Atatürk ve Askerler

Yeni yılda, Atatürk'ün, içinizi ısıtacak bu yılbaşı anısını okuduğunuz zaman 'O Büyük İnsanın' bizlere hiçbir zaman anlatılmayan yönünü bir kez daha keşfedeceksiniz...

Nuri Ulusu'dan dinliyoruz:


"Tahminimce 1935 yılının yılbaşı gecesiydi.
Şimdilerde Opera binası olan bina o zamanlar sergi salonuydu. O yılbaşı gecesi orada büyük bir kutlama vardı.
O akşam belli bir saate kadar Çankaya'da, köşkte yakın arkadaşlarıyla beraber oturdular, çok hafif bir meze eşliğinde çok az içki aldılar.

Ben bir ara dışarıdayken, birden sofracı İbrahim arkadaşımız geldi ve "Hadi Nuri, Atatürk'le beraber kutlamalara gidiyoruz, seni de istedi" dedi.

Hemen apar topar hazırlandık ve tahminen yarım saat kadar sonra hareketle akşam on bire doğru sergi salonuna geldik.
Her ne kadar habersiz olarak gittiyse de nasıl olduysa geliş haberini alan halk salonun kapısında Atatürk'ü çok büyük bir coşkuyla ve tezahüratlar yaparak karşıladı.
Arabadan inildi, salonun dış kapısına girdik, biz tam arkasındaydık.
Böyle çok kalabalık durumlarda muhakkak üç dört arkadaşımla beraber daima arkasında ve yanında olurduk.
Merdivenlere doğru giderken iki inzibat erini gördü, birden durdu ve onların yanına yöneldi.
Erler şaşkın şaşkın ona bakarken, o eliyle işaretle yanına gelmelerini belirtti. İki er şaşırmış vaziyette yavaş yavaş yanına yaklaşınca Atatürk onlara "Ne o, herhalde nöbette değilsiniz, yoksa sizde mi davetlisiniz?" deyince erlerden hiç cevap yok, öylesine bakakalmışlardı ki Atatürk "Tamam, tamam sizde herhalde benim gibi geceye geldiniz, hadi o zaman beraberce çıkalım" demez mi?
Zavallı erler sekte-i kalpten gidecektiler, bize dönerek "Şu çocukların kaput ve şapkalarını vestiyerden gelip alsınlar, söyleyin" dedi.
Hemen vestiyer memurunu çağırdık, kaputlarını ve şapkalarını aldılar, ama Atatürk bu sefer inzibatlara hitaben "Vestiyer paralıdır ha, hadi parasını verin" deyince erler hemen ceplerinden bozuk para çıkarıp vestiyerciye verdiler, "Hadi içeri" deyince erlerden biri şaşırarak elini başına selam vaziyetinde götürdü ve "Emredin komutanım" demez mi?
Atatürk gülümsedi ve kendisi için hazırlanmış masaya yaklaştık, otururken yanındaki arkadaşlarına dönerek "Bu iki er yanıma oturacak" dedi. Birini sağına birini de soluna oturttu.
Ortaya inanılmayacak harika bir tablo çıkmıştî. Ortada Atatürk iki yanında iki inzibat eri ve içkili, mezeli nefis bir masa.
Atatürk bir lokma ve bir nefes içkisini alıp şöyle etrafı her zamanki gibi bir süzdükten sonra, sigara tablasını çıkardı bir tane kendisine aldı ve sonra inzibatlara dönerek ikram etti.
Önce almak istemediler.

Atatürk "İçiyor musunuz? İçiyorsanız alın" talimatını verince ikisi de birer tane aldılar, ama sigaralarını yakmayıp masada önlerine koydular.

Atatürk yakmadıklarını görüp yakın diye ikaz edince "Komutanım bu sigaraları hatıra olarak saklayalım" sözleri karşısında Atatürk şöyle bir tebessümle onlara baktı ve "Pekiyi, pekiyi onları saklayın, ama şimdi vereceklerimi için bakalım" diyerek birer tane daha sigara ikram etti.

Ercikler sigaralarını aldılar, utana sıkıla yaktılar, içtiler. Sofrada biraz bir şeylerde yiyip içtikten bir müddet sonra Atatürk başyevere işaret etti, yanına çağırdı ve ondan iki adet yüzlük aldı ve hiç kimseye de hissettirmeden ceplerine koyuverdi. Sonra "Hadi bakalım, bu gece doya doya eğlenin" diyerek omuzlarından da hafifçe okşayarak masasından uğurladı ve yerine oturdu.

Bu büyük insanın o gece ne demek ve ne mesaj vermek istediğini hepimiz, oradaki tüm davetliler anlamıştı.

Türk askeri onun her şeyiydi, adeta sağ ve sol koluydu. Bunu o gece çok hoş, çok zarif bir şekilde göstermişti."

Teşekkürler Ömer ÇAĞLAYAN