DİL
NEDİR?
*
Konuşma, Anlaşma, İletişim, Düşünme, Kültürü Oluşturma, Kültürü Yaşatma,
Kültürü Aktarma... İşlevleriyle kullanılan sesli ya da işaretli aktarım
yöntemidir.
DİLSİZ
İNSAN OLUR MU?
‘Bebekler
dünyaya İlahi bir dille mi geliyor?...’
II.
Friedrich, (1740 ile 1786 yılları arasındaki Prusya hükümdarı. Askeri alandaki
başarıları ve ülkesinin kalkınması yolundaki çabalarından dolayı Büyük
Friedrich adıyla anılır. ) bu konuya cevap aramak için ilginç bir deney
başlatır...
Hiç
kimseyle hiçbir şey konuşmaksızın, hiç iletişim kurmaksızın yetişecek
bebeklerin ilahi bir dille gelip
gelmediklerini
ve eğer öyleyse ( o dönemde popüler olan ) İbranice, Latince, Arapçadan hangisini
konuşacaklarını öğrenmek ister.
Ülkenin
değişik bölgelerinden yeni doğmuş bebekler saraya getirilir. Dadılar,
sütanneler, aşçılar ayrı ayrı odalarda tutulan bebekleri beslemeye başlarlar.
Bebekler çok iyi bakılır ve beslenir.
II.
Friedrich, bakıcılardan tek bir şey istemiştir:
Bebeklere
en iyi şekilde bakılacak ama kimse onlarla bedenen ya da sözel iletişim
kurmayacak ve bebekler de birbirlerini görmeyeceklerdir.
Bu
bebeklerin dünyaya ‘ilahi bir dille’ gelip gelmedikleri hiçbir zaman
öğrenilemedi. Çünkü bebekler çok iyi bakıldıkları halde, hiçbir iletişim
kuramadıklarından kendilerini ‘var hissedemediler’ ve bir süre sonra nedensizce
teker teker öldüler!..
Bu
da bize gösteriyor ki...
DİL
OLMADAN:
-
Aile olmaz,
-
Ulus olmaz,
-
Toplum olmaz,
-
Kültür olmaz,
-
Uygarlık olmaz... Kısaca YAŞAM OLMAZ!...
Türkçe,
kökleri yüzyıllar ötesine uzanan ve geniş bir coğrafyada konuşulan yazı, sanat,
edebiyat, kültür, bilim ve eğitim dilidir. Türkçe, dünyanın en eski dilleri
olan: Arapça, Farsça, Hintçe, Türkçe, Çince dünya dilleri arasında yer alan
BÜYÜK DİLLER’dendir.
TÜRK YAZI DİLİNİN İLK ÖRNEKLERİ: ORHUN
ABİDELERİ – GÖKTÜRK KİTABELERİ- YENİSEY YAZITLARI
Türk
Siyaset Biliminin, Tarih Biliminin, Hitabet Sanatının ilk örnekleridir. Bu yazıtlarda
kullanılan dil, mecazlı anlatımı dikkati çeken, kuralları oturmuş bir dildir.
Dilcilerin bu kıstasları değerlendirmeleri sonucunda vardıkları kanı: Türkçenin
yazıtların öncesinde en az bin beş yüz yıldır kullanılan bir dil olduğudur.
Veriliş tarihleri bilinmeyen sözel dönem ürünleri olan destanlarla, manilerle,
ninnilerle, masallarla, türkülerle yaşayarak günümüze kadar gelmiştir.
Çin
kaynaklarında geçtiğine göre Türkçenin konuşma dili olarak en az 5.000 yıllık
bir geçmişi vardır.
Kökeni
açıklanamamakla birlikte Sümercedeki 160 sözcüğün Türkçe olduğu kanıtlanmıştır.
Bu da Türkçenin Sümerce kadar eski bir dil olduğunu gösterir.
Türkçe,
dünyada en çok konuşulan beş dil arasındadır. Bu sıralama, Çince, Hintçe,
İspanyolca, İngilizce ve Türkçedir. Orta Asya’dan Balkanlara kadar 12 milyon
kilometre karelik bir alanda 250 milyonu aşkın insan Türk Dilinin kollarını
konuşmaktadır.
DİLİMİZLE İLGİLİ SÖYLENMİŞ ÖZLÜ
SÖZLER:
- "Ülkesini, yüksek istiklalini
korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan
kurtarmalıdır." Mustafa Kemal ATATÜRK
- "Bundan böyle divanda, dergâhta,
bargâhta, çarşıda ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır."
KARAMANOĞLU MEHMET BEY
- "Bu dil ağzımda annemin sütüdür."
YAHYA KEMAL BEYATLI
- "Türkçe giderse, Türkiye gider!"
OKTAY SİNANOĞLU
- "Başka dile uymaz annenin sesi
Her
sözün ararsan vardır Türkçesi" ZİYA GÖKALP
- "Osmanlılar, Orta Asya’dan geldikleri
zaman, birlikte getirmiş oldukları dili saklayabilselerdi ve uygarlık alanındaki
ilerlemeleri ölçüsünde dilin gelişimini yine Türkçe içinde aramış olsalardı,
şimdi kendilerine pek büyük teşekkürler ederdik." AHMET MİTHAT EFENDİ
- "Önümüzde iki yol var: Ya uyanıp
dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye
bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin!” OKTAY SİNANOĞLU
- "Türkçem, benim ses bayrağım!"
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
- Ey Türk Milleti!... Üstte mavi gök
çökmedikçe, altta yağız yer yarılmadıkça, senin ilini ve töreni kim
bozabilir" BİLGE KAĞAN
- "Dil, bir medeniyet olayıdır. Bir
medeniyetin kurduğu dil, başka bir medeniyetin düşündüklerini söyleyemez.
Yetmez onu söylemeye. Bir ulus, medeniyetini değiştirdi mi, dilini de
değiştirmek zorundadır." NURULLAH ATAÇ
DİL BİLİMCİLERİMİZ
KAŞGARLI MAHMUT
7500 Türkçe sözcüğe Arapça karşılıklar yazarak Araplara Türkçe öğretmek
amacıyla yazdığı Divan-ı Lügat’it Türk’te neden Türkçe öğrenmeleri gerektiğini
iki gerekçeye dayandırır. “Türkçeyi öğreniniz... çünkü:
1-
"Türk, Tanrı yarlıgası Nuh’un oğlunun adıdır. Bu, Tanrının Nuh’un Türk
oğullarına verdiği bir addır. Bize Türk adını Ulu Tanrı vermiştir. O nedenle
peygamber hadisinde: “Yüce Tanrı "BENİM BİR ORDUM VARDIR. ONA TÜRK ADINI
VERDİM. Onları Doğuda birleştirdim. BİR ULUSA KIZARSAM TÜRKLERİ O ULUSUN
ÜZERİNE GÖNDERİRİM.” diyor. “
2-
"And içerek söylüyorum ki ben Buhara’nın sözüne güvenilir imamlarından
birinden ve Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleriyle bildiriyorlar
ki: Peygamberimiz kıyamet alâmetlerini, ahir zaman kârlılıklarını ve Oğuz
Türklerinin ortaya çıkacağını söylediği sırada :” TÜRKÇEYİ ÖĞRENİNİZ ÇÜNKÜ
ONLARIN ÇOK UZUN VE GÜÇLÜ SALTANATLARI OLACAKTIR.” buyurmuştur..
(Divan-ı
Lügat’it Türk’ün ön sözünden)
Türkçenin
Farsçadan üstün bir dil olduğunu kanıtlamak için yazdığı Muhakemetü’l Lugateyn
adlı eserinde ALİ ŞİR NEVÂİ:
"Anadilim
üzerinde düşünmeye koyuldum; Türkçenin derinliklerine dalınca gözlerime on
sekiz bin alemden daha yüksek bir alem göründü. Bu alemin süsler, ziynetler
içerisinde enginleşen göğü, dokuz Gök’ten daha yüksekti. Orada nice faziletler,
nice yücelikler hazinesine rastladı. Bu hazinenin incilerini, yıldızların
mücevherlerinden daha parlaktı."
"Bu
alemin gül bahçesine girdim. Gülleri feleğin güneşinden daha parlaktı. Her
yanında göz görmedik, el değmedik daha neler ve neler vardı."
"Zannedilmesin
ki benim Türkçeyi övüşüm Türk olduğumdan ve tabiatımın Türkçe sözlere
alışmasından ve Farisi bilmeyişimdendir. Aslında Farsiyi öğrenmekte hiç kimse
benim kadar çaba göstermemiş ve bu dilin doğrusunu yanlışını benim kadar iyi
öğrenmemiştir."
"Türk’ün
bilgisiz ve zavallı gençleri, güzel sanarak Farsça şiir söylemeye özeniyorlar.
Gerçekten bir insan iyi ve derin düşünse Türkçede bunca zenginlik dururken, bu
dilde şiir söylemenin, hüner göstermenin daha yerinde ve kolay olacağını
anlar." der.
TÜRKÇENİN SÖZ VARLIĞI
2005’te
yayınlanan Güncel Türkçe Sözlük 104.481 sözcük içerir. Sonraki yeni
çalışmalarla 616.767 söz kapsar hâle gelen sözlükle birlikte yabancı söz oranı
da değişmiştir. Bu sözcüklerin % 14’ünün yabancı kökenli olduğu TDK tarafından
tespit edilmiştir.
Şu
an için, Türkiye Türkçesinin en gelişmiş sözlüğü Büyük Türkçe Sözlük’te söz,
deyim, terim ve ad olmak üzere toplam 616.767 söz varlığı bulunmaktadır.
Türkiye Türkçesinin bütün söz varlığını bir araya getiren ve ortak bir veri
tabanında kullanıma sunulan Büyük Türkçe Sözlük (TDK), yazı dilinin söz
varlığının yanı sıra bütün bilim, sanat ve spor terimlerini, yer adlarını, kişi
adlarını, Türkiye bölge ağızlarındaki ve kaynaklardaki sözcükleri, deyimleri
içermektedir.
TÜRKÇE AKRABALIK ADLARI, RENK ADLARI VE
YEMEK ADLARIYLA DA ÇOK ZENGİN BİR DİLDİR.
Türkçede
sözcüklerin cinsiyeti yoktur fakat akraba adları/sıfatları bu bilgiyi
sızdırırken ilişkilerdeki yakınlık ve uzaklık için de fikir verir...
Anne,
baba, kız kardeş, abla, erkek kardeş, abi, gelin, damat, görümce, dede, nine,
amca, dayı, hala, teyze, enişte, yenge, baldız, bacanak, kayınço, elti, kayın,
karı, koca, kaynana, kaynata, dünür, hısım, babaanne, anneanne, evlatlık, cici
anne... gibi.
Yöresel
olarak kullanılan ve çok bilinmeyen akraba adları da vardır:
böle:
teyze çocuğu / Bibi: hala / Ebe: anneanne – babaanne
TÜRKÇEDE RENK ADLARININ YELPAZESİ DE
ÇOK GENİŞTİR:
Ateş
kırmızısı, Yavruağzı, Kavuniçi, Camgöbeği, Buğday rengi, Saman sarısı, Devetüyü,
Duman rengi, Vişneçürüğü, Bal rengi, Zümrüt yeşili. Limon sarısı, Pas rengi,
Kiremit kırmızısı, Gece mavisi, Gülkurusu, Hacı yeşili, Çingene pembesi,
Kanarya sarısı, Kestane rengi, Küf yeşili, Zeytin yeşili, Altın sarısı, Kül
rengi, Kömür karası, Limonküfü, Narçiçeği, Sütlü kahve, Tavşankanı, Tarçın
rengi, Soğan kabuğu, Deniz mavisi, Narçiçeği kırmızısı...
TÜRKÇEDE
BİR SÖZCÜK BİRDEN ÇOK ANLATIMLA AKTARILABİLİR...
Örnek:
-ÖLMEK-
Göçmek,
can vermek, kaybedilmek, dünya değiştirmek, ebediyete göç etmek, hayatını
kaybetmek, yaşamını yitirmek, hayatı sona ermek, gözlerini hayata kapamak,
hayata gözlerini yummak, son nefesini vermek, canını teslim etmek, ömrü vefa
etmemek, nefesi bitmek, Allah’ın rahmetine kavuşmak, ruhunu teslim etmek,
vadesi dolmak, eceli gelmek, Hakk’a yürümek...
-
Aynı sözcüğün ARGO kullanımları da az sayılmaz!...
Zıbarmak,
gebermek, zartlağı çekmek, kuyruğu titretmek, nalları dikmek, başını yemek,
dört kolluya binmek, gümlemek, kabını değiştirmek, teneşire gelmek, cavlayı
çekmek, postu vermek, imamın salına binmek, yuvarlanmak...
TÜRKÇE AZ SÖZCÜKLE ÇOK ŞEY ANLATABİLEN
BİR DİLDİR
KOLAY
GELSİN!...
- I hope it is going smoothly ( said to some
one who is either doing or planning to do a job )
- Frohes Schaffen ( sagt man zu jemandem ,
der gerade arbeitet oder mit in einer Arbeit beschäftigt ist )
- Bon courage, bonne chance, bon succès
(Voeux qu’on adresse à une personne qui s’occupe de quelque chose)
BİR
TÜRKÇE SÖZCÜK 17 İNGİLİZCE SÖZCÜKLE YAZILABİLİR:
Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdan
mısınız?
Aren’t
you one of those people whom we tried – unsuccessfully – to make resemble the
citizens of Afyonkarahisar?
TÜRKİYE TÜRKÇESİNE GEÇEN YABANCI
SÖZLER
Her
ne kadar Atatürk’ün dil devrimi ile Türkiye Türkçesi, kökeni Arapça ve Farsça
olup da dilde eğreti duran sözcüklerden arındırılmaya çalışıldıysa da, dil
devriminin politik etkenlerle aksamasından ötürü bu iki dilden sözcükler,
Fransızca sözcüklerle birlikte Türkçe sözlüğün önemli bir bölümünü oluşturmayı
sürdürmektedir.
Yabancı
kökenli sözcüklerden bazı örnekler:
- Arapçadan: fikir, hediye, resim, insan,
saat, asker, vatan, ırk, millet, memleket, devlet, halk, hain, kurban, şehit
- Farsçadan: tahta, pazar, pencere, şehir,
hafta, ateş, rüzgar, ayna, can, dert, hoş, düşman, kahraman, köy
- Fransızcadan: lüks, kuzen, pantolon,
kuaför, hoparlör, kamyon, şans, detay, iskelet, anten, lavabo, levye, tuvalet,
polis
- İtalyancadan: banyo, bavul, politika, gala,
borsa, fanila, posta, jandarma
- İngilizceden: pikap, tişört, mayın, miting,
video, teyp, kod, çita, medya, sandviç
- Yunancadan: liman, ırgat, lamba, filiz,
kiraz
- Almancadan: şalter, şvester, haymatlos,
kuruş, beher, şinitzel, konsanant, vokal, general, otoban, panzer
TÜRKÇEDEN DİĞER DİLLERE GEÇEN SÖZCÜK
SAYISI
•
Sırpçaya: 8995 • Bulgarcaya: 3490 • Yunancaya: 2984
•
Farsçaya: 2969 • Arnavutçaya: 2622 • Rumenceye: 2780
•
Rusçaya: 2476 • Arapçaya: 1990 • Macarcaya: 1982
•
Ukraynacaya: 800 • İngilizceye: 470 • Çinceye:289
•
Çekçeye :248 • Urducaya:227 • Almancaya :166
•
İtalyancaya:146 • Finceye:115
TÜRKÇENİN GÜCÜNDEN HABERDAR DEĞİLİZ!..
Diller
canlıdır. Doğar, değişir, gelişir... Ve bazıları bir gün yazık ki ÖLÜR!...
Bir
dil ve dili kullananlar başka kültürlerin baskın etkisi altında yok olur ancak.
Türkçe için bu sorun 11. yüzyıldan beri farklı dillerle devam etmektedir.
Dilimizin buna rağmen varlığını sürdürebilmesi ancak gücüyle açıklanabilir.
Kişi
ve iş yeri adlarının, mal ya da ürünlerin, bina ya da kurumların adlarının
Türkçe dışında kullanılması Türkçenin yapısıyla ya da anlamsal özelliğiyle
ilgili değildir. Bu, sadece Türkçeye karşı kayıtsızlıktan, dil kullanım
özensizliğinden, başta dilimiz olmak üzere kültürel değerlerimize
ilgisizliğimizden kaynaklanan bir sorundur.
"Türk
dilini incelerken insan zekasının dilde başardığı büyük mucizeyi görürüz."
MAX MÜLLER
- Max Müller : (6 Aralık 1823 - 28 Ekim 1900)
Friedrich Max Müller, genelde bilinen ismiyle Max Müller, Alman filolog ve
oryantalist. Hayatının önemli kısmını Britanya’da geçirmiş ve batı akademisinde
kabul gören Hindoloji ve Karşılaştırmalı Din disiplinlerine büyük katkı
yapmıştır. Max Müller 1854 yılında yayımlandığı kitabında, Türkçenin bilimselliğini
vurgularken, "bu dili yaratan insan zekasına sonsuz hayranlık
duyduğunu" belirtmiş ve şu değerlendirmeyi yapmıştı: "Yabancı
kelimelerden arındığında Türkçe kadar kolay, rahat anlaşılan ve zevk verici pek
az dil vardır."
- BELÇİKALI DİL-BİLİMCİ JOHAN V. WALLE 1983
yılında Türkçenin matematiksel olduğunu, her harfin karşılığı bir rakama
tekabül ettiğini, BEN demek için 011, SEN demek için 010, O demek için 000
demenin kafi olacağını, ama Türkçe den başka hiçbir dilde matematik olmadığını
belirtmiştir.
- PROF.DR. OKTAY SİNANOĞLU ise şunları
söylüyor: “Türk dilinin yapısı matematik. Dünya üzerinde böyle bir dil daha
yok. Türkçe, matematik gibi bir dil. Bunu ben değil, Alman dilbilimciler
söylüyor. Sanki birtakım matematikçiler oturmuşlar, şöyle matematiksel yapısı
olan, kuralı düzgün bir dil icat edelim diyerek Türkçeyi bulmuşlar. Halbuki bu
dil en az 10 bin senelik. Şimdi iddia ediyorum ki, eğer Türkçe bilim yapar,
yanımıza da bilgisayar teknolojisinin inanılmaz imkanlarını alırsak, matematik
gibi olan bu dille harikalar yaratırız” (Ortadoğu, 08.01.1995).
TÜRKÇENİN
MATEMATİKSEL YAPISI:
Türkçe
az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir!
Türkçenin
az araç ile çok iş yapmasının sırrı matematikte yatar. 0’dan 9’a kadar 10 tane
rakam, artı, eksi, çarpı, bölü dört işlem işareti ve bir ondalık ayracı virgül,
yani 15 simge ile sonsuz sayıda işlem yapılabilir. Türkçe de benzer özellikler
gösterir. Türkçe matematiğe dayalı olmaktan da öte, neredeyse matematiğin kılık
değiştirmiş halidir.
Türkçedeki
herhangi bir fiilin çekiminin ve kelimelerin nasıl çoğul yapılacağının
öğrenilmiş olması, henüz varlığı bile bilinmeyen, 5 yıl sonra Türkçeye girecek
fiillerin nasıl çekileceğinin ve 300 yıl önce unutulmuş kelimelerin
çoğullarının ne olduğunun biliyor olması demektir. Bu tıpkı birinci dereceden 2
bilinmeyenli bir denklemin nasıl çözüleceği öğrenildiğinde, sadece
"x=6", "y=23" olan denklemlerin değil, aynı dereceden bütün
denklemlerin nasıl çözüleceğinin öğrenilmiş olması gibidir.
Oysa
sözgelimi İngilizce’de "go", "went" olurken "do",
"did" olur. Çoğul ekleri için de durum aynıdır: "foot",
"feet" olurken "boot", "beet" değil
"boots" olur. Bunun tutarlı bir iç mantığı yoktur, tek çare böyle
olduklarının bellenmesidir.
Türkçede
cümleleri oluşturan öğelerin (özne, nesne, yüklem, vb...) sıralaması da
rastgele değildir. Türkçe cümleler şiddeti giderek artan dizi izlerler. Bütün
vurgu en sonda yer alan yüklem ( eylem) üzerindedir. Diğer öğelerin önemi,
yükleme olan yakınlık/uzaklık konumları ile belirlenir. Yükleme yakınlaştıkça
önem artar. Gene matematiksel olarak ele almak gerekirse, cümleyi oluşturan her
bir öğenin toplam öğe sayısı kadar haneden oluşan bir matematik değere sahip
olduğu varsayılabilir.
"Dün
Ahmet camı kırdı." cümlesi 4 öğeden oluşmaktadır; o halde her öğe 4 haneli
bir değere sahip olacak, ilk öğe en düşük, son öğe ise en yüksek değeri
taşıyacaktır.
1
= Dün Ahmet camı kırdı. (1.Cümle: Dün Ahmet bir iş yaptı ve bu, camı kırmak
oldu. )
2
= Dün camı Ahmet kırdı. (2. Cümle: Dün kırılan camı başkası değil, Ahmet kırdı.
(suçlu Ahmet!)
3=
Ahmet dün camı kırdı. ( 3. Cümle: Ahmet’in dünkü işi, camı kırmak oldu. (belki
önceki gün kitap okumuştu)
4
= Ahmet camı dün kırdı. (4. Cümle: Ahmet camı herhangi bir zaman değil, dün
kırdı. (yarın kırması gerekiyor olabilirdi)
5=
Camı dün Ahmet kırdı. (5. Cümle: Cam düne kadar sağlamdı, kırılmasının suçlusu
ise Ahmet. )
6 = Camı Ahmet dün kırdı. (6. Cümle: Camı
Ahmet zaten kıracaktı, bunu dün yaptı. )
Cümleyi
oluşturan öğeler kesinlikle aynı kalırken (cam hep ’i’ haliyle "camı"
olarak kaldı; eylem hep 3. tekil şahıs, di’li geçmiş zamanda çekildi, vb...
Sadece yerlerinin değişmesi cümlelerin anlamlarını da değiştirdi.
Yunus
Emre’nin okuması, yazması olmayan göçebe Türkmen boyları arasında 700 yıl boyunca
bir nesilden diğerine büyük bir sadakatle, sözlü kültür ürünü olarak
aktarılmasının ardında Türkçenin sezgiselliğini sonuna kadar kullanmadaki
becerisi vardır. Tanzimat aydınları ve Cumhuriyet aydınlarının bir türlü geniş
kitlelere seslerini duyuramamalarının nedeni de gene aynı denklemin içinde
aranmalıdır. Fransız gibi, Alman gibi düşünmeyi öğrenenler, meramlarını
anlatırken bunu yeni öğrendikleri düşünce sistematiği içinde yapmaya kalkışmış
ve Türk gibi anlatmayı becerememiş olduklarından başarısız kalmışlardır.
Mesajlar
sadece algılanabildikleri kadar etkili olurlar. Mesajları üretenlerin kendi
konularına ne kadar hakim oldukları mesajın bütünlüğü açısından önemlidir ama,
hitap edilen kişilerin kendilerine yönelen mesajları nasıl algıladıkları her şeyden
daha önemlidir.
Yazan:
Ahmet Okar
DÜNYA
DİLLERİNDE TÜRKÇENİN YERİ
Birleşmiş
Milletler ve dünya İstatistik kuruluşlarının verdiği verilere göre dünyada
yaygın kullanılan dilleri kullanış alanı ve amacına göre üç kategoride
sınıflayabiliriz:
1)
Dünyada en çok nüfus tarafından ana dil olarak kullanılan diller : (Çince,
Hinduca, İngilizce, İspanyolca, Rusça, Arapça)
2)
Dünyada en geniş coğrafi alanda kullanılan diller: (İngilizce, Çince,
İspanyolca, Arapça, Türkçe, Hinduca)
3)
Dünyada bilimsel ve teknoloji alanda ticaret, haberleşme ve bilgi alışverişinde
yaygın kullanılan diller: ( İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca ve Rusça
)Pasifik devletlerinden Japonya’nın hızla gelişen Çin’in dili de yakın bir
gelecekte bu kategoride yer alacaktır.
- Tarihçi JEAN-PAUL ROUX : ”Türklerin Tarihi
” adlı yapıtında « Türklerle ilgili olarak kabul edilebilecek biricik tanım dil
bilgisel olandır. … Türklerin dili çok büyük bir çekim gücüne sahip olduğundan
ilişkide bulundukları birçok insan topluluğu tarafından benimsenmiştir.” diyor.
Ünlü dilbilimciler, Türkçenin yetkinliğini ve kurallı oluş bakımından öteki
dillerden üstünlüğünü övmüşlerdir:
- MAX MÜLLER, Türkçe hakkındaki görüşlerini
şöyle açıklıyor: ”Türkçenin bir dil bilgisi kitabını okumak, bu dili öğrenmek
niyetinde olanlar için bir zevktir. Türlü dilbilgisi kurallarının
belirlenmesindeki ustalık, eylem çekimlerindeki düzenlilik, bütün dil
yapısındaki saydamlık, kolayca anlaşılabilme niteliği, insan zekasının dil
aracılığı ile beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlık uyandırır…. Türk
dilinde her şey saydamdır, apaçıktır."
- JEAN DENY : ”Türk dili, seçkin bir
bilginler kurulunun danışma ve tartışmaları sonucunda oluştuğu kanısını
uyandırıyor. Fakat böyle bir kurul, Türkistan bozkırında kendi başına kalmış
olarak ve kendi yasaları ya da kendi içgüdüleri itişiyle, insan beyninin
yarattığı bu sonucu sağlayamazdı!” demektedir.
- II. Abdülhamit, sadrazamlığa atadığı Türkçe
bilmeyen Çerkez Hayrettin Paşa’nın telkini ile devletin resmi dilinin Arapça
olmasını istemiş ise de, SAİT PAŞA’nın ”Devlet dili Arapça olursa Türklük
ortadan kalkar” diyerek karşı çıkması üzerine, bu isteğinden vazgeçmiştir.
- Abece sorununu, ATATÜRK ”Bizim ahenkli
zengin dilimiz Yeni Türk Harfleriyle kendini gösterecektir.” diyerek, 3 Kasım
1928 tarihinde Mecliste kabulünü sağladığı yasayla, Latin harflerine dayanan
Türk abecesini dilimize kazandırmıştır.
Yunus,
Mevlana’nın Mesnevisini okuduğunda çok uzun ve belki biraz da Farsça yazılmış
olmasını beğenmeyerek, bu Mesnevinin yerine:
"Ete
kemiğe büründüm
Yunus
deyi göründüm."
dizelerini
önermesi, Türkçeyi sevenler için etkileyicidir. Yunus‘un şiirleri yüzyıllardan
beri Türklerin belleğinde yaşamaktadır.
Günümüzde
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER yapısının girişinde duvara yazılan:
Gelin
kardeş olalım
İşi
kolay kılalım
Sevelim
sevilelim
Dünya
kimseye kalmaz
dörtlüğü
ile YUNUS EMRE güzel Türkçe ve insancıllık dersi vermektedir.
Hint-Avrupa
ve Sami dillerine göre Türkçenin sözcük ve bu arada bilim terimleri türetmede
önemli bir üstünlüğü vardır. Prof. Doğan Aksan’ın “Türkçenin Gücü” yapıtında
açıklandığı üzere, Türkçemiz bu özelliği ile benzersiz üstünlüğe sahiptir. Bu
yapıtta ”sür-” kökünden, yalnızca Türkiye Türkçesinde 100 kadar türetilmiş
sözcük örneği verilmiştir.
1936
yılında Kahire’de toplanan Arap dil kurultayı, Türkçe kökenli 3600 kadar
sözcüğü Arapça sözlükten çıkarmıştır. Çıkarılan bu sözcükler arasında ”sarık”
örneği Türkçe dinî terim sözcükleri de vardır.
12
Eylül Darbesi sonrası, dilde geriye dönüş zorlamalarına girilmiş, kimi öz
Türkçe sözcüklerin kullanılması Yönetim Buyruğuyla yasaklanmıştır. Bu sözcükler
arasında ”devrim” ve dönemin devlet başkanı Kenan Evren’in soyadı olan ”evren”
sözcüğü bile bulunmakta idi.
ZAMAN BAZI DİLLERİN ALEYHİNE
İŞLEMEKTEDİR
Dilbilimciler
21. yüzyılın sonunda yeryüzündeki dillerin yaklaşık yarısının yok olacağı ön
görüsünde bulunmaktadırlar.
Yüzlerce
yıldır değişik dillerin güçlü etkisine rağmen varlığını sürdüren Türkçe için
böyle bir tehlike söz konusu değil ama dilimizde reddedemeyeceğimiz bir;
KİRLENME,
YOZLAŞMA, YABANCILAŞMA yaşıyoruz...
Mağaza,
marka, ürün, çocuk adlarımızı gözleyerek de bunu görebiliriz. Yakın oldukları
kültürlere ait sözcükleri kullanarak insanımız kendince ‘saf tutmaya’
çalışmakta... Ama Osmanlıcayla sekiz yüz yıl yapılan bu tavrın bize
kaybettirmekten başka bir getirisi olmadığı da görülememekte... Çünkü bu kültürlerin
hepsinin aslı var... ve taklitlerini istemiyorlar!...
Oysa
Tanzimat’a kadar Doğu dilleri için yapılan bu yanlış daha sonra Batı dilleri
için yaşandı... Ve insanımız bu ‘sözcük oyunlarıyla’ aitliğin aynı şey
olmadığını hâlâ göremedi!.. Günümüzde ise yaşanan karmaşanın adını koymak çok
zor...
Bu,
kendinden utanmaktır... Kendini YOK SAYMAKTIR...
Biz
kendimize değer vermezken dünyanın bize değer vermesini beklemek de
açıklanamayacak kadar derin bir çelişkidir!..
Bütün
bu kullanım hatalarına rağmen 5800 dil içinde en kötü sıralaması beşincilik
olan dilimizin büyüklüğünün farkına varamamak, farklı anadillere sahip dünya
dil bilimcilerin bütün övgülerinde dudak bükmek, milliyetçi nutuklar atarken
kendi değerlerine bu kadar uzak olmak, ( en hafif deyimiyle ) ‘kendi olmaktan
uzak’ bu kültürün bindiği dalı kesmesidir...
Dilinin
büyüklüğünün farkına varan Atatürk'ümüzün günümüzde kullandığımız bütün
geometri terimlerini de ürettiği 44 sayfalık bir dil bilgisi kitabı yazmasıyla
bu alanda da başlattığı ve ‘önderliği’ni yaptığı bu köklü girişimine yazık ki
O’nun hak ettiği kadar sahip çıkamadık...
Sekiz
yüz yıllık Osmanlıca döneminde Türkçeye yapılan zulüm, Anadolu insanının diline
sahip çıkmasıyla ve dilimizin büyüklüğü sayesinde aşılmıştır...
En
azından bulduğumuz gibi bırakmak adına üzerimize düşen sorumluluğu
yüklenmeliyiz...
Türkiye
Cumhuriyeti’nin ana dili olan TÜRKÇE, işte böyle büyük bir dildir!..
- Bu örnekler de sadece UMMANDAN
DAMLALARDIR!...
- Diller ulusları var ettiğine göre, dilimize
sahip çıktığımız ölçüde: “TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBED PAYİDAR KALACAKTIR.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Sevgilerimle...
Saygılarımla...
31.
08 2018 Serap IRKÖRÜCÜ