Siyenpiler
ile yaptıkları savaşları (220) kaybettikten ve Asya'daki Büyük Hun
İmparatorluğu dağıldıktan sonra Hunlar'ın bir kısmı Dinyeper Nehri ile Aral
Golü doğusu arasındaki bölgeye yerleştiler ve Dördüncü
Yüzyılın ortalarına kadar orada yaşadılar. Bu târihten itibaren Batı'ya akın etmeye başladılar. Hunlar'ın yurtlarını niçin bırakıp göç ettikleri iyice bilinmiyor, herhalde geçim şartlarının bozulması onları bu işe zorladı. Hakanları Balamir'in idaresinde Volga'dan Batı'ya doğru ilerlemeye başladılar. O târihlerde Kuzey Karadeniz'den Macaristan'a kadar olan yerlerde Cermen asıllı kavimler oturuyorlardı. Hunlar önce bunlardan Doğu Gotları'na hücum edip dağıttılar. (374), arkasından Batı Gotları'nı mağlup ederek onların ülkesine girdiler (375).
Yüzyılın ortalarına kadar orada yaşadılar. Bu târihten itibaren Batı'ya akın etmeye başladılar. Hunlar'ın yurtlarını niçin bırakıp göç ettikleri iyice bilinmiyor, herhalde geçim şartlarının bozulması onları bu işe zorladı. Hakanları Balamir'in idaresinde Volga'dan Batı'ya doğru ilerlemeye başladılar. O târihlerde Kuzey Karadeniz'den Macaristan'a kadar olan yerlerde Cermen asıllı kavimler oturuyorlardı. Hunlar önce bunlardan Doğu Gotları'na hücum edip dağıttılar. (374), arkasından Batı Gotları'nı mağlup ederek onların ülkesine girdiler (375).
Doğu'dan
Batı'ya doğru uzanan Hun akınının yerinden yurdundan ettiği birçok kavimler
böylece Batı'ya itilerek Roma İmparatorluğu topraklarım altüst ettiler. Kuzey
Karadeniz'den İspanya'ya kadar her taraf allak-bullak oldu. Avrupa'nın etnik
manzarasını değiştiren bu büyük hâdiseye tarihte "Kavimler Göçü"
denir.
Dördüncü
Yüzyıl'ın sonunda Hunlar Batı'da Tuna'yı geçerek Balkanlar'a indiler, Doğu'da
da Kafkaslar'dan Anadolu'ya girdiler. Bu ikinci akıncı kolu Güney Anadolu'dan
Suriye'nin Akdeniz kıyılarına ve Kudüs'e kadar yıldırım hızıyla ilerledi.
Sonbaharda aynı yoldan Azerbaycan'a döndü. Roma İmparatorluğu bu akından o
kadar şaşırmıştı ki, her tarafta Hunlar hakkında akıl almaz hikâyeler
anlatılıyordu. Batı'da ise Balamir'in oğlu Ildız'ın komutasındaki Hun süvari
birlikleri Bizans İmparatorluğu'nu barışa zorladı, Batı Roma İmparatorluğu ise
kendi ülkesini talan eden barbar kavimler (Gotlar, Vandallar, Burgondlar,
Saksonlar vs.) karşısında Hunlar'la anlaşma yoluna gitti.
Ildız'dan
sonra Hun tahtına geçen Karaton ve Rua zamanlarında Hunlar Bizans'ı yıllık
vergiye bağladılar, Batı Roma'yı da barbar kavimlerin ve Bizans'ı istilâ
tehditlerine karşı korudular. Hun gücü bir masal gibi bütün Avrupa'yı âdeta
büyülemiş ve korkutmuştu. Bu korkunun izlerini Batı milletlerinin hafızalarında
hâlâ bulabiliyoruz.
Hun
İmparatoru Rua'nın 434'de ölmesi üzerine devletin başına Attila geçti. Attila,
Rua'nın kardeşlerinden Muncuk'un oğlu idi. Amcaları Aybars ve Oktar
İmparatorluğun sağ ve sol kanat hanları idi. Attila kardeşi Bleda ile birlikte
hükümdar oldu, ama asıl idare ve kudret Attila'nın elindeydi. Attila'nın
hükümdarlık devri Hun İmparatorluğu'nun altın çağıdır. O târihte Hunlar Volga
Nehri'nin doğusundan bugünkü Fransa'ya kadar olan bölgeye hâkim olmuşlardı.
İdareleri altında çeşitli Türk boyları da dâhil olmak üzere tam kırk beş kavim
yaşıyordu ki, bunların çoğu şimdiki Avrupa milletlerinin dedeleridir.
Bütün
dünyada Attila'nın karşısına çıkacak hiçbir kuvvet yoktu. Hun hâkimiyeti Manş
Denizi'ne kadar ulaşmıştı. Bizans kendisini devamlı baskı altında tutup vergiye
bağlayan bu kuvvetten kurtulmak için Hunlar arasına nifak sokma yolunu denedi.
Çeşitli sebeplerden
Attila
idaresiyle uzlaşamayan Hun beylerini Bizans'a davet ediyor, onları yüksek
makamlara geçiriyor, Attila'ya karşı kendilerine yardım vâdediyordu. Attila
nihayet Bizans'ı ortadan kaldırmak üzere harekete geçip ordularıyla Trakya'ya
girdiği sırada meşhur Roma kumandanı ve konsülü Aetiüs araya girdi ve kendi
oğlunu Attila'ya rehin vererek Bizans'ın barışı koruyacağına kefil oldu. Bu
seferden yedi yıl sonra Bizans artık Hunlar'a bağlı bir devlet hâline gelmişti:
Her yıl ödedikleri yıllık vergiyi üç katma çıkaracak ve bir defaya mahsûs olmak
üzere altı bin libre altın ödeyeceklerdi.
Attila 451
yılında Batı Roma İmparatorluğu topraklarının bir kısmı üzerinde hak iddia
ederek (Roma prensesi ile nişanlıydı), harekete geçti. Romalılar o zaman
Hunlar'ın kovaladığı diğer Barbar kavimlerden de topladıkları kuvvetlerle iki
yüz bin kişilik bir ordu kurup Paris yakınlarında Attila'nın karşısına
durdular. Atilla'nın ordusunda da Hunlar'ın yanısıra başka kavimlerden yüz bine
yakın asker vardı. Orleans yakınında bütün bir gün yapılan savaşta her iki
taraf on binlerce kayıp verdiği halde kimin yendiği belli olmadı, ama gece
olunca Romalılar ve müttefikleri savaş alanından çekildiler. Attila onları o
sırada takip etmedi, geri dönüp ordusuna çekidüzen verdikten sonra Roma'ya
doğru yürüdü. Po Ovası'na geldi. Roma'da halk korku ve panik içindeydi. Senato,
ne pahasına olursa olsun barış yapılmasından yanaydı. Barış teklifini yapacak
heyetin başında papa vardı: Papa, hıristiyan dünyasını kurtarmak üzere bizzat
Attila'nın huzuruna çıktı ve Roma'nın kendisine boyun eğdiğini bildirdi. Bunun
üzerine barış yapıldı.
Attila 452
yılında 60 yaşında iken şüpheli bir şekilde Öldü, Yerine sırasıyla oğulları
İlek, Dengizik ve İrnek, Hun Hakanı oldular. Bu sonuncular önceki Hun hakanları
gibi başarılı olamadı. 470 yılında Batı Hun İmparatorluğu artık dağılmıştı.
Türk
Tarihîndeki Önemi: Türk sözünü ilk defa resmî devlet adı olarak kabul edenler
Göktürklerdir. Böylece devleti ifade etmesi bakımından siyasî bir anlamı olan
Türk kelimesi bu sayede bütün bir milletin adı olmuştur.