Kerkük, asırlardan beri Irak Türkmenlerinin
bu coğrafyada şekillenmiş Türk kültürünün merkezidir.
Bir kentin aidiyeti ve kimliği, o şehrin tarihi mimari eserleri, sosyal ve kültürel yapısıyla da yakından ilgilidir. Kerkük Kalesi, Gök Kümbet’i, Nakışlı Minare ve Camisi, Aziziye Kışlası, Kayseri (Kapalı) Çarşısı, Kilciler Pazarı, Altunköprü, Kırdar Hanı ve Çarşısı, Kale Hanı, Mecidiye Sarayı, Dakuk Ulu Camii Minaresi, 16 gözlü Taşköprü gibi 60’tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkün.Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır? Yok. Diğer taraftan edebiyat ve kültür alanında da Türkmen ağırlığını görmek mümkün. Kerkük’teki sanatçıların çoğunluğu da yine Türkmenlerden. Kerkük Türküleri tüm dünyada hangi dille icra ediliyor? Türkçe. Bazı gruplar Kerkük bizim diyor, o zaman haklı olarak şu soruları sormak gerekiyor, Kerkük sizin ise o zaman Kerkük’te tarih, medeniyet ve kültür mirasınız nerede? Kerkük sizin ise neden nüfus kayıtlarını ve tapu dairelerini tahrip edip yaktınız? Kerkük sizin ise devlet dairelerini, okulları, hastaneleri, insanların evlerini, özel araçlarını ve iş yerlerini neden talan edip yağmaladınız?İnsan kendine ait olan bir şehri talan edip, yağmalar mı hiç? Kerkük sizin ise Irak işgalinden hemen sonra sahte belgelerle 700 bin Kürt’ü Kerkük’e neden yerleştirdiniz?
Bir kentin aidiyeti ve kimliği, o şehrin tarihi mimari eserleri, sosyal ve kültürel yapısıyla da yakından ilgilidir. Kerkük Kalesi, Gök Kümbet’i, Nakışlı Minare ve Camisi, Aziziye Kışlası, Kayseri (Kapalı) Çarşısı, Kilciler Pazarı, Altunköprü, Kırdar Hanı ve Çarşısı, Kale Hanı, Mecidiye Sarayı, Dakuk Ulu Camii Minaresi, 16 gözlü Taşköprü gibi 60’tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkün.Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır? Yok. Diğer taraftan edebiyat ve kültür alanında da Türkmen ağırlığını görmek mümkün. Kerkük’teki sanatçıların çoğunluğu da yine Türkmenlerden. Kerkük Türküleri tüm dünyada hangi dille icra ediliyor? Türkçe. Bazı gruplar Kerkük bizim diyor, o zaman haklı olarak şu soruları sormak gerekiyor, Kerkük sizin ise o zaman Kerkük’te tarih, medeniyet ve kültür mirasınız nerede? Kerkük sizin ise neden nüfus kayıtlarını ve tapu dairelerini tahrip edip yaktınız? Kerkük sizin ise devlet dairelerini, okulları, hastaneleri, insanların evlerini, özel araçlarını ve iş yerlerini neden talan edip yağmaladınız?İnsan kendine ait olan bir şehri talan edip, yağmalar mı hiç? Kerkük sizin ise Irak işgalinden hemen sonra sahte belgelerle 700 bin Kürt’ü Kerkük’e neden yerleştirdiniz?
Türkmen şehri Kerkük, tarihin her döneminde önemini korudu. Kültür varlığı, sanat, müzik, spor ve çevresinin mimarisi ile de dikkat çekici bir şehir. Kerkük, geleneksel yapı ve tarihe tanıklık eden kitabeleri ile de göz alıcı bir hazine.
Kerkük’ü karanlığa boğan onun kalesi, Gök
Kümbeti, Dakuk Ulu Camii Minaresi, Sultan Saki Yatırı, Danyal Peygamber Türbesi
ya da kurumuş Hassa Su çayı değil, toprağın altında yatan karanlık. Yani
petrol.Türkmen şehri Kerkük'ü gezerken insanı karşılayan perişan manzara, bu
şehirde yaşayan sade insanların, toprağın altındaki dev zenginlik kaynağının
sıkıntısından başka bir yanını görmediğini ispatlıyor. Başkaları için “petrol
cenneti” bizler için ise çocukluğumuzun cennetidir Kerkük.
Kerkük şehri düz bir ovada kurulmuştur.
MÖ. 3. yüzyılda yapılan kale bir tepenin üzerinde yer alır ve Kerkük’ün her
tarafına kuş bakışı bakan bir konuma sahiptir. Kerkük’ün ortasından Hassa Su
çayı geçer. Hassa Su çayı Kerkük’ü Eski yaka ve Korya yaka olmak üzere iki
yakaya ayırır. Kale ile beraber şehir üç kısma bölünür. Kale şehrin ilk yerleşim
yeridir. Çevresine hâkim surları ve dar sokakları vardı. Kalenin içindeki kesim
Hamam, Ağalık, Meydan ve Zindan adlı dört mahalleden oluşmaktaydı. Şehrin kale
dışına taşması muhtemelen nüfusun da baskısıyla XVII. yüzyılda olmuştur. Eski
yaka (Karşıyaka) kesiminde kale çevresinde zaman içerisinde ortaya çıkan İmam
Kasım, Çay, Çukur, Musalla, Bulak, Avcı, Piryadi ve Ahi Hüseyin, adlarında
mahalleler bulunuyordu. Korya yakasında ise Sarıkâhya, Begler, Mahatta
(İstasyon), Şaturlu, Hasa, Elmas, Yeni Kerkük (Arafa) adlı mahalleler vardı.
Kürtlerin yoğun yasadığı Şorca mahallesi de geçen yüz yılın kırkları ve
ellilerinde yoktu. Kerkük’te sonradan ihdas edilen ‘’iskan (Azadi)’’ ile
‘’Rahimava’’ Kürt mahalleleri de yoktu. Bunlar sonradan Süleymaniye ve Erbil
yolu istikametinden göç alarak kurulmuştu.
Kerkük’te, kale dışında İmam Kasım’ın
küçük bir yerleşme çekirdeği olarak varlığını biliyoruz. Ayrıca kalenin yarım
mil ötesinde ve Hasa Su çayının diğer tarafında Korya’nın, tıpkı Tisin köyü
gibi küçük bir yerleşme olduğu tarihi belgelerle saptanmıştır. Daha sonraki
tarihlerde bu iki yerleşme de Kerkük kentinin yerleşme dokusu ile
bütünleşmişlerdir. Korya yakasında çokça resmi devlet binaları bulunuyor.
Nitekim valilik, kışla, belediye binası, nüfus dairesi, tapu dairesi, adliye,
kamu yapıları Korya yakasında inşa edilmişlerdir.
Büyük Pazar, Korya Pazarı, Kayseri Çarşısı
Kerkük’ün Türkmen kimliğinin en yoğun şekilde hissedildiği yerlerin başında
geliyor. Aslında Kayseri ’Kapalı Çarşı’ anlamında kullanılıyor. Geçmişten bu
yana alışılagelmiş şekilde, Anadolu’nun ortasında yer alan ve ticaretiyle ünlü Kayseri'nin adı verilmiş ’Kapalı Çarşı’lara. Bu çarşılardaki dükkân
mülkiyetlerinin hemen hemen tamamı Türkmenlere ait.
Kerkük’ün ilk yerleşme merkezinin
çekirdeği olan kale, bu yüzden en eski mimarlık ve kentsel dokunun da merkezi
idi. Kerkük kalesi 4 mahalle, 743 geleneksel ev ve onlarca tarihi eserden
oluşuyordu. Kerkük Kalesi’nde oturanların hemen hemen tamamı Türkmen’lerdi.
1995 yılında Saddam Hüseyin'in talimatıyla kale sakinleri zorla boşaltılır ve
1997'den itibaren 2003'e kadar yüzlerce geleneksel tarihi Türk evi ve eseri
buldozerlerle yerle bir edilir. Türkmenlere ait ne varsa, evleri, tarihi
eserleri, hatta mezar taşları bile yok edilir. Amaç Kerkük’ün Türkmen kimliği
ve izlerini silmekti.
Türkmenlere
Asimilasyon ve Kerkük’ün Kimliğini Yok Etme
Operasyonu
Diktatör Saddam Hüseyin, kentin Türk
kimliğini ortadan kaldırmak istedi. Birçok yerleşim yerinin Türkçe olan
adları Arapça isimler ile değiştirildi. Kerkük Kalesi ve onlarca
Türkmen köyü ve yerleşim yeri yıkıldı ve Türkmenler Irak’ın güneyine
ve farklı illerine sürüldü. Türkmenlerin arazilerinin istimlak
edilerek güneyden getirilen Araplara dağıtılması sağlandı. Irak
Devrim Komuta Konseyinin almış olduğu karar ile, nüfus kütüğünü
Kerkük’e nakleden ve yerleşen Araplara 10.000 Irak dinarı (33 bin
dolar) ve bedava arsalar verildi. Türkmenlere gayrimenkul
alım-satımı ve resmi dairelerde bile aralarında ana dilleri ile
konuşmaları yasaklandı.
1970’lerden
başlayarak, Baas rejimi tarafından Kerkük’te asimilasyon politikası uygulandı.
Şehri Araplaştırmak için Kerkük’e yüzbinlerce Arap ailesi yerleştirildi, şehrin
güney, güneydoğu ve güneybatısında yeni mahalleler yapıldı. Devrik Baas rejimi
tarafından yeni kurulan bu mahallelere Arapça adlar verildi.
Başlangıçta, "Araplaştırma"
politikası ile Türk kimliğini eritme çabaları, günümüzde "Kürtleştirme" politikasına
dönüştü. Türkmenlere yönelik yıllarca insanlık dışı uygulamalarının bugün
daha beteri yapılmaktadır. Çeşitli siyasi gelişmelere bağlı olarak Kerkük ve çevresinin
demografik yapısı değiştirilmeye çalışılmıştır. Bunda bölgenin zengin petrol
kaynaklarına sahip olması en önemli etken olmuştur. Dün ve bugün emperyalist
devletler ile bunların yönlendirdikleri Arap ve Kürt gruplar bölgenin nüfus
yapısını Kerkük Türklerinin aleyhine değiştirmek için her yola başvurmuşlardır.
Ne zaman ki işgal güçleri ABD ve İngiltere
Irak’a girdi, Kerkük’te tapu ve nüfus kayıtları yakıldı ve bu kent talan
edildi, yağmalandı. Türkmen şehri Kerkük’ün nüfusunda ve nüfuzunda büyük
hareketlenmeler ve oynamalar baş gösterdi. Irak’a getirilmek istenen özgürlük
ve demokrasinin yerüstündekiler için değil, yeraltındakiler (Petrol) için
olduğunu sonunda saflar bile anladı.
2003 yılında Amerika ve İngiltere’nin
Irak’ı işgalinin ardından Kürtlerin Türkmen bölgelerinde etkin konuma getirilmesi
sonucu, Türkmenlerin hakları yine yok sayıldı. Daha önceden olan Araplaştırma
politikasının yerini Kürtleştirme politikası aldı. İşgal sırasında oluşan
istikrarsız ortamda Kürtlerin Kerkük’e kamyonlarla taşınması, Saddam Hüseyin
döneminde, Araplar ve Kerkük petrol şirketi çalışanları için yapılan konutlara,
askeri garnizonlara, sosyal tesislere, devlet daireleri ve hatta Kerkük
Stadyumu'nun soyunma odalarına bile Kürtler yerleştirildi. On binlerce Kürt
planlı ve programlı bir şekilde çadırları ile getirildi, Kerkük’e 700 bin Kürt
ithal edildi. Dün çadırlarla gelen bu ithal Kürtler bugün konut sahibi oldular.
Kürt grupları, devletin tüm imkanlarını sözde göçmen diye bu ithal Kürtlere
seferber ettiler. Onlara aş, iş, aylık maaş ve konut imkanı sağladılar.
Getirilen Kürtlere sahte “Kerkük” nüfus kağıdı ve gıda karnesi (bu karne her
Iraklının devlet işlemlerinde bulundurması gereken bir belge) verildi. Bu ithal
Kürtler Kerkük’e yerleştiği içinde Kürt partiler ve Devlet’ten de “göçmen
adıyla” maaş almaktalar.
Kerkük’teki Kürtleştirme hareketlerinin ne
derece tehlikeli bir noktaya geldiğini kanıtlayabilecek en önemli durum,
Kerkük-Erbil ve Kerkük-Süleymaniye şehirleri yolu üzerinde kurulan yeni
mahallelerdi. Petrol kenti Kerkük'e yerleşen ve ev kurmak için geniş araziler
üzerinde hak iddia eden on binlerce Kürt, Kerkük üzerinde hak iddialarını
güçlendirmek için kurduğu konutlardan bir kısmı, dumanların yükseldiği doğal
gaz tesislerine sadece yarım mil uzaklıkta. Kerkük’e ithal edilen Kürtler,
Kerkük petrol yataklarını ele geçirmek için kentin zengin petrol yatakları ve
rafinerisi etrafındaki devlete ait arazilere kanunsuz konutlar yaparak
yerleştirildiler. Çeşitli vaatlerle Kerkük’e getirilen Kürtlerin oluşturduğu bu
mahalleler kentin demografik yapısının nasıl değiştirilmeye çalışıldığına en
belirgin örneklerinden bir tanesidir. Kültür ve medeniyet şehri olan bir kent
ancak bu kadar acımasız bir şekilde tahrip edilebilirdi. Bu yerleşen kişilere
para verilmesi, “tecavüz evleri” olarak nitelendirilen gecekondulaşmanın
yoğunlaşması, 700 bin Kürt’ün Kerkük’e ithal edilmesi, nüfus kayıtlarının ve
tapu dairelerinin tahrip edilip yakılması, tüm devlet daireleri ve
müdürlüklerin Kürtlerin eline geçmesi gibi gelişmeler Türkmen toplumu üzerinde
psikolojik etki yaratmıştır. Bunun akabinde kamunun üst düzey Türkmen
yetkililerine, siyasetçi, doktor, iş adamı, bilim adamı, askeri komutan ve
sivil halka karşı tehdit, yıldırma, sindirme, fidye isteme, göçe zorlama,
bombalı saldırı ve suikast girişimlerinin hala devam etmesi, Türkmenler
üzerinde bu psikolojik etkiyi daha da arttırmıştır. Kerkük, Telafer, Tuzhurmatu
ve diğer kritik merkezlerde oluşan şiddet olayları ve bombalı terör
saldırıları, Türkmenlere yönelik eylemler bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Irak Türklerinin Irak’taki binlerce yıllık
varlığı tehdit altında. Baas rejimi 35 yıl baskı ve zulüm altında tuttuğu ve
Araplaştırma politikalarına maruz bıraktığı Irak Türkleri, bugün dış güçlerin
işbirlikçilerinin zulmü altında yaşam ve kimlik mücadelesi veriyor.Bölgedeki
binlerce yılık Türk kimliği ve varlığı yok ediliyor.
Petrol:
Kan, Ölüm ve Göz Yaşı
Petrol, 20’nci yüzyıldan 21’ncisine miras
kalan kara yağ… Topraklarında bu yağdan olanlar pek mutlu olamadılar. Zenginlik
yaşasalar bile, başları hep belada oldu. O petrol yataklarına sahip olup, o
kara yağı kullananlar. Yani "ötekiler…" Bakın işte onlar zengin ve
rahat yaşadılar.
15 Ekim 1927 tarihinde Kerkük yakınlarında
ve şehre 15 kilometre uzaklıktaki Baba Gürgür bölgesinde zengin petrol
yatakları bulunmuş, sondaj yapılarak adeta bir “ırmak” gibi petrol akmıştı.
Kerkük petrol rafinerisi de aynı bölgede kurulmuştu. Bu akan petrol Kerkük’e
refah ve huzur getireceği yerde felaketler getirdi bunun adı da kan, ölüm ve
göz yaşı oldu.
Kerkük, bu gezegende, aklımıza gelebilecek
en büyük servetin üzerinde oturup, ama yoksulluk ve sefalet içinde yaşatılan
insanların kenti… Bugün Kerkük bir turisti çekecek herhangi bir yeri yok. Ama
bu şehrin sokaklarına adım attığınız andan itibaren, bu gezegenin nasıl bir
adaletsizlik diyarı olduğunu çok daha iyi anlarsanız. Kerkük’te bulunan petrol
herkesin can damarı olacaktı. Olacaktı da bunun Kerkük’e faydası ne?
Dünyanın en zengin şehirlerinden biri olan
Kerkük işin ehli ve şehrin sahibi olmayan insanlar tarafından idare edilmekte.
İşgal ile beraber ilk iş olarak nüfus ve tapu dairelerini yağmalayan Kürt
gruplar, Türkmenleri sadece askeri ve kültürel bir baskı altına almakla da
yetinmediler.Tüm devlet daireleri ve müdürlüklerin başına Kürtleri
yerleştirdiler. Bugün Kerkük asıl sahiplerinin elinde değil, ellerin elinde.
Çocukluğumun
Cenneti Kerkük
Çocukluğum, doğduğum Kerkük’ün Korya
yakasında Sarıkahya mahallesi sokaklarında futbol, misket, çelik çomak,
saklambaç oynayarak geçti. Kerkük caddelerinin, sokaklarının her adımında ve
her karış toprağında bir hatıramın hâlâ capcanlı aklımın bir köşesinde duruyor.
Yaşadıklarımı unutmak mümkün mü? Zaten bu yaşadıklarım hayatımın önemli bir
parçasıdır. Ne güzel günlerdi o günler.
Çocukluğunu Kerkük’te yaşamış olan Türk
edebiyatının tanınmış ismi Halide Nusret Zorlutuna bakın Kerkük’ü nasıl
anlatıyor :
“Ey çocukluğumun
cenneti masal şehir
Kulaklarımda hep senin
sesin
Gözümde, gönlümdesin...”
Başkaları için 'petrol cenneti' bizim için
ise çocukluğumuzun cennetidir Kerkük. Çocukluk ve gençlik yıllarımda Kerkük'ün
ahalisinin büyük çoğunluğu Türk'tü. Ne Arap ne de Kürt'e rastlamazdınız.
Şehirde herkes Türkçe konuşuyor. Biraz farklı bir lehçeyle, ama her şeyiyle
Türkçe, etraf hep Türklerle dolu, evde, sokakta, pazarda, çarşıda, camide,
parkta, sinemada, lokantada….. Türkler sadece okulda bir miktar Arapça
öğreniyorlardı.Hatta Arap öğretmenler eğitim verebilmek için Türkçe öğrenmek
zorunda idiler.
Kerkük’te
Komşuluk, Misafirlik ve Bayramlaşma Gelenekleri
Çocukluğumda komşuluk ilişkileri, Kerkük
yaşayışında çoğu zaman akrabalıktan ve hısımlıktan daha önemli bir yer alırdı,
bu ilişkiler çoğunlukla din, kültür, ırk ayrımı düşünülmeden birlik içinde
sürdürülmüştür.
Komşulukta mahallenin tüm insanları
birbirini tanır, selamlaşır, görüşür, yardımlaşır. Bir evde hasta olsa ziyarete
gidilir, yemek götürülür, hal hatır sorulur. Bir düğüne davet edilince tebriğe
gidilir, hediyeler götürülür; bir cenaze olsa taziyeye gidilir; bayramlarda
ziyaretler yapılır. Mahalle gençleri mahalle kızlarını korur, mahalleye giren
yabancılar hemen fark edilerek mahallelinin meraklı bakışlarının hedefi olur.
Bu türden komşuluklarda akranlık yahut sınıf farkı gözetilmez, büyükler
küçükleri korur, küçükler büyüklere saygı gösterir, mahalle gençleri komşuların
lafından sözünden çekinir. Mahalleye yeni taşınan kimseye “hoş geldin ziyareti”
yapılır, bu tanışmaların ardından yakın komşuluklar kurulurdu.
Komşular birbirlerinin düğünü, sünneti,
misafiri, cenazesi, hastalığını kendisininmiş gibi düşünür, planlarını buna
göre yapar, misafirlerine gerektirdiği takdirde kendi evini açarlardı. Bahar
geldiğinde yakın komşular birlikte pikniğe, sinemaya, gezmeye gider; kış
yiyeceklerini birlikte hazırlar, halılarını, yorganlarını birlikte yıkar, her
işi birlikte yaparlardı.Bir sokaktan cenaze çıkması bütün sokağı, hatta
mahalleyi ilgilendirirdi. Cenaze beklemeye, hazırlıklara yardıma gidilir,
başsağlığı dileklerinde bulunulur.
Türkmenlerin en önemli özelliği
misafirperver oluşudur.Ev sahibi misafirini ağırlamak için her türlü zahmete
katlanır.Misafirliklerin dışında da çeşitli bahanelerle Kerküklüler sık sık
birbirlerini ziyarete giderdi. Hastalık, kaza gibi durumlarda “geçmiş olsun”
ziyareti; evlilik, nişan, terfi, ev alma, çocuk sahibi olma gibi durumlarda
“göz aydınlığına gitme”; aileden biri uzak bir yolculuğa çıkacaksa “Allah
kavuştursun” ziyaretine gitme; yeni taşınanlara “hoş geldin” ziyareti; cenaze
olduğunda “taziyeye gitme”, bayramlar da “bayram tebriği” ne gitme gibi özel ziyaretlerde
bulunulur. Bu ziyaretlerin her birinde farklı kurallar, gelenekler söz konusu
olsa da öz itibariyle misafir karşılama ve uğurlama adetlerine daima riayet
edilirdi.
Kerkük’te Ramazan ve Bayramlar
Kerkük’te insanlar Ramazan ayının en
önemli ay olduğuna inanır, verilen ehemmiyetin büyük olması sebebiyle Kerkük’te
ve evlerin içerisinde Ramazan hazırlıklarına haftalar öncesinden başlanır.
Ramazan ayının gelmiş olduğu gerek sokaklarda gerek evlerde olağan gücüyle
hissedilirdi.
Ramazan ayı, geleneksel etkinliklerle
renkli bir şekilde yaşanır. Ramazan ayına has “sini zarf” oyunu, Kerküklülerin
iftardan sonraki vazgeçilmez eğlencesini oluştururdu. Oyun, iftardan sonra
kahvehane ve çay bahçelerinde toplanan erkekler arasında oynanır. Bir ay
boyunca devam eden etkinlik kimi zaman mahalleler arasında, kimi zaman da başka
şehir ve kasabalardan gelen konuk oyuncularla karşılaşma şeklinde düzenlenirdi.
3'er veya 4'er kişilik takımlar halinde oynanan oyunun temel kuralı, sini
(tepsi) üzerindeki 11 fincandan birisinin altına yerleştirilmiş
"zarf" denilen renkli boncuğu bulmak. Heyecan ve keyfin gece
yarılarına kadar sürdüğü oyunda fincanın altındaki boncuğu bulan kazanıyor.
Kerkük’te bayram sevinçle karşılanır.
Bayramdan bir hafta önce evlerde bayram hazırlığına girerler. Her evde külçe
denilen pasta yapılır. Kerkük’te külçe her bayram ve uzak yolculuğa giden
yolcular için yapılır. Külçeler, hurmalı, şekerli ve cevizli yapılır. Bayramdan
bir gün önce yani arife günü ikindi namazından, bayram günü ise bayram
namazından hemen sonra aile kabirleri ziyaret edilir. Ölüsü için kuran-i kerim
okuyan ve ağlayan kadınlarda rastlanır. Kadınlar bayram gecesi yemek yapar, bu
yemeğe bayram aşı denilir. Bu yemekler genellikle kuru fasulye, latike (kurutulmuş
kayısı),şıh mahşi (karnı yarık), tavuk kızartmasıve pilavdan oluşur. Bayram
sabahı herkes yeni giysilerini giyer. Sabah ezanı okunduğunda erkekler camiye
giderler. Namazdan önce bayram duası okunur, sonra bayram namazı kılınır. Namaz
bittikten sonra herkes birbiriyle bayramlaşır. Sonra eve döndükleri zaman
sofrayı hazır bulurlar ve birlikte bayram aşı yerler.
Bayramlarda temiz elbise giymek ve
bayramlık adıyla bir kenarda temiz elbise bulundurmak Türkmenler için günümüzde
de varlığını devam ettiren bir gelenektir. Kurban Bayramı adetlerini Ramazan
Bayramı’ndan ayıran pek fark yoktur, bayram hazırlıkları ve bayramlaşma
gelenekleri Ramazan Bayramı’ndaki adetlerle aynı mahiyettedir.
Mahallelerde komşular birbirlerine giderek
bayram tebriğinde bulunur. Daha sonra herkes dost ve akrabalarının evlerine
gider. Bayram ziyaretlerine ise öncelikle en yaşlılardan başlanır.Çocuklara
bayramlık verilir. Bayram süresince çocuklar eğlence yerlerine giderler.
Eskiden bunun için Kerkük’ün Eski yaka ve
Korya yakasında bayram yerleri kurulur, bu yerlerde salıncaklar,
atlıkarıncalar, dönme dolap ve diğer oyuncak çeşitleri bulunurdu. Çocuklar
bayramlarda bu yerlerde eğlenirlerdi.
Bayramlarda bir eğlence de sinemalardı. O
yıllarda Kerkük’te beş kışlık sinema vardı. Hepsinde de bayram günlerinde
ikişer film oynatırdı. Ayrıca o yılarda Kerkük’te 6-7 yazlık sinema
bulunuyordu. Bugün Kerkük’te sinema yok, evet yanlış duymadınız Kerkük’te
sinema yok!
Kerkük’te
Spor
Kerkük'te yalnız gençler değil, her yaştan
insan doğuştan futbolseverdir. Hele Kerkük Futbol Karmasının maçları ki takımın
çoğunluğu Türkmenlerden oluşuyordu bütün Türkmenlerin, gününü iple çektiği ve
milli şuurun zirveye
çıktığı bir spor hadisesiydi. Futbol dışında, güreş, basketbol, masa
tenisi, halter, boks ve atletizm dallarında da ciddi başarılara imza atılmıştı.
Türkmen şehri Kerkük sporda büyük bir potansiyele sahipti, Irak sporuna
damgasını vurmuş ve Irak Milli Takımlarına sayısız sporcular kazandırmıştır.
Çocukken yaşadıklarını hiçbir zaman
unutmazsın. Çünkü hafızanın en temiz en güçlü olduğu zamanlardır çocukluk.
Çocukluk cennetim Kerkük, nasıl bir "yitik cennet"e dönüştüğünü
görüyorum. Bu da bana derin bir acı ve keder veriyor. Zalimler, çocukluk
cennetimi harabeye ve hayatımızı da cehenneme çevirdiler. Kerkük giderek solan,
el değiştiren, artık tutunamayan bir kent. Ötesi, halen, belleğimdeki yaşayan,
kanayan haliyle çocukluk cennetim.
Bugün Yerimizi yurdumuzu ve haklarımızı
silah zoru ile gasp edenler, bizleri baskı ve zulüm altında tutanlar, ezmeye
çalışanlar ve hürriyetimizi elimizden alanlar bilsinler ki haklarımızı mutlaka
geri alacağız. Biz başaramazsak, çocuklarımız başaracak, çocuklarımız
başaramazsa torunlarımız başaracaktır. Çünkü çocuklarımızı ve torunlarımızı da
bu yönde eğitiyor ve yetiştiriyoruz.