12
Eylül sonrası tutuklanan Alparslan TÜRKEŞ ve bütün dava arkadaşlarına...
Sana
bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
Azatlığın
zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre
bir aşkı tutturmuş Bâbil’ de kalan
Zavallı
dünya habersiz, zavallı dünya sağır
Derken
kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir
intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin
namına yıldızları kıskanıyorum.
Kim
bilir kaç ışık yılı uzakta
Öfkeyle
kollarını çeviriyor yalancı fecir
İmanım
gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
Ve
taksim gazinolarında trahomlu şairler
Mısra
arıyorlar masaların altında
Kanını
içiyorlar bilmeden “Cennet atları” nın
Ben
yurdumun en sert tütününden bir sigara sarıyorum
Dumanı
ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
Domaniç
yaylasında ne kadar dizginsiz at
Başlıyorlar
koşmaya kılcal damarlarımda
Sıcak
solukları yalarken alnımı
Toynaklarını
hissediyorum alyuvarlarımda.
Sana
bu mektubu evimin balkonunda yazıyorum
Sağ
elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
Çankaya
yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
Ulu
kayalar parçalanıyor beynimin bir yerinde
Bir
yerinde demirden dağlar eriyor
Atlas
yelkenli gemileri unutmuş birkaç levent
Viski
kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor
İstediğin
o seccadeyi hemen gönderiyorum
Üstünde
Kâbe resmi ve anamın duaları var
Ve
bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum.
Yine
biliyorsun ki, Sevmedim ülküden başkasını
Başı
dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir
de Çankaya yokuşunda rüzgara tutulmuş saçlarını
Önce
Allah, sonra genlerim şahit.
Sevgimi
üçbin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu
şairler doğruluyorlar masaların altından
Elleri
fahişelerin karanlık saçlarında
Benim
kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler
boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım
sevmedim ülküden başkasını
Bir
de seni çok seviyorum