Ey
Oğuz neslinin şanlı yavrusu
Ey,
nedir bilmeyen ölüm korkusu
Dinle
bak, ne diyor senin destanın
Ey,
büyük Osman'ın dünkü ordusu
Ey
Türk!
Bir
avuç yiğitle çıktın meydana
Daldın
ülkelere daldın düşmana
Boyandı
her yanın kırmızı kana
Hâlâ
bayrağında o kan Türkoğlu
Bir
vakit âlemde şerefle gezdin
Kaleler
çiğnedin, ordular ezdin
Karşına
binlerce esirler dizdin
Doldurdun
âleme figan Türkoğlu
Bir
vakit akının dehşet saçardı
Orduna
zaferler kucak açardı
Düşmanlar,
önünden, öyle kaçardı...
Dönmezdi
ardından sapan Türkoğlu
Bir vakit, Macar'ı Moskof'u vurdun
Erlik
meydanında merdane durdun
Ordunu
Viyana önüne kurdun
Titrerdi
adından cihan Türkoğlu
Bir
vakit denizde kılıçlar çaldın
Ne
kadar adalar, kaleler aldın
Düşman
ülkesine ateşler saldın..
Attırdın
âleme duman Türkoğlu
Bir
vakit gezerdi namın dillerde
Papalar
seninle girmişti derde
Avrupa, emrine boyun eğer de
Der
idi senindir ferman Türkoğlu
Bir
vakit üç iklim senin yurdundu
Tarihe
şan veren altın ordundu
Bütün
dünyalara karşı durdundu
Evveldi
o günlerin yalan Türkoğlu
İslam'ın
şerefi şefkati sendin
Dünyanın
merkez-i sıkleti sendin
Cihanın
en büyük milleti sendin
Nerede
o şeref o şan Türkoğlu
Şimdi
acep neden çekildin ey
Türk
Yüksekten bakarken eğildin ey
Türk
Sen böyle olacak değildin ey
Türk
Düşün halini de utan Türkoğlu
Unutma,
ecdadın yiğitti mertti
Mertler
divanında erlikte fertti
Düşmanlar
başına en büyük dertti
Adına
derlerdi yaman Türkoğlu
Unutma
ceddinin döktüğü kanı
Bu
mülke can veren o kahramanı
Pilevne'de
hâlâ söylenir şanı
Her
yer de onundu meydan Türkoğlu
Düşün
o şefkatli Sultan Fatih'i
Kahraman
yürekli Arslan Fatih'i
Koca
İstanbul'u alan Fatih'i
Sendendir,
o büyük insan Türkoğlu
O
Selahaddinler, Kılıç Arslanlar
Yavuzlar,
Muratlar, koca sultanlar
Dalkılıç
askere rehber olanlar,
Onlardı,
bu yurdu kuran Türkoğlu
Koca
Barbaroslar, şanlı korsanlar
Turgutlar,
Kemaller, o babacanlar
Ateşe
saldıran deniz yakanlar..
Sürmüştü
âlemde devran Türkoğlu
Evet,
o yiğitler yaman askerdi
Atıcı,
vurucu, binici erdi
Kimseden
yılmazdı mertçe gezerdi
Atardı
düşmana tırpan Türkoğlu
Unutma,
ecdadın büyüktü büyük
(Büyüklük
yanında kalırdı küçük)
Olsun
bu sözlerim sana bir yüzük
Parmağına
tak da inan Türkoğlu
Unutma,
hâlâ şu Balkan harbini
Yaksın
ateşleri daim kalbini
Düşün
dört düşmanın acı fendini
Yetişir
uykular uyan Türkoğlu
Birleşti
yabanın kurdu sırtlanı,
Zayıfken
sardılar hasta arslanı
Kolunun
yok idi eski dermanı,
Vermediler
sana aman Türkoğlu
Neler
gördü neler o dertli başın
Düşmana
çiğnendi anan kardaşın
Kırıldı
çanağın döküldü aşın
Yurdu
kıldılar viran Türkoğlu
Daha
dün (Dömeke) önünde seni
Görünce
kaçmıştı düşman-ı deni
Bugün
adalarla Selanik hani
Kaptı
o yerleri Yunan, Türkoğlu
Düşün,
Rumeli'yi düşün Yunan'ı
Düşün,
oralarda dökülen kanı
Düşün,
camilerde çalınan çanı
Aksın
gözlerinden al kan Türkoğlu
Camiler
türbeler yandı yıkıldı
İmama
Ferdinand ismi takıldı (*)
Müezzin
boğuldu kabre tıkıldı
Sustu
oralarda ezanlar Türkoğlu
Orada
ne ocak, ne insan kaldı
Canı
da malı da düşmanlar aldı
Türkün
namusunu taşlara çaldı
Dayanmaz
bu hale insan Türkoğlu
Evet,
Rumeli'yi düşün de ağla
Coşkun
sular gibi durmayıp çağla
Kederli
başına karalar bağla
Belâ-yı
yaranına dayan Türkoğlu
Ağlayıp
oturmak faide vermez
Âdem
çalışmazsa murada ermez
Öyle
kuru laflar torbaya girmez
İnsandır
intikam alan Türkoğlu
Erkeksin
boş yere ağlama sakın
Kaldır
başını da etrafa bakın
İntikam,
kalbine eylesin akın
Gayret
kılıcını kuşan Türkoğlu
Evet,
hep doğrandı ihtiyar, sabi
Cehalet,
gaflettir bunun sebebi
Silkin,
uyan artık arslanlar gibi
İntikam
bekliyor cihan Türkoğlu
Evet,
cehalettir senin düşmanın
Gaflet
uykusuyla uyuşmuş kanın
Nerede
gayretin yok mudur canın
Durma,
sen de artık davran Türkoğlu
Miskinlik
yetişir biraz da canlan
Unutma
intikam fikrini bir an
Sonra
çok pişman olursun inan
Bak,
Rumeli sana, nişan Türkoğlu
Kinini
besile evladın gibi
Sarıl
silahına mu'tâdın gibi
Al
öcünü sen de ecdadın gibi
Vaktini
geçirme aman Türkoğlu
Ecdadın
almışken bu kadar yerler
Sen
neler yaptınsa haydi gel göster
Acep
yok mu sende o kandan eser
Sormaz
mı bu hali Yezdan Türkoğlu
Ey
bu destanımı okuyan yiğit
Bir
iki nasihat vereyim işit
Sözümü
kulağa altın küpe et
Var
ise göğsünde iman Türkoğlu
Dikkat
et; düşmana kaptırma para
Verdiğin
mangırla alırlar (gara)
Alışta
verişte Müslüman ara
Besleme
koynunda yılan Türkoğlu
Adettir
kim görse, ezer yılanı
Kaçırma
fırsatı, çekme ziyanı
Onların
başlıca paradır canı
Sen
verme, onlardan kazan Türkoğlu
Düşmana
güvenme gözünü dört aç
Gitme
kapısına kalsan bile aç
Çalış,
olmayasın namerde muhtaç
Çalış,
kıymetlidir zaman Türkoğlu
Vatana
millete yabancı durma
Bindiğin
ağaca baltalar vurma
Sakla,
yabancıya sırrı duyurma
Düşmandır
aldanma; düşman Türkoğlu
Silahın,
duvarda parlasın dursun
Atların,
ahırda naralar vursun
Korkaklar,
harp günü evde otursun
Sen
yürü düşmana Arslan Türkoğlu
Paranı
sakınma donanmaya ver
Demirden,
bir muhib ordu yetiştir
Sonra
bu ordunla denizlere gir
Dolsun
zırhlılarla liman Türkoğlu
Yakında
Reşad’la Osman yılmazı
Gelirse
çekilmez düşmanın nazı
İnşallah
o zaman düzer de sazı
Çalar
söyletiriz destan Türkoğlu
Himmet
et; donanma himmetle olur
Hamiyet;
vatana hizmetle olur
Milletçe,
hep birden gayretle olur
Himmete
muhtaçtır vatan Türkoğlu
Himmet
et, karşına zırhlılar dizdir
Çıkar
boğazlardan düşmanı ezdir
Yine
bayrağını enginde gezdir
Gelsin
o şerefli zaman Türkoğlu
Çalkansın
ününle denizler dolsun
Düşmanlar
kahrından saçını yolsun
En
büyük kuvvetin denizde olsun
Yetişmez
Fatih’le Osman Türkoğlu
Vatana
muhabbet, dine riayet
Büyüklere
hürmet, emre itaat
Dünyada
başlıca budur ibadet
Öyle
buyuruyor Kur'an Türkoğlu
Namusun
azizdir yurdun mukaddes
Bayrağı,
namusla bir tutar herkes
Bunlara
uzanan dili kopar, kes
Böyle
emrediyor vicdan Türkoğlu
İşte,
ey Türkoğlu bitiyor destan
Düşünsün
halini okuyan ihvan
Aman
dert ortağım, aman, el aman
Sabah
oldu artık uyan Türkoğlu
Ezer
sonra seni devran Türkoğlu
Nedim
/Haziran 330
(*)
Kırcaali ve civarında bulunan, yedi yaşından yetmiş yaşına kadar, kadın ve
erkek bütün Müslüman Pomakların, göğüslerine tüfek. Boğazlarına bıçak dayayarak
cebren ve kerhen dinlerini tebdil ettirdikleri sırada yine oradaki camiin imam
ve hatibi olan zatın da sarığını yerlere atarak, başına bir şapka
geçirdiklerini ve adını da teberrüken (!) Bulgar kralının ismi olan Ferdinand’a
tahvil ettiklerini o zamanki gazetelerin hepsi yazmıştı.