06 Ocak
2015
Göbeklitepe
Her şey,
1983 yılının sıradan bir gününde tarlasını karasabanla sürmekte olan bir
çiftçinin, toprak altında bulduğu oymalı taş ile başladı!
İhtiyar
çiftçi, dünyanın gelmiş geçmiş en ‘gizemli’ arkeolojik kazılarından birini
başlatacağından habersizdi.
1996
yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında Alman Arkeolog Harald
Hauptmann danışmanlığında başlatılan çalışmalar, başlangıçta sıradan bir
arkeoloji çalışmasını andırıyordu! Kazı devam ettikçe, klasik bir arkeoloji
araştırmasından beklendiği gibi, ortaya çıkan bulguların soru işaretlerini
aydınlatacağı umuluyordu.
Fakat soru
işaretlerini gidereceği düşünülen bulgular, tam tersine kafa karıştırmaya
başladı! Kazı alanı belirginleşmeye başladıkça, arkeologların şaşkınlığı daha
da arttı! Ortaya çıkan yapılar, heykeller ve simgeler, insanlık tarihiyle
ilgili bildiğimiz hiçbir şeyle uyuşmuyordu!
23 Nisan
2008’de The Guardian’ın attığı başlık kafa karışıklığını oldukça iyi
anlatıyordu: “Arkeologları Sersemleten Kazı Alanı!”
Şanlıurfa’nın
17 kilometre doğusunda yer alan Göbekli Tepe’nin ünü bir anda dünyaya yayıldı!
Konuyla ilgili haber ve köşeyazıları katlanarak artmaya başlamıştı! Herkes, hiçbir
tarihçi ve arkeologun tatmin edici bir açıklama getiremediği Göbekli Tepe’yi
konuşmaya başladı!
Göbeklitepe-2
Peki neydi
Göbekli Tepe’yi bu kadar esrarengiz kılan?
Göbekli
Tepe kafa karıştırıcıydı çünkü, her şeyden önce tamı tamına 12.000 yaşındaydı!
Bu,
insanlık tarihiyle ilgili bugüne kadar bildiğimiz her şeyi yerle bir ediyordu!
Yazılmış on binlerce kitap ve yüz binlerce makaleyi çöpe attıracak bir bilgiydi
bu!
Çünkü
bugüne kadar yaptığımız arkeolojik kazılar ve buna dayalı olarak geliştirdiğimiz
tarih bilimi, insanlığın 12.000 yıl önce henüz ‘emekleme’ çağına bile geçmemiş
bir bebek olduğunu söylüyordu!
Tarih
kitaplarına göre o çağlarda yaşayan insanın, henüz avlanarak ve bitki
toplayarak hayatını sürdüren, dili, dini, kültürü, sanatı olmayan, yerleşik
yaşama bile geçmemiş bir ‘sürü’ olması gerekiyordu!
Halbuki
Göbekli Tepe’de devasa büyüklükte kayaların ayağa dikilmesiyle oluşturulmuş,
özenle inşa edilmiş, özenle süslenmiş 8 ila 30 metre çapında 20 adet tapınak
bulunmuştu! Tapınakta 3 ila 6 metre büyüklüğünde, 60 ton ağırlığa ulaşabilen T
biçiminde dev heykeller yer almaktaydı!
Tarih
bilimi altüst oluyor!
Klasik
tarih biliminde, insanlığın büyük dönüşümünün M.Ö. 10 bininci yıllarda, tarımın
bulunuşuyla başladığı varsayılıyordu!
Tarım
yerleşik hayatı, yerleşik hayat da “binlerce yıl içinde” kültürü, sanatı ve
dini, yani “Uygarlığı” meydana getirmişti.
Klasik
uygarlıklar sıralaması şöyleydi:
Sümer
Uygarlığı (İÖ.4000): Dicle ve Fırat
Mısır
Uygarlığı (İÖ.3500 ): Nil Nehri
Maya
Uygarlığı (İÖ. 2600): Güney Amerika
Hint
Uygarlığı (İÖ.2500): İndüs Irmağı
Çin
Uygarlığı (İÖ.1500): Sarı Irmak
Dikkat
edilirse, ilk uygarlık olarak bilinen ve taş yapılar yapabilme kapasitesine
sahip ilk topluluk olduğu düşünülen Sümer Uygarlığı’nın bile İ.Ö. 4000 yılında
ortaya çıktığı görülmektedir!
O halde
Sümerler’den 7.000 yıl önce, insanlığın henüz ok ve zıpkınlarının ucuna keskin
taşlar bağlamayı bile yeni öğrendiği düşünülen bir çağda, bu büyüklükte yapılar
nasıl inşa edilebilmişti?
Bilim
insanları, aynı soruların benzerini daha önce İngiltere’deki “Stonehenge” ve
Mısır’daki “Piramitler” için de sormuşlardı! “Teknolojinin bu denli geri olduğu
bir çağda, insanlık bu büyüklükteki yapıları nasıl inşa edebilir?” sorusu,
başlıca merak konusuydu!
Göbekli
Tepe bulguları, bu soruları bile ‘anlamsız’ hale getirdi!
Zira
Şanlıurfa’da ortaya çıkarılan tapınaklar, Stonehenge’den 7000, Piramitler’den
7500 yıl eskiydi!
Göbeklitepe-3
Bazı taşlar
Stonehenge’dekinden çok daha iriydi ve Stonehenge taşları kabaca oyulmuş,
özelliksiz kayalardan oluşurken, Göbekli Tepe’dekiler ince resim ve işlemelerle
donatılmıştı!
Göbekli
Tepe’deki dev kaya-heykelleri inceleyen National Geographic araştırmacısı,
konuyla ilgili belgeselde meseleyi özetleyen şu cümleyi kuruyordu: “Bu dönemde
yaşayan insanların bu tapınakları yapabilmesi, üç yaşında bir çocuğun elindeki
oyuncak tuğlalarla Empire States’i inşa etmesine benziyor!”
Anlaşılması
güç sembolizm!
İnsanlığın
Sümer ve Mısır yazısını daha yeni çözdüğünü ve bu toplumları anlamak için bu
yazılı metinleri kullandığı düşünülürse, Göbekli Tepe’nin daha uzun süre
“gizem” olarak kalacağını söyleyebiliriz.
Zira 12 bin
yıl önce yaşayan bu insan topluluklarıyla ilgili elimizde “yazılı” hiçbir bulgu
yok!
Günümüzden
o kadar eskide yaşamışlardı ki, “Kimdiler, neye inanırlardı, nasıl yaşarlardı
ve ne düşünürlerdi?” gibi sorulara verebileceğimiz hiçbir yanıt bulunmuyor!
Kayalar
üzerine işlenen motiflerin anlamını çözmek bu yüzden oldukça zor.
T
şeklindeki sütunların tümü, ‘insan şeklinde’ resmedilmiş. Ellerini kasıklarının
üzerinde birleştiren dev insanlar. Yine Göbekli Tepe’de bulunan ve dünyanın en
eski heykeli kabul edilen heykel figürü de, yine ellerini kasıklarında
birleştirmiş bir insanı betimliyor. Bu ve buna benzer sembolizmlerin ne anlama
geldiğini kimse bilmiyor!
Göbeklitepe-4
Üstelik,
Göbekli Tepe’deki gizem ve bilinmezlikler bu kadarla da sınırlı değil. 20
tapınak, inşa edilmelerinden tam 1000 yıl sonra tonlarca toprak taşınarak
örtülüyor ve üzerleri tamamen kapatılıyor.
Yapımı için
büyük çaba harcandığı belli olan bu muhteşem tapınakların neden daha sonra yine
muazzam bir emek harcanarak gömüldüğünü anlamak mümkün değil!
Göbekli
Tepe’nin gizemi o denli büyük ki, ona gösterilen uluslararası ilgi her geçen
gün daha da büyüyor! Geçtiğimiz günlerde Göbekli Tepe’yi manşete taşıyan
İngiliz Guardian Gazetesi, bölgenin yakında “Mısır Piramitleri” kadar ünlü
olacağını açıkladı!
Belli ki,
önümüzdeki yıllarda Göbekli Tepe daha çok konuşulur, daha çok tartışılır
olacak. Türkiye’de yaşayan herkes, bunun ülkesi için ne kadar büyük önem
taşıdığının bilincinde olmalı!
Göbeklitepe-5
Yörükhan
Ünal