Aslında ''Türk'' olanların meselesi afişte yazandı
Ama kimse kimseyi anlamadı dinlemedi..


Altın elbiseli Adam.


1969 yılında Kazakistan'da kaza eseri bulunan 2500 yaşında o günkü Türk medeniyetini yansıtan buluntu

Normal koşulları olan bir uygarlıkta böyle bir keşif büyük heyecan yaratırdı. hadi halkı bir yana bırakın, bilim insanlarının bu işin peşine düşmesi beklenirdi.

Altın elbiseli adamın şanssızlığı bu işte. 2500 yıl sonra Romaci Yunaci Pers ve Türk İslam sentezcileri arasına sıkışıp kalması ilgisizliğe görmezden gelmeye mahkum olması.

Yanındaki tabakta bulunan yazının ilk cümlesi okunmuş ve diyor ki :" hanın oğlu 23'ünde öldü..". 2500 yıl önce atalarımız bir alfabe hemde m.s 8 yüzyıla kadar kullanılan bir alfabe kullanıyordu. bu bile çok heyecan verici bir olay değil mi? dile kolay 25 asır öncesinden bahsediyoruz. 300 spartalı thermopylae'de savaşırken, altın elbiseli adam orta Asya'da Türk dili konuşuyor, alfabe ile yazılar yazıyordu. bugün antik pers ve antik yunan tarihini okurken, aynı dönemlerde Türklerin ne yaptığıyla ilgilenmiyoruz. ve hatta aşağılıyoruz kendi atamızı, "şehir kurmamışlar, yazıları yoktu, medeniyetleri yoktu". bu kadar basit değil. işte yazı vardı, işte altını en güzel şekilde işleyen, ölümsüz bir sanat eseri haline getiren bir medeniyet olduğu da ortaya çıktı. niçin kimse ilgilenmiyor? niçin daha fazla araştırılmıyor?

Uçsuz bucaksız orta Asya steplerinde daha çok şey bulunacağına inanıyorum. didim, efes, truva bunlar toprak altında değil miydi? birileri araştırdı ve buldu. almanlar Türkiye'deki hititlerle ilgili kazılara niye sponsor oluyor? çünkü hitit diliyle almanca arasında yakın ilişki olduğu sanılıyor..! adam bir kelime için sahip çıkıyor.

peki aynı şey Türkler için niye yapılmıyor? ortaya çıkacaklardan korkuluyor belki de. toprak altında şehirler, başka uygarlık kalıntıları olmadığını kim söyleyebilir? işte dün altın elbiseli adam yokken Türk tarihini 500 lü yıllardan başlatıyorlardı.

2500 yıl öncesinden gelen bir miras var orada, dil mirası, uygarlık mirası. konuştuğumuz dilin atası orada, yok denen uygarlığımızın, alay edilen kültürümüzün temeli orada. sadece ilgi bekliyor, toprağın altında.

Alıntı: Kaynak: [Ümit Şıracı](https://www.facebook.com/GASSAL?__tn__=%2CdCH-R-R&eid=ARAM0TDYZVzg2SoFsn4FKGJ3uufAwkdtfUtssqEZ0qIECvCjNgIaYOLQss_6xT5XSuRBoDctnw_MxCCn&hc_ref=ARSMIgQme5euDYVf8f16IDFsDYM_X06pUmAzycSlJuLRU7CuC4FQ0gLARXSCGdaqzy8&fref=nf)

İlgililerin dikkatine:Altın Elbise bir süre için Ankarada sergilenmektedir.

----



Türk Tamgaları


Orhun yazıtlarında ve Dünyanın muhtelif birçok yerinde tamgası bulunan hayvan tartışmasız ve kesintisiz herhalde dağ keçisidir..
Aynı tamganın İskitler dönemine ait olanları Göktürk dönemine ait olanı Hun dönemine ait olan velhasıl kelam bu tamga Türklerle özdeşlemiş bir tamgadır yani bir nevi global Türk adının marka simgesidir.
Ayrıca Türk mitolojisinde de önemli bir yeri vardır.
Fotoğrafta ise İran’da Zagros dağlarındaki yaylalarda halen Kaskay Türkleri tarafından kullanılan dağ keçisi tamgası görülmektedir
Ve Türklere Bozkurt'tan daha çok ongun olmuş hayvan dağ keçisidir.

TÜRK DÜNYASI VE ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİ ÜZERİNE JEOPOLİTİK BİR DEĞERLENDİRME


Doç. Dr. Hamza AKENGİN 
Marmara Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü 

Atatürk ve Fotoğrafçı



Fevzi Çakmak’ın kızının düğününde tüm davetliler arasında fotoğraf çekmeye çalışan bir genci fark etti Atatürk. Yanına gidip gülümseyerek bu çelimsiz gence “Adın ne senin çocuk?” diye sordu.

Tanrının Kırbacı Atilla


"Atımın ayak bastığı her yer toprağımdır" diyecek kadar kendine güvenen bir lider. Dünyanın en büyük askeri dehalarından sayılan bir hükümdar: Atilla.