DÜNYA BİZİM KADAR

            




            Yapılanı duyarım, elim varmaz yazmaya.

Ağlanacak halimiz, ağlamam, ağlayamam.

Müslüman’sa bir tek Türk, yeter ordu bozmaya.

Kara bana yakışmaz, bağlamam, bağlayamam.

 

Yüreğimi yoklarım, Uygur’un kanı akar.

Çeçenya’da sümbülde, kokla şehidim kokar.

Musul, Kerkük bekliyor, Karabağ mahzun bakar.

Ululemri beklerim, çağlamam, çağlayamam.

 

Çin zulmüyle boğuyor, doğu Türkistan tutsak.

Gölgemizden korkardı, surlar der biz unutsak.

Türk dünyası kurulmuş, kalkıp el ele tutsak.

İmkânsızım imkânı, sağlamam, sağlayamam.

 

Ben ki! Anadolu’da, ölümü öldürmüşüm.

Zalimin önünde sur, mazlumu güldürmüşüm.

Şahadet arzusuyla, yüreği doldurmuşum.

İçim yanar içini, dağlamam, dağlayamam.

 

Kardeşi esir olan, hürriyeti yaşamaz.

İmanda zayıflayan, dorukları aşamaz.

Ölümü korkutmayan, bentlerini aşamaz.

Geçmiş ile gönlümü eğlemem, eğleyemem.

 

Hangi yöne bakarsam, dost görünür düşmanlar.

Ortadoğu kan ağlar, ihanete pişmanlar.

Çin’i, Rus’u, Coni’si, bilsinler ki şişmanlar.

Bu çağlayan coşacak, bağlamam, bağlayamam.

 

Sur üstüne sur yapsan, geleceğiz bilesin.

Batan güneş doğacak, gözlerini silesin.

Müslüman’san ve Türk’sen, onlar için çilesin.

Kalender’im aczimi, söylemem, söyleyemem.

 

23. Şubat 2019

Haşim Kalender

Kalan Ne Der Kalender kitabımdan

TÜRKÇE'MİN BEŞ BİN YILLIK YÜRÜYÜŞÜ

 

Türkçe düşünürüm, Türküm hey Türküm!

Güneyde kuzeyde, çakınlar çaktım

Kimlik ana özüm, coğrafya kürküm

Doğudan batıya, dört nala aktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Pazırık dibinde, halım dokulu

Anav, Abakan'ım, kültür okulu

Orhun anıtlarım, Bilge kokulu

Dikili taşlara, betik bıraktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Köklerim dayanır, Saka'dan Hun'a

Tomris'ten Mete'ye, kutlu Orkun'a

Atilla kağanımın, çimeği Tuna

Ana karalarda, şahlanıp sektim

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Balasagun ovam, tarım ağları

Arkımla sulandı, Turfan bağları

Buzuldan bu yana, gördüm çağları

Tanrı dağlarında, ateşler yaktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Kopuz, ıklığ, tanbur, bağlama telim

Baksılar, Ozanlar, türküler selim

Kağanlar otağı, Ötüken elim

Kurultaylar kurup, kımızlar çektim

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm

 

Dedem Korkut öyküm, Kaşgalı'm dilim

Yunus Emre'm ışık, Biruni'm bilim

Sermişim dünyaya, bin düşlü kilim

Hazarfen olup da, göklere çıktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Pir Sultan Abdal'ım, ulu nefesim

Karac'oğlan türküm, Kul Himmet sesim

Hünkar Bektaş Veli'm, ne yüce resim

Hocam Nasretin'le, mizahlar ektim

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm

 

Arapça, Acemce, yollar araman

Çöllerde onamam, soluğum orman

Mehmet Bey Türkçe'mle, buyurdu ferman

Ulus bayrağıma, ay yıldız diktim

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Benim Oğuz, Hazar, Kıpçak, Karaylar

Ceyhun, Seyhun, İtil, karlı Altaylar

Toroslarda Yörük, topak saraylar

Atı tımar edip, sürüler baktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Olmuşum Tengrici, Alevi, Şaman

Musevi, Hristiyan, Budist, Müslüman

İnançlar özelim, biline aman

Bağnaz bakışlardan, inanın bıktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Ala, konur, kara, gök mavi gözüm

İmece, eşitlik, bölüşüm özüm

Ne mutlu ki Türküm, kime yük sözüm?

Ayrık otlarını, dibinden söktüm

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Beş bin yıldır Türktür, dört yanda adım

Bağımsızlık doğam, özgür kanadım

Zorlama adlarla, bozulur tadım

İçim pek daraldı, yumruğu sıktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Türkiye'mi dişle, düşle kim kurdu?

Samsun'un güneşi, Afyon'un kurdu

Ulusal bilinçle, bezedi yurdu

Yedi düveli dün, daha dün yıktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Karamanoğlu'yum hey, Serikli ozan

Cengim Dadaloğlu, bir ucum Kozan

Önder'im Atatürk, kan damgam Lozan

Kuvvacılar ölmez, kalpağı taktım

Türkiyeli değil, Türküm hey Türküm!

 

Şiir: Himmet Cansız

ÖZLEDİK ATAM

 

ÖZLEDİK ATAMTÜRK🇹🇷♥️🇹🇷

 

Güneyin, kuzeyin, çıngı ateşi

Üşüdük nerdesin, çakmağı çak gel!

Doğunun, batının, umut güneşi

Karanlıkta kaldık, şafağı sök gel!

 

Özledik Atatürk, özledik çık gel!

Gözledik yolların, gözledik çık gel!

 

Vatanın hızırı, ey Türk'ün kurdu

Sen gittin gideli, nefesler durdu

Kaçaklar, kaçkınlar kuşattı yurdu

Sığıntıya döndük, kaşları dik gel!

 

Özledik Atatürk, özledik çık gel!

Gözledik yolların, gözledik çık gel!

 

Ağacın kurtları, özünde pustu

Devşirme zihniyet, ağular kustu

Laiklik düşerken, mankurtlar sustu

Kaleler satıldı, yumruğu sık gel!

 

Özledik Atatürk, özledik çık gel!

Gözledik yolların, gözledik çık gel!

 

Başağın, ekinin, kurak tabanı

Köylünün, çiftçinin, yetim sabanı

Ulu Torosların, öksüz çobanı

Çatladı topraklar, su gibi ak gel!

 

Özledik Atatürk, özledik çık gel!

Gözledik yolların, gözledik çık gel!

 

Türkünün turnanın, kırık kanadı

Ne ne sözün, ne telin, kalmadı tadı

Dalları kuruttu, cahil nadı

Açmıyor goncalar, güllere bak gel!

 

Özledik Atatürk, özledik çık gel!

Gözledik yolların, gözledik çık gel!

 

Altaylar, Kafkaslar, Karaman beli

Selanik, Manastır, Kocacık eli

Hüzünlü ediyor, Ankara yeli

Bekliyor seymenler, kalpağı tak gel

 

Özledik Atatürk, özledik çık gel!

Gözledik yolların, gözledik çık gel!

 

Orta çağ kutsandı, şeyhler övüldü

Devrimler yerildi, ilken dövüldü

Aydınlık yoluna, kör kör sövüldü

Ulusunu derle, tahtları yık gel!

 

Özledik Atatürk, özledik çık gel!

Gözledik yolların, gözledik çık gel!

 

Hasretiz gözüne, dimdik kaşına

Cumhuriyet bastı, tam yüz yaşına

Büyük Türk ulusu, asker başına

Yürüyoruz Atam, izinde bak gel

 

En büyük bayramda, Ekim' de kalk gel!

Çağın tohumunu, bir daha ek gel!

Söylevini haykır, ışığı yak gel!

Özledik Atatürk, özledik çık gel!

Gözledik yolların, gözledik çık gel!

 

Söz: Himmet Cansız

Beste ve dillendiren: Uğur Önür

👇👇

Uğur Önür - Özledik Atatürk 🇹🇷 100. Yıl Türküsü

YA RESULULLAH

 

Sen gönül Sultan’ımız

Sen bedende Can’ımız

Hakanımız Han’ımız

Sensin ya Resulullah

-

Sensin her an hoş sohbet

Sensin en has muhabbet

Ahmet Mahmut Muhammet

Sensin ya Resulullah

-

Seherde sen tan’da sen

Şerefte sen şan’da sen

Damarlarda kanda sen

Sensin ya Resulullah

-

Şeker sensin bal sensin

Yeşil sensin al sensin

Name sensin kal sensin

Sensin ya Resulullah

-

Sen kalptesin gözdesin

Sen yürekte özdesin

Kesin her bir sözdesin

Sensin ya Resulullah

-

Bizler yolunda nefer

Aşkınla gelir zafer

Gözümüzde fersin fer

Sensin ya Resulullah

-

Sen her bahçanın gül’ü

Aşk’ın sevdanın çölü

Sen rabbimin resul’ü

Sensin ya Resulullah

-

Her köşe bucak kenar

Kalp ile seni anar

Nihat aşkınla yanar

Güzel ya Resulullah – NİHATTAN

 

Nihat Yurt

TÜRK VATANI TÜRKİYE!

 




...... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...

 

Hayallerim göklerde, kanatlanıp uçarken!

Kime, nasıl söylerim, atiden ümit varım?

Vatanım yığın, yığın hainliğe duçarken;

Oturmuş kansızlardan, derde derman ararım!

Bu muydu söylediğin, hep vakayı adiyen?

Sayende kan geliyor, gözden mütemadiyen!

Şimdi benim milletim, konuşmaya diyetli;

Milletimiz arıyor, başta bir haysiyetli…

 

Diyemem asla sana, nedir bu halin diye!

Ey şüheda diyarı, Türk vatanı, Türkiye!

 

Kendini Türk sananlar, Türk’ü esir aldılar!

Bu kahpelik değilse, deyin kahpelik nedir?

Milletimin başında, senelerce kaldılar;

Tüm değerler silindi, şu kepazelik nedir?

Kendi öz milletine,” zillet” ve “illet” diyen;

Türk düşmanını alıp, bunlar da millet diyen!

Benim yurdum görmedi, böylesi art niyetli;

Hiç kimse beklemesin, olmam hüsnüniyetli…

 

Nasıl derim ki sana, işgal edildin diye?

Sen esaret bilmezsin, Türk vatanı, Türkiye!

 

Siz asla bilmezsiniz, özgürlüğün adını;

Adaletsiz yönetim, işlemiş kanınıza…

Yaratanım biliyor, hükmünün miadını;

Burda olmazsa orda, kalmaz hiç yanınıza!

Bu fırsat artık ele, geçmez hiç ebediyen;

Sürdüremezsiniz ki, hep gayriiradî/yen…

Allah yürü demişse, olursun variyetli!

Veren geri de alır, olmazsan marifetli…

 

Söktünüz, bu devletin çivisini de niye?

Alttan, üstten ses gelir, Türk vatanı, Türkiye!

 

Şimdi hep düşünüyor, el şakakta tüm beşer!

Küfre rıza küfürdür, Allah var neden ürküm?

Eceli gelen köpek, mabet duvarın eşer;

Düşmana fırsat verme, uyan artık ey Türk’üm!

Bir bakın devşirmeler, kalkmıyorlar kat ’iyen!

Sanki pek koruyordu, sükûneti, zaptiyen…

Değişmiyor yurdumun, hiç hal-i pür melali!

Titre kurtulsun artık, bayrağımın hilali…

 

Yine kalkarız elbet, eğilme dik dur Türk’üm!

Yine çizmeyi giyip, gelecek Atatürk’üm!

 

Antalya-2019/02

Halil Şakir Taşçıoğlu

BİLDİKLERİMİZ-BİLMEDİKLERİMİZ (4)

   

ONBİRİNCİ YÜZYILDAN GÜNÜMÜZE

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN EL KİTABI...

Ahmet ŞAFAK

 

Türklerin yaşadıkları coğrafyaları gezerek, inceleyerek alan çalışması yapan Kaşgarlı Mahmut, Türklerin ilk sosyoloğu unvanını da alsa yeridir. Kaşgarlı Mahmut’un Bağdat’ta bulunmasının elbette bir sebebi vardı. Tarihçiler bu sebebin en kuvvetli olanını şöyle belirtiyor; Selçuklu Sultanı Melikşah’ın Hanımı Terken Hatun bir Karahanlı Prensesidir. Kaşgarlı pek çok âlimi Bağdat’a getirmiştir. Bu sebep göz önünde bulundurulduğunda dönemin Türk birliği şuurunu anlatması açısından ayrı bir önem arzeder.

Türk Dünyasında dil konusunda bugün hâlâ ortak bir kanaat oluşmamıştır. Türk Birliğinin kültürel buluşması ne yazık ki nutuktan öteye gidememektedir. Bu yolda günümüz milliyetçi aydınlarına büyük vazife düşmektedir. Bu vazifeyi yerine getirirken örnek alacağımız sima hiç şüphesiz Kaşgarlı Mahmut gibi büyük Türk olacaktır. Onbirinci asırda Türk yurtlarının yüzde yetmişini gezerek,; köy, şehir, mezra dolaşarak ulaştığı bilgileri kitaba döken Kaşgarlı Mahmut’un yoldaşlarına bugün ihtiyacımız vardır. Türk dilini lehçelerine, şivelerine kadar araştıran bu dilin Hakanı ve Oğuz diye iki ana damarını tespit eden Kaşgarlı Mahmut’un verdiği bilgiler günümüze de ışık tutmaktadır. Divan-ı Lügat-ı Türk’te Hakaniye Türkçesini en zarif ve güzel Türkçe olarak belirten Kaşgarlı, bu lehçenin Kaşgar, Balasagun gibi büyük şehirlerde ve Çiğil, Yağma, Uygur ve Karluk Türkleri arasında işlediğini yazar. Bu lehçe aynı zamanda büyük Türk Devleti Karahanlı’ların da resmi dilidir. Kaşgarlı Mahmut, eserinde Hakaniye’nin dışında ikinci edebi lehçe olarak Oğuz Türkçe ’sini kaydeder. Bu lehçenin Oğuz, Kıpçak, Bulgar Türkleri tarafından konuşulduğunu belirtir.

Türklük konusunda büyük bir mensubiyet duygusuna sahip olan Kaşgarlı Mahmut’un çok iyi bilinmesi gerekir. Kaşgarlı Mahmut’un eseri, Divan-ı Lügat-ı Türk, Türk Milletinin ayrıcalığını gözler önüne seren tarihi bir evraktır, belgedir; ayrıca "Türk diye bir Millet yoktur" diyen zihniyetin bilgi yerine, siyasi hesaplarla konuştuğunu gösteren turnusol kâğıdıdır.

Bu Kitabın elde edilmesi hikâyesi de şanına lâyık olaylar zinciri ile anlatılabilir.

Büyük bir kitapsever olan Diyarbakır’lı Ali Emiri, Divan-ı Lügat-ı Türk’ü sahafta tesadüfen görmüş ve hemen satın almış. Hemşehrisi ve büyük Türk düşünürü Ziya Gökalp bu kitabın bulunduğu haberini alınca devrin Başbakanı Talat Paşa’dan ricacı olmuş ve Kitabı Ali Emiri’den istemiş. Fakat Ali Emiri, Talat Paşa’ya bile bu eseri vermemiş. Eserin kıymeti devrin aydınlarınca bilindiğine göre; varın o dönemin aydınlarındaki, irfana verilen değeri anlayın.

Darısı günümüze diyelim ve milliyetçiliğimizin kaynaklarına sahip çıkalım...

25.11.2015 Ahmet ŞAFAK

 

Birçok makalesi kayda değer olan sevgili Ahmet ŞAFAK kardeşime teşekkürlerimle sağlıklar diliyor, ömrüne bereket duâlarımı iletiyorum. Allah’a emanet kalın. (Aksakal)

 

Enver ÖZÇAĞLAYAN