YÖRÜK

Yörük kelimesi etimolojik açıdan çok fazla tartışılmış kelimelerden birisidir.
Türkmen ve Yörük kelimesinin tarihi vesikalarda eş anlamlı kullanıldığını belirten Eröz'e göre Yörük kelimesi yörümek fiilinden türeyen bir isimdir ve yörüyen, bir yerde durmayan, göçküncü, konar-göçer, göçebe olan anlamlarına gelmektedir. Eröz, Yörümek fiilinden yapılma Yörük kelimesinin aynı zamanda Anadolu'ya gelip yurt tutan göçebe Oğuz boylarını (Türkmenleri) ifade eden bir kelime olduğunu kaydeder. Oğuzlar, Türkmenler ve Yörükler üzerine çalışmaları ile bilinen Faruk Sümer'e göre de Yörük adı yörü-fiilinden -k ekiyle yapılmış bir isim olup yörüyen anlamına, deyim olarak ise göçebe anlamına gelmektedir. Sümer, Kanunnamelerde de Yörük deyiminin göçebe yaşayış şeklini ifade ettiğini kaydetmektedir. XVI. Yüzyıl Osmanlı tahrir defterlerinde Halep Türkmenleri, Yeni il ve Dulkadirli ilinin de bazen bu adla, yani Yörükan-ı Haleb, Yörükan-ı Dulkadiriyye şeklinde anıldıklarını ifade eder. Yörüklerin yayıldıkları sahalar ise Kızılırmak yayının batısından İçeli'de içine alacak şekilde çekilecek çizginin batısında kalan bölgeler ile Rumeli toprakları olarak tespit edilmiştir. Bundan dolayı, Anadolu'nun batı bölgelerinde XVII. Yüzyıldan önce konar - göçerlik edenlere ve bunların kurdukları köylere “Yörük” veya “Yörük - köyü”, bahsedilen yüzyıldan sonra buralara gelen konar - göçerlere de “Türkmen” denilmiştir. Eröz ve Sümer gibi Türkay'da Yörük deyiminin iyi ve çabuk yürüyen, göçebe, Anadolu'nun çadırda oturan Türkmenleri, bir yer de yerleşmeyen göçebe halkı anlamlarına geldiğini, bunların, Anadolu'ya ve oradan Rumeli'ye yayılmış Türkmen toplulukları olduğunu ifade etmektedir diye belirtir. Görüldüğü üzere “Yörük” Anadolu ve Rumeli'de konar-göçer hayatı yaşayan Türk kabilelerine verilen bir isimdir. Yörüklerin başında bulunan kişinin ise “mir-i Yörükan” veya “Yörük Beyi” olarak adlandırıldığı görülmektedir. Dulkadir(1997: 11-13),Yörüklerin Anadolu'da veya Rumeli'de oturdukları bölgelerin adını aldıkları gibi, kendi eski adları ile de anıldıklarını kaydetmektedir. Örneğin Anadolu Yörüklerinin bazılarının adları şunlardır. İçel Yörükleri, Alaiye Yörükleri, Tekeli Yörükleri, Bursa Yörükleri, Haruniye Yörükleri, Maraş Yörükleri, Ankara Yörükleri, Eğridir Yörükleri, Arac Yörükleri, Taraklı Yörükleri, Murtana Yörükleri, Nacaklı Yörükleri, Nasırlı Yörükleri, Eski Yörük, Toraman Yörükleri, Tacirleri Yörükleri, Tor yörüğü. Rumeli Yörüklerinin adları ise şu şekildedir: Tanrı Dağı Yörükleri, Naldöken Yörükleri, Kocacık Yörükleri, Ofcabolu Yörükleri, Vize Yörükleri, Yanbolu Yörükleri, Selanik Yörükleri.

Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundaki önemli unsurlardan birisini teşkil eden konar- göçer aşiretleri yaşadıkları bölgelere göre “Türkmen” veya “Yörük” adını aldıkları görülmektedir. Örneğin Sümer ve Gökbilgin ,Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yörük adıyla bilinen bu kon ar - göçer gruplardan Kızılırmak'ın doğusundakilerin “Türkmen”, batısındakilerin ise “Yörük” olarak adlandırıldıklarını kaydederler. Sümer, bugün Orta ve Batı Anadolu'da bazı yerlerde yan yana Türk,Yörük ve Türkmen köylerinin bulunduğunu belirtir. Sümer, buradaki Türk denilen köylerin o bölge ve yörenin Selçuklular ve Beylikler devrinde yerleşmiş en eski Türk halkına ait olan yerler olduğunu, Yörük adıyla anılan köylerin ise XVIl. yüzyıldan önce o bölgede yaşayan ve son yüzyıllarda yerleşen Yörükler tarafından kurulduğunu, Türkmen köylerinin XVII. yüzyıldan itibaren Orta ve sonra Batı Anadolu ile Marmara bölgesine göç etmiş ve son asırlarda oralarda yerleşmiş Boz-Ulus, Halep Türkmenleri ile Yeni-İl'e mensup oymaklar tarafından meydana getirildiğini kaydetmektedir.
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere Yörükler Andrews'in ifade ettiği gibi ayrı bir etnik grup değildirler. Yörükler yaşama tarzlarının bir gereği olarak konar-göçer bir hayat yaşayan Türklerdir. Onları Türkmenlerden ayıran özellikler etnik nedenlerden değil sadece konar-göçer olup olmama, yada yerleştikleri bölgelerden kaynaklanmaktadır. Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan konar-göçer Yörüklerin sürülerini beslemek üzere mevsimlere uyarak dolaştıkları görülmektedir. Yörükler bulundukları sahalara göre kışı ovalarda ve sahillere yakın düzlüklerde geçirmişlerdir. Bunun nedeni ise bu mevsimde sürülerine ve hayvanlarına müsait otu buralarda bulmaları ve kışın soğuklarından korunabilecekleri sahalarında ancak buralarda olmasıdır. Koyun sürüleri, atları ve sığırları olan Yörükler kışları bu gibi yerlerde geçirirken yazlarını da yaylalarda geçirmişlerdir. Türkiye'de konar-göçer Yörüklere günümüzde de rastlanmaktadır. Büyük bir kısmı yerleşik hayata geçen konar-göçer Yörüklerin bu son temsilcileri Sarı keçili Yörükleridir. Kışın Mersin civarlarında yazın ise Konya Seydişehir civarlarında konaklayan bu son konar-göçerlerin sayısı, yerleşik hayata geçme nedeniyle, her geçen gün azalmaktadır.

Kaynaklar:

1- KemaL GÜNGÖR. “Cenubi Anadolu Yörüklerinin Etno-Antropolojik Tetkiki”, Ankara, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji ve Etnoloji Enstitüsü Neşriyatı, 1941

2- Mehmet ERÖZ. Yörükler, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1991

3- İbrahim KAFESOĞLU. “Türkmen Adı, Manası ve Mahiyeti”, Jean Den armağanından Ayrı Basım, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1958:121-133.

4- İbrahim KAFESOĞLU “Oğuzlar”, Türk dünyası EI Kitabı I.cilt, Ankara, Türk Kültürünü Araştırmaları Enstitüsü, 1992: 156-160

5- -Faruk SÜMER. “Osmanlı Devrinde Anadolu'da Yaşayan Bazı Üçoklu Oğuz Boylarına mensup Teşekküller”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, 1952:437- 508.


6- Faruk SÜMER “Bozoklu oğuz Boylarına Dair”, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1953:64- 103.