PLAN
Türk Mitolojisi
Türk Mitolojisindeki İnançlar ve İslâm
Türk Mitolojisindeki Tanrılar
1. Totemik Tanrılar
2. Animist ve Naturist Tanrılar
3. Zoomof Tanrılar
4.Antromorf Tanrılar
TÜRK DESTANLARI
Destan Mefhumu ve İçeriği
Destandaki Tipler
1. Alp Tipi
2. Gazi (Alperen) Tipi
3. Bilge Tipi
4. Kadın Tipi
Türk Destanı ve Öteki
Destanların Seyri
İslâm Öncesi ve Sonrası Destanların
Mukayesesi
Türk Destanlarının Tasnifleri
Türk Destanlarındaki Motifler
1. Doğum Motifi
2. Ad Koyma Motifi
3. Mansıp Alma
4. Gökbörü (Bozkurt) Motifi
5. Işık Motifi
6. Rüya Motifi
7. Ağaç Motifi
8. Kırklar Motifi (Formel Sayılar)
9. At Motifi
10. Mağara Motifi
11. Su Motifi
Türk Destanlarında Masal Unsurları
TÜRK MİTOLOJİSİ
İlkel insanların ve olağanüstü
özelliklere iye varlıkların başından geçen olayları yine olağanüstülüklerle
masalsı bir şekilde anlatılmasıdır mitoloji. Mitolojinin efsanebilim olarak
Türkçe karşılığı da vardır. Miolojiler insanlık tarihinin ilk edebî
yaratmalarıdır. Değerli hocamız Prof. Doç. Dr.Metin Karadağ, mitolojiyi şu
şekilde tanımlar : "Bilinmeyenin açıklanmasında, korkunun, hayranlık ve
belki giderek artan sevginin bir yansıması sayılmıştır
mitoloji.".
Bilineceği üzere mit olağanüstü
olayları olağanüstülüklerle anlatır. Keza mit, ilkel insana göre gerçek ve
kutsaldır; mamafih yaratılışı anlatır,Mit bize bir şeyin kökenini de bildirmesi
zaviyesinden de ilgi çekicidir.
Türk mitolojisinde tanrılara büyük bir
bağlılık, ahirete ve diğer alemdeki olduğu telakki edilen varlıklara büyük bir
sevgi ve samimiyet vardır. Ne var ki Türkler İslâmiyet’in etkisiyle mitolojiyi
kulak ardı etmişler; çünkü İslâm’da her şey bildirilmiştir. Bu yüzden Türkler
İslâmiyet’i kabul ettikten sonra mitolojiye gereken ilgiyi göstermemişlerdir.
Bu sebeplerden Türk mitolojisi dağınık kalmış, hatta tarihin karanlıklarına
demir atmış diyebiliriz.
Türk Mitolojisindeki İnançlar ve İslâm
Mitolojide olağanüstü varlıklar, tanrılar
ve onların savaşımları yer alır. Türk mitolojisinde kurt önemli bir yere
haizdir. Türkler, kurdu bir ata olarak bilmişler ve buna iman etmişlerdir. Türk
mitolojisinde gökteki büyük ayı burcunun yedi kurttan oluştuğuna inanılırdı.
Kartal, yeryüzünden gökyüzüne haber gönderirken kurt da gökten elçi olarak
yeryüzüne inmiş olduğuna inanılırdı. Mamafih şaman törenlerinde kurt ve kartal
başları, simgesel olarak direklere dikilirdi. Bilahare peyderpey Türk
topluluklarının flamalarına kadar taşınan kurt ve kartal motifi canlılığını
korumasını bilmiştir.
İslâm alemindeki felek ve onun çoğulu
olan eflâk eski Türk mitolojisinde önemli bir yere sahipti. Felek, gökyüzü için
söylenmiş bir sözce idi. Araplar gök kubbenin muttasıl döndüğüne inandıkları
için bu dönüş haline "çarhı felek" demişler, eski Türkler ise bu
söylemi "çarkıfelek" şeklinde deyimleştirmişlerdir. Mamafih bu
muttasıl dönüş haline yine "gök çığrısı" da diyorlardı. Gök çığrının
dönüşü insanlara menfi ya da müspet talih getirdiğine iman ediliyordu. Hakeza
bütün bu olumsuz olaylar kahpe feleğe bağlanıyordu. Bu olumsuz olayların
olmaması için de tanrılar için törenler düzenlenirdi: Sığır töreni, yuğ töreni
gibi...
Türk mitolojisinde gökyüzü 9 kat
olarak düşünülmüştür. Dokuz sayısı kutsal addedilen formel sayılardan biridir.
Daha sonraki zamanlarda Türkler
gökyüzünü 7 kat olarak düşünmüşlerdi. Keza biliyoruz ki Şamanların gökyüzüne
çıkma törenleri de Türk mitolojisinde önemli bir yere iyedir. İslâm inancında
da Hz.Muhammed Miraç günü gökyüzünün katmanlarına, bilmediğimiz alemlere
yolculuk etmişti. Hz. Muhammed’e burak adlı bir binek hayvanı bu yolculukta ona
refakat
ediyordu. Şamanın da bu göklere
yolculuğunda ona "Pura" adlı binek hayvanı refakat ediyordu. Bu
törende şamanın kutsal silahının ok ve yay olması da dikkat çekicidir.Hz.
İsa’nın gökyüzüne çekildiğine ve ahir zamanda yeryüzüne inmek suretiyle İslâm
sancağı altında Müslümanları toplayacağına inanılmaktadır.Hülasa görüyoruz ki;
Türk mitolojisiyle İslâm inancı arasında müthiş bir benzerlik bulunmaktadır.
Türk mitolojisinde gökyüzü ve
gökyüzündeki nesnelere ayrı ayrı anlamlar yüklenerek her bir nesne kutsal
telakki edilirdi. Güneş doğunun; ay batının sembolüydü. Mamafih güneş anayı, ay
da babayı remzediyordu. Göğün kapısı olarak da kutup yıldızlarının olduğu yer
olarak iman ediliyordu. Bir özge gökyüzü unsurlarından biri olan gökkuşağı da
muhtelif inançlarla ona anlam yükleniliyordu. Gökkuşağı bir başka adıyla
ebemkuşağını, bu dünyayı diğer dünyaya bağlayan bir yol şeklinde düşünmüşler ve
buna inanmışlardır. Hakeza Şamanların bu yoldan geçtiğine iman edilirdi. Keza
gökkuşağıyla ilgili farlı bir inanış da gökkuşağının altından geçilmesi halinde
cinsiyet değiştirileceğine inanılırdı.
Türkler gökyüzünü çadıra benzetmişler
mamafih bu çadırın altında Türkleri bir arada toplama umdesini gütmüşlerdir.
Hatta bu umde Ziya Göklalp’le "Turancılık" ülküsüne dönüştürülmüştür.
Anadolu’daki inanışlardan biri de
"eşik ruhu"dur. İnanışa göre eşik ruhu, evi bekleyen ve içeriye kötü
ruhları sokmayan mamafih evi gözetleyen kuvvetli bir varlıktı.
Türkler ağaca ayrı ayrı anlamlar
yükleyerek onu kutsal saymışlardır. Anadolu’nun kimi yerlerinde ağaca bez
bağlama geleneği hâlâ canlılığını korumaktadır. Bilineceği üzere Türklerde her
kabilenin kutsal bir ağacı ve kutsal bir kuşu vardı. Özge kabileden insanlar
birbirleriyle tanışırken "Ağacın ne, kuşun ne?" sorularını sorarak
birbirleriyle tanışırlardı.
Eski Türkler doğa olaylarına da
muhtelif anlamlar isnat etmişlerdir. Bahusus dağlar ayrı bir yere sahiptir.
Dağla ilgili oldukça atalar sözü mamafih halk edebiyatında dağ motifi oldukça
fazladır. Dağların adı yine dikkat çekicidir : Uludağ,Ağrı dağı, Kaz dağı,Tur
dağı gibi. Yine efsanelere de izlek olarak dağlar renk katar. Hz. Musa’nın
Allah ile konuştuğu yer Tur dağıydı. Hülasa Türklerde dağlar kutsal telakki
edilirdi.Bir diğer izlek yolu olarak
da dağ ardında, bir dev ya da bir
ejderha gibi olağanüstü güçlü varlıklar bulunurdu. Kahraman kişi bu dağın
ardına varmak suretiyle başarıya ulaşırdı.
Türk Mitolojisindeki Tanrılar
Türkler muhtelif tanrılara
inanırlardı. Bunların belli başlıcaları şunlardı : Gök tanrı, iyilik yapan
koruyucu tanrılar, kötülük ve yeraltı tanrıları, yağmur, savaş, hastalık ve
ölüm tanrıları gibi... Bu tanrıların şekil ve cisim bakımından tasnifini Murat
Uraz şu şekilde yapar:
1. Totemik Tanrılar :
Hayvanların, bitkilerin, insanda
yarattığı çeşitli etkilerden doğan inanışlarla tanrı tanınmalarıdır. İnsanlar
soylarının da bunlardan geldiğine inanmaktadırlar.
2. Animist ve Naturist Tanrılar :
Gök, güneş, ay, yıldızlar, fırtınalar,
gök gürültüleri, yıldırımlar, ağaçlar, dağlar, taşlar, denizler, sular, büyük
nehirler ve tabiattaki başka birtakım varlıklarda hatta hayvanlarda birer ruhun
bulunduğuna, bunların kudret sahibi olduklarına inanılır ve tanrı tanınırlardı.
3. Zoomof Tanrılar :
Aslan, kurt, yılan, boğa, ve grifon
gibi birtakım hayvanların şeklinde olan yahut bunların organlarından
kompozisyon yapılarak cisimlendirilen tanrılardır.
4.Antromorf Tanrılar:
İnsan kılığındaki tanrılardır.
Altaylıların Ülgen’i Erlik’i bu grup içindeki tanrılara örnek gösterilebilir .
TÜRK DESTANLARI
Destan Mefhumu ve İçeriği
Destan sözcüğü Farsça’dan türetilmiş
olup asıl şekli"Dâstân"dır. Manzum hikâye, masal, sergüzeşt ve
geçmişin hikâyesi şeklinde tanımlarla sözlüklerde geçmektedir. Batı’da destan
mefhumu, epos, epope sözcükleriyle karşılanmış mamafih legende sözcüğü de
destanın karşılığı olarak kullanılmıştır.Destan, yine farklı bir türün adıdır
da. Bahusus halk edebiyatında geçen Kaygusuz Abdal’ın Pire destanı gibi. Keza
Ziya Gökalp, milli duygu ve düşünceleri ifade eden manzumelerine destan adını
vermiştir: Ak Destan, Kızıl destan, Balkarlar Destanı gibi.
Destanın en önemli özelliği büyük
kahramanlıkların anlatılmasıdır. Doç. Dr. Hamide Demirel destan konularını 2
kısma ayırır:
a. Kozmogoni ve Mitoloji Konulu
Destanlar:
Dünyanın ve yeryüzündeki varlıkların
yaratılışı, tanrılar, yarı tanrı varlıklar yer alır. Kötü güçleri temsil eden
dev, ejder gibi yaratıklar, bu yaratıkların kendi aralarında olan veya
insanlarla olan ilişkileri an latan destanlardır.
b. Milletlerin geçmişlerindeki önemli
olaylar, büyük önderlerin dışta ve içte, toplumun düşmanları ile savaşları,
toplumu daha rahat bir hayata ulaştırma çabalarını anlatan destanlar .
Destanlar milletlerin oluşumunda
önemli göstergelerdendir. Milletlerin tarihi kadar eski olan destanlar, bu
bakımdan milli olma özelliğine de iyedir.Türk destanlarından Kırgız Türkleri
arasında yaşayan Manas destanı dışında bütünüyle günümüze gelebilen örnek
bulunmamaktadır.Diğer Türk destanları muhtelif kaynaklarda özet, epizot,
hatıra, kısaltılmış seçme metinler halinde bulunmaktadır.
Osmanlı Tarih Deyimleri sözlüğünde
destan; "Bir vaka,muayyen bir keyfiyet hakkında söylenen manzum sözlere
verilen addır." şeklinde tanımlanır. Destan Yakut dilinde
"Olongo" sözcesi ile ifade edilirken diğer Türk kavimlerinde
"Ölöng, istegi, comok" sözcükleriyle ifade edilirdi ve kahramanlık
şiiri, kahramanların hayatlarını anlatan anonim tür anlamına
gelirdi.Kitabelerde ise daha çok "Yır" sözcesiyle karşılanan destanın
bir diğer karşılığı olarak "Epos" u görürüz.
Türk destanları, kâinatın, insanın,
kadının ve erkeğin yaradılışı; Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk
devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla
beraber pek çok sebep açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır.Milletlerin
toplumu derinden etkileyen, tarihî önem arz eden önemli olaylarını konu
edinirler.Destanlar anonim ve sözlü edebiyat ürünleri olup manzum
hikâyelerdir.Ağızdan ağza dolaşmak suretiyle oluşmuşlardır.
İki farklı milletin savaşımları
destanlarda oldukça fazla işlenir. Bu savaşımlar büyük bir üstünlük halinde
işlenir ve milli duygular üst safhadadır.
Destanlarda geçen toplumlar bir vücut
halindedir ve onları sembolize eden bir kahraman muhakkak vardır. Hakeza bu
kahraman tipi "Alp" mefhumunu teşkil eder.
Destandaki Tipler
Destanlarda tipler olumlu şekillerle
karşımıza çıkar. Destanda adı geçen yiğitler müşterek olarak alımlı, boylu
boslu, geniş omuzlu, güçlü ve soylu kişilerdir. Mamafih yiğitlik, yüreklilik,
acarlık ve akıllılık önemli meziyetleriydi. Destanda geçen tipleri şu şekilde
sınıflandırabiliriz:
1. Alp Tipi :
Alp, yiğit, cesur ve zorlu anlamlarına
geldiği gibi bir sıfat bir unvan olarak kullanılırdı. Destanlarda alpin
özelliklerine değinecek olursak; devleri yenme, akıllılık, yabanî hayvanlarla
savaşım ve onları alt etme, hayvanlarla konuşma, mistik güç,fizikî özellikler
(güzellik,çok tüylülük, alnındaki güç simgesi olan mavi ışık, boylu boslu
oluşu, sesinin gürlüğü, aslan pençeli eller, iri yapılılık vs.),büyük bir
orduya kafa tutma ve ardından gelen başarı gibi özelliklerinden mütevellit on
iki ayda dünyaya gelme, annesinden bir kez süt emmesi ardından şarap istemesi
ve çiğ et yemesi, doğar doğmaz konuşması, doğduğunda bedeninin bir yerinde bir
işaret olması gibi özelliklerle donatılmıştır.
Oğuz Kağan’ın bedeni de tüylerle
kaplıydı. Bununla beraber doğar doğmaz konuşmuş, bir kez annesinden süt emmiş
ve bir daha emmeyerek şarap içmiş ve çiğ et yemiştir.
Alp, destanlarda ana kahramandır,
bütün olaylar onun etrafında gelişirdi. Bu anlamda alpsiz bir destan düşünülemez;
çünkü destanı destan yapan alpin göstermiş olduğu kahramanlıklardır. İşte alp,
bu derece destana yön verirdi. Alpin yanında 40 askeri ve bir de akıl danıştığı
ki bu kişiler umumiyetle ermiş bilge insanlardı. Mamafih alpin her zaman
yanında ve onu destekleyen eşi de destanlarda işlene gelmiştir.
İslâmiyet’in kabulünden sonra bu tip
yerini "alperen"e bırakmıştır. Türk destanlarında, dünyaya egemen
olmak ve diğer milletleri hakimiyeti altına almak umdesi güdülürdü. İslâmiyet’i
kabul edip yerleşik hayata geçildikten sonra dünyaya egemen olma ülküsünden
ziyade İslâmiyet’i tüm dünyaya yaymak düşüncesi egemen olmuştur.
2. Gazi (Alperen) Tipi :
Alp, İslâmiyet’ten sonra yerini
alperene bırakmış dinî öğeler de bu tipe eklenerek dünyaya egemen olarak
İslâmiyet’i yayma umdesi güdülmüştür. Alpte görülen fiziksel özellikler
alperende de söz konusudur. Aradaki tek fark İslâmî motiflerin de destana
girmiş olmasıdır. Battal Gazi destanında bu tipin en idealine rastlıyoruz.
Battal Gazi destanında maddi ve manevi güç birleşiyordu. İslâmiyet’in de
etkisiyle bu destanlara "şehitlik" ve "gazilik" mefhumları
da giriyordu. Savaşta ölen kişinin şehit olacağına ve doğrudan cennete
gideceğine inanılırdı. Savaşta başarı sağlayana da "gazi" deniliyordu.
Şehitlik olsun gazilik olsun, ikisi de gurur sebebiydi. Bu yüzden alperenin
yanındaki askerler korkusuzca ve büyük bir vecd ile gazalara katılıyorlardı.
3. Bilge Tipi :
Bunlar iyi kalpli, tecrübeli, vezir
veya danışman özelliğine sahip kişilerdir. Çoğu kez ülkenin yönetimi hakkında hakana
öğütler verirlerdi.
Uğurlu rüyalar görerek ülkenin
geleceği hakkında yorumlar yaparlardı. Bu rüyalar geleceği bildirir
niteliktedir. Oğuz Kağan destanında bu özelliklere sahip Uluğ Türk’ü
görüyoruz.Bilineceği üzere Oğuz Kağan
destanında İdil ırmağı geçilemiyordu, Uluğ Türk ağaçtan bir sal yapmalarını
sağlayarak bu problemi ortadan kaldırmıştı.Keza Ergenekon destanında da bir
demir ustası demir dağın eritilmesinde bilgeliğini ve hünerini ortaya
koyuyordu.
Bilge tipi motif olarak pîrdir. Türk
destanlarında bilgelik ve alplik adeta iç içedir.Yine destanlarda ülkenin yok
edilmesi bilgisizliğe bağlanırdı. Bu yüzden kağanlar yanlarında bilge vezirler
bulunduruyorlardı ve verilecek kararlarda onlardan da yardım alınıyordu.
Battal Gazi destanında da Battal’ı
oldukça bilgili olarak görüyoruz. Battal’ın 4 kitabı okuduğu ve bunlardan
yorumlar yaptığı destanlarda anlatılır.
4. Kadın Tipi :
Kadının analık görevi, Türkler
arasında kadına büyük değer sağlamış destanlar onu ilâhî bir varlık, bir dişi
Tanrı gibi telakki etmişlerdir. Göktürklerin yeniden bir millet haline
gelmelerinde anne kurdun görevini destanlardan biliyoruz. Uygurlar,
hakanlarının ilâhî güzellikteki kızlarını Tanrı kurda saklamaları,keza Mani
dinini kabul eden Bögü Kağan’ın rüyasına giren bir kadındır.Destanlarda Türk
kadını ata biner, silâh kuşanır icmalen bir erkek kadar güçlüdür.Hatta kimi
destanlarda kadın, kendini alt etmeyen erkekle evlenmiyordu.
Yaratılış destanında Ak-Ana Tanrı’ya
insanları ve dünyayı yaratması için "Yarat" diye fısıldamasıyla
Tanrı’ya fikir ilham etmiştir. Oğuz Kağan’ın annesi Ay Kağan da kutsal bir
kadındır. Oğuz Kağan’ın ilk eşi ışıktan, ikincisi ağaçtan peyda olmuştu. Bu
kadınların güzelliği de ayrı bir unsur niteliği taşırdı.Kutup yıldızı gibi
güzel, ırmak dalgalı saçları, inci gibi dişleri,ince belli, servi boylu,al
yanaklı, kalem kaşlı, gülünce göğün gülmesi, ağlayınca da göğün ağlaması gibi
özelliklerle destanlarda zengin bir şekilde geçer.Kadının yeri, İslâm sonrası
destanlarda salt güzellik ve aşk unsuru olarak yer alır. Halbuki İslâm öncesi
Türk destanlarında kadının önemli görevlerde yer aldığını biliyoruz.Muhtelif
kaynaklar, Oğuz boylarında Türk kadınlarının beylik yaptıklarını kaydederler.
Hülasa, kadının sosyal hayatta önemli bir yeri vardı.
Türk Destanı ve Öteki
Türk destanları, diğer ulusların
destanlarından oldukça farklıdır. Bir Türk destanının hayata bakışıyla bir
Yunan veya İran destanının hayata bakışı farklıdır. Buna dikkat çeken Prof. Dr.
Ali Öztürk şunları söyler:
"Yunan destanlarında veya İran
destanında kişisel tutkular, iç çekişmeler,kadın entrikaları, destan olaylarına
yön veren asıl olaylar arasında görünürler. Halbuki bir Türk destanında, şahsî
çıkarlara, kadına bağlı davranışlara, iç çekişmelere yer verilmez. Bütün bu
kuruluş düzeninin sağladığı hayata bakış tarzı, toplumun destanı akseden ideal
mantığını verir.
" Değerli hocamız görüşlerini şu
şekilde devam ettirir: "Bu özelliği diğer türlerde bulmamız mümkün
değildir; bir masal, bir hikâye, bir efsane de malzemesini toplumun
bünyesinden, değişik unsur ve motiflerini toplumun kültür birikiminden alır;
fakat bunlar daha çok türün iç yapısında ferdi kişiliği sergilemek üzere bir
bütün haline gelirler. Bu bütünleşme ile toplumun hayatından bir kesinti, bir
durak noktası,türün gelişme alanıdır. Böylece toplum hayatından alınan bir
sahne, bu türlerin yapısında tablolaştırılır. Destanda ise derin bir zaman
çemberi, genişliğine coğrafî alan üzerinde toplum bir bütün olarak hareket
halindedir. Bir destanın kuruluşu içinde birden fazla efsane, masal veya hikâye
tabloları görülür; fakat bir masalın, bir efsane veya hikâyenin teşekkül
mantığı içinde bir destan yapısı bulmamız mümkün değildir."
Destanların Seyri
Prof. Dr. Ali Öztürk, destanların
seyrini şu şekilde tasnif eder:
1. Giriş
2. Düğümleşen olaylar
3. Dönüm alanı
4. Çözülme sahası -gelişme alanı-
5. Tamamlanan veya tükenen idealizm
safhası
a. Bazı destanlarda başarıya ulaşılır,
yaşatılan ideal yaşatılır, Oğuz ve Ergenekon destanlarında olduğu gibi.
b. Bazı destanlarda ise destan
olaylarına yön veren ideal belli bir yücelikten sonra tekrar yıkılır. Manas
destanı ve Battal Gazi’de olduğu gibi.
Destanların oluşumunda derecede
sebep-sonuç rabıtası vardır.Örneğin Oğuz Kağan destanında Oğuz’un daha çocukluk
dönemindeki hal ve hareketleri adeta onun başarılarını müjdeler niteliktedir.
Keza Battal Gazi’nin başarılarının izleri daha çocukluk döneminden itibaren
kendini belli eder.
Destanlar ilk teşekkül ettikleri şekil
içinde kalmazlar. Sözlü gelenekle zamanla farklı ayrıntı ve tutkular olarak
varyantlar oluştururlar. Bunun yanında İslâm öncesi ve sonrası Türk destanları,
birbirinden oldukça farklılık arz eder; çünkü İslâm’ın etkisiyle inançlardan
kaynaklanan yeni yeni motifler ortaya çıkmıştır.
İslâm Öncesi ve Sonrası Destanların
Mukayesesi
İslâm öncesi ve sonrası Türk
destanlarının birbirlerinden farklılık gösterdiğini belirtmiştik. İslâm öncesi
Türk destanlarında "Üstünlük tutkusu" ön planda iken İslâmiyet’le bu
üstünlüğün amacı İslâm’ı yaymak olmuştur. İslâm öncesi destanlarda Şamanist
inanca bağlı ve bu inançlardan kaynaklanan motifler görülürken İslâmiyet’le
İslâm dininden kaynaklanan hayat anlayışı ve İslâmî motifler yaygınlık
kazanmıştır. İslâm öncesi destanlarından Göktürk, Oğuz Kağan, Uygur
destanlarında devlet olma, dışa karşı üstünlüğü koruma ülküsü destanlardaki
savaşımı geliştiriyordu. İslâm çağı destanlarında devlet olma ülküsünden önce
İslâm dinini yayma ilkesi gözetilirdi.Bunun yanında İslâmiyet’le kadının yeri
oldukça daraltılır.
İslâm öncesi destanlarda, destan
kahramanının kişiliği, toplumun yaşayışından, tabiat unsurlarından vücut
buluyordu. Mistik kaynaklı bir kurt, bir ışık veya bir kadın onu görevine
hazırlayarak ona yardım ediyordu. İslâmî destanlarda ise destan kahramanının
kişiliği, İslâm mistisizminin ona kazandırdığı ruh yüceliği ve kutsallığından
oluşuyordu. İslâmî bir destan olan Battal Gazi destanında Battal, Hz.
Muhammed’in soyundan geliyordu. Sarı Saltuk Baba’da ise onun manevi gücü Hacı
Bektaşi Veli’den kaynaklanıyordu. Bunun yanında destan kahramanlarına Zor
durumlarında Hz. Hızır yetişiyordu. İcmalen, İslâmî destan kahramanlarına din
ulularının yardımları söz konusudur.
Türk Destanlarının Tasnifleri
Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü, Türk
destanlarını şu şekilde tasnif eder:
1. Türk destanlarının coğrafî sahalara
taksimi
a. "Altay-Yeniseyi"
sahasında vücûda gelen mahsuller
b. "Bozkırlar" sahasında
vücûda gelen mahsuller
c. "Tarım-Sır-Derya"
sahasında vücûda gelen mahsuller
2. Türk destanının tarihî ve kavmî
dairelere taksimi
a. Eski Türk veya
"Hiyung-Nu" dairesi
b. "Gök Türk" veya
"Tu-kiie" dairesi
c. "Uygur" dairesi
Prof. Dr. Umay Günay da Türk
destanlarını şu şekilde tasnif eder:
İlk Türk Destanları
1.Altay - Yakut
Yaradılış Destanı
2.Sakalar Dönemi
a.Alp Er Tunga Destanı
b.şu Destanı
3.Hun Dönemi
Oğuz Kağan Destanı
4.Köktürk Dönemi
a.Bozkurt Destanı
b.Ergenekon Destanı
5.Uygur Dönemi
a. Türeyiş Destanı
b. Göç Destanı
İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk
Destanları :
1.Karahanlı Dönemi
Satuk Buğra Han Destanı
2.Kazak-Kırgız Kültür Dâiresi
Manas
3.Türk-Moğol Kültür Dâiresi
Cengiz-nâme
4.Tatar-Kırım
Timur ve Edige Destanları
5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı
Dönemleri
a. Seyid Battal Gazi Destanı
b. Danişmend Gazi Destanı
c.Köroğlu Destanı
Son olarak değerli hocamız Prof. Dr.
Ali Öztürk’ün Türk destanlarını tasnifiyle iktifa edeceğiz:
1. Şamanist devlet erkinden
kaynaklanan destanlar
a. Alp Er Tunga destanı
b. Saka -Şu- destanı
c. Oğuz Kağan destanı
ç. Göktürk destanları
-Bozkurt,Ergenekon destanları-
d. Uugur destanları -Türeyiş, Mani
dininin kabulü, Göç destanı-
2. İslâm çağı Türk destanları
(ideolojik Destanlar)
a. Battal Gazi destanı
b. Danişmend Gazi destanı
c. Saltuk Buğra Han destanı
ç. Sarı Saltuk Baba destanı
3. Millî ve Siyasî varlığa yönelik
mücadelelerin destanları
a. Kırım destanları (İdil Sultan
destanı)
b. Edige destanı
c. Naziğim -Kalmuk mücadelesi- destanı
ç. Şeyh Şamil destanı
4. Yerel ve kişisel davranışları
sergileyen destanlar
a. Genç Osman destanından rivayetleşen
destanlar
b. Grijigal (Başını Vermeyen Şehit)
destanı
c. Plevne destanları
ç. Sıvaltapol ve Kırım destanları
d. Zağra Göç destanı
e. Çanakkale destanı
Türk Destanlarındaki Motifler
Türk destanlarında, muayyen
kalıplaşmış olay ve bu olayların seyrinde görülen unsurlar vardır, işte bu
unsurlar motifi, diğer adıyla izleği oluşturur. Türk Destanlarındaki izlekler,
Türk milletinin inancı ve yaşayışı arasında sıkı bir rabıta görülür. İslâmiyet
öncesi Türk destanlarında Şamanizmin etkisi bariz olarak görülürken
İslâmiyet’le Türk destanlarına İslâmî motifler de girmiştir. Prof. Dr. Ali
Öztürk, destandaki motifleri 3 bölümde ele almıştır:
1. Mistik motifler
2. Tabiattan alınmış motifler
3. Hayata, günlük yaşayışa dayalı
destanlar
Prof. Dr. Ali Öztürk, bu motiflerin
içinde, destana ve kahramanın başarısına çok etki edenleri de 8 başlıkta
toplar:
1. Gökbörü (Bozkurt)
2. İlâhi kaynaklı ışıklar
3. Rüyalar
4. Ağaçlar
5. Ok-yay
6. At motifi
7. Kırklar
8. Mağara
Değerli hocamız Prof. Dr. Metin
Karadağ da kitabında, Türk destanlarında en çok geçen motifler olarak Şu
motifler üzerinde durur:
1. Ses motifi
2. Işık motifi
3. Su Motifi
4. Ağaç motifi
5. Gökbörü (Bozkurt) motifi
6. İnsan anlayışı
7. Kadın
Türk destanlarında görülen motiflere
kısaca değinmek yerinde olacaktır.
1. Doğum Motifi:
Doğum motifi, Türk destanlarında en
yaygın destana başlangıç motiflerinden biridir. Buna mukabil çocuk özlemi de
masal ve halk hikâyelerinde oldukça yaygındır.
Uygurların Yaratılış destanında
Uygurların 5 atası ağaçtan doğmuştur. Oğuz Kağan destanında ise Oğuz doğduğunda
birtakım olağanüstülükler meydana geliyordu. Oğuz’un alnı gök rengi, saçları ve
gözleri kara, annesinden bir kez süt emer ve akabinde çiğ et ister, şarap içer
ve bir daha annesinden süt emmez, 40 günde büyür. İşte destanlarda bu ve bunun
gibi özellikleriyle destan kahramanının doğumu ve çabucak bahadır olması
anlatılır.
Battal ve Manas’ın doğuşları da ilgi
çekicidir. Battal ve Manas’ın doğuşları daha doğmadan rüyada telkin edilerek
anneye bildiriliyordu. Yine destan kahramanlarının doğumları sırasında
vücutlarında belli bir iz olması da destanlarda bir motif olarak geçerdi.
Vücuttaki bu izler, onların ileride ne başarılara haiz olacağını adeta müjdeler
mahiyettedir.
Şamanist kaynaklı Türk destanlarında
destan kahramanının yüz güzelliği üzerinde oldukça durulurken; İslâm kaynaklı
destanlarda kahramanın yüz güzelliğinden ziyade güçlülüğü, cesareti, aklı, ilim
ve irfanı gibi özellikleri üzerinde oldukça fazla durulurdu.
2. Ad Koyma Motifi:
Türk destanlarında kahramanın
doğumundan sonra ona adının verilmesine artık sıra gelmiştir. Çocuğa adının
verilmesi, çocuğun korunması,sosyal hayatta başarılı olabilmesi için ad koyma
motifi alınan tedbirlerden biriydi. Ad, kişinin karakterinin oluşumunda önemli
bir yere sahip olduğu inancından dolayı çocuğa gelişigüzel ad konulmuyordu;
çocuğun toplumdaki yerini ve başarısını etkileyecek bir ad vermeye dikkat
edilirdi.
Oğuz Kağan destanında Oğuz kendi adını
kendisi koyuyordu. Dede Korkut’ta da bir çocuk kahramanlık göstermedikçe ona ad
verilmiyordu. Bu yüzden adsız kalmak büyük gurur incitici bir durumdu. Eski
Yakutlarda ise çocuğa geçici bir isim veriyordu, bilahare çocuk bir yiğitlik,
yararlılık gösterdiğinde, ona kalıcı ismi veriliyordu.
Battal Gazi destanında Battal’ın asıl
adı "Cafer"di ve kahramanlıklar gösterdikten sonra "Battal"
adını almıştı.Ad koyma geleneğinin ilk kaynağı yine Orta Asya’dır.
Adın mistik gücü olduğundan, sosyal
çevrede herkesin sevgisini kazanmış birinin adının çocuğa verilmesi
gelenektendir.
Türk kültüründe de çocuğa ad koyma,
önemli bir yere iyedir. Mesela çocuk fazla olduğunda "Yeter", çocuk
zayıf ve sağlıksız doğduğunda "Yaşar" gibi adların konulması da
geleneklerimiz arasında vardır. Bu anlamda adlar aynı zamanda kültürü de
yansıtır.
Yararlılık sağlamış sevilen bir
kişinin adı çocuğa konulmak suretiyle çocuğun da o kişiden iyi özellikler
alınacağına da inanılırdı. O yüzden "Çocuk adına çekmiş" söylemleri
Türk kültüründe yaygındır. Bunun yanında mistik gücü olan din ulularının
isminin verilmesi de yaygındır. Fakat çocuk bu ismi aldığında rahatsızlık
geçirirse, o ismi kaldıramadığına inanılarak çocuğa başka bir isim verilirdi.
3. Mansıp Alma:
Mansıp alma devlet göreviydi. Destan
kahramanı,büyür, yetişir ve artık kahramanlıklarını bir zemine oturtmak için
mansıp alması gerekir. Battal Gazi destanında, Battal babasını öldürerek mansıp
almıştı.
4. Gökbörü (Bozkurt) Motifi :
Totemizmin bir kalıntısı olarak
Şamanist destanlarda sıkça rastladığımız bozkurt motifi, Göktürk ve Uygurların
bayraklarında önemli bir semboldür. Bozkurt, destanlarda daha çok yol
gösterici, kurtarıcı ve ata rolünde destanlarda yaşatılmıştır.
Oğuz Kağan destanında bir ışık içinden
çıkan bozkurt, üç yerde Oğuz Kağan’a yol göstermiştir.Bozkurt, Göktürk ve
Ergenekon gibi destanlarda da ata ve ana görevinde Türklerin etnik soyunu
temsil ederdi. Bozkurt, tarih akışı içinde ve destanlaşan savaşımların
kazanılmasında kurtarıcı, yol gösterici bunun yanında mistik v olağanüstü
özelliklere iye bir izlek olarak yaşatılmasının yanında; cesaretin, kuvvetin ve
kişiliğin ifadesinde de bir sembol olarak Türk destanlarında yer almaktadır.
5. Işık Motifi :
Işık motifi, destanlara kutsallık
katarak Türk destanlarında önemli bir yere sahiptir. Oğuz Kağan destanında,
ordulara yol gösteren bozkurt, gökten inen bir ışık içinde Oğuz Kağan’ın
karşısına çıkarak ona ve ordusuna yardım eder. Keza Oğuz Kağan’ın ilk eşi
gökten inen bir ışık içinde bulunur. Bilindiği gibi Şamanist inanç sisteminde
gök kutsaldı ve Tanrı’nın gökyüzünde olduğuna inanılırdı.
Türeyiş destanında da Uygurların
dağınık oldukları bir dönemde, Selenge nehri kıyısında bulunan iki ağacın
arasına gökten ışık inmiş, ışığın indiği yer zamanla büyüyerek çadır halini
almış, bu çadırların içinde birer çocuk peyda olmuştu. Bu beş çocuktan en
küçüğüne Bögü Tigin adı verilmiş, bilahare Bögü Tigin Uygurların kağanı
olmuştu.
İslâmî kaynaklı destanlarda da ışık
motifi önemli bir yerdedir. Battal Gazi destanında, Battal’ın ölümünden sonra
büyük bir ışık kütlesinin onun mezarına indiği anlatılır. Bu anlamda Battal’ın
Tanrı katında manen yüceltildiğine inanılırdı.
6. Rüya Motifi :
Türk destanlarında önemli bir yere
sahip olan rüya motifi, daha çok birinci ya da ikinci derecedeki kahramanlarda
görülür. Oğuz Kağan destanında, Oğuz’un nazırı olan Uluğ Türk bir rüya görerek
Oğuz Kağan’ı uyarır. Uluğ Türk rüyasında altın yay ve üç gümüş ok görmüştü. Bu
altın yay, gün doğusundan ta gün batışına dek ulaşır. Rüyanın yorumu ise şu
şekildedir: "Doğu’dan Batı’ya kadar bütün dünya Oğuz Kağan’ın emrine geçecektir,
bu yüzden işlerini sıkı tut ve insanların kıymetini bil." şeklindedir.
Türk destanlarında kahramanın
kişiliğini etkileyen ve kahramanın karşılaşacağı badireler, rüya vasıtasıyla
önceden sezilip önlemleri alınıyordu. İslâmî destanlarda ise daha çok kahramanın
kişiliğini etkileyen ona güç kaynağı olan yüceliği sergiler niteliktedir.Battal
Gazi destanında Battal rüya yoluyla Hz. Muhammed’den yardım ister. Danişmend
Gazi destanında da Danişmend Gazi, rüya kanalıyla Battal’ın atının yerini
öğrenir. Mamafih sık sık Hz. Muhammed’i rüyasında görerek ondan manevi güç
alır.
Hz. Muhammed’in Miraç’a çıkma olayı da
rüya yoluyla olmuştur. Bilineceği üzere, rüya gören kişinin ruhunun bedeni terk
ederek yolculuğa çıktığına bilahare rüya bitince ruhun bedene tekrar avdet ettiğine
inanılırdı. Hz. Muhammed de rüya kanalıyla cenneti, cehennemi ve olağanüstü
olayları görmüştür.
7. Ağaç Motifi:
Türk destanlarında sıkça geçen ağaç
motifi, bahusus İslâm öncesi Şamanist inancının yoğun olduğu Türk
destanlarında, ağaç izleği muhtelif özelliklerle geçer. Eski Başkurt
rivayetlerinde her boyun kendine münhasır bir ağacı ve bir de kuşu vardı. O
dönemlerde birbirleriyle karşılaşan farklı boylardaki bu insanlar, tanışmak
için "Ağacın ne, kuşun ne?" gibi sorular sorarak birbirleriyle tanışırlardı.
Şamanist inanç sistemine bağlı olan Göktürk ve Uygurlarda da yüksek tepelerin
ve ormanların kutsal telakki edildiğini biliyoruz. Türk destanlarında ağaç;
sığınak, ana kimi zaman da varlığı, devleti temsil ederdi.
Oğuz Kağan destanında, Oğuz’un eşlerinden
birini ağaç kovuğunda bir ışık içinde bulduğu gibi Uygur Göç destanında da Bögü
Kağan’la beş çocuğun Selenge ve Tuğla nehirleri arasındaki Kayın ağacından
dünyaya geldikleri anlatılır. Bu ağacın üzerine dokuz ay on gün gökten ışık
inmiş, ışığın indiği yer şişmiş ve dokuz ay on gün sonra beş çocuk dünyaya
gelmiştir.
Türk destanlarında olağanüstülüklerle
dünyaya gelişlerde analık görevini üstlenen kayın ağacının Şamanist inanç
esaslarına göre kutsal sayıldığı ve adına kurbanlar tertip edildiğini de biliyoruz.
Bugün bile Şamanist inanç kalıntılarını görebiliyoruz: Ağaca bez bağlama, nazar
değmemesi için ağaçtan olan bir nesneye vurma gibi.
8. Kırklar Motifi (Formel Sayılar):
Geleneklere ve inançlara dayalı olan
bu motif, Türk destanlarında oldukça yer bulur. İskitlerde ölen biri için kırk
gün kapı kapı dolaştırıldıktan sonra gömüldüğünü Heredot kaydeder. Oğuz Kağan
destanında da Oğuz kırk günde yürür, kır günde konuşur, Kaf dağını kırk günde
dolaşır ve başarılarda kırk gün şölen verirdi. Battal Gazi ve Danişmend Gazi
destanlarında da kırk askerin olması dikkat çekicidir.
9. At Motifi:
Türk destanlarında kahramanla at
birbirinden ayrılmaz unsur olarak işlenirdi. At Türk destanlarında realitenin
üzerinde olağanüstü özelliklerle donatılmıştır. Bunlardan bahsedecek olursak;
Türk destanlarında at, insan gibi anlayışlı, kuş gibi uçar, insan gibi duygulu
ve kahramanla mücadelelerde önemli rol oynardı.
Türkler göçebeliğim etkisiyle atla
içli dışlı yaşamışlar, bade olarak da atın sütü olan "Kısrak"ı
içmişlerdir. Türk destanlarında geçen atlar umumiyetle kır atlardır. İslâm
öncesi ve sonrası at motifi, canlılığını korumuştur. Battal’ın atı olan
"Aşkar", olağanüstü özelliklerle bir mağarada bir ruhtan peyda
olmuştur. Aşkar, insan gibi konuşur, sahibini savunur ve havada uçardı.
Danişmend Gazi ve Sarı Saltuk Baba destanlarında da rastlanan t motifi, mistik
bir güce de sahipti. Hakeza Türk destanlarında at, kahramanın başarıya
ulaşmasında en etkili güçtü; çünkü sahibini tehlikelerden korur, ona yol
gösterir, tehlikelere karşı sahibini uyarır, iye olduğu güç sayesinde sahibini
ölümlerden kurtarırdı. Atından mahrum kalmış kahraman, gücünü ve cesaretini
kaybederek sıradan biri haline gelirdi. Battal Gazi destanında, Battal, atı
Aşkar’ı kaybeder ve başka bir ata biner, fakat hiçbir varlık gösteremeyerek
esir düşer. Köroğlu destanında da kır atını kaybeden Köroğlu büyük bir güç
kaybeder. Ne zaman ki kır atına sahip olur, o zaman eski gücüne kavuşurdu.
10. Mağara Motifi:
Türk Şamanist inancında mağara önemli
bir yere sahiptir. Mağara, yeraltına giden dünyanın bacası olarak inanılırdı.
Yine şamanın bir kuşun sırtında, aydınlık dünyaya mağara sayesinde çıktığına
inanılırdı. Mağara motifi, Türk destanlarında daha çok bir sığınak, bir anne
karnı görevinde kendine yer bulur.
Türk destanları içerisinde mağara
motifine en çok Göktürk destanlarında tesadüf edilir. Bozkurt destanında, eli
ayağı kesilen çocuk bataklığa bırakılır. Bilahare bir dişi kurt, onu mağarada
iyileştirerek Göktürklerin ataları bu mağarada türemiştir.
Battal Gazi destanında Battal’ın atı
olan Aşkar bir mağarada vücuda geldiği gibi Köroğlu destanında da Köroğlu’nun
ölümüyle kır atın bir mağaraya girerek ortadan kaybolduğuna inanılırdı.
11. Su Motifi:
Eski kaynaklardan öğrendiğimize göre
Türklerde su kutsal sayılmıştır. Yaratılış destanındaki Ak-Ana, Tanrı’ya
yaratma ilhamı verirken evreni kaplayan suyun dalgaları içindedir.
Oğuz Kağan destanında, Oğuz’un eşi bir
su kenarının yanındaki bir ağaçtan peyda olduğunu biliyoruz. Oğuz Kağan,
çocuklarına Gök, Deniz ve Dağ adlarını oyması da ilgi çekicidir.
Türk destanlarında sonsuz göllerden ve
okyanuslardan söz edilir ve dünyanın her tarafını suların kapladığına
inanılırdı. Keza göl ve nehir kavşağındaki adacıklar kutsal telakki edilirdi.
Türklerde Selenge, Tuğla gibi nehirler kutsal kabul edilirdi.
Türk Destanlarında Masal Unsurları
Hamide Demirel, Türk destanlarındaki
masal unsurlarını şu başlıklar altında incelemiştir:
1. Peri kızı ile evlenme
2. Alplerin başkaları tarafından
büyütülmesi
3. İnsan-dışı yaratıklarla ve
cansızlarla konuşma ve haberleşme
4. Devler
5. Uyku ve düş
6. Sihir
7. Yaş
8. Sayı
.