Prof. Dr.Saadettin Yağmur
GÖMEÇ
Değerli okurlar biz, sizlere burada
dünyanın gelmiş geçmiş en mert vuruşmalarından birisi olan Çanakkale Savaşı’nın
evvelinde neler yaşandığı ve sonrasında dünya siyasetinde hangi şeylerin
değiştiği gibi konulardan bahsedeceğiz. Bugün de etrafı kuşatılarak bir varlık
ve yokluk mücadelesine sürüklenen, belki de ikinci bir Çanakkale Savunması
yapan Türk milletinin vatan sevgisi, bayrak aşkı üzerinde kısaca durmaya
çalışacağız.
Hiç şüphesiz ilim adamlarının işi
sadece kuru bilgileri öğrenip, bunları insanlara aktarmak değildir. Başta kendi
mensubu olduğu topluluğa fayda sağlamak; milletine yol göstererek onları
aydınlatmak, ilim adamlarının en mühim görevlerinden birisidir.
Çanakkale’de meydana gelen hadiseler sadece Türk tarihi açısından değil,
bütün dünyayı ilgilendirmesi bakımından da mühimdir. Esasında Yakın Çağ ve
Türkiye Cumhuriyeti tarihçileri çok iyi bilirler ki, I. Dünya Savaşı çıkmadan
daha evvel büyük Avrupa devletlerinin Osmanlı ülkesi üzerine gizli planları ve
antlaşmaları mevcut idi. Harbin arefesinde Osmanlı devlet adamlarının Rusya ve
diğer Avrupa ricaliyle yaptığı görüşmeler ve bunlardan bir sonuç çıkmadığı
ortada iken; bizim kanaatimize göre, haksız bir şekilde, harbe girmenin bütün
vebalinin İttihat ve Terakki komutasının omuzlarına yıkılması bir
insafsızlıktır, sanıyoruz.
Savaş öncesi Osmanlı Devleti’nin genel
durumunu çizmek gerekirse; ülkemiz 93 Harbi, Trablusgarp (1911) ve Balkan
Savaşları gibi üst üste patlak veren muharebelerden yorgun, perişan ve önemli
bir toprak kaybıyla çıkmıştı. Ordunun elinde doğru dürüst silah olmadığından
başka, Osmanlı ekonomik ve siyasi açıdan bir buhran yaşıyordu. Zaten Avrupa’nın
gözünde “hasta adam” vaziyetindeki bu memleketin ayağa kaldırılması ya da
ipinin çekilerek öldürülmesi yönünde tereddütler vardı. Birkaç sonuçsuz
girişimin haricinde, ileriye ve gelişmeye dönük hiçbir çalışma olmadığından,
Türkler sanayi ve teknik bakımdan da çağın oldukça gerisinde kalmıştı.
Osmanlı’yı asıl zayıflatan neden ise, işte buydu...
.