Fransa’da çok meşhur bir sözlük vardır:
‘Larousse’.
Burada
bir kelime vardır:
”Decapiter”.
Bu
kelime 1931 yılındaki sözlükte boynunu vurmak diye ifade ediliyor.
Kelimenin
bir başka anlamı daha var! Kazığa oturtmak, yani sivri bir kazık hazırlamak ve
insanları kazığın bir ucu ağzından çıkacak şekilde üzerine oturtmak!
Vahşi
bir uygulama. Burada kazığa oturtmak deyiminin manasını açıklığa kavuşturmak
için örnek veriliyor:
“Türkler
bugün bile esirlerini kazığa oturturlar.”(!)
Atatürk
bunu öğrenince Fransız büyükelçisini yemeğe davet ediyor. Elçi diğer elçilere
böbürleniyor, hava atıyor Atatürk tarafından davet edildiği için. Köşke
geliyor, yemekler yeniyor.
Atatürk
tabii bir şekilde elçiye bu kelimenin anlamını soruyor. O da bildiği anlamı
söylüyor.
Atatürk,
“Kelimenin başka bir anlamı var mı?” diye sorunca büyükelçi: “Bunu söylemek için sözlüğe bakmam gerekir,”
diyor.
Atatürk
daha önce hazırlamış olduğu ve çalışanlarına öğütlediği şekilde Larousse’u
getirtip büyükelçinin önüne koyduruyor! Elçi daha işin nereye kadar gideceğinin
farkında olmadan hevesle okumaya başlıyor. Ancak kelimenin karşısında kazığa
oturtmak konusunda verilen örnek cümleye gelince ancak yarıya kadar
okuyabiliyor ve yarısından sonra yutkunarak Atatürk’ün yüzüne bakıyor!..
Atatürk
diyor ki: “Demek ki biz Türkler bugün de esirlerimizi kazığa oturtuyoruz, öyle
mi sayın sefir?
Sözlüğünüze
böyle yazmışsınız, bu doğru mu?”
Sefir
hemen sözlüğü biraz karıştırıyor ve bir kaçamak noktası bularak diyor ki:
“Efendim bu sözlük Katolik Kilisesi’nin matbaasında basılmış, bildiğiniz gibi
biz laik bir ülkeyiz, kilisenin yaptıklarının bizim hükümetimizle bir ilgisi
yok. Bizi ilgilendirmez ve biz kiliseye karışamayız.”
Atatürk:
“Öyle mi efendim, siz laik bir ülke olduğunuz için demek ki kiliselere karışamıyorsunuz.
Öyleyse ben de yarından itibaren İstanbul’daki kiliselerin kapılarına koca
birer kilit astırıyorum,” diyor. Bunu
duyan sefir birden ayağa kalkıyor ve “Ekselans, protesto ederiz,” diyor.
Bunun
üzerine Atatürk: “Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz?” diyor ve
ilgililere dönerek, “Sefire yolu
gösterin,” diyerek bir anlamda onu kovuyor!
Sonra
ne mi oluyor?..
Tabii
Fransız hükümeti laiklik söylemlerini bir tarafa bırakıyor, hemen o sözlük
toplatılıyor ve yeni baskısından o cümle çıkarılıyor…
Yard.
Doç. Dr. Mustafa Tarakçı
http://www.yenidenergenekon.com/70-sefire-yolu-gosterin/#sthash.yKeouDez.dpuf