Baykal'ımın renginde Marmara mavisi yok,
Orkun'un, Selenge'nin akışı Fırat değil!
Umay yaslı, gülmüyor gözleri
Ayzıt'ların,
Altay ormanlarının yeşili murat değil!
Ötüken yaylasından Çin Sedlerine doğru,
Kükreyenler koçyiğit, şahlananlar at
değil!
Okunmuyor soyumun erdemi anıtlarda,
Alın çizgilerimiz artık "Hüsn-ü
Hat" değil!
Kurt başlı sancağımız kaldırıp tek
başına,
Sanki ölmezliğimi haykıran Kürşat değil!
Körler, sağırlar bilmem ne zaman
öğrenecek,
Edirne, Gaziantep, İzmir, Kars serhad
değil!
Kurşun gibi, içtiğim kımızın her
damlası,
Kısrak memelerinden sağdımız süt değil!
Akıncı koçakların savaş nağralarına,
Karşılık geçitlerde uluyan bozkurt
değil!
Karaçay, Kırgız, Kazak, Özbek, Yakut
illeri,
Ay yıldızlı bayrağın gölgesinde yurt
değil!
Ey ulu Tanrım neden! Taşkentler,
Buharalar,
Aydın, Urfa, Malatya, Erzurum, Harput
değil!
Ben büyük Türk yurdunun hayaliyle
yaşarım,
Yoksa Türklüğün tutsak yaşaması şart
değil!
Tanrı bilir! Öcümü komam kızıl kâfire,
Çevremiz Demirperde, düşmanımız mert
değil!
Yedi kez yabancıya el uzatırken, neden,
Benim yüz yıllık tasam, soydaşıma dert
değil!
Taşkent'in feryadına ses gelmez
Ankara'dan,
Rus tanklarının zırhı, bu dert kadar
sert değil!
(1965 yılında, Türkistan'ın Taşkent
şehrinde (bugün Özbekistan'ın başşehri) bir deprem olmuş; bütün devletler
felâketzedelere yardım göndermişti. Taşkent'in felâketine el uzatmayan tek
devlet, Türkiye idi... Bu şiir, bu olay üzerine yazılmıştır.)