Oğuz
adının ne anlama geldiği ile ilgili olarak eski eserlerde yeterli bilgilere
rastlanılamamaktadır. Bu konudaki bilgi eksikliği ise Oğuz adının anlamı
ile
ilgili olarak çeşitli görüşlerin ileri sürülmesine yol açmıştır. Kafesoğlu,
“Oğuz” adına ilk defa Barlık çayı (Ulu - kem = Yenisey'e dökülür) kıyısındaki
1. Kitabede rastlanıldığını (Altı Oğuz Budunu) belirtir. Burada altı kabilenin
birleşerek bir “budun” meydana getirmelerinden bahsedilmektedir. Bununla
birlikte Kafesoğlu, Oğuz tarzında adlandırmaların çok daha gerilere
götürülmesinin mümkün olduğunu da ileri sürer. Çin kaynaklarında, M.Ö 2.asra
ait, O-kut adında bir kavimden bahsedildiğini ifade eden Kafesoğlu'na göre bu
ad Türkçe “Ogur” isminin Çince'de ki şeklidir ki, Türkçe'de Z sesinin R telaffuz
eden Türk topluluklarının söyleyiş farklılıklarından ileri gelmiştir. Buna göre
Ogur kelimesi Oğuz adının R Türkçe'sindeki ifade tarzıdır. Oğuz adı ise
Kafesoğlu'na göre “ok” kelimesinde gelmektedir. Ok kelimesi Türkçe'de kabile
anlamında kullanılmaktadır. Buna göre “ok” kelimesinin eski Türkçe'de çoğul eki
olan z ilavesi ile türetilen “Oğuz” adı doğrudan doğruya “Türk kabileleri”
manasını ifade etmektedir. Oğuzlar üzerine çalışmaları ile bilinen Faruk Sümer
ise Oğuz adının aslı ile ilgili olarak bir çok bilim adamı tarafından çeşitli
görüşlerin belirtildiğini, örneğin 1. Marquart, D. Sinor, L. Bazin, ve J.
Hamilton'un görüşleri, ancak gerçeğe en yakın olanının Macar bilginlerinden J.
Nemeth tarafından ileri sürülenin olduğunu ifade eder. Nemeth'e göre Oğuz ok+z'den
müteşekkildir. 1. Nemeth, Ok'un oymak anlamına geldiğini z'ninde çokluk eki
olduğunu belirtir. Sümer, Nemeth'in bu görüşünün gerçeğe en yakın olanı olarak
görüldüğünü, Ok+uz, da ki k'nın ise söylene söylene g'ya dönüşmüş olabileceğini
kaydetmektedir.
Oğuzlar
eski devirleri az bilinen Türk kavimlerindendir. Oğuzların tarihine
bakıldığında Oğuzlar hakkında 1ı. yüzyıldan önceki tarihlerde pek fazla
bilginin olmadığı son 9 yüz yıllık tarihin ise çok iyi bilindiği görülmektedir.
Bize Oğuzlar ve Oğuzca hakkında bilgileri veren ilk Türk bilgini ise Kaşgarlı
Mahmud'dur. Özellikle halk ve memleket hakkında verdiği bilgiler az ve tesadüfi
olmakla birlikte büyük değer taşımaktadır. Kafesoğlu, 6. Yüzyıldan itibaren,
Gök Türk hakanlığında toplanan Türk kabilelerinden bir kısmının, 630'da
başlayan fetret devresinde, diğer birçok Türk boyları gibi, kendi aralarında
birlik kurarak, Tola - Selenga ırmakları bölgesinde Dokuz - Oğuz “kağanlığını”
meydana getirdiğini belirtir. 10. Yüzyılın ilk yarısında da Oğuzlar Seyhun
bozkırları ile, o civarlardaki Karacuk (Farab) ve Sayran (İsficab) şehirleri
havalisinde görülmektedirler. Oğuzlar bu dönemde kışlık merkezi Yeni - kent
olan bir devlet kurmuşlardır. Devletin başında Yabgu bulunuyor, orduyu da
subaşı idare ediyordu.
Bu
dönemde Oğuzları meydana getiren teşekküller'in her birine boy denilmekteydi.
XI. yüzyılda Oğuzların 24 boydan meydana geldiği görülmektedir. Bize bu bilgiyi
veren Kaşgarlı Mahmud'tur. Kaşgarlı Mahmud bu boylardan 22'sine ait bir liste
vermiştir. Oğuz boylarına ait tam liste ise XIV. Yüzyılın başlarında
Reşided'din tarafından verilmiştir. Reşided-din'de 24 boy iki kola ayrılmıştır.
Bunlardan biri Boz - Ok diğeri de Üç - Ok adlarını taşımaktadır. Kaşgarlı ve
Reşided-din'in listelerde boyların damgaları da gösterilmiştir. Her boyun
damgası yani belli bir işareti vardı. Reşided-dini'in listesinde damgalardan
başka Ongunlarda görülmektedir. Bunların hepsi eti yenmeyen avcı kuşlardır.
Reşided-din Ongun (Onkun) denilen hayvan veya kuşun kutlu sayıldığını,’ incitilmediğini,
etinin yenilmediğini bildirmekte ve Ongun (Onkun) kelimesinin Türkçe de
kutluluk demek olan Oynuk'tan geldiğini ifade etmektedir). Oğuz Türklerinde boy
teşkilatı çok mükemmel ve muntazamdı. Boyların bir ordunun alayları, taburları,
bölükleri gibi düzenli disiplinli teşkilatları vardı. Bir askeri bölüğünü,
taburunu, alayını bilmesi gibi, her Türk de soyunu, sopunu, oymağını, boyunu
bilirdi. Oğuz boylarının Arap ve diğer bazı kavimlerde olduğu gibi, münferit
bir hayat geçirdikleri veya tek başına siyasi bir harekette bulundukları nadir
olarak görülür. Onların daima el halinde (yani üç - dört oymak bir arada)
yaşamayı sevdikleri görülmektedir. Bu husus onların siyasi yaşamlarında önemli
bir neden olmuştur.
Oğuzlara
ait destanı mahiyetteki eserlere göre, Oğuz kabilelerinin en eski tarihlerinde
siyasi üstünlük Boz - Ok’ larda olup Oğuz hükümdarları olan hanlar ve
Yabgu'lar, Kayı, Yazır, Avşar ve Beğdil gibi bu kola mensup olan boylardan
çıkıyorlardı. Yine bizzat destanlarda da ifade edildiği üzere Üçoklardan (Eymür
boyundan) da hanlar olmuştur ve öyle bir zaman gelmiştir ki, Üçoklar Bozoklar'ı
kendilerine tabi bir hale getirmişlerdir. Oğuz Devletinin nasıl ve ne zaman
yıkıldığı ile ilgili olarak ise Camiüt Tevarih'teki destani tarihte bir haberin
yer almasına karşılık Oğuz devletinin yıkılışı hakkında tarihi kaynaklarda çok
fazla bilgi yoktur. Oğuz devletinin yıkılması ile ilgili olarak ilk ihtimal iç
çekişmeler nedeniyle yıkıldığı, ikinci ihtimal ise oğuz devletinin kuzeydeki
komşuları Kıpçaklar tarafından ortadan kaldırıldıkları yönündedir. Selçuklu
Devletinin kurulması üzerine Oğuz ülkesinden (Mangışlak ve
Balhan=Balkan-İsficab arası) dalgalar halinde Yakın Doğuya göçler yapılmaya
başlandığı görülmektedir. Kalabalık bir gurup ise 1054 yılında Karadeniz'in
kuzeyindeki topraklara göç etmiştir. Bu süreçte Oğuzlar arasında yerleşik
hayata geçişin sürdüğü de görülmektedir.Tarihi kaynaklarda bu tarihlerden sonra
ise Oğuz adının yerini büyük oranda Türkmen adının almaya başladığı
kaydedilmektedir.
1-İbrahim
KAFESOĞLU. “Türkmen Adı, Manası ve Mahiyeti”, Jean Den armağanından Ayrı Basım,
Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1958:121-133. 2-İbrahim KAFESOĞLU
“Oğuzlar”, Türk dünyası EI Kitabı I.cilt, Ankara, Türk Kültürünü Araştırmaları
Enstitüsü, 1992: 156-160
3-Faruk
SÜMER. “Osmanlı Devrinde Anadolu'da Yaşayan Bazı Üçoklu Oğuz Boylarına mensup
Teşekküller”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, 1952:437- 508.
4-Faruk
SÜMER “Bozoklu oğuz Boylarına Dair”, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1953:64- 103.