Hz. MUHAMMED TÜRK MÜDÜR?
Hz. Muhammed Türk müydü? Günümüzün
tarih araştırmacıları uzun zamandır İslam Dininin Ulu Önderi Hz. Mu-hammed
hakkında bir takım araştırma yapmışlardır. Araştırmanın maksadı; Yüce
Peygamberimizin Arap olup olmadığını ortaya koymaktı. Araştırmacıları böyle bir
araştırmaya yönelten sebep; Mustafa Kemal Atatürk’ün Peygamberimiz hakkında
söylediği sözlerdir. Bir başka sebep; Peygamberimizin Türklerle ilgili
sözleridir. Araştırmacılar, Hz. Mu-hammed’in söylediği sözlerin sahih (doğru)
olup olmadığını derinlemesine takip etmişler, doğruluğundan emin olduktan sonra
konuyla ilgili makaleler ve kitaplar yazmışlardır.
Mustafa Kemal Atatürk, Türk Tarih
Kurumu’nun 1932 yılında tertiplediği konferansa katılmış, konuyla ilgili şu
konuşmaları yapmıştır. O konuşmalardan bazı alıntılar: “Milliyet teorisini,
milliyet ülküsünü çözüp, dağıtmaya çalışan teorilerin Dünya üzerinde uygulama
kabiliyeti bulunmamıştır. Çünkü tarih, olayları hadiseler, gözlemler, insanlar
ve milletler için her zaman milliyetin hâkim olduğunu göstermektedir. Bugün
Türk çocukları biliyor ve bilecekler ki onlar yalnız
dört yüz çadırlık bir aşiretten değil,
on bin yıllık arî, medeni ve yüce bir ırktan gelen yüksek kabiliyetli bir
millettendirler.” “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Eğer yazan
yapana sadık kalmaz ise değişik olan hakikatler şüpheli bir şekil alır. Böylece
de beşeriyetin yolunu değiştirirler” “Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça
ve bulduğumuza kani oldukça süslemeye cesaret gösteren insanlar olmalıyız. Her
şeyden evvel kendi inisiyatifimizi ve de milli süzgecinizi kullanınız. Çünkü
tarihi hadiseler ve müşahedeler insanlar ve milletler arasında hep milliyetin
hâkim olduğunu göstermiştir. Dünyanın bize hürmet etmesini istiyorsak, ilk önce
biz kendi benliğimize ve de milletimize bu hürmeti, hissi, fikri ve fiili
olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki, milli
benliğini bulamayan milletler başka milletlerin esiridirler” “Eğer
araştırırsanız Peygamberimizin Türk olduğunu ispat edebilirsiniz.”
Araştırmacı yazar Muharrem Kılıç, Mustafa
Kemal Atatürk’ün bu tespitlerinin ve araştırma tavsiyelerinin izlerini
sürmüştür. Bu yolda ciddi mesafeler alan Muharrem Kılıç’ın “Gizlenen Türk
Tarihi/Hz. Muhammed” isimli kitabında iki noktaya temas edilmiştir.
a-) Naakal Tabletleri ile ortaya çıkan
MU Uygarlığının (Güneş İmparatorluğu) bir Türk Uygarlığı olduğudur. MU Kıtası’nın
“Büyük Tufan” ile yok olduğunda, bu uygarlığın Uygur Türkleri aracılığı ile
dünyanın muhtelif yerlerine dağıldığı iddiası (Aztekler, Mayalar, İnkalar gibi)
sağlam kanıt, bulgu ve bilgilerle belirtilmiştir. Sümerler, bu uygarlığın
devamıdır; yani öz be öz Türk’tür ve dilleri de Turanî bir dildir. Tespitlere
göre o dönemlerde Türk Dili, insanlığın ortak diliydi. Elde edilen bu
tespitler, Atatürk’ün Güneş-Dil Teorisi’ni yeniden gündeme taşımıştır.
b-) Museviler, Hz. İbrahim’in Yahudi
olduğunu iddia ederler; ancak Kuran-ı Kerim, Hz. İbrahim’in Yahudi olmadığını
belirtmektedir. Bizim için esas olan Kuran olduğuna göre bu iddialara itibar
edemeyiz. Kaldı ki; yerli ve yabancı bütün araştırmacılar, Sümer uygarlığını
araştırmışlar, Sümerlerin Türk olduğu noktasında fikir birliğine varmışlardır.
Bilindiği üzere, Hz. İbrahim, Sümer asıllı bir kral, aynı zaman da bir
peygamberdi. İslam Önderi de Hz. İbrahim’in neslinden gelmiştir ki; bunu bizzat
kendi ifadelerinden anlıyoruz. Araştırmacı Yazar Muharrem Kılıç, “Gizlenen Türk
Tarihi ve Hz. Muhammed” isimli kitabında İslam Önderinin kısa ve uzun
şeceresini çıkarmış; çıkardığı şecereleri de pek çok delillere dayandırmıştır.
O delillerden bazıları şöyledir:
a-) Hz. Muhammed’i Medine’ye davet
eden Evs ve Hazreç kabileleri Sümer asıllı idiler. Sümerlerin dağılışı
sırasında Yemen’e göç etmişlerdi. Medine’ye gelişleri daha sonradır.
Biatlerinde; “Muhammed bizdendir” demişler ve Hz. Peygamberde; ”kanınız kanımızdır”
diye karşılık vermiştir.
b-) Kureyş ileri gelenleri, Ebu
Talip’in yanına gelerek ona; ya yeğenini susturup davalarından vazgeçmesini ya
da Türk yurtlarına (öz yurtlarına) çekip gitmelerini tavsiye etmişlerdi.
Peygamberimizin amcası Ebu Talip, bu tehditlere 94 beyitten oluşan “Kaside-i
Lamiyye” ile cevap vermiştir.
İşte o kasideden bazı bölümler:
“Düşman bizim gücümüze boyun eğip
kahroluyor. Hâlbuki onlar bizim Türk ve Aftalitlerin kapılarına sığınmamızı
isterler. Allah’ın evine ant olsun ki, sizler yalan söylüyorsunuz. İşleri
karmakarışık etmeden ne Medine’yi terk, ne de buralardan Türk yurtlarına gitmeyeceğiz…”
Ebu Talip’in bu şiirinde Türkler
yanında “Aftalitler” yani Ak hunlardan söz etmesi oldukça ilginç ve önemlidir.
Demek ki Araplar, Hz. Peygamber’in soyunu çok iyi biliyorlardı ama yüzyıllar
boyu bu gerçeği gizlemişlerdir.
c-) Hz. Peygamberin torunu Hz.
Hüseyin’in Kerbela olayından önce Türk yurtlarına gitme isteği Yezit tarafından
reddedilmişti. Çünkü Yezit biliyordu ki; Hz. Hüseyin Horasan’a giderse,
soydaşlarıyla birleşip, tekrar dönecekti…
d-) Bir gün Hz. Muhammed, ashaplarıyla
otururken bilinmeyen bir dille; “ne güzel üzüm” buyurdu. Sahabe anlamamış ve
“Ya Muhammed, Arapça konuş” dedi. İslam Peygamberi; “durun, yakınmayın. Ben
köküm olan Hz. İbrahim dili ile konuşuyorum. Arap benden ama ben Arap’tan
değilim” diye cevap verdi. İslam Peygamberinin Türklerle ilgili pek çok sözü
mevcuttur. Araştırmacılar, sözlerin sahih olup olmadığını iyice tetkik ettikten
sonra sahih olduğuna karar vermişlerdir.
O sahih (doğru) hadislerden bazıları:
a-) İstanbul mutlaka fethedilecektir.
İstanbul’u fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan, askerleri ne güzel
askerdir.
b-) Türk dilini mutlaka öğreniniz.
Çünkü onlar, İslam dinini dünyaya yayacaklardır.
c-) Türkler sizlerle savaşmadıkça,
onlarla savaşmayınız. İslam Peygamberinin, Türklerin yaptığı kıl çadırdan
istemesi ve kıl çadırda bir süre kaldığı da kayıtlarda mevcuttur. Ayrıca;
Türklerden bahsederken sürekli olarak Kanturaoğulları demesi araştırmacıları bu
yöne sevk etmiştir. Yapılan araştırmalar, Hz. İbrahim’in Mısır’a gittiğini ve
orada hüküm sürmekte olan Hikoslar diye kayıtlara geçen Sümer Türk Hanedanı’nın
Kantura isimli kızı ile (prenses) evlendiğini, Prenses Kantura’nın daha sonra
Hacer adını aldığını ortaya koymuştur. (Azeri alfabesinde K ve H harflerinin
arasında bir harf olan kalın hançereli H için kullanılan X harfi vardır. Burada
bahsi geçen Kantura ismi kalın hançereli Hantura olmalı. Azerice yazılışı
Xantura) Arap kaynaklarında Kantura’nın Türk Hakanının kızı olduğuna dair pek
çok bilgiler mevcuttur. İbnü’l İbri, Kantura’nın hiç tereddütsüz Türk Hakanının
kızı olduğunu kaydetmektedir. (Muharrem Kılıç. 119- İbnü’l İbri, Tarihu
Muhtarasu’d Düvet Beyrut, s. 14’den nakil)
Konuya ışık tutan bir başka kaynak
ise, Süryani Tarihçi Ebul Ferec’in “Tarih-i Muhtasar’ud düvel” isimli kitabının
23. sayfasında da Hz. İbrahim’in Türk Hükümdarının kızı Kantura ile evlendiğini
ve Kantura’nın da Hacer ismini aldığına dair ciddi bilgiler vardır. (M.Kılıç
181)
İslam Peygamberi, Türkleri tarif
ederken; “Suratları örs üzerinde çekiç ile dövülmüş gibi serttir” “Onlar,
kıldan çadır-larda otururlar ve kıldan çarık giyerler. Onlar, çok iyi ata
binerler ve at sırtında ok atarlar, kılıç kullanırlar.”
Toparlayacak olursak: Bilindiği üzere Mustafa
Kemal Atatürk iyi bir okuyucudur. Tarihe, tarihimize ve İslam Dini’ne olan
düşkünlüğü bilinmektedir. Atatürk, bu ilgisinden dolayı Türk soyunun izlerini
sürmek için Tahsin Mayatepek’i üç yıllığına Meksika’ya Maslahatgüzarı olarak
görevlendirmiştir. Mayatepek, ilk olarak tarih ve dil üzerinde araştırma
yapmıştır. Orta Amerika’da Maya kültüründeki “Güneş Kültü” ve “Güneşe Tapınma
Eyleminin Orta Asya’daki güneş kültü ile olan ilişkilerini Maya Dili ile Türkçe
ve diğer Asya dillerinin ilişkilerini incelemiştir. Mayatepek, araştırma
sonuçlarını 14 rapor halinde hem Atatürk’e ve hem de Türk Dil Kurumu’na
yollamıştır. Yollanan raporları büyük bir dikkatle inceleyen Mustafa Kemal
Atatürk, Mayaların Türk olduğunu ve kullanılan dillerin de Türk dili olduğuna
kanaat getirmiştir. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk, ateistliği ile bilinen Tahsin
Mayatepek’in ilerleyen dönemlerde, İslam dini ve onun önderi hakkındaki
yanlış-kasıtlı bilgiler verdiğini görünce raporların kendisine değil, Türk Dil
Kurumuna göndermesini istemiştir.
Peygamberimizin her hali ve duruşu
dikkat çekicidir. Peygamberimiz ile ilgili ortaya atılan bu iddialar üzerine
âcizane bir dizi araştırma yaptım ve edindiğim sonuçları aktarmaya çalıştım,
Amacım; İslam Önder’inin ille de Türk olduğunu iddia etmek değildir. Onun
insanlığa gönderilmiş bir uyarıcı, bir kurtarıcı olması.
Allah’ın (c.c) Peygamberi olması;
İslam Önderine inanmamız ve onun izini takip etmemiz için yeterli sebeplerdir.
Onu daha çok sevebilmek için başka sebepler aramanın hiçbir mantığı yoktur;
ancak yıllar süren bu çalışmalara saygı duyulması gerekir. Zira bu çalışmaların
her bir satırında bir özveri, bir emek vardır. Bu sebeple; varılan sonuçlar
doğru olabilir. Görülen o ki; iddiaların güçlü delillere dayandırılması
doğruluk oranını bir hayli artırmıştır. Beklentimiz şudur ki; tarihin tozlu
sayfalarında insanlardan gizlenen pek çok gerçeğin bir gün, gün ışığına
çıkarılmasıdır. Karanlıkta bırakılan hiçbir gerçek sonsuza kadar gizli
tutulamaz.
Bir başka kaynak: Yenimesaj Tv. Hz.
Muhammed Türk müdür? Hasan Çakır
Ana Karakterler:
Atatürk, Hz. Muhammed
Halit DURUCAN
.