İnka,
Maya, Aztek ve Türk Ortak Kültürü ;
Asya’da
uygarlık yaratan Türkler ile Amerika kıtasında yaşayan eski uygarlıklar Maya-
Aztek- Olmek uygarlıkları arasında sembollerle başlayan benzerlik, bir sürü
konuda şaşırtıcı noktalara ulaştı.
Asya’da
Hitit Güneşi olarak bilinen sembolde ki TENGRİ (yani evrenin her yerindeki tanrı)
ile Maya ve Aztek tanrısı Quetzalcoatl ‘ın sembolü arasındaki benzerlik
karşılaştırmaya değer. Hele bu tanrının adını “kutsal katlı” olarak okuduğumuzu
düşünürsek anlamsal ve sembolik benzerlik iyice artar. (Kutsal katlı, Tengri
ile aynı anlamdadır)
Maya
ve Aztek tanrı isimlerinde Türkçe ile başka hoş benzerlikler de mevcuttur.
Chac:
Yani “Çak” Mayaların yıldırım ve şimşek tanrısıdır. Çak şeklinde okunan bu
sözcük halen bile dilimizde “Şimşek çaktı” şeklinde varlığını sürdürmektedir.
Kinich
Ahau: Maya güneş tanrısıdır. Kinich veya Küniş, Türkçe “Güneş” kelimesi ile
neredeyse birebir aynıdır. Eski Türk inancında “Künhan” Güneş-Han adı kutsal
güneşe verilen isimlerden biridir. Ahau ile Han sözlerinin yakınlığı ise dikkat
çekicidir.
Xiuhtecuhtli:
ateş ve zaman tanrısıdır, çifte göreve sahiptir ve çifte kutlu olarak
okunabilir.
Tezcatlipoca:
Tez = hızlı, Katlı = Kat eden (hareket eden) ve B den P ye dönüşümle Bora sözü
“poca” şeklini almış olabilir. Tezkatlıbora rüzgâr tanrısıdır.
Xochiquetzal:
Güzellik ve çiçek tanrıçası idi. Burada “quetzal” sözünün kutsal olduğunu
Xochi’nin çok olduğunu kabul edersek bu durumda “Çokkutsal” adı ortaya çıkmış
olur.
Aşağıda
sıralanan Kızılderili dilinde kullanılan kelimeler ile Türkçe arasındaki
benzerlikler gerçekten dikkat çekici.
Yat-kı:
yatılan ev
Tamazkal:
Hamam, temiz kalmak
Yanunda:
yanında
T-
sün: uzun
Misssigi:
Mısır
Tepek:
tepe
Hu:
selam
Türe:
töre
Tete:
dede
Atış-ka:
ateş
Aş-
köz: yemek
Yu:
su
Yu-mak:
yıkamak
Köç:
göç
Tekun:
tekin
Atağ:
ata
Yaşıl:
yeşil
Çakira:
çakır
Kün:
Gün
Atapaskan:
Kızılderili kabilesinin adı
Ata-Hualpa:
Son Maya kralının adı
Kalakmul,
Uaxactun, Kopan: Maya şehirlerinin isimleri
Kızılderili
kelimeleri ile Türkçenin karşılaştırıldığı bu birkaç örnek dışında Fransız
dilbilimci Dumesnil, Kızılderililerin kullandığı 320 kelimenin Türkçe ile aynı
olduğunu tespit etmiştir. Tarihçi Ord.Prof. Denis Sinor’ un araştırmalarına
göre, töre, kültür, inanış, din, semboller, dil ve gelenekler arasında çok
ciddi benzerlikler mevcut. Bazı bilim adamı ve tarihçilere göre genetik
incelemelerde de ciddi kanıtlar tespit edilmiştir. (Gen araştırmaları etiklik
açısından genellikle gizli yapıldığı için kaynaklarımız sınırlı ne yazık ki.)
Tarihteki
araştırmalara göre Kızılderili gelenekleri ile Türk gelenekleri arasında
aşağıda listelenen benzerlikler tespit edilmiştir.
Tork
isimli, hilal şeklinde kolyeyi tıpkı Torkom’lar gibi Bozok kabileleri olan
sarışın Kızılderili kabilelerinden Navajo’lar, Şanı’lar, Ocibya’lar kemikten
yapılmış olarak boyunlarına takmaktadırlar. Bu “Tork”ları, Çokta
Kızılderilileri hilalin ortasına yıldız koyarak göğsü kaplayan geniş bir Ay
yıldız kolye olarak kullanırlar.
Mayalar
kendi dillerine aynı bizim ifademizle Mayanca demektedirler. Maya’ların Orta
Amerika’daki önemli yerleşim yerlerinden olan “Yuka-tan” isminin Türkistan’ın
Yok-Tan bölgesinden gelme olduğu anlaşılmıştır. Bu bölge Sümer Türklerinin
Mezopotamya’ya göçmeden evvelki yerleşim sahası idi…
Bir
diğer Maya lehçesinde BİZ için OGH sözcüğü kullanılıyordu. Bu sözcük de
Ön-Türkçe’dir. Çünkü, Asya kökenli Türk boylarına On-OK , Boz-Ok, Üç-Ok
dendiğini biliyoruz. Buradaki OK sözcüğü BİZ demek olup topluluk ve boy
anlamını aktardığı gibi, yönetici kişinin de kendine OKH olarak hitap ettiğini
görüyoruz. Kızılderili yöneticiler beyazlarla karşılaştıklarında sağ ellerini
kaldırıp OGH veya UGH derlerdi. Yani “Yönetici olan ben (biz) seni (sizi)
selamlıyorum”.
Tahiti
adasına ayak basan Kaptan Cook Kızılderililerin başlarına taktıkları çiçekten
başlığa Türk adı verdiklerini 1769 yılında tespit etmiştir.
Fiji
adalarında Rotuma yerlilerinin dillerinin Altaik dil olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca Endonezya adalarının dillerinin de Altay dillerinden olduğu anlaşılmıştır.
Doktor
kelimesi yerine Ah-men, kırık çıkıkçıya Kak-bak, şifacı hekime Ah-bak, çocuk
doğurtan ebeye ilk-alan-zah derlerdi. Bütün Altaylılar gibi Kızılderililer
birbirlerine amca, baba, teyze, hala, ağabey diye hitap ederler. Maya
Kızılderililerinde 1878 yılında el öpme adeti tespit edilmiştir.
Mohavk
Kızılderilileri uzun eşek oyunu da dahil 12 Anadolu oyununun 11 tanesini
bilmektedirler. Güreş ise bütün Kızılderili kabilelerinde dua ile başlanılan en
önemli ata sporu olarak tatbik edilmektedir.
Anadolu
Türklerinin parmaklar arasına sicim gererek oynadıkları sicim oyunu Atapaskan
ve Keçuva kabilelerinde de oynanmaktadır. Üstelik figürler ve isimler de
aynıdır. Eğer Anadolu’da bir figüre yıldız deniliyorsa, Kızılderililerde de
yıldız denmektedir.
İnka’lar
kök sülalesine “Ay-ullu” yani ulu soy demekle beraber, kendi yöneticilerine
Kur-Hakan demekteydiler.
İnka’lar
çocuklarına bir kahramanlık gösterene kadar ad vermezlerdi. Ad verme işlemi
merasimle yapılırdı bir kişi ölene kadar bir düzine ad ve nam sahibi
olabilirdi. ( Dede Korkut Hikayelerinden Boğaç Han’ın hikayesini hatırlatıyor.)
İnkalar
Kapaktokon Efsanesi ile birbirlerine büyük benzerlik gösteriyor. Manço Kahan’ın
(Kapan’ın) atası Atay (Atav) bir felaketten tek başına kurtulur. Kayalarla kapalı
bir mağaraya sığınır. Bir kurt “Er- Ak- Koca” nurlu bir tas verir. Atay bununla
kayaları eritir ve kavminin başına geçer. Cihangir bir devlet kurar. Bunun
yanında Kırgızların Yaratılış Efsanesi ile Türk asıllı Finlerin Kalavela
Efsanesi kelime kelime Kızılderililerin efsanesiyle aynı. ( Ergenekon Destanı )
Kına
yakma bütün Kızılderili kabilelerinde, Anadolu ve Orta Asyalı Altaylılar gibi
uygulanmaktadır. Beşik kertmesi töresi aynı şekilde yaygın bir töredir.
Loğusa
kadın bütün Altaylılar gibi kutsal sayılırdı. Loğusanın kırkını yaparlardı.
Ölülerini bütün Altaylılar gibi, silahları ve atı ile birlikte “Kur-gan”lara
gömerler. Kan davası bir töre olarak uygulanırdı.
Mayalar
ölüm yıl dönümünde Yıl aşı verirler, cenaze törenlerinde erkekler yüzlerine kara
boyalar sürerlerdi.
Toltek
Kızılderililerinin gebelik ve bereket tanrısı Tez Katlı Poka ( Tez katlı boğa
)dır. Kızılderililerde cennet ve sırat köprüsü kavramı vardır. Cennete Vakui (
Akui – Altından ırmaklar akan yer ) derlerdi.
Siu
Kızılderilileri’nin 1870 yılı sonlarında Papıti, Muhave, Kalamat, Şoson, Irok
gibi kabilelerinde “ Hu ” çekerek Bektaşi semahlarına benzeyen ayinler
yaptıkları tespit edilmiştir.
İnkalarda
Kopuz benzeri bir saz kullanıldığı tespit edilmiştir. Aztek ve Mayalar Ç-şıra (
şıra ) isimli içki içerler. İnkalar ise bu içkiye Çira derlerdi.
Tüm
bu Asya kökenli diller Türkçe ile ilgilidirler. Hepsi de ortak bir kök dilden
türemiştir. Bu kök dile Ön-Türkçe de diyebiliriz. Fakat Rus dilciler bu kök
dile Nostratik demeyi uygun bulmuşlardır.
Nostratik
hakkında pek çok yayın vardır. Fakat ne yazık ki, bizim yerli dilcilerimiz
Ön-Türkçe üzerine asla eğilmemekte bu konuda araştırma yapmadıkları gibi,
yapanları da küçümseyip alay etmektedirler.
Bu
ilgiyi veya ilişkiyi bulup çıkarmak hem hoş bir uğraş olmakta, hem de dünya
dilleri hakkında daha derin bir bilgi elde etmemizi sağlamaktadır. Örneğin,
“Maya” sözü Türkçe “kök, asıl cevher” anlamına gelir. Bira mayası, ekmek mayası
hepimizin bildiği sözlerdir. Şu halde Maya kültürü Ön-Türkçe “Kök kültür”
anlamına gelmektedir.
Keza,
“Aztek” adı da Az-tek şeklinde iki heceye ayrıldığında “Az fakat tek olan” yani
kendine has olan bir kültür anlamını taşımaktadır. Az sözcüğü z-s dönüşümü göz
önüne alındığında ASYA sözünde vardır. Asya sözü de “Az-öyü” demek olmaktadır.
Öyü sözü “yerleşim bölgesi” demek olup bugün kullandığımız “köy” sözü “OK-öyü”
(Ok’ların yerleşim bölgesi) olmaktadır.
OK
adı Ön-Türklerin kendilerine ve kendi yöneticilerine verdikleri bir isimdi. Bu
konu oldukça derin bir araştırma konusu olduğundan daha ileride söz edeceğim.
ATAPASKAN
dil gurubunun adı da Ön-Türkçe olarak Ata-Başkan şeklinden başka bir şey
olmadığı görüşündeyim. Dilciler bu tür benzetmeleri küçümserler ve hep
“tesadüf” olarak göz ardı ederler. Oysa ki tesadüfler pek çok olunca artık
tesadüf olmaktan çıkarlar. Son Maya kralının adı da Ata-Hualpa idi. Hualpa sözü
Hu-Alp ( Yüce ) anlamını taşır. Kuzey Amerika’da yaşayan ve halen varlığını
sürdüren bir diğer gurubun adı ANASAZI’dır. Bu dil gurubunu da Ön-Türkçe
Ana-Sözü ( anadil ) şeklinde ayırdığımızda anlamı apaçık ortaya çıkmaktadır.
Maya
kültürünün kendi şehirlerine verdikleri isimlere bir bakalım. Bunlardan
bazıları: Tikal, Palenque, Kopan, Kalakmul, Uaxactun ve Altun-Ha şehirleri veya
daha doğrusu yerleşim merkezleridir. Şimdi sırasıyla bu yerleşim adlarını
inceleyelim:
Tikal:
“ Teki l” yani kendine has olan, tekil olan demek olmaktadır. Çünkü “Tik” kök
sözcüğü Ön-Türkçe olup “tek” demektir. Tek sözünü Kızılderili dillerde TİK
olarak buluyoruz. Yunanca işaret parmağına ‘Dahtilo’ denir ki bu da TİK
=>TEK =>TAH =>DAH dönüşümü ile oluşmuştur. Daktilo dediğimiz alet
“parmaklarla çalışan” demektir. Latince TE (sen) ‘ikinci tekil kişi’ demektir.
Burada da işaret parmağı ile gösterilen ikinci şahıs anlamı vardır.
Palenque:
P sesinin aslı B sesidir. Yani Palenk şeklinde okunan bu şehir adı “Barık”
sözünden dönüşmüştür. Ayrıca R ile L dönüşümü de çok yaygın olduğu
bilinmektedir. Barık, ise “Barınak”, yani “konumlu yer” demek olmaktadır. Asya
kıtasının Türkler tarafında ilk kurulmuş yerleşim bölgesinin adı “Başbarık” ,
yani “Baş-yerleşim yeri” idi. Baş yerleşim ise bugünkü dilde “baş-şehir”
olmaktadır.Zamanla Başbarık, “Beşbarık” ve “Beşbalık” olmuştur. Oysa ki ne beş
ile ne de balık ile hiçbir ilgisi yoktur.
Kopan:
Bu şehir adı da halen bugün bile kullandığımız “kopan” (ayrılan, merkezden
kopan) anlamını taşır. Anlaşılan bu şehir asıl Maya bölgesinden coğrafi olarak
ayrı bulunduğu için Kopan adını almıştır.
Kalakmul:
Bu adı da ikiye ayırıp Kalak-Mul şeklinde okumak gerekir. “Kalak” sözü
“kalalım” anlamını taşır. Nasıl ki “alalım” sözü “alak” idiyse, “kalalım” da
“kalak” idi. “Mul” ise M nin yine B ile olan ilişkisinden ve L ile R
dönüşümünden Mul sözü “BUR” yani “burada kalalım” demek olduğunu sanıyorum.
Ancak bu yaklaşımın doğruluğu araştırılmalıdır.
Uaxactun:
Bu isim “uzaktın” ve daha doğru şekli de “uçaktın” olsa gerek. Çünkü X harfi
genelde Ç sesi ile okunur. Uçaktın, derken uçmak kastedilmiyor. “Uçak” Uçta
olan, uzakta olan kast ediliyor.
Altun-Ha:
Bilindiği gibi altın sözü ile “Ha” (yüce, kutsal) sözünün birleşimi var bu
isimde. Hakan, Hazret, Hakk sözlerinde hep bu Ha kökü bulunmaktadır. Ayrıca
Maya dilinde Han “bir” demektir.
Ön-Türkçe’den
türeyen dil guruplarından Proto-Maya dili sadece bir tanesidir. Diğer önemli
guruplar: Eurasiatic olarak adlandırılmış olan büyük dil gurubuna Altay, Ural,
Hind-Avrupa, Na-Dene ve Dravidian dil gurupları girer. Ayrıca Afroasiatic adı
ile bilinen kuzey Afrika ve Mezopotamya dil gurupları arasında Sümer, Babil,
Asur, Hitit, İskit, Hami ve Sami dilleri girer. Bunların da kökeni
Ön-Türkçe’dir.
İlginç
bir dil ilişkisi olarak Asya dilleri olan Çin-Tibet dilleri ile bazı Kafkas
dillerinin, Bask ve Buruşaski dillerinin ve Kuzey Amerika dil gurubu olarak
bilinen Na-Dene dillerinin yakın akraba oldukları gerçeğidir. Ayrıca Bask dili
ile kuzey Afrika Berber ve Tuareg dilleri arasında ilişkiler gösterilmiştir.
Burada
Maya dillerinden Bazı Maya sözcüklerini ve onların parantez içinde Türkçe
karşılıklarını sunmak istiyorum. (Kaynak: Saim Ali Dilemre “Genel Dil Bilgisine
Bakış, Birinci Kitap”)
Ahau
(ağa, yönetici), Baat (balta), Ça (çam), Çetun (çetin), Çol (çolak), Kutz
(kuş), İçil (içinde), İş (dişi), Kaşnak (kuşak), Kin (gün), Kiniş (güneş), Kişe
(kişi), Koça (koca, büyük, yaşlı), Kul (kul), Naa (ana), Na (ev), Ol (olmak),
Tamazkal (hamam), Tepek (tepe), Top (toplamak), Toz (toz), Tul (tolu, dolu),
Tulan (dolgun), Tup (dip), Tzekel (çakıl), Ueez (uyuz), Uiş (işemek), Ul
(Ulaşmak), Uy (oy), Yaş (taze,yaş), Yaşıl (yeşil).
Size
hem anlam hem de telaffuz olarak çok yakın olan tam 31 sözcük sundum. Maya halkının
binlerce yıl önce Asya kıtasından Amerika kıtasına göç ettikleri düşünülürse bu
kadar sözcüğün halen ortak olması tesadüf ile açıklanamaz. Anlaşılan odur ki
Proto-Maya dili Ön-Türkçe’dir. Sadece dil ilişkileri değil, aynı zamanda
genetik araştırmalar bu ilişkiyi kanıtlamaktadırlar.
Asya’nın
doğu bölgesinden Bering boğazını aşarak Amerika kıtasına yapılmış olan göçlerin
genetik olarak saptandığı anlatılmaktadır.
Ayrıca
“Aleut adaları” diye bilinen Asya ile Amerika arasındaki takım adaları Türkçe
“Alauç” olup Ala-Uç şeklinde ayrıldığında “Beyaz UÇ” demektir. Zira, “al” sözü
bugün kullanılan anlamıyla “kırmızı” demek olmayıp Ön-Türkçe “Beyaz” demektir.
Zamanla karlı bölgelere ve beyaz tepelere “al” denmiş, daha sonraları
“yükseklik” kavramı öne çıkarak bayrak rengi olarak değişikliğe uğramıştır.
Nitekim Latince “alba” = yüksekte duran, demektir. Arnavutluğa “albania” ve
arnavutlara “albanian” denmesi bu Ön-Türkçe kök sözcükten türer.
Bu
örnek, sözcüklerin zaman içinde nasıl anlam kaymalarına tabi olabildiklerini ve
ne derece tanınmaz hale dönüştüklerini çok güzel göstermektedir. Aynı durum
özel isimlerde de olmuştur. Örneğin, Maya halklarından bir gurup “Kiche Maya”
diye bilinir. Oysa ki “kiche” Türkçe “kişi” demektir ve “KicheMaya” doğrudan
“Maya insanı” anlamını taşımaktadır.
Kişe
Maya halkını yöneten ve onları İspanyol saldırısından koruyan son yönetici,
yaklaşık MS 1500 yılında doğmuş “Tekun Uman” idi. 1524 yılında İspanyol
saldırgan ( konkiestador ) Pedro de Alvaro tarafından 24 yaşında katledilmiştir.
Tekun Uman adını şu şekilde açıklayabiliriz.
Tekun
= Tekin demektir ve genelde genç Türk prenslerine verilen addır. Tek kök
sözcüğü de ilk prens olduğuna işarettir.
Uman
= Ön-Türkçe “Gelen misafir” demektir. (Kaynak: Divan-i Lügat-it Türk) Şu halde
Tekun Uman “Gelen ilk misafir” olmaktadır. Burada doğan çocuğun bir mal
olmadığı ve sadece bir misafir olduğu vurgulanmaktadır ki, Ön-Türklerin
bilgeliğine güzel bir örnektir.
Ayrıca
Yrd. Doç. Dr. İsmail DOĞAN!ın Mayalar ve Türklük kitabı bu bağlantıdan okunabilir
( 2800 kelimelik bir Mayaca Türkçe sözlük ile resim arşivi de kitapta
bulunmaktadır).
–
Ord. Prof. Reha Oğuz Türkkan
–
Doç. Dr. Haluk Berkmen
–
Nesrin Dabağlar
Kaynakça
: