seyit

           

kara donlu adüvler denerken beşyüzbin canla
yoktu boğazımızda ekmeğ-i çavdar bir damla
kağnı kırıklarıyla ateş verirken şimendiferlere
son arzularımızı yazdık
tütün kağıtlarından defterlere
 

bin defa cehennem eylediler yeri yardılar
bu afat-ı muazzamayı,
cüce dimağlarına sığdıramadılar
hesaplarında yoktu ölürken dirildiğimiz
ordulara bedeldi küçük bir birliğimiz
altay’lar bile dize gelmişti
nefes eylediğimiz körüklere 

bir bey vardı,beyler içinde yaman
hünkârlar hünkârından kılıç kuşanan
buğdaylar başak tutmaz sübyanlar seferi
haliller dedi sizlere; hü bereket-i
sakalar sular serperdi hüdalardan gönüllere 

epenin kocasından çekilirken gözlere beyaz bezler
konmamıştı geriye ihtiyati tek bir nefer
yer donmuş,put kesilmişti bir millet kızan ve kızlarıyla
delip geçtiler doludizgin köhnemiş tarihi
tahtadan mızraklarıyla
kaldırın boynunuzu dediler,kan gölündeki sümbüllere 

ben kimim,seni yazmak kim ,ceddim celâlim
göz ucuyla bir baksan; şimdi nedir ahvâlim.
hipnoz etmişler aslanı tüyün boyarlar
boyadıktan sonra,kuzu sayarlar
gücümüze giden odur ki;
bizdendir kovayı tutanlar
zarb-ı dut yedirdiler şeyda bülbüllere 


heredot sen söyle, etsinler biyat
devasa kâinat bu kadar dar mı
binboğa’lar toros’lar efsane otağı dağlar
pigme emellere sığar mı 


kasım