki yüksek enflasyon kontrol altına alındı ve bu yeni bir para biriminin piyasaya sunulmasına yol açtı; Yeni Türk Lirası, 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe girdi.[84] 1 Ocak 2009'da Yeni Türk Lirası yerini yeni banknot ve madeni paraların tanıtılmasıyla Türk Lirası'na bıraktı. 2012 yılında ülkedeki enflasyon rakamı %6,16, işsizlik oranı ise %9,2 olarak belirlendi.[85][86]
Türkiye'de turizm, ekonominin büyük bölümünü oluşturmaktadır ve son yirmi yılda hızlı bir büyüme yakalamıştır. 2011 yılında ülke, 33,3 milyon turist tarafından ziyaret edilerek dünya turizm sıralamasında altıncı sırada yer aldı ve misafirlerden 23 milyar dolar gelir elde etti.[87] Türk ekonomisinin diğer önemli bölümlerini ise bankacılık, inşaat, beyaz eşya, elektronik, tekstil, petrol arıtma, petrokimya ürünleri, gıda, madencilik, demir-çelik, makine sanayi ve otomotiv sektörleri oluşturmaktadır. Dünya'nın 16. büyük otomotiv üreticisi olan ülkede, 2012 yılı içinde 1.072.339 motorlu araç üretildi.[88] 2011 yılında Türk gemi yapım sektörü, 1,2 milyar ABD doları kadar bir gelir elde etti.[89] Malta, Marshall Adaları, Virjin Adaları ve Norveç, Türkiye'nin gemi sektöründeki ihracatını yaptığı ülkelerden bazılarıdır.[89] Akdeniz, Karadeniz, Marmara bölgelerinde yer alan Türk tersanelerinde, farklı boyutlarda 15 yüzer iskele ve bir kuru havuz bulunmaktadır.[89] 2012 verilerine göre Türkiye'de aktif olarak çalışan 87 tersane vardır.[89]
Türk ekonomisi, büyük şehirlerde sanayiye daha çok bağlıdır ve daha çok batı illerinde yoğunlaşmıştır, bu kesimde tarım daha az yapılmaktadır. Yine de geleneksel tarım Türk ekonomisinin hala önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. 2010 yılında, tarım sektörü, GSYİH'nin %9'unu, sanayi sektörü %26'sını, hizmet sektörü %65'ini kapsadı.[83] Ancak tarım, hâlâ istihdamın %24,7'lik bir kısmını oluşturmaktaydı.[90]

Demografi

Nüfus sayımları[91]
YılNüfus %±
192714.874.387
193516.158.5678.6 %
194017.821.54310.3 %
194518.790.9875.4 %
195020.947.15511.5 %
195524.065.54414.9 %
196027.755.53215.3 %
196531.391.65113.1 %
197035.605.65313.4 %
197540.348.78913.3 %
198044.737.32110.9 %
198550.664.65413.2 %
199056.473.65311.5 %
200067.804.54320.1 %
200770.586.2564.1 %
201073.722.9884.4 %
201376.667.8644.0 %

İstiklal Caddesi, Nisan 2011.

Kapalıçarşı, Temmuz 2010.
Türkiye'nin nüfusu, kurulduğu ilk yıllardan bu yana artış göstermektedir. 1927 yılında yapılan ilk resmî nüfus sayımıyla 13.648.987 olarak belirlenen nüfus, 1940'da 17.821.543'e, 1960'da 27.755.532'ye, 1980'de 44.737.321'e ve 2000'de 67.804.54'e yükseldi.[91] Ülkenin nüfus rakamı, 2007 yılından bu yanaAdrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ile belirlenmektedir. 2012 yılında nüfus, 75.627.384 rakamına ulaşmıştır; km² başına düşen insan sayısı ise 98 olarak saptanmıştır.[2] Yine aynı yılın verilerine göre nüfusun %67.6'sı 15–64 yaş grubunda, %24.9'u 0–14 yaş grubunda, %7.5'i 65 üstü yaş grubunda yer alır ve erkek nüfus ile kadın nüfus oranı birbirine oldukça yakındır.[2] Nüfusun %77.3'lük bir kesimi il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.[2] Ayrıca ortanca yaş 30.1 ve beklenen yaşam süresi 74.6'dır.[92]Türkiye İstatistik Kurumu'na göre, ülkenin nüfusunun 2050 yılında 94 milyon 585 bin olacağı tahmin edilmektedir.[92] Bunların yanı sıra, ülkede 6–15 yaş aralığında eğitim zorunlu ve ücretsizdir; okuryazar nüfus oranı 2010 itibarıyla %94.1'dir.[93]
Türkiye Anayasası'nın 66. maddesi, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan" herkesi, bir "Türk" olarak tanımlar. Türkiye nüfusunun büyük kısmının etnik kökeni Türk'tür. CIA World Factbook'a göre bu rakam %70–75 arasında değişir.[83] Ülkedeki Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler, resmi olarak tanınan azınlıklardır (Ülkenin çoğunluğunu oluşturan Müslümanlar Lozan Antlaşması'nda tek bir etnik-dini grup olarak kabul edildi). 30 Ocak 1923'te Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmasını öngören bir sözleşme imzalandı. Daha sonralarda yapılan mübadele sonucunda, Anadolu'daki 1,1 milyon Rum-Ortodoks nüfus ile Yunanistan'daki 380.000 Türk-Müslüman yer değiştirdi. Mübadele yıllarında İstanbul'da bulunan 110.000 kişilik Rum nüfusu, şimdilerde yaklaşık 3.000'e kadar geriledi.[94][95] AbazalarAzeriler ArnavutlarAraplar,BoşnaklarÇerkezlerÇingenelerGürcülerHemşinliler,KürtlerLazlarZazalarPomaklar ve Süryaniler, Türkiye'de yaşayan etnik gruplardan bazılarıdır.

İnanç

Ana madde: Türkiye'de din
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çoğunluğu Müslüman'dır. Müslüman vatandaşların çoğunluğu Sünni mezhebindendir, Sünnilerin çoğuHanefi'dir. Türkiye'de Sünni mezhebinden sonra, Alevilik mezhebi ikincil çoğunluğu kapsar. Türkiye'deki Alevilerin büyük bir kısmı Sivas,ÇorumTokatErzincanMalatya ve Tunceli kökenlidir.[98][99] Bunların haricinde Şafii ve Caferi gibi diğer mezheplere dahil vatandaşlar da mevcuttur. Türkiye Caferilerinin büyük bir bölümü Iğdır kökenlidir.[100]
Toplam nüfusun geri kalanını diğer dini gruplar oluşturur. Bunlar 60.000 Ermeni Ortodoks [101], 20.000 Süryani, 2.270 Rum Ortodoks, 15.000 Rus Ortodoks, 7.000 Protestan, 25.000 Katolik, 5.000 Yehova Şahidi, 3.000 Keldani [102], 850 [103] Mormon, 5.000 Yezidi, 25.114Musevi, 40.000 Budist,[104] 21,259 Bahai [105] ve 728 Hindu'dur.[106] Ayrıca 153.611 kişi yeni dinlere (Yeni dinler Neokonfüçyüsçülük veNeopaganizmi kapsar) mensuptur.[107]
Türkiye'de toplam Hristiyan nüfus 320.000'dir.[104]
Ateist, Agnostik, Nonteist ve Seküler
Türkiye nüfusunun %2'sini Ateistler,[108] %2 ile %4 gibi bir oranla Agnostikler [108][109][110] ve %1'ini Deistler [110] oluşturmaktadır. Nüfusun %15'i laikdir.[111]
Devlet Yapısı ve Tarihçesi
Türkiye laik bir ülkedir. Dinsel veya etnik özelliğe sahip bir siyasi parti kurulması anayasaya aykırıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında dinin devlet denetimi dışında yürütülemeyeceği kanaatine varılarak, devlet tarafından denetlenmesi gerektiği kararlaştırılmıştır. Buna dayanarak 3 Mart 1924 tarihinde Başbakanlığa bağlı bir teşkilat olarak Diyanet İşleri Başkanlığıkurulmuştur.
Dini inanç veya inanmama, dini kuralları şahıs olarak uygulama veya uygulamama özgürlüğü Anayasa'nın korumasındadır. 1923'ten önce geçerli olan dini kanunlar tamamen geçerlilikten kaldırılmıştır.
Osmanlı Devleti'nde resmî aidiyet unsuru olan 'Müslüman' kavramı 1923'ten beri kullanılmaz. Bu aidiyetin (iyelik) yerine, milli aidiyet (iyelik) olan 'Türk' kavramı getirilmiştir.
Türkiye'deki Rum Ortodoks, gayrimüslim nüfusun büyük bir kısmı, Lozan Antlaşması gereği Yunanistan'a göç etmiştir. Batı Trakya'da yaşayan Müslümanlar ile İstanbulGökçeadave Bozcaada'da yaşayan Rumlar mübadele dışında bırakılmıştır. Trabzon ve Rize bölgesindeki Müslüman Rumlar da mübadeleye dahil edilmemiştir. Balkanlar'da ve Kafkasya'da yaşayan Müslüman topluluklar da Slav - Ortodoks güçleri tarafından Türkiye'ye sürülmüş ya da Türkiye'ye kaçmak zorunda bırakılmıştır.

Dil

Türkiye'de En Çok Konuşulan 5 Dil (2007)[112]
DilYüzde
66.693.065 kişi Türkçe
  
95,54%
1.937.108 kişi Kürtçe
  
2,50%
1.000.706 kişi Arapça
  
1,38%
730.705 kişi Zazaca
  
1,01%
86.600 kişi Lazca
  
0,12%
Türkiye'nin resmî dili Türkçedir. Bugün Türkiye Türkçesi nüfusun büyük bir çoğunluğu tarafından konuşulmaktadır. Bölgelere göre birçok farklı şiveler kullanılmaktadır. Eğitimde ve basın kuruluşlarında ise İstanbul ağzı tercih edilmektedir.
Tüm halkının iletişimini sağlayan ve hem resmi dil hem de eğitim dili olan Türkçenin yanında gündelik hayatta başka diller de konuşulmaktadır. Bunlar AbazacaArnavutçaBoşnakça ve Çerkezce Marmara bölgesi'nde ve İç Anadolu'da; Lazca,Gürcüce,Hemşince ve Rumca Karadeniz'de; ArapçaAzericeKürtçeZazaca ve Süryanice gibi diller Doğu ve Güney Doğubölgelerinde kullanılmaktadır. Çok az sayıda olmalarına rağmen resmen azınlık durumunda bulunan Rumlar'ın bir kısmı ileMuseviler ve Ermeniler'in küçük bir kısmı gündelik hayatta kendi dillerini konuşmaktadırlar.
Diğer yaygın olarak konuşulan dillerle karşılaştırıldığında, daha az sayıda sözcük ve harf ile daha çok bilgi aktarmak olanaklıdır. Diğer pek çok dilde olmayan bir özelliğe göre bir sözcük köküne ekler ekleyerek tek sözcüklü tümceler oluşturulabilir.[113]

vikipedia
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…