Ayşe
SAMİHA
“Siz
asılsız türediler değilsiniz,
Sizdeki
kanlar taşır hâkânlardan kalma büyük emeli”
Türk
çocuğu!
Sen
Türklük ülküsünü istikbâle
Kendi
târihinden kuvvet alarak taşıyacak,
Millî
değerlerini koruyup yaşatacak,
Milletini
yüceltmek için ilim tahsîl edecek,
Ammâ
bunları yaparken de
Türklüğüne
aslâ yabancılaşmayacaksın.
Türkçe’yi
en güzel şekilde konuşacak ve yazacaksın,
Milletini,
vatanını, dilini, dînini seveceksin,
Kültür
değerlerini koruyacak, yücelteceksin!
Gerektiğinde
kendi varlığını,
Türk
varlığına armağan edebileceksin.
Zekî,
uyanık, merhametli, plânlı, girişken, cesur,
Mânevi
hâfızası kuvvetli,
Türk
şuûrlu ve karakter sâhibi olacaksın.
Millî
kültürüne yabancılaşmış,
Mânevî
hâfızası zayıflamış kişiler
Milletin
varlığına zarar verirler.
Sâhip
olduğun mânevî kuvveti
Bilgi
ve ideal ile birleştirip
İstikbâli
sen yazacaksın.
Ben
neler gördüm, neler…
Otuz
altı yıllık ömrümde;
Meşrutiyet’in
îlânı, Balkan Savaşları, Trablusgarb Savaşı, Otuz Bir Mart Vak’ası, Birinci
Cihân Harbi ve Çanakkale Cephesi’nin meş’ûm günlerini
Bizzat
yaşadım.
Ve
bunları yaşarken,
Türk
çocuğunun kendini görmesini istedim.
Ben
Ömer Seyfeddin, 11 Mart 1884 târihinde,
Karası
İli’nin Gönen kasabasında dünyâya gelmişim.
İstanbul
Aksaray’da,
Mekteb-i
Osmânî’de ilk mektebe başladım,
Sonra
Eyüp Baytar Rüştiyesi’nde dört yıl,
Sonra
Edirne Askeri İdâdisi’nde iken uyanann Edebiyât merâkımla,
İlk
denmelerimi yazdım.
İdâdi’den
sonra İstanbul’a gelerek
Mekteb-i
Harbiyye-i Şâhâne ’ye girdim ve akabinde
Üst
teğmen olarak orduya katıldım.
Rumeli’ni,
Balkanları
Genç
bir zâbit olarak tanıdım,
Sırp
ve Yunan cephelerinde savaştım,
Yanya’da
esir düştüm, kurtuldum,
Balkan
kavimlerinin Türkler’e revâ gördükleri soy kırımın
Bizzat
şâhidi oldum, Türkler’in acılarını bizzat yaşadım.
Bulgar,
Rum ve Yahûdîlerin, Avrupalıların ve Rusların desteğiyle
Evlâd-ı
Fâtihân’â revâ gördükleri vahşet levhalarını,
Hakikî
hayattan alıp
Hikâyelerimde
anlattım.
İkinci
Meşrutiyet’in ilânı ile
Balkan
kavimlerinin,
Milliyet,
dil, din ve istiklâl yolundaki
Şuûrlu
mücâdelesini tetikleyen,
Kin
ve intikam duygularını gördüm.
Manzara-i
dehşet bu iken,
Türklüğünü
inkâr edip
Kendilerine
yabancı kan arayanların
Millî
şuûrsuzluklarının fevkinde,
Yok
oluşlarını gördüm.
Heyhât!
Bütün
kavimler şu veyâ bu şekilde kendi millî şuûrlarına vâkıf iken,
Türkler
sun’î bir insâniyetçilik anlayışı ile
Kendi
milliyetlerini bile bilememekteydiler.
Sen
Türk çocuğu!
Bugün
yaşadıklarını iyi tahlîl edesin.
“Milliyet
muhabbetinden vatan muhabbeti, vatan muhabbetinden de lîsan muhabbeti doğar.”*
“Oğuz
Hânları, Cengiz Hânları, Fâtihleri, Uluğ Beyleri, Hâmidleri, yetiştiren
Türklük, hâlâ esir yaşarsa, hâlâ içtimâî hayâtın kahreden zincirleri,
parçalanmazsa, ah evet, bunlar olmazsa düşmanlarımızı kahr için bütün kuvvetini
sarfa müheyyâ olan parmaklarımız kendi gırtlağımızı sıkmış olacaktır.”**
Sen
Türk çocuğu! Hatırından çıkarmayasın ki;
Türkçe’n
senin öz malındır, Türkçe’ye mukaddes nazarıyla bakasın,
Onu
koruyasın!
Dil
birliği, hars birliği oluşturur,
Ve
harsında birlik bulunanı hiç bir menfî kuvvet parçalayamaz.
Lisân
muhabbeti kur ki, lisân bir milletin mânevî vatanıdır.
Mânevî
vatanına istihkâm yap, müdaafasına gayret göster ki,
Azîz
Ana Vatan, sonsuza dek yaşasın!
Hayatta
hangi mesleğe atılırsan atıl,
Türk
çocuğu! En önemli vazîfen,
Türklük
mefkûresine hizmet etmek olsun!
“Mademki
Türküz; o halde
Türk
gibi yürür,
Türk
gibi düşünür,
Türk
gibi duyarız ve Türk gibi yazarız.”
Yüce
Yaradan yardımcın olsun…
Ayşe
Sâmiha
3
Mart 2020
Singapur
Kaynaklar
*Seyfettin,
Ömer, “Yen Lisan”, Dil Konusunda Yazılar, Bütün Eserleri 13, Bilgi Yayınları,
Ankara, 1999, s. 180
**Seyfettin,
Ömer, “Mektep Çocuklarında Türklük Mefkûresi”, Ömer Seyfettin Makaleleri I,
Dergâh Yayınları, İstanbul, 2001, s. 351-363
Ömer
Seyfeddin, Edirne Askeri İdâdisi’nde iken.