Türkçülük
(Pantürkizm veya bilimsel Türkçülük), herkesin anlayabileceği kolay bir kavram,
herkesin yapabileceği kolay bir eylem değildir. Türkçülüğün temelinde,
Türklüğün cihanşümul bilimi, Türk’ün cihanşümul yazgısı yatmaktadır. Bu kavramı
ve bu eylemi ancak, Türklüğün yazgısını yaşayan ve Türklük biliminden haberdar
olan Türkler anlar-yapar.
Gelişmiş,
gerçeğe uygun-bilime yatkın kavramlar-duygular kendini dışa vurmaz-belli etmez.
Nasıl, günümüz dünyasında “İngilizcilik” diye bir sözcük-kavram
kullanışta yok olmasına karşın, İngiliz duygusu-dili dünyaya egemendir.
Çünkü, “Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.”
Atatürk’ün,
Türk Tarih Kurumunu, Türk Dil Kurumunu kurup, tarihle, dille uğraşmasının
izahı-adı açıklanmamış Türkçülüktür ki, bilimsel Türkçülük-bilimsel doktrin
dediğimiz budur. “İçtenliğin dili yoktur, açıklanamaz. O gözlerden ve
alınlardan anlaşılabilir.” (Atatürk, VATAN Gazetesi, 10.10. 2004).
Türk
tarihinin gelmiş geçmiş hükümdarları arasında bilime ve Türklüğe verdiği
önemiyle ayrı bir konuma sahip olan Büyük Timur hakkındaki şu samimî ve alçak
gönüllü değerlendirme Mustafa Kemal Atatürk’e aittir: “Ben Timur’un
zamanında gelseydim onun yaptığı işleri başaramazdım. O benim zamanımda
gelseydi yaptıklarımdan daha fazlasını yapabilirdi…”
Türkçülük,
bilim-vatan-ulus uğruna olağanüstü çalışma ve özveri gerektiren, gerekirse
canını bile vermeyi göze alan büyük Türklerin uğraşı ki, bu uğraş uğruna ölen
büyüklerimizin adı saymakla bitmez. Sadece, “Uygur tarihini öğrenme isteğim”,
bu eserimde beyan ettiğim gibi, bana bu kadar acılar çektirmişse, bu olgu,
dünyamızda Türk olarak yaşamanın ne kadar zor olduğunu anlatmaya yeter de
artar.
Kaynakça:
- Kurban, İklil, “GERÇEKLER
VE YALANLAR (Anılar-Yansımalar: 1943-2007)”, s:
182-183, Ankara 2007.