Dilek
YILMAZ ( dilekyilmaz@egemenmilletinsesi.com )
27
Ağustos 2019 - 11:54
DİLEK
YILMAZ
TÜRKLÜKBİLİMCİ
(TÜRKOLOG)
Dünya
Türklüğünün tutsaklığa bir kez daha dur dediği zaferler ayıdır Ağustos. Öyle ki
Türk tarihinin altın sayfaları Ağustos’ta yazılmıştır. Ağustos Türk’ün
bağımsızlık ayıdır. Yazımızda 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi ile başlayıp, 30
Ağustos Başkomutanlık Meydan Muhaberesi ve 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan söz
ettikten sonra kardeş ülkelerimiz Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve
Özbekistan’ın 1991 Ağustos ayında elde ettikleri bağımsızlığa kısaca
değineceğiz. Dileğimiz odur ki bir Ağustos günü esir Türk yurtlarımız da
özgürlüğüne kavuşsun…
BARIŞIN
GÜVERCİNİ SAVAŞIN KARTALI TÜRKLER
26
Ağustos 1071 Anadolu tarihine Malazgirt Zaferi olarak geçmiştir. Öncelikle şunu
belirtmek gerekir ki; Anadolu’nun kapıları Malazgirt Zaferi ile Türklere
açılmıştır ibaresi tam olarak doğru bir ifade değildir. Yapılan kazılar,
arkeolojik buluntular Türklerin Anadolu’daki varlığının çok daha eskilere
dayandığını ortaya koymaktadır. Çeşitli Türk boyları sürekli olarak Anadolu’ya
akınlar yapmaktaydı. Önceleri aile aile, boy boy, oba oba geldikleri Anadolu’da
Türkler belli bölgelere zaten yerleşmişlerdi. İstanbul’u ilk kuşatanlar bir
Türk boyu olan Avarlardır. Atalarımız Selçuklular da daha önce akınlar
yaptıkları Anadolu’ya 1071’den sonra artık topluca yerleşmiş, Anadolu’yu kalıcı
yurt tutmuşlardır.
Doğu
Roma imparatorluğunda Slavlar, Gürcüler, Ermeniler, Kürtler ve bunların dışında
bir de Peçenek ve Uz Türkleri gibi birçok etnik halk bulunmakta idi.
Tebaasındaki halklara karşı iyi bir tutum içinde olmayan Doğu Roma İmparatorluğu,
Sultan Alparslan’ın kuşattığı yerlerdeki halka gösterdiği ‘‘nezaket’’
karşısında baştan kaybetmişti. Barışın güvercini savaşın kartalı Türkler,
toprak fethetme konusunda olduğu gibi gönül fethetme konusunda da iyiydiler.
Nitekim savaşın galibi Sultan Alparslan Romen Diyojen’i esir ettiğinde onu
aşağılamamış ve affetmişti…
TURAN
TAKTİĞİ
Savaş
hazırlıkları tamamlanmıştı. Sultan Alparslan casuslar göndererek aynı soydan
olduğu Peçenek ve Uz Türklerine haber ulaştırıp, Romalılara karşı
savaşmalarını, kendilerine katılmalarını teklif etti. 70 bin kişilik Roma
ordusunun karşısında 40 bin kişilik Türk ordusu vardı. Hilal biçiminde dizilen
Selçuklu ordusu düşman üzerine hücum edip ilk vuruşları yaptıktan sonra yavaş
yavaş geri çekilmeye başladı. Bu arada geriye doğru ok atabilen süvariler
Romalılara kayıplar verdirdiler. Selçuklular geri çekilince bunu başarısızlık
olarak gören Roma ordusu Selçukluların üzerine ilerlemeye başladılar. Bu sırada
Peçenek ve Uz Türkleri daha önceden kararlaştırdıkları üzere Selçuklu saflarına
geçtiler. Ermeniler de kendilerine öncelerden yapılan birtakım haksızlıklardan
ötürü kin güttükleri Romalıların yanında daha fazla savaşmak istemeyip savaşı
bıraktılar.
Roma
ordusu kan kaybediyordu. Türkler kadar savaşma yeteneğine sahip olmayan diğer
etnik halklar da kaçmanın yolunu arar oldular. Rum ordusunda görülen kargaşa
halinin aksine Turan (Hilal) Taktiği sayesinde Türkler birlikte hareket ederek
düşmanı çepeçevre sarmıştı. Turan taktiği, Rum Prensesi tarihçi Anna Kommena
tarafından şöyle ifade edilmiştir: ‘‘Öyle ki burgaçlı bir kasırga gibi sarıp,
düşmanı darmadağın ederler.’’
Roma
ordusu ağır kayıplar vererek yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı. 1071 yılından
sonra özellikle ilk 20 yıl Anadolu’ya diğer Türk boylarından da sürekli göçler oldu
ve Anadolu büyük ölçüde Türkleşti.
SAKARYA
MEYDAN MUHAREBESİ, BÜYÜK TAARRUZ, BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ VE ZAFER
BAYRAMI
Ruşen
Eşref Ünaydın 7 Ağustos 1921’de Hakimiyet-i Milliye’de yayınlanan yazısında
şöyle diyor: ‘‘…Bugün muharebe olan yerler, Osmanlı Devleti hayatına başlarken
ilk emeklediğimiz topraklardır: Söğüt, Bursa, İznik, Domaniç, Eskişehir, hatta
İzmir, altı yüz yıldır, tekfurlar yıkılalı, beylikler küçük mülklerini ilk
sultanlarımıza hediye ettiğinden beri kan rengi ve barut dumanı nedir görmemiş,
duymamış yerlerdi. Oralar her taarruzdan korunan Türk kucağı idi. Bugün buralar
düşman elindedir’’
Sakarya
Meydan Muharebesi Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası niteliğindedir. 23
Ağustos’ta vatanımızı işgal eden Yunanlılar taarruza geçmişlerdir. Türkler
Yunanlıları ayaklarının altında çiğnemiş, Yunanlılar gerisin geriye kaçmak
zorunda kalmışlardır. 13 Eylül’de Türk ordusunun zafer kazanmasıyla Yunanlılar
savunmaya, Türkler taarruza geçmişlerdir.
NEYİMİZ
VARSA HEPSİNİ, HER ŞEYİ 30 AĞUSTOS ZAFERİ’NE BORÇLUYUZ
26
Ağustos 1922’de Afyon’da başlatılan Büyük Taarruz ve 30 Ağustos 1922’de
Dumlupınar’da Yunanlılara karşı kazanılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi
gerçekten çok büyük zaferlerdir. Gazeteci, yazar ve milletvekili Falih Rıfkı
Atay Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nden sonra; ‘‘Neyimiz varsa hepsini, her
şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz’’ der.
TÜRKİSTAN’DA
AĞUSTOS AYININ ÖNEMİ
Sovyetlerin
dağılmasından sonra 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan Bağımsızlık Beyannamesi’ni
duyurmuş ve onu ilk tanıyan ülke Türkiye olmuştur. Beyannameden sonra 18 Ekim
1991’de Azerbaycan Cumhuriyeti adıyla bağımsız olmuştur.
30
Ağustos 1995 yılında Kazakistan Anayasası kabul edilmiştir. Yeni anayasa ile
Kazakistan’da başkanlık sistemi kurulmuş ve iki kanatlı parlamento
oluşturulmuştur. Kazakistan Anayasası’nın birinci maddesinde; birey, bireyin
hayatı, hukuku ve özgürlüğüne vurgu yapılmıştır. Her yıl 30 Ağustos
Kazakistan’da ‘‘Anayasa Günü’’ olarak şenliklerle kutlanmaktadır.
31
Ağustos 1991 tarihinde Özbekistan Aliy Meclisinde (Parlamento) ülke
bağımsızlığı ilanı teklif edilmiş ve oy birliğiyle kabul edilerek Özbekistan
Cumhuriyeti Bağımsızlığı ilan edilmiştir. Bağımsızlığın ilanıyla 1 Eylül
Özbekistan Bağımsızlık Günü olarak kararlaştırılmış ve bu tarihten itibaren
ülke çapında törenler düzenlenmektedir.
Yine
31 Ağustos Kırgızistan’ın da bağımsızlığını ilan ettiği gündür. Kırgız Türkleri
her yıl 31 Ağustos’ta bağımsızlık gününü kutlamaktadır.