Türk kültürünü oluşturan o kadar çok
değerimiz var ki!
Say say bitmez.
Kaçını biliyoruz?
Örneğin Göktürk Anıtlarının tamamını
okuyan kaç kişiyiz? Bilge Kağan’ı Tonyukuk’u tam olarak anlayanımız var mı?
Shakespeare’den 500 yıl önce yaşamış
ve eserler vermiş Kaşgarlı Mahmut’u, Yusuf Has Hacip’i bilen, okuyan kaç kişi
var? Ya Yunus’u, Karacoğlan’ı, Pir Sultan’ı..? Ya yüzlerce binlerce kilometre
uzaklarda yaşamış değerlerimizi...!
Sen, ben anmazsak, hatırlatmazsak bir
Brezilyalı, bir Zimbabweli, bir İngiliz mi hatırlatacak?
İşte adını sanını hiç duymadığımız bir
yeteneğimiz:
--
Türkçü Ressam ve Türkolog: Çoros
Gurkin
Çoros Gurkin bu günkü Rusya’ya bağlı
Altay Türk Cumhuriyetinde Ulalu Kurt’a bağlı Caş Tura’da 1870 yılında doğmuş
bir Türk’tür.
Daha 8 yaşında iken resim sanatına
olan ilgisi ortaya çıkmaya başlar. Önceleri insan ve hayvan resimleri yapar.
Sonraları manzara resimlerine yönelir. Çok güzel resim yapmaktadır.
Profesyonel anlamda ilk yapıtlarını
1894 yılında vermeye başlayan Gurkin, 1895 yılında ünlü "Kamlanie"
(Kurban Gecesi) adlı yapıtını ortaya koyar, doğayla iç içe olmak ve onu
daha yakından tanımak amacıyla sık sık dağlara yolculuk eder.
Çoros Gurkin, Etnograf-Türkolog
Anohin’in teşvik ve yardımlarıyla 1897’de Petersburg Resim Akademisine gitmek
ister. Fakat başvurusunu geç yaptığı için akademiye kabul edilmez.
Akademide Prof. olan Ivan Shishkin
adlı bir Rus ressam onun yeteneğini fark eder. "Akademiye ihtiyacın yok.
İşte atölye, tuval ve boya... Gel, benim yanımda çalış." diyerek Gurkin
ile birlikte çalışmayı önerir.
Birlikte çalışırlar. Bu süre içinde
Gurkin’e hocalık yapan İvan Şişkin 1898 yılının Mart ayında ölür.
1899 yılında Petersburg Resim
Akademisine sınavsız alınan Gurkin dört yıl bu akademide eğitim görür. Bu arada
yazarlık ve araştırmacı yeteneği de gelişen Gurkin, Altay masallarını toplamaya
başlar. 1926 yılında bu çalışmalarının meyvesi olarak Rus şair G. Vyatkin ile
Altay masallarını Rusça olarak yayınlar.
1905 yılından itibaren Altay’da “Onos”
adlı yerde yaşamaya başlayan Gurkin, Mariya Agafonovna Luzina ile evlenir. Bu
evlilikten dört çocuğu olur. 1906-1917 yılları Gurkin’in sanat hayatının en
verimli yıllarıdır. Ressam en ünlü eseri “Han Altay” tablosunun ilkini 1907’de
yapar.
1907 yılında Tomks’ta 300’den fazla
resmiyle ilk sergisini açan Gurkin sonraki yıllarda da pek çok sergi açar. 1917
devrimini Altay’ın geleceği açısından endişeyle karşılayan Gurkin ve Altaylı
aydınlar Ruslara karşı çalışmalara girişirler. Sibirya’daki bütün Türk
boylarını içine alacak “Karakorum” adında bağımsız bir Türk Devleti kurmaya
niyet ederler. Hatta bu amaçla küçük bir ordu bile oluştururlar. Fakat ne yazık
ki istedikleri sonuca ulaşamazlar.
Bu girişimin devamı gelmeyince Gurkin
1919 yılında önce Moğolistan’a, 1921 yılında da Sibirya Türkleri için düşündüğü
devletin içinde yer alan ve onu bağırlarına basacak olan Tuvalıların arasına
gider. 1940’lara kadar devam eden bu “Türkçü” hareketin ilk öncülerinden olan
Gurkin bugün sadece Altaylılar tarafından değil Tuvalılar tarafından da bu
yüzden sevilmektedir. 1917 Bolşevik Devrimiyle vatanına duyduğu sevgi yüzünden “halkının
düşmanı” ilân edilen Gurkin, vatanından uzakta olduğu zor günlerini yine
sanatla dolu olarak geçirir.
Çoros Gurkin fırçası ve kalemiyle
hayatı boyunca bütün kalbiyle bağlı olduğu Altay kültürü için çalışır.
Resimlerinde Altay’ın tabiat güzelliklerini, dinî ve millî kıyafetleriyle
eşyalarını çizer. Gurkin, yok olduğunu gördüğü Altay kültürünü ve bu kültüre
ait her unsuru resimleriyle âdeta ölümsüzleştirir.
Vatanına olan sevgisi ve özlemi hiç
eksilmeyen Gurkin, 1925 yılında Tuva’dan tekrar Altay’a döner ve yurduna
özlemini şöyle ifade eder: “Ne olursa olsun, burada, Altay’da tabiat ananın
ortasında mutlu ve sevinçliyim.”
O yıl Moskova’da iki büyük sergi açar.
Bir yandan da bağımsız Türk Devleti kurulmasını gerçekleştirmeye çalışır.
1931 yılında N.İ. Çevalkov’la birlikte
bir resim okulu açar ve bu okulda düşüncelerini Altay’ın yeni yetişen
gençliğine aktarmaya çalışır.
Aynı yıl Atatürk’e 2 bavul dolusu Türk
kültürü ile ilgili malzeme ve belge gönderir. Buradan, 6.000 km’lik bir
uzaklıktan Atatürk ile iletişimde olduğu anlaşılmaktadır.
Gurkin 1936 yılında yani tam 29 yıl
sonra Han Altay tablosunu yeniden yapar.
(Şimdi burada biraz soluklanıp
yukarıdaki her iki Han Altay tablolarının arasındaki farka dikkatlice bakın
lütfen. İşte iki resim arasındaki fark bu muhteşem Türk’ün kurşuna dizilmesine
neden olacak kadar önemlidir birileri için.)
Bu tabloda 1907’de yapılan tablodan
bazı farklılıklar vardır. Tabloda yapılan bu değişiklikler aslında gerçek
hayatta nesilleri tüketilen Türklerin dramının yansımasıdır. Çoros Gurkin’in
yirmi dokuz yıl arayla iki kez çizmiş olduğu bu resim Altay’ın devrimden önce
ve sonraki durumunu gösterir.
Resmin 1907’de yani devrimden önce
çizilen ilk şeklinde Gurkin, karların erimeye başladığı, tabiatın bahara
hazırlandığı bir dönemdeki Altay doğasını yansıtır. Bütün heybetiyle gökyüzüne
yükselen dağların zirveleri beyaz bulutlarla kaplıdır. 1936’da yaptığı tabloda
ise Altaylarda kanatlarını açmış olan kartal yoktur artık. Dağlar ululuğunu
yitirmiş, bulutlar kararmıştır. İlk tablodaki görkemli çam ağacı iyice
cılızlaşmış ve küçük fideler de yok olmuştur. Bununla birlikte çamın hemen yanı
başında bir başka çam daha büyümüştür. (Ruslar)
Çoros Gurkin’in Altayların işgaline
tepki anlamına gelen Han-Altay tablosunu yeniden çizmesi bardağı taşıran son
damla olur. Stalin yönetiminin katı ilkeleriyle çatışan düşünceleri nedeniyle
daha önce birçok kere tutuklanan Gurkin, 1937 yılında son kez tutukevine
atılır. “Türkçü Ressam” olarak suçlanır ve aynı yılın 11 Ekim’inde
kurşuna dizilerek öldürülür.
Çoros Gurkin, Sadece Altay Türklerinin
değil Sibirya’daki bütün Türk boylarının çok iyi tanıdığı ve hatta
efsaneleştirdiği bir önderidir. Onu dünyaya tanıtan ressamlığı olsa da Çoros
Gurkin aynı zamanda bir Türkolog ve etnograftır. Günümüz Sibirya Türkleri için
Gurkin’in başka bir önemli yönü de bağımsızlık kahramanı olmasıdır. 4000’e
yakın eserle verimli bir sanat hayatı yaşayan, muhteşem resimleri ile şu anda;
Gorno Altay, Bamaul, Novosibirşk, Tomsk, Irkutsk, Çita, Moskova, San Petersburg
müzelerini zenginleştiren Çoros Gurkin, hem Altay Türklerinin hem de
Sibirya’daki Türk boylarının ilk ressamı olarak kabul edilir.
Altay Cumhuriyeti’nin başkentinde büyük
bir heykeli vardır. Pek çok yere ismi verilmiştir.
Ruhu şad olsun.
Suat Zobu
.