Ahmet Yesevi Sayram’da doğup Yesi’de yaşayan, geniş
halk kitlelerine ulaşmak için sanat-kârane kaleme aldığı “hikmet” adı verilen
şiirlerinde, o günkü Türkçenin imkânları ile Kur’an emirlerini ve hadislerin
muhtevalarını işleyen Dîvân-ı Hikmet müellifi ve Türk milletinin manevî mürşidi
Ahmed-i Yesevî (öl. 1166) de bu dönemde yaşamıştır. Sayram’ın tanınmış
şahsiyetlerinden olan ve Hz. Ali soyundan geldiği kabul edilen Şeyh İbrahim’in
oğludur. Annesi, Şeyh İbrahim’in halifelerinden Mûsâ Şeyh’in kızı Ayşe
Hatun’dur.
Şeyh İbrahim’in Gevher Şehnaz adlı kızından sonra
ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Ahmed Yesevî, önce annesini sonra babasını
kaybetti. Kısa bir müddet sonra Gevher Şehnaz isimli kardeşini de yanına
alarak Yesi’ye gitti ve oraya yerleşti. Tahsiline Yesi’de başladı. Küçük
yaşına rağmen birtakım tecellîlere mazhar olması, beklenmeyen fevkalâdelikler
göstermesi ile çevresinde dikkati çekti.
Menkıbelere göre yedi yaşında Hızır’ın delâletine
nail oldu. Yesi’de Arslan Baba’ya intisap ederek ondan feyz aldı. Arslan
Baba’nın vefatından sonra Buhara’ya gitti. Burada Şeyh Yûsuf el-He-medânî’ye
intisap ederek onun irşat ve terbiyesi altına girdi. Yûsuf el-Hemedâ-nî’nin
ölümü üzerine irşat mevkiine önce Abdullah-ı Berkî, onun ölümüyle Ha-san-ı
Endakî geçti. 1160 yılında onun ölümüyle irşat postuna Ahmed-i Yesevî geçti.
Bir müddet sonra, vaktiyle şeyhi Yûsuf el-Hemedânî’nin verdiği bir işaret
üzerine irşat makamını Şeyh Abdulhâlik-i Gucdüvânî’ye bırakarak Yesî’ye döndü.
Ölene kadar burada irşada devam etti.
Ahmed-i Yesevî, Yesevîliğin banisi olup Taşkent ve
Sırderya yöresinde. Seyhunun ötesindeki bozkırlarda göçebe Türkler türkler
arasında İslâm’ın esaslarını, tarikatın adab ve erkanını, hakikat ve marifet
bilgisini sevgi ve aşkla öğretmeye çalışmıştır. Hatta göndermiş olduğu
müritlerle Hindistan ve Anadolu coğrafyasında da etkisini göstermiştir.
Nitekim Cengiz istilasıyla Yesevî tarikatı mensubu derviş ve sair meslek erbabı
kişilerin, Harezm, Horasan, Azerbaycan ve Anadolu’ya gelip değişik adlarla
tarikat faaliyetlerini sürdürdükleri bilinmektedir. XIII. asrın başlarında
Anadolu’ya gelen Yesevî şeyh ve dervişleri özellikle bugünkü Kırşehir, Yozgat,
Sivas, Amasya ve Tokat havalisinde kurdukları yeni zaviyelerinde, Orta
Asya’dan getirdikleri Ahmed-i Yesevî ile ilgili bütün gelenekleri yeni
müritlerine aktarmaya başlamışlardır. Böylece Anadolu’nun Anayurt Orta Asya
Türk kültürü ile pekişip güçlenmesine katkıda bulunmuşlardır.