Azerbaycan
eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Nahçıvan'ın Keleki kasabasında doğdu.
Asıl adı,
Ebulfez Kadir Güloğlu Aliyev olan Elçibey, Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi
Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.
Elçibey,
1970'li yıllarda, eski SSCB topraklarına dahil olan Azerbaycan'ın bağımsızlığı
için mücadele etmeye başladı. 1976 yılında Sovyetler'e karşı propaganda yaptığı
gerekçesiyle tutuklandı ve 1978 yılında şartlı olarak serbest bırakıldı.
Ebulfez
Elçibey, 1988-1989 yıllarında Azerbaycan halkına bağımsızlık mücadelesi yolunda
öncülük ederek, halkından büyük destek gördü. Elçibey, aktif siyasi hayatına
1989 yılında, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin (AHCP) başına geçerek
başladı.
Azerbaycan,
SSCB'nin 1990'da dağılmasının ardından 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını
resmen ilan etti. Ayaz Muttalibov'un kısa süren cumhurbaşkanlığının ardından,
Ebulfez Elçibey 7 Haziran 1992'de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ikinci
Cumhurbaşkanı oldu.
Elçibey,
daha önce "Milli Kahramanlık Ödülü"nü verdiği Suret Hüseyinov'un
Haziran 1993'de ayaklanmasından sonra cumhurbaşkanlığı görevini terkederek
doğum yeri olan Keleki'ye döndü.
Azerbaycan'ın
eski Cumhurbaşkanı, 31 Ekim 1997'de Keleki'den Bakü'ye döndü ve AHCP'nin
başında aktif siyasi hayatına devam etti. Elçibey, 1998 yılında yapılan
cumhurbaşkanlığı seçimlerine, "demokratik ve adil olmadığı"
gerekçesiyle boykot ederek katılmadı.
Elçibey,
zaman zaman Haydar Aliyev iktidarına karşı verdiği sert demeçlerle kamuoyunun
dikkatlerini üzerine çekti.
Azerbaycan'da
5 Kasım'da yapılacak 2. dönem parlamento seçimlerine katılma kararı alan Elçibey,
bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin parlamentosuna girebilmek için ilk defa
milletvekilliğine adaylığını koydu.
Hayatı
boyunca, Türk dünyasının birleşmesi ve kardeşliği için mücadele eden Elçibey,
bu yönde "Bütün Azerbaycan Yolunda" isimli bir kitap çıkardı. 62
yaşında ölen Ebulfez Elçibey, iki çocuk babasıydı.
***
GATA'da bir süredir tedavi gören Azerbaycan'ın eski Devlet Başkanı Ebulfez Elçibey vefat etti.
GATA'da bir süredir tedavi gören Azerbaycan'ın eski Devlet Başkanı Ebulfez Elçibey vefat etti.
Elçibey,
yaklaşık 2 aydır sağlık nedenleriyle Türkiye'de tedavi altında tutuluyordu.
KESİTLER
Giriş
Sovyetler
Sarsılıyor
Yükselen
Bayrak İnmez
Cephede İlk
Çatlak
Azerbaycan'ı
İç Savaşa Sürükletmem
Son
Röportaj: Türkiye İle Birleşmeliyiz
Prostat
tümörü nedeniyle önce Ankara Hastanesi'nde tedavi altına alınan Elçibey,
hastalığının belirli bir evreye ulaşması ve kemik tutulumu nedeniyle
radyoterapi gerektiği için 9 Ağustos Çarşamba günü GATA'ya radyoterapi görmek
üzere kaldırılmıştı. Elçibey'in Türkiye'ye "metabolik durumunun çok bozuk
ve septik komada, şuuru kapalı olarak" geldiği, Türkiye'de kaldığı sürece
durumunun iyiye gittiği, ancak nefes darlığı, akciğer enfeksiyonu, prostat
kanseri hastalıklarını birarada taşıdığı belirtilmişti.
GİRİŞ
1938'de
Nahcivan'ın Keleki kasabasında doğan Elçibey, 1962'de Bakü Devlet Üniversitesi
Doğu Dilleri Enstitüsü, Arapça bölümünden mezun oldu. 1963-1964'te Mısır'da
tercüman olarak çalıştı. 1970'lerde ise ülkesinin bağımsızlığı için çalışmaya
başladı. Bu yüzden 1975'de 'milliyetçilik' suçundan bir buçuk yıl hapis yattı.
1976'da Salman Mümtaz El Yazmaları Enstitüsü'nde Türk ve İslam tarihinin ilk
yazılı kaynaklarını incelerken, bir yandan da bağımsızlık mücadelesi için
çalışmaya başlamıştı.
SOVYETLER
SARSILIYOR
1980'lerin
sonlarında dünya Sovyetler'i tarihin çöplüğüne atmak için gün sayıyordu.
Elçibey ise ülkesinde bağımsızlık mücadelesinin başını çekenlerdendi. O,
milliyetler siyasetinde Leninist ilkelerin bozulduğu, Rusçanın emperyalist bir
siyaset aracı haline geldiği görüşündeydi. 1988'in ortalarında üç Baltık ülkesi
Litvanya, Letonya ve Estonya'da halk cepheleri kurulması ona esin kaynağı oldu.
Halk Cephesi 1989'da ilk 'yarı legal' konferansını yaptığında 'Azat Azerbaycan'
mücadelesinin başını çekecek lider olarak seçildi. Üç hedefi vardı:
Azerbaycan'ın bağımsızlığı, Karabağ'ın Ermenilerden temizlenmesi, İran'daki
Güney Azerbaycan'daki 25 milyon Azeri'nin Azerbaycan'la birleşmesi.
Halk
Cephesi, Rus istihbaratının engellemelerine rağmen kısa sürede bir halk
hareketi haline geldi. Öyle ki, 1989'da hükümet cepheyi resmen tanımak zorunda
kaldı. Elçibey'in ilk aktif eylemi ise, binlerce Azeri'nin İran sınırına
yaptığı ünlü yürüyüş oldu. Bu seferki esin kaynağı Berlin Duvarı'nın
yıkılmasıydı. Nahcivan ve Astra'dan onbinlerce Azeri, 30 Aralık'ta 'Yaşasın
Tebriz-Bakü' sloganlarıyla sınıra dayandığında, ne Rus askerleri ne de İran
askerleri çatışmayı göze alabilmişti. Dikenli tellerse 'Birleşmiş Azerbaycan'
sloganlarıyla parçalanmıştı.
YÜKSELEN
BAYRAK İNMEZ
1990'da
dünyaya 'barış ve kardeşlik' mesajları veren SSCB lideri Mihail Gorbaçov,
Azerilere başka bir şeyi reva görecekti: Kızıl Ordu. Önce kimse buna inanmadı.
Ama 19 Ocak'ı 20 Ocak'a bağlayan gece umulmayan oldu ve Kızıl Ordu tankları
tıpkı 70 yıl öncesindeki gibi Bakü'ye giriverdi. 1918'de Mehmet Emin Resulzade
öncülüğünde kurulan Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti'nin 27 Nisan 1920'de
Kızıl Ordu'nun paletleri altında ezilmesi gibi. Ama bu kez tarihin tekerrür
etmesi bu kadarla kalacaktı. Bakü'deki ünlü Azatlık Meydanı'nı dolduran
milyonlar kendilerini tankların önüne atıverdi. 130 kişi hayatını yitirdi,
700'ü yaralandı. Ama bu harekâttan sonra siyasetin dengeleri de değişti.
Vezirov görevinden alındı ve yerine Moskova'nın 'has adamı' Ayaz Muttalibov
getirildi.
Halk
Cephesi ve Elçibey'in payına ise yeraltına çekilmek düştü. Hükümet, Halk
Cephesi'nin yetkililerini tutuklamıştı. Baharla birlikte ortam yumuşadığında
Elçibey yine sahneye çıkacaktı. Bu kez Mayıs 1990'da uzun yıllar çalıştığı El
Yazmaları Merkezi'nin önünde, halka, 'Azerbaycan bayrağında orak çekici
kullanmayın' çağrısı yapıyordu. Elçibey, bunun yerine 1918'de Resulzade'nin
sözlerini tekrarlayacaktı: "Yükselen bayrak bir daha inmez."
Azeri
Yüksek Sovyet Meclisi ise Rus askerlerinin Bakü'de olmasından yararlanıp seçim
kararı aldı. Halk Cephesi seçime katılırken, Elçibey sadece kurulan seçim
bürolarını yöneterek arkadaşlarını destekleyecekti. Olanca hileye rağmen Halk
Cephesi'nden 30 milletvekili meclise seçilmeyi başardı.
CEPHEDE İLK
ÇATLAK
Rusya'da
Boris Yeltsin'in devlet başkanı olduğu 1991'de Halk Cephesi'nde de ilk
çatlaklar belirdi. Moskova'da hapis yattığı sıralarda Rus yanlısı olduğu
söylenen İtibar Memedov ve Rahim Gaziyev, Elçibey karşısında bir grup
oluşturdu. Memedov, 'Milli İstiklal Partisi'ni kurdu. Elçibey ise dikkatini bir
yandan Rus askerlerinden kurtulmaya diğer yandan da işgal altındaki Karabağ'da
verilecek savaşa odaklamıştı. 23 Ağustos'ta Bakü'de düzenlenen mitingde
komünist partisinin lağvedilmesini isteyen konuşmasını yaptığında, sivil
giyimli KGB ajanları tarafından feci şekilde dövüldü.
Azerbaycan
ise artık geri dönülmez bir noktaya gelmişti. Komünist Partisi, 14 Eylül'deki
kongrede lağvedilmeyi tartışıldı. Elçibey'in çağrısına uyan 100 binin üzerinde
Azeri meclisi kuşatınca beklenen oldu. Bağımsızlık ilan edildi. Elçibey ise 100
binden fazla Azeri'ye, "Hukuki yönden bağımsızlığımızı kazandık. Bundan
sonraki mücadelemiz gerçek bağımsızlıktır" dedi. Ve 18 Ekim 1991'de
bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, 29 Aralık'ta halkın yüzde 98'inin oyuyla
bağımsızlığa evet dedi.
Bu sırada
gerçekleşen ve tarihe 'Hocalı katliamı' olarak geçen olay ise Muttalibov'un
sonunu getirdi. Rus destekli Ermeni güçlerinin 10 bin nüfuslu Hocalı kentine
yaptığı saldırıdan sadece 1000 kişi kaçabildi. Katliamın ardından adres yine
meclisti. Üç gün süren bekleyişin ardından Muttalibov istifa etti, yerine Yakup
Memedov geçti. Ama artık cumhurbaşkanlığı seçimi kaçınılmazdı. Elçibey'in bu
görevde gözü yoktu. Önce adaylığa yanaşmadı, ısrarlar üzerine 'evet' dedi.
Seçileceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Bundan en çok rahatsız olan ise Moskova
ve Tahran'dı. İşte bu sırada Şuşa ve Laçin, Ermenilerin eline geçti. 14
Mayıs'ta mecliste toplanan ve Halk Cephesi milletvekillerini dışlayan bir heyet
Hocalı olayından Muttalibov'un sorumlu tutulamayacağı kararını alıp, onu devlet
başkanı ilan etti.
Elçibey'e
yine meydanlara çıkmak düşmüştü. 200 bine yakın Azeri, meclise yürüdü.
Muttalibov ve arkadaşları bir Rus askeri uçağıyla Moskova'ya kaçtı. Ve 7
Haziran 1992'de Elçibey oyların yüzde 59.4'ünü alarak devlet başkanı seçildi.
Elçibey ilk iş olarak milli ordu oluşturmak için kolları sıvadı. Ancak
Karabağ'da savaşan Azeri birlikleri 'nedense bir birlik' sergileyemiyordu.
Azeri güçlerine verilen karşı atak emri, bizzat Savunma Bakanı Gaziyev'in 'geri
çekil' emriyle sabote ediliyordu. Ermeniler Kelbecer ve Ağdam'a da girdi.
Elçibey'in Türkiye'nin yardımıyla kurduğu milli ordu başarılı olamamıştı. Eylül
1992'de cephe ziyaretlerinden birinde Elçibey'e karşı bu kez suikast düzenlendi.
Ama sonuç alınamadı.
AZERBAYCAN'I
İÇ SAVAŞA SÜRÜKLEMEM
1993'e
girildiğinde Elçibey yönetimi petrol anlaşmalarını belli bir noktaya
getirmişti. 15 Haziran'da Ermenilerle muhtemelen Kelbecer'in geri alınması için
masaya oturacaktı. Ülke ekonomik ve siyasi bağımsızlığa adım adım yaklaşıyordu.
Ama bu kez devreye girecek olan Suret Hüseyinov, Elçibey'in kaderini
değiştirecekti. Azeri lider, Gence'deki birliklerin komutanı olan Hüseyinov'a
Karabağ'daki başarıları için kahramanlık unvanı vermişti. Ama onun hesabı
başkaydı. Rusya'nın ve İran'ın desteğini aldığı söylenen Hüseyinov'un bir başka
ilişkisi de o sıralarda Nahcivan'da bulunan KGB tedrisatından geçmiş Haydar
Aliyev'leydi. Aliyev, Bakü'de yavaş yavaş etkinliğini artırmıştı. Söylentilere
bakılırsa, Hüseyinov ile Aliyev arasında bağlantıyı Gaziyev sağlıyordu. Bu kez
darbe 'geliyorum' diyordu. Elçibey, 3 Haziran'da Gence ve Bakü'deki olağanüstü
hal ilanını uzatıp Gence'ye birlik gönderdi. Ama isyan bastırılamadı.
Hüseyinov, Bakü'ye doğru harekete geçtiğinde Elçibey'e sürgün yolları
görünmüştü.
Kaybettiğini
anlayan Elçibey, kan dökülmesini istemiyordu. Aliyev'i kriz yatışana dek başa
geçmesi için Bakü'ye çağırmak zorunda kaldı. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla
uğraştığı söylenen Hüseyinov onu ürkütüyordu. Aliyev ise Azerbaycan için
'sıkıntı' anlamına gelse de hiç olmazsa Azeri devleti korunabilirdi. O
sıralarda yakınlarına şöyle diyecekti: "Bu ülke için yapılacak bir hizmet daha
var. İktidardan el çektirilsek dahi Ermenilerle savaş durumunda olan, bin bir
emekle kurduğumuz bu devleti iç savaşa çekmeyeceğiz."
Ve Aliyev,
Bakü'ye geldi. Hüseyinov'un sahneye koyduğu Moskova destekli darbe planının
birinci aşaması tamamlanmıştı. Elçibey, Hüseyinov aracılığıyla kendisine
suikast hazırlandığını öğrenince, 17 Haziran'da Keleki'ye gitti. 24 Haziran'da
Aliyev yeni devlet başkanı seçilirken, Hüseyinov da başbakanlığa atanacaktı.
1997'de Bakü'ye dönen Elçibey, bir yıl sonraki devlet başkanlığı seçimini
'demokratik ve adil' olmadığı için boykot etti. Ömrü el verseydi, 5 Kasım'da
milletvekili adayı olacaktı.
TÜRKİYE İLE
BİRLEŞMELİYİZ
Azerbaycan'ın
eski Cumhurbaşkanı ve Azerbaycan Halk Cephesi Partisi (AHCP) Genel Başkanı
Ebulfez Elçibey verdiği son röportajında, ülkesindeki ve bölgedeki gelişmeleri
değerlendirdi. 'Bunları birinin açıkça söylemesi gerek.' diyerek, her zamanki
açık üslubunu sürdüren Elçibey, Türkiye ve Azerbaycan'ın sınırları kaldırarak
konfederasyona gitmeleri gerektiğini söyledi.
Azerbaycan
Halk Cephesi liderliğiniz bir bağımsızlık hareketi olarak başladı. Amacına
ulaştı, önce iktidar sonra parti oldu. İçinden birçok parti çıktı; aynı
çizgideki bu partiler neden birleşemiyor?
Bu tabii
bir süreçtir. Azerbaycan için bir şeyler yapmak isteyen milliyetçi milyonlar
bir araya toplanarak bağımsızlık için mücadele etti. Bağımsızlığımızı
kazandıktan sonra devlet kurmak için iktidar olmak gerekliydi. Halk Partisi,
eğer tek parti olarak kalsaydı buna izin vermezdim. O zaman yine Komünist
Parti'nin yerine oturmuş olur, tek hakimiyetlik devam ederdi. Demokrasi, çok
partililikten başlar. İnsanlar niye böyle bakıyor? Aynı çizgide birçok partinin
çıkması, bunların birbiri arasındaki ihtilafları, tartışmaları gayet normaldir.
ABD'de esasen 30'a yakın parti vardır; bunların ikisi öndedir. Rusya'da da
6'dan fazla Komünist parti var; niye birleşmiyorlar? Kim bilir, Azerbaycan'da
da zaman gelecek iki parti kalacak. Toplumun tabii akışını kimse engelleyemez,
kendisi hareket eder, içinden liderler çıkarır.
İktidarınızın
kısa sürmesini nasıl izah ediyorsunuz? Peşinizden koşan milyonlar siz
yıkılırken neden arkanızda değildi?
Ben
yıkılacağımı biliyordum. Rus askerini Azerbaycan'dan çıkardığım gün
arkadaşlarıma dedim ki, benim artık iktidarda kalacağıma inanmayın. Rus KGB'si
bizi yıktı. Rus ve İran istihbaratı ortak çalıştı; 100 milyon dolarlık
bütçeleri vardı. Azerbaycan'dan Rus askerini kovmaya muvaffak oldum. Evet,
kovdum onları, 'çık git' dedim. Tam 75 bin Rus askeri vardı. Kafkasya'da Bakü,
Rus askerî üslerinin merkeziydi. Gence'de hava komando tugayı vardı ki, bir
günde Azerbaycan'ı işgal edebilirdi. Kolay olmadı. Hadi şimdi çıkartın Rus
askerini bir yerden de görelim. Çıkmıyorlar. Ne Gürcistan'dan ne
Tacikistan'dan. Bunun sistemi var. Rus ordusu karışık milletlerden oluşmuştu.
Ordunun yüzde 60'ı Rus'tu, Bunların içinde birbiri ile geçinemeyen Ukraynalılar
da vardı. Nahcivan'da sınırı koruyan Rus askerinin asıl görevi Türkiye'de
casusluk yapmaktı. Operasyonlar yapıyor, Anadolu'da türlü türlü işler
görüyorlardı. Rus askerini göndermekle Türkiye'yi de kurtardık.
Gence
isyanını bastırmak yerine neden Keleki'ye, köyünüze gittiniz; Türkiye neden
sizi desteklemedi?
İsyancı
Albay Suret Hüseynov Bakü'ye yürüdüğünde kardeş kanı dökülmesini istemediğim
için Keleki'ye gittim. Hüseynov, Karabağ'da savaşıyordu, başarılar kazanmıştı,
askeri çevrelerin telkiniyle ona kahramanlık ünvanı verdim. Keleki'den iki gün
önce Ankara'da ağırlandığım yalandır; bir ay sonra Türkiye'den maslahat almaya
gittiğim de doğru değil. Bir halk, mücadelesini kendi yapmalıdır. Türkiye'nin
başını niye buraya sokalım ki? Türkiye, diplomatik açıdan bizi desteklesin sağol
deriz. Yeterli destek oldu, olmadı tartışması abestir; yeterli ifadesinin
sınırı yoktur.
Azerbaycan
halen Rus tehdidi altında bulunuyor. Bakü-Ceyhan projesi bu riski artırıyor.
Azerbaycan ile Türkiye arasında nasıl bir ilişki hayal ediyorsunuz?
Bir kere
Türkiye ile Azerbaycan arasında vize olmasını kabul edemiyorum. Vize kalkmalı.
İki tarafta da çıkartılan bürokratik engeller nedeniyle ilişkilerimiz
istediğimiz noktada değil. Türkiye ile Azerbaycan konfederasyona gitmeli,
birleşmeli. Sınırları kaldırmalıyız. İki ülkenin vatandaşları serbestçe
çalışabilmeli. Bakü-Ceyhan hattının yapılmasını Rusya hazmedemiyor.
Azerbaycan'ın petrolü var, dışarı satamıyor. Biz kardeş Türkiye ile petrolümüzü
paylaşmak isteriz. Türkiye ve Azerbaycan arasında askeri işbirliği Rusya ile
Ermenistan arasında olan seviyeye çıkartılmalı. Saldırmazlık anlaşması,
Rusya'nın Azerbaycan'a müdahale imkanlarını ortadan kaldırır. TSK ve NATO
Azerbaycan'da askeri üslerini kurmalı. Azerbaycan NATO üyesi olmalı. Azeri
ordusu en modern silahlarla donatılmalı. İki ülkenin halkı birdir, aynı duygu
ve düşüncelere sahiptir. Türkiye'yi vatanım kabul ediyorum. Ben Atatürk'ün
askeriyim.
Karabağ
sorununa nasıl çözüm bulunabilir?
Kanla
verilen toprak ancak kanla alınabilir. AGİT, yıllardır diplomatik oyunlarla
bizi oyalıyor. Kadim toprağımız Karabağ'ın masada satılmasına gözyummayız.
Bunun için 239 teşkilatı birleştirerek Milli Mukavamet Hareketi'ni kurduk.
Bunun amacı halkımızı psikolojik olarak muhtemel bir savaşa hazırlamaktır,
siyasi bir maksadı yoktur. Kafkasya'da ikinci Ermeni devleti kurulmaya
çalışılıyor. Ermenistan zaten Rusya'nın oyuncağı, maşası. Dünyada bir milletin
yan yana iki devlet kurduğu görülmemiştir. Bu oyun tutmayacak. Ermenilere,
Karabağ'da ancak kültürel özerklik verilebilir.
Son
dönemlerde İran'daki Azeri Türkleri için çalışmalarınızı hızlandırdınız? İran,
21. yüzyılda nasıl bir değişim geçirecek?
Dünyanın
değişik ülkelerinde yaşayan 40 milyon Azeri Türkü'nün hiçbir yerde kaydı yok.
Ne BM'de ne de İKÖ'de. Ortada bir vurdumduymazlık var, bunu ortadan kaldırmaya
çalışıyoruz. Türk folklor ve kültürünü korumak benim görevimdir. Asimilasyon
politikalarına rağmen İran'daki Türkler, Türklük şuurunu yitirmedi. Tahran
rejiminin dışladığı çoğu entelektüel 4 milyon Türk, değişik ülkelere dağıldı.
İran'da bir grup kültürel özerklikten yana. Bir kısmı ise bağımsızlık istiyor.
Güney Azerbaycan hareketi geçtiğimiz yüzyılda üç defa kanlı biçimde bastırıldı.
İran'da da bir çeşit KGB rejimi var. Rus sistemi nasıl çöktüyse insan fıtratı
ile uyuşmayan bu baskı rejimi de son bulacaktır. ABD de İran'daki rejimi yıkmak
değil yumuşatmak, liberalleştirmek istiyor. İranlılar da demokratik dünyanın
dışında kalamayacaklarını anlamaya başladılar. Sovyetler Birliği dağılacak
dediğimde bana deli gözüyle bakıyorlardı. Şimdi de İran'daki sistem
liberalleşecek, Azeri Türkleri demokratik haklarını elde edecekler diyorum.
(Zaman-5/08/2000)
Mekanın cennet olsun YÜCE TÜRK.