Göktürk Yazıtları
(Orhun Abideleri)
(Prof. Dr. Muharrem Ergin’in
“Orhun Abideleri” adlı kitabının ön sözünden)
Türk
adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin. İlk Türk tarihi.
Taşlar üzerine yazılmış tarih. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi,
milletle hesaplaşması. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri. Türk
nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük
vesikası. Türk askeri dehasının, Türk askerlik san’atının esasları. Türk
gururun ilâhi yüksekliği. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği. Türk
içtimai hayatının ulvi tablosu. Türk edebiyatının ilk şaheseri. Türk hitabet
sanatının erişilmez şaheseri. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı. Yalın
ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi. Türk milliyetçiliğinin temel kitabı. Bir
kavmi bir millet yapabilecek eser. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan
ışık. Türk dilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade
işlek örneği. Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan
delil. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika.
Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser. İnsanlık âleminin sosyal muhteva
bakımından en manalı mezar taşları. Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi
olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazı. vs. vs.
Göktürk Yazıtları
Orhun
âbidelerini vasıflandırmak isteyince, insanın zihninde işte bu gibi ifadeler
sıralanmaktadır. Orhun âbideleri Göktürk devrinden kalma kitabelerdir.
Göktürkler, milâttan önceki asırlarda Hunlar tarafından kurulup, değişen
sülâleler ve boylar idaresinde devam edegelen Asya’daki büyük Türk
imparatorluğunun 6. asırla 8. asır arasındaki devresinde hüküm sürmüşlerdir. 6.
asrın ilk yarısında Türk devletinin başında Avarlar bulunuyordu. 552 tarihinde
Bumın Kağan Avar idaresine son vererek Türk devletinin Göktürk hanedanı devrini
açtı. O devirde büyük kağanlığın merkezi devletin doğu kısmında idi ve batı
kısmı da doğuya bağlı tâbi bir kağanlıkla idare ediliyordu. Bumın Kağanın
kardeşi İstemi Kağan da 576′ya kadar bu batı bölümünün kağanı idi.
Bumin
Kağan, Göktürk hâkimiyetini kurduğu sene içinde Öldü ve sırasıyla üç oğlu,
büyük kağanlık yaptılar. Birincisi 553′te, ikincisi 553-572′de, üçüncüsü de
572-581 tarihlerinde hüküm sürdüler. Bunlardan ikincisi olan Mukan zamanında
devlet Mançurya’dan İran’a kadar uzanan kuvvetli bir imparatorluk hâline geldi.
Daha sonra devlet, bir yandan kuvvetli hakanların yokluğu ve devleti teşkil
eden kavimlerin çekişmeleri, öte yandan bilhassa Çin entrikası yüzünden bir
sürü karışıklıklar geçirdi ve nihayet 630′da devletin asıl doğu kısmı Çin
hâkimiyetine geçti. Zamanla Çin hâkimiyeti batı kısmına da sirayet etmeğe
başladı. Fakat bu Çin esareti daha fazla devam etmedi ve Kutluğ Kağan veya
ikinci adıyla îltiriş Kağan, Çin hâkimiyetine son vererek 680-682 senesinde
devleti yeniden toparladı. İltiriş Kağan ve 691′de ölünce yerine geçen kardeşi
Kapgan Kağan idaresinde devlet yeniden eski haşmetini buldu.
İltiriş
Kağan’ın Bilge ve Kül Tigin adlı iki oğlu vardı. Öldüğünde bunlar 8 ve 7
yaşlarında idiler. Kapgan Kağan 716′da ölünce idareyi onun oğullan almak
istedi. Fakat Bilge ve Kül Tigin kardeşler buna mâni olarak ve amcazadelerini
tasfiye ederek babalarının devletine el koydular ve Bilge Kağan hükümdar oldu.
İki kardeş babalarının ve amcalarının devrinden kalmış ihtiyar vezir, Bilge
Kağan’ın kayınpederi Tonyukuk’un da yardımıyla devleti daha da
kuvvetlendirdiler. Sonra 731′de Kül Tigin, 734′te de Bilge Kağan öldü. Bilge
Kağan’ın ölümünden 10 sene kadar sonra da Uygurlar, devleti ele geçirerek
745′te Göktürk hâkimiyetine son verdiler.
İşte
bu kitapta sunduğumuz Orhun âbideleri, bu Türk hanedanının Bilge Kağan devrinin
mansulleri-dir. Birincisi olan Kül Tigin âbidesini ağabeyisi Bilge Kağan 732′de
diktirmiş, ikincisi olan Bilge Kağan âbidesini de ölümünden bir yıl sonra
735′te kendi oğlu olan kağan diktirmiştir. Üçüncü olarak verilen Tonyukuk
âbidesi ise 720-725 senelerinde kendisi tarafından dikilmiştir. Orhun civarında
Orhun yazısı ile yazılı daha başka kitabeler de bulunmuştur. Belli başlıları
altı tanedir. Fakat bunların en büyükleri ve mühimleri bu üç tanesidir.
Orhun
âbidelerine Orhun kitabeleri de denir. Şüphesiz bunlar kitabedir. Fakat hem
maddî bakımdan, hem manevi bakımdan bu kitabeler söz götürmez birer
abidedirler. Muhtevaları gibi heybetli yapıları da âbide hüviyetindedir. Onun
için bunları ifade eden en iyi isim Orhun âbideleri tâbiridir.
Kül
Tigin âbidesi, kağan olmasında ve devletin kuvvetlenmesinde birinci derecede
rol oynamış bulunan kahraman kardeşine karşı Bilge Kağan’ın duyduğu minnet
duygularının ve kendisini sanatkârane bir vecd ve coşkunluğun içine atan müthiş
teessürün ebedî bir ifadesidir. Bilge Kağan bu ruh hâli ile âbide inşaatının
başında oturup, eserin hazırlanmasına bizzat nezaret etmiştir. Abidedeki ulvî
ve mübarek hitabe onun ağzından yazılmıştır, âbidede o konuşmaktadır, müellif
odur.
1709’da
Poltava muharebesinde esir düşen bu İsveçli subayı Ruslar Sibirya’ya
sürmüşlerdir. Sürgünde 13 sene kalan ve Messerschmidt’e kılavuzluk ederek
serbestçe gezip dolaştığı yerlerde incelemelerde bulunan Strahlenberg 1722′de
vatanına döndükten sonra 1930′da araştırmalarının neticesini yayınlamış ve bu
arada eserinde meçhul Yenisey kitabelerinden de bahsederek bazılarını
yayımlamıştır. Bu yayın derhal ilim aleminin dikkatini çekmiş ve Orhun
âbidelerinden bir iki asır öncesine âit bulunan Yenisey kitabeleri arka arkaya
bulunmaya başlamıştır. Nihayet 1899′da Rus bilgini Yadrintsev, sonradan Kül
Tigin ve Bilge Kağan âbideleri olduğu anlaşılan Orhun kitabelerini bulmuş,
bunun üzerine 1890 tarihinde Heikel’in başkanlığında, bir Fin, 1891′de de
Radloff’un başkanlığında bir Rus ilmî sefer heyeti mahalline gönderilmiştir.
Her iki sefer heyeti de âbideleri yakından tetkik etmiş ve fotoğraflarını
alarak dönmüştür.
Fin
heyeti getirdiği mükemmel fotoğrafları Avrupa ilim merkezlerine dağıtmış, öte
yandan hem Fin heyeti, hem de Radloff getirdikleri malzemenin fotoğraflarını
büyük atlaslar halinde neşretmişlerdir. Bu atlas yayınları ile âbidelerin
okunması çalışmaları hızlanmış ve daha başka yazıları da çözmüş bulunan
Danimarkalı büyük âlim Vilhelm Thomsen, kısa bir zaman sonra, 1893′te Orhun
yazısını çözmeye muvaffak olmuştur. Önce, âbidelerde çok geçen tengri, Türk ve
Kül tigin kelimelerini çözen Thomsen, sonra bütün âbideleri okumuş ve böylece
Türk milletinin ebedî minnettarlığına mazhar olmuştur.
Artık
bu çözümden sonra bir yandan Thomsen, bir yandan Radloff abidelerin metni ve
tercümeleri üzerinde adeta yarışa girmişler, bunu diğer âlimler takip etmiş ve
zamanımıza kadar bu büyük Türk âbideleri elden düşmemiştir.
Amerika’dan
Japonya’ya kadar Avrupa’da ve medeni âlemde hemen hemen her dilde bu âbideler
üzerinde araştırmalar yapılmış, 6 tanesi büyük olan Orhun harfli yeni kitabeler
ve metinler bulunmuş, neşirler birbirini kovalamıştır. Son olarak genç Türk
âlimi Talât Tekin Amerika’da Orhun Türkçesinin mükemmel bir gramerini ve
kitabelerin yeni bir neşrini yapmıştır. Son zamanlarda Orhun sahası arkeolojik
araştırmalarda da ön plâna geçmiş ve burada yüzlerce heykel, balbal, çeşitli
eserler .ve şehir harabeleri bulunmuştur. Bu arada Çekoslovak âlimi L. Jisl Kül
Tigin heykelinin başını da bulup gün ışığına çıkarmıştır.
Kül
Tigin âbidesi, kaplumbağa şeklindeki oyuk bir kaide taşına oturtulmuştur.
Keşfedildiği zaman, bu kaidenin yanında devrilmiş bulunuyordu. Bilhassa devrik
vaziyette rüzgâra maruz kalan kısımlarında tahribat ve silintiler olmuştur.
Sonradan yerine dikilmiştir. Yüksekliği 3,75 metredir. İtina ile yontulmuş, bir
çeşit kireç taşı veya saf olmayan mermerdendir. Yukarıya doğru biraz
daralmaktadır. Dört cephelidir. Doğu ve batı cephelerinin genişliği aşağıda
132, yukarıda 122 santimdir. Güney ve Kuzey cepheleri ise aşağıda 46, yukarıda
44 santimdir. Âbidenin üstü kemer şeklinde bitmektedir ve yukarı kısımda beş
kenarlı olmaktadır. Doğu cephesinin üstünde kağanın işareti vardır. Batı
cephesi büyük bir Çince kitabe ile kaplıdır. Diğer üç cephesi Türkçe kitabelerle
doludur.
Cepheler
arasında kalan ve keskin olmayan kenarlarda ve Çince kitabenin yanında da Orhun
yazısı vardır. Doğu cephesinde 40, güney ve kuzey cephelerinde 13′er satır
vardır. Satırlar yukarıdan aşağıya doğru yazılmış ve sağdan sola doğru istif
edilmiştir. Satırların uzunluğu aşağı yukarı 235 santim kadardır. Cetvelden
çıkmış gibi, çok muntazam, düzgün ve güzel harflerle yazılmıştır. Âbidenin
Çince kitabesinde Türk-Çin dostluğu, Türk imparatorluğu ve Kül Tigin
methedilmekte ve tanıtılmakta, “Gelecek hadsiz, hesapsız nesillerin
dimağlarında, onların müşterek muvaffakiyetlerinin şaşaası her gün yeniden
canlansın diye, uzakta ve yakında bulunan herkesin bunu öğrenmesi için,
bilhassa muhteşem bir kitabe yaptık” ve “Böyle adamların ebediyen payidar olacaklarının
muhakkak olmadığını kim söyleyebilir? Uğurlu haberleri ebediyen ilân için şimdi
dağ gibi yüksek bir âbide dikilmiştir.” gibi ifadeler sıralandıktan sonra,
tarih kaydedilmektedir.
Abidenin
civarında türbe enkazı, pek çok heykel parçalan ve âbideye çıkan iki tarafı
heykeller, taşlar dizili 4, 5 kilometrelik bir yol bulunmuştur. Bu heykel
parçaları arasında son zamanlarda Kül Tigin-’in başı ve karısının gövdesi ve
yüzünün bir kısmı da bulunmuştur. Abidenin ve türbenin inşasında Türk ve Çin
sanatkârları beraber çalışmışlardır. Âbidedeki kitabeleri Bilge Kağan ve Kül
Tigin’in yeğeni Yollug Tigin yazmıştır.
Bilge
Kağan âbidesi, aynı yerde Kül Tigin âbidesinin bir kilometre uzağındadır.
Şekli, tertibi ve yapısı tamamıyla birincisine benzemektedir. Yalnız bu bir kaç
santim daha yüksektir. Bu yüzden doğu cephesinde 41 ve dar cephelerinde 15′er
satır vardır. Bunun da batı cephesinde asıl Çince kitabe vardır, Çince
kitabenin üstünde ayrıca Türkçe kitabe devam etmektedir. Çince kitabe hemen
hemen tamamıyla silinmiştir.
Bilge
Kağan âbidesi kendisinin 734′te ölümünden sonra 735′te oğlu tarafından
dikilmiştir. Bu âbidede de Bilge Kağan konuşmaktadır. Esasen âbidenin kuzey
cephesinin ilk 8 satırı Kül Tigin âbidesinin güney cephesinin, doğu cephesinin
2-24 satırları ise Kül Tigin âbidesinin doğu cephesinin mukabil satırlarına
benzemektedir. Bu âbidede ayrıca Kül Tigin’in ölümünden sonraki vakaların ilâve
edildiği görülür.
Bilge
Kağan âbidesi hem devrilmiş, hem de parçalanmıştır. Onun için tahribat ve
silinti bunda çok fazladır. Bu âbideyi de yeğeni Yollug Tigin yazmıştır. Her
iki âbidede de Bilge Kağan’ın sözlerinin dışında Yollug Tigin’in kitabe
kayıtlan ve ilâveleri yer almaktadır. Bu âbidenin etrafında da yine türbe
enkazı ve daha az olmak üzere heykeller, balballar ve taşlar vardır.
Tonyukuk
âbidesi, diğer iki âbidenin biraz daha doğusunda bulunmaktadır. Devrilmemiş,
dikili dört cepheli iki taş halindedir. Birinci ve daha büyük olan taşta 35,
ikinci taşta 27 satır vardır. İkinci taşta yazılar daha itinasızdır ve aşınma
da daha çoktur. Bu âbidenin yazıları Kül Tigin ve Bilge Kağan’ınki kadar düzgün
değildir. Bu âbidede de yazı yukarıdan aşağı yazılmıştır. Fakat diğer ikisinin
aksine satırlar soldan sağa doğru istif edilmiştir. Tezyinatı da diğer
kitâbelerdeki kadar sanatkârane değildir. Tonyukuk âbidesinin yanında büyük bir
türbe kalıntısı, heykeller, balballar ve taşlar vardır.
Tonyukuk
âbidesini, lltiriş Kağan’ın isyanına iştirak eden ve o günden Bilge Kağan
devrine kadar devlet idaresinin baş yardımcısı olarak kalan büyük Türk devlet
adamı ve başkumandanı Tonyukuk, ihtiyarlık devrinde bizzat diktirmiştir. Bu
âbidede Tonyukuk konuşmaktadır, bu âbidenin müellefi odur.
Kül
Tigin ve Bilge Kağan âbideleri Baykal gölünün güneyinde Orhun nehri vadisinde
Koşo Tsay-dam gölü civarında 47,1. arz ve 101 1/2 tul derecelerinde
bulunmaktadır. Ötüken ormanının da buradaki Hangay sıradağlarının bir parçası
olduğu anlaşılmaktadır. Tonyukuk âbidesi ise biraz daha doğuda 48. arz ve 107.
tul dereceleri arasında Tola nehrinin yukarı mecrasında Bayn Çokto denilen
yerin yakınında bulunmaktadır.
Orhun
âbidelerinin bulunuşu insanlığın en büyük keşiflerinden biridir. Orhun harfleri
ile yazılı kitabelerden daha 12. asırda tarihçi Cuveynî Târih-i Cihanküşa’smda
bahsetmişti, ayrıca Çin kaynakları da çok eskiden bu âbidelerin dikildiğini
bildirmekte idi. Fakat 18. ve 19. asırlara kadar Orhun harfli yazılar ve
âbideler ilim âleminin meçhulü olarak kalmıştı. Önce Kırgızlara ait mezar
taşlarından ibaret bulunan ve tek tük kelimelerle isimleri ihtiva eden Yenisey
kitabeleri bulunmuştur, tik defa nebatatçı Daniel Gott-lieb Messerschmidt,
kılavuzluğunu yapan Philipp Johan von Tabbert (Strahlenberg) ile birlikte 1721
yılında Yenisey vadisinde bu yazı ile yazılı bir taşı tesbit etmiştir. Fakat
Orhun harfli kitabelerin yolunu açan ve bu hususta ilim âleminin dikkatini
çeken Philipp Johan von Tabbert (Strahlenberg) olmuştur.
Bugün,
Orhun kitabeleri üzerinde yapılan araştırmaların adları bile bir kitap teşkil
eder. Biz kitabın sonunda bunlardan ancak kısa bir bibliyografya vermekle
yetineceğiz. Orhun âbidelerinin manzum olduğunu ileri sürenler vardır. Hatta
Rus bilgini İya Vasilyevna Stebleva bu hususta geniş bir deneme yapmış ve
âbideleri manzum olarak yayınlamıştır. Tabiî, bu görüş doğru değildir. Fakat
âbidelerdeki dilin ve üslûbun ahengini göstermesi bakımından dikkate değer bir
husustur.
Prof.
Dr. Muharrem ERGİN
Orhun Abideleri (Göktürk yazıtları) 3 taştan oluşur:
1.
Tonyukuk
anıtı 716,
2.
Kül
Tigin anıtı 732,
3.
Bilge
Kağan anıtı 735 senesinde dikilmiştir.
Kül
Tigin anıtı, Bilge Kağan’ın ağzından yazılmıştır. Kültigin, Bilge Kağan’ın kardeşi,
Tonyukuk ise veziridir. Anıtların olduğu yerde sadece dikili taşlar değil,
yüzlerce heykel, balbal, şehir harabeleri, taş yollar, su kanalları, koç ve
kaplumbağa heykelleri, sunak taşları da bulunmuştur.
Kültigin
Anıtı (732)
3,35 metre yükseklikte, kireçtaşından
yapılmış ve dört cephelidir. Doğu-batı cephelerinin genişliği aşağıda 132,
yukarıda 122 santimetredir. Kuzey-güney cepheleri de aşağıda 46, yukarıda 44
cm’dir. Üst kısım kemer biçiminde ve yukarıda beş kenarlı olarak bitmektedir.
Anıttaki satırların uzunluğu 235 cm’dir. Anıtın doğu yüzünde 40; güney ve kuzey
yüzlerinde 13’er satır Göktürk harfli Türkçe metin bulunur. Batı yüzündeyse,
devrin Tang İmparatoru’nun Köl Tigin’in ölümü nedeniyle gönderdiği Çince
mesajına yer verilmiştir. Batı yüzde Çince yazılar dışında yazıta sonradan
eklenmiş Göktürk harfli iki satır bulunmaktadır.
Yazıtın
kuzeydoğu, güneydoğu, güneybatı yüzlerinde de Göktürk harfli Türkçe metinler
vardır. Kültigin yazıtında Göktürk tarihine ait olaylar, Bilge Kağan’ın
ağzından aktarılarak birlik, bütünlük mesajı verilir.
Yazıtın
doğu, kuzey ve güney yüzlerinin yazıcısı, Yollug Tigin, batı yüzünün
yazıcısıysa, Tang İmparatoru Hiuan Tsong’ın yeğeni Çang Sengün’dür. Köl Tigin
yazıtının doğu yüzünde, bütün Türk boylarının ortak damgası olduğu sanılan dağ
keçisi damgasına; doğuya ve batıya bakan “tepelik” kısımlarındaysa, kurttan süt
emen çocuk tasvirleri vardır. Abide, geçen yaklaşık 1300 senelik süreç içinde
önemli ölçüde tahrip olmuştur. Çünkü yazıtın doğuyla kuzey yüzlerini
birleştiren kısım yıldırım düşmesi neticesinde parçalanmıştır. Orijinalinde
kaplumbağa kaide üzerinde bulunan yazıt, bu kaidenin de parçalanması üzerine
1911 senesinde, sunak taşından kesilen granit bir blok üzerine oturtulmuştur.
Bilge
Kağan Anıtı (735)
Kültigin Anıtının bir kilometre
uzağındadır. 734 senesinde ölen Bilge Kağan ismine oğlu Tenri Kağan tarafından
yaptırılan bu anıt 735’te dikilmiştir. Yazıtta Bilge Kağan’ın ağzından devletin
nasıl büyüdüğü anlatılmakta ve Kültigin’in ölümünden sonraki olaylar
eklenmektedir. Bunların dışında kağanın konuşmasından başka yeğeni Yuluğ
Tigin’in kayıtları da yer bulunmaktadır. Yaklaşık 3,75 m. yüksekliğindeki
yazıt, dört cephelidir. Yazıtın doğu yüzünde 41, kuzey ve güney yüzlerinde
15’er satır Göktürk harfli Türkçe metin mevcuttur. Batı yüzünde ise, Çince bir
metin vardır. Batı yüzün tepelik kısmının ortalarına da Göktürk harfli Türkçe
manzum metin yazılmıştır. Yazıtın güneydoğu, güneybatı ve batı yüzlerinde de
Göktürk harfli Türkçe küçük metinler vardır. Yazıtta olayları anlatan,
nasihatler veren Bilge Kağan’dır. Yazıta Köl Tigin’in ölümünden sonraki olaylar
da eklenmiştir
Tonyukuk
Anıtı (716)
Tonyukuk anıtı 4 cepheli iki dikilitaş
şeklindedir. Yazılar, diğer taşlara oranla daha silik biçimdedir. Tonyukuk,
Bilge Kağan’ın babası İlteriş Kağan’ın amcası Kapgan Kağan’ın ve Bilge Kağan’ın
baş bilicisi yani başveziriydi.
Bu
abideyi ihtiyarlık döneminde kendisi diktirmiştir ve yazılar da kendisine
aittir.
Taşlarda
Göktürklerin Çin esaretinden nasıl kurtulduğu, kurtuluş savaşının nasıl
yapıldığı ve Tonyukuk’un neler yaptığı anlatılır.
Birinci
yazıt, 243 cm; ikinci yazıt ise, 217 cm yüksekliğindedir. Birinci yazıtta 35,
ikinci yazıtta 27 satır Göktürk harfli Türkçe metin vardır.