Gazeteci
Rıza ZELYUT yazısı / Güneş Gazetesi
Bilim
dünyası farkında değil amma eski dünyanın en büyük ve en eski kitaplığı,
Türklere aittir.
Güney
Sibirya’dan başlayarak Moğolistan’dan Kırgızistan’dan, Kazakistan’dan geçip
Anadolu’ya kadar yayılan bu büyük kitaplıkların en ulusu; bugün Kırgızistan
sınırları içinde kalan Saymalıtaş’tır. Saymalıtaş demek, Türkçe nakışlı kaya,
işlenmiş taş demektir.
http://onturk.wordpress.com/2011/04/20/turklerin-en-buyuk-kitapligi/
Burası yazı
öncesine uzanan ve taşa kazınmış, işaretlerden, şekillerden, resimlerden
oluşur. O yüzden de ben “en büyük taş kitaplık” diyorum. Saymalıtaş; Fergana Vadisi yakınlarında;
ünlü Tanrı Dağları’nın bir kolu olan Aladağlar üzerinde yüksekliği 3500 metreye ulaşan özel bir alan. Oradaki binlerce
taşa-kayaya yapılan çizimler; bugünkü anlamda resim yapmak amacıyla
düşünülmedi. Her resim; bugünkü bir kitapta anlatılan düşünceler gibi; o
dönemin bireysel ve daha çok da toplumsal düşüncesini yansıtmak için yapıldı.
Saymalıtaş’ta
on bin kadar kaya üstünde yüz bine yakın resim ve damga çizimleri
bulunuyor. Bu yüzden oraya dünyanın en
büyük kitaplığı diyorum.
Bunların
tarihlendirilmesi milattan öncelere uzandığı için en eski kitaplık unvanını da
hak ediyor. Petroglif (kaya resmi) uzmanı araştırmacı Yu. Golendukhin, bunların
tarihini; MÖ 3000 yılına götürüyor.
DAĞLARIN
DORUKLARI KUTSALDIR
Bugün bile
Anadolu’da tepeler; kutsal kabul edilir. Göğe çıkmış ruhlara, öbür dünyada
yaşadığına inanılan atalara ulaşma
noktasıdır dağ dorukları.
Anadolu’ya
binlerce kilometre öteden gelen bu inanışın özünü işte Saymalıtaş denilen o
muazzam büyüklükteki kaya kitaplığında da görüyoruz. O bölgedeki ilk Türkler;
yazın; uzun ve zahmetli yolculuktan sonra bu bölgeye geliyorlar; hem bu
dünyaya, hem de öbür dünyaya mesajlar veriyorlardı.
O büyük
kitaplıkta; kayalara çiziler resimler; elbette ki ilk göçebelerin, güç koşulda
yaptıkları zor bir işti. Orada; ilk Türklerin hayalarını devam ettimek için
yaptıkları avcılığın her boyutunu görüyoruz Bu yüzden yabankeçisi avcılığının
işlenmesi çok bol. O keçi; yaşamın kaynağı olduğu için kutsal. Geyik de aynen
öyle… Boğanın ve kurdun varlığı da ortada… Bir de atlar… Türklerin 6 bin sene
önce İtil Ural bölgesinde evcilleştirdiği at; sadece bir binek havanı gibi
görülmüyor. O gökyüzü ile yeryüzü (insan ve tanrı) arasındaki bir uçak gibi…
Bu
resimlerden; Türklerin Gök Tanrı (Güneş)
inancının çok erken çağlarda oluştuğunu da görmekteyiz. İnsan – Tanrı
birlikteliği de, ruhların göğe (Güneşe) gideceği düşüncesi de Güneş biçimli
insan çizimleriyle anlatılıyor.
Sadece
bunlar mı?
Bu büyük
kitaplıkta; gündelik hayat da var. Hatta ve hatta kadın-erkek ilişkisi de…
Çünkü; Türkler o zaman bile; hayatın başlangıcının bu birliktelik olduğunu
keşfetmişler ve bunu da kutsamışlar.
İşte
araştırmacı Servet Somuncuoğlu; çok yoğun ve yorucu çalışması sonucunda bu
ulaşılmaz yerlere ulaştı, oraların fotoğraflarını çekti, bilim adamlarıyla
birlikte o fotoğrafları yorumladı ve binlerce resmi, damgayı “SAYMALITAŞ-
Gökyüzü Atları” ismiyle yayımladı.
TAŞTAKİ
TÜRKLER
Saymalıtaş
gibi daha yüzlerce yerde Türklere ait böyle taştan kitaplıklar var. Bunlar
Güneydoğu Sibirya’dan başlıyor, Çin’den, Orta Asya’dan, Azerbaycan’dan
Anadolu’ya kadar uzanıyor. Ne yazık ki Türkiye tarihçiliği bu büyük hazineyi
anlayıp üzerinde çalışmaya daha başlayamadı. Ama bir isim; TRT’de yapımcı
olarak çalışan araştırmacı Servet Somuncuoğlu; bu büyük hazineyi; bizlere çok
ciddi araştırmalar sonucunda sundu. Bu çalışmanın büyük eseri;
“Sibirya’dan Anadolu’ya TAŞTAKİ TÜRKLER”
ismini taşıyor. Burada yıllarca süren araştırmaların ve dağ başlarından çöllere
kadar en zorlu yerlerde 150 bin kilometre gidilerek çekilen fotoğrafların en
seçkin örnekleri bulunuyor. Servet Somuncuoğlu; bu çalışmasıyla; Türk tarih
bilimine yaptığı olağanüstü katkı sayesinde 2008 yılında Sedat Simavi Sosyal
Bilimler Araştırma Ödülü’nü de kazandı. Bu ulu kitapta; tarihi
MÖ 12. bin yıla kadar geriye götürülen kaya resimleri var.
MALAZGİRT’TEN
ÇOK ÖNCE
Asya’nın en
doğusunda, Güney Sibirya bölgelerinde eski Türk yurtlarında bulunan bu resim
yazıların benzerlerini Anadolu’da da görmekteyiz. Servet Somuncuoğlu; bunları
da yakalamış. Kars Kağızman Camuşlu Köyü resimleri başta olmak üzere, Hakkari,
Erzincan, Ordu, Urfa, Antalya,Kütahya, Eskişehir İzmir hattında; Türk kaya
resimlerinin ve dagalarının bilerce yıl eskiye uzanan varlığı keşfedilmiş.
Taştaki
Türkler; Türk milletinin derin tarihini yeniden ve daha eşsiz malzemelerle
ortaya çıkartan gerçek bir ulu kitap. Bu ilk çalışmadan sonra Servet
Somuncuoğlu; SAYMALITAŞ/Gökyüzü Atları kitabıyla ikinci ve daha ayrıntılı bir
çalışmayı bilimin hizmetine sundu.
Daha çok
yakında Ankara- Güdül’de ilk Türk alfabesi sayılan Orhun yazıları ile de
süslenmiş olan kaya resimleri bulundu. Bunlar da tıpkı Saymalıtaş üslubu ile
çizilmişler ve konular da aynı. Bu kaya resimleri ve yazılar gösteriyor ki Türk
boyları Anadolu’ya Malazgirt’ten çok çok önce gelmiş bulunuyorlar.
Maalesef;
Türkiye tarihçiliği daha bunun tam farkına varabilmiş değil. Üniversitelerimiz
ise işin kolayına kaçıp Türk tarihçiliğini
Osmanlı tarihçiliği ile sınırlatan bir program yürütüyorlar. Herhalde akademik
hayatımız için bundan daha büyük ayıp olamaz.
NASIL
ULAŞIRSINIZ?
Türkçe-İngilizce
analizlerle sunulan Saymalıtaş-Gökyüzü Atları AC YAPI sponsorluğunda basılmış
olup ilgili kişi ve kurumlara AC YAPI tarafından bedava gönderildi. Bu
çalışmanın fiyatı 300 TL. Taksitli
satışlar :
http://www.kitapyurdu.com http://www.idefix.com.
Moğolistan’dan
Anadolu’ya TAŞTAKİ TÜRKLER için de
burasıyla bağlantı kurulabilir.