Keisuke WAKİZAKA* (*)ODTÜ Bölge Çalışmaları Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi, Kafkas Stratejik Araştırmalar Merkezinde ( KAFKASSAM)
1. Ermeni Askerinin Azerbaycan’a Teslim Olması ve İltica Talebi
1. Ermeni Askerinin Azerbaycan’a Teslim Olması ve İltica Talebi
21
Mart 2015 tarihinde Ermenistan ordusunda sözleşmeli olarak görev yapan Andranik
Grigoryan isimli asker Azerbaycan tarafına geçip teslim olmuş ve sığınmayı
talep etmiştir. Grigoryan Ermenistan ordusunun durumunu şöyle
anlatmıştır:[1]
“Ben
bizimkilerin kirli oyunlarının bir sonraki kurbanı olmak istemiyorum. Askeri
birimimizdeki kötü muamele ve diğer sıkıntılardan yoruldum. Benim gibi
ordumuzda bir sürü asker var. Onlar da aslında askerliği bırakıp gitmek
istiyor, ama bu tarafta onları neyin beklediğini bilemedikleri için bunu yapmaya
cesaret edemiyorlar.”
Ayrıca
o, Ermenistan Ermenileri ve Karabağ Ermenileri arasında sürekli çekişmelerin
olduğunu da ifade etmiştir.[2]
1991
yılında Ermenistan bağımsız olduğundan beri erkeklerin askere gitmemek için
yurtdışına göçü büyük sorun olarak bilinirken Bu olay Ermenistan’da yaşayan
Ermeniler arasında ciddi bir tedirginlik yaratmıştır. Normalde askerler için
yüksek bir disiplin, cesaret, güçlü moral ve sabır gücü gibi unsurlar
istenmekte ve bunların yüksek seviyede tutulduğu için maddi sıkıntılar veya
asker içindeki işkenceler gibi sorunlara dayanabiliyorlar. Bu yüzden Ermeni
askerinin Azerbaycan’a sığınması, Ermenistan’ın kötü ekonomik durumundan başka
Ermenilerin milli kimliği ile ilgili sorun olarak analiz etmekte fayda var.
2.
Modern Ermeni Kimliğinde “Hay Dat” Doktrini ve Karabağ Sorunu
19.
yüzyıla kadar “Ermeni” olarak tanımlanmak için sadece Gregoryan kilisesine
mensup olmak şarttı[3] ve “vatan”, dil, gelenek, kültür ve örf-adet gibi
unsurlar söz konusu değildi. Bu yüzden dini hakların garanti altına alınması
Ermeniler için yetiyordu ve Ermeni kimliği içinde “vatanperverlik”ten daha çok
kan bağları ve kilise ile bağlantı daha önemlidir.[4] Ayrıca önce bahsettiğim
gibi Ermeni sayılmak için aynı dil ve kültüre sahip olmak gerekmiyordu. Bu,
doğal olarak “Ermeni” cemiyetinin çok çeşitli etnik kökenlerini ve kültürel
özelliklerini taşıyan gruplarını kapsamasına neden olmuştur. Mesela, Erivan,
Gümrü, Karabağ, Cavahetya, Tiflis, İstanbul, Diyarbakır, Van, Yozgat, Adana,
Tebriz ve İsfahan’da yaşayan Ermenilerin sosyo-kültürel yapısı birbirinden
farklıdır ve birbirleriyle uyum içinde yaşamayabilirler.[5] Gerçekten de
Ermenistan’daki Ermeniler, Karabağ’dakiler, Eski Sovyet ülkelerindekiler,
Türkiye’dekiler ve diasporadakiler birbirlerini sevmezler.[6] Yani aslen
“Ermeni terimi”, Ermeni kilisesine mensup olan herkesi kapsayan çok geniş
kavram olduğu için “Ermeni” sayılanlar arasındaki birliktelik zayıftır. Ayrıca
Ermenistan’ın günümüzdeki kötü ekonomik durumundan dolayı Ermenilerin çoğu
sadece kendi hayatlarıyla ilgilenirler ve Karabağ gibi uzak yerlerdeki
“soydaşları”yla pek ilgilenmezler. Başka deyişle, Karabağ’ın nüfusunun
hemen hemen hepsi Ermeni olmasına rağmen Ermenistan Ermenilerinin çoğuna göre
Karabağ sorunu “başka dünya”daki meseledir.
19.
yüzyılın sonunda oluşturulmaya başlanan seküler Ermeni ulusal kimliği ise bir
“ütopya-ideoloji” olan “Büyük Ermenistan Hayali” ve “Ermeni Davası” doktrinine
dayanmaktadır. Bir de Ermenistan, Rusya’nın çıkarı için oluşturulmuş bir ülke
olduğundan dolayı[7] ulus-devlet inşası için gereken ve milli kimliği yücelten
“destanlar”a sahip değildi. Bu yüzden diaspra Ermenileri ise yerleştikleri
ülkelerin asimilasyonundan kendi toplum yapısını korumak için[8], Ermenistan
ise ulus-devlet olarak meşruiyeti sağlamak için ve sosyo-ekonomik açıdan güçlü
diasporayla ilişkileri pekiştirmek için “Ermeni Meselesi” ve Türk düşmanlığını
bir “destan ve ideoloji” olarak kullanmıştır.[9] Ermenistan hükümeti ve Ermeni
diasporası, “Büyük Ermenistan” ütopyasına ulaşmak için aşamalı şekilde
Türkiye’ye karşı “4T (Türkiye ve dünya tarafından Ermeni Soykırımı’nın
tanınması, tazminatı ve toprak talepleri)” stratejisini yürüterek[10] kendi
kimliğini pekiştirmeye yönelmiştir.
Karabağ
Meselesi konusunda da bu bağlamda tartışılabilir. Ermenistan’a göre Dağlık
Karabağ, Ermenilerin “Barbar ve acımasız” “kendi gücü ve çabası”yla Türklerden
kazandığı kutsal toprağın bir parçasıdır ve tarihte her zaman “kurban olarak
yaşamaya devam eden Ermeniler”in “başarısı, kahramanlığı ve kudreti”nin
sembolüdür.[11] Bu yüzden Ermeni milliyetçileri ve Ermenistan hükümetinin meşruiyeti
için Karabağ’da Ermeni ordusunun devamlı kalması, başka deyişle Karabağ
Meselesi’nin çözülmemesi söz konusudur. Karabağ Meselesi çözülmediği sürece
hem “Ermenilerin başarısı ve
kahramanlığı”nın sembolü olarak Karabağ’ı hem de “acımasız, düşman ve barbar”
olarak nitelendirilen Türk imajını onlar kullanmaya devam edebilirler.
Sonuç
Yerine: Ermenistan’ın Kötü durumu ve “24 Nisan” Beklentisi
Fakat
gerçekte Karabağ sorunu devam ettikçe Ermenistan Kafkasya içinde izole edilmiş
hale gelmiş ve Ermenistan’ın sosyo-ekonomik durumu gittikçe kötüleşmektedir ve
Ermenistan’daki Ermeniler “asla hallolmayan, çözülme ihtimali sıfır olan”
sorunun karşısında umudu yitirmektedir. Nihai hedef olan “Büyük Ermenistan”ın
gerçekleşmesi ise bu durumun karşısında daha da zorlaşmakta ve Ermenistan’ın
durumu milli kimliğin temelindeki ütopyadan daha da uzaklaşmaktadır. Aynı
zamanda Ermenistan’daki Ermeniler dünyaya açılıp hayatını sürdürebilmek için
Türkiye’ye (ve dolaylı olarak Azerbaycan’a) ihtiyaç duymaktadırlar. Böylece
modern zamanda köklü tarih ve medeniyetten daha çok hayali olan “ideoloji ve
ütopya”[12] üzerinde oluşturulan seküler Ermeni kimliği ve gerçekler arasındaki
çelişkiler gittikçe büyümektedir. Ayrıca gerçek hayatta da Ermenistan’da torpil
ve rüşvet toplumun alt yapılarına kadar yayılmış durumdadır. Mesela askere
gitmemek için doktora rüşvet vererek sahte belgeleri çıkartan birçok insanlar
var ve iyi okullarda okumak için ve iyi işyerlerinde çalışmak için
yeteneklerden daha çok torpil ve rüşvet sıkça söz konusu olmaktadır.[13]
Böylece Ermenistan’dakiler kendi ülkeye umut ve değer verememektedir ve birçok
insanlar iş bulmak ve askerlikten kaçmak için yurtdışına göç etmeye devam
etmektedirler.
Ermenistan’daki
zor durumu en belli şekilde yansıtan konu, “Ermeni Meselesi”nin 100. yıldönümü
olan 24 Nisan üzerindeki Ermenistan Ermenilerinin beklentisidir. Diasporadaki
Ermeniler “Ermeni Tehciri”nin 100. yıldönümünü tıpkı mevcut dünya sistemi sona
erdirip dünya tamamen değiştirecek nokta gibi değerlendirerek çok büyük hedeflere
göre harekete hazırlanıyorlar.
Diğer
yandan Ermenistan ise “Ermeni Meselesi”nin 100. Yıldönümünde en az beklentiye
sahip olup bu yıldönümünü en gerçekçi şekilde değerlendirmiştir. Mesela
Ermenistan Medya Girişimleri Merkezi başkanı olan Nune Sargsyan 24 Nisan
hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:[14]
“Gerçekçi
olunca, fazla bir beklenti yok. Sayısız konuşmalar, bazı üst düzey misafirler
olur. Ancak eminim ki biz Soykırım’ın tanınması için mücadele etmeye devam
edeceğiz. Belki de birkaç küçük devlet, Ermeni Soykırımı’nı tanıyacak ve bu
tabii ki hiçbir şey değiştirmese bile en azından önemli bir duygusal katkı
olacak. Yeni keşifler, bilgi akışı olacaktır ve bu olumlu bir gelişme
sayılabilir. Ancak büyük ölçüde ciddi değişim beklenemez.”
Bunu
özetlersek, “soykırımı”nın tanınması Ermeniler için duygusal katkıyı sağlar ve
Ermeniler bu katkıyı sağlayıp milli kimliği pekiştirmek için çalışmalara devam
edecektir. Fakat 24 Nisanın kendisi ise sıradan bir gün olacak ve bazı ülkeler
tarafından “soykırımı”nın tanınması dünyayı ve Türkiye’yi değiştirmeyecektir.
Yani “soykırımı”nın tanınması sadece Ermenilere duygusal katkıda bulunacaktır.
Nispeten
iktidara yakın olan Kafkas Enstitüsü’nün başkanı Aleksandr İskenderyan bile
“Ermeni Tehciri”nin yıldönümü hakkında şunu söylüyorr:[15]
“24
Nisan’da Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümü Ermenistan çapında çok kapsamlı
anılacak. Üst düzey misafirler olacak ve artık kesinleştiği gibi Rusya, Fransa,
Kıbrıs cumhurbaşkanları katılacak.
24
Nisan’da Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde her hangi bir değişiklik
kaydedilmeyecek. Türkiye’nin Çanakkale kutlamalarını 24 Nisan’da yapmasıyla
uluslararası kamunun dikkatini dağıtmayı denemesi başarıya ulaşmayacak, tersine
bir etkisi olacak ve uluslararası toplum Yerevan’daki etkinliklere daha çok
önem verecek. Küresel siyasi değişiklikler olmayacak, hayat 24 Nisan’dan sonra
olduğu gibi devam edecek ve o gün de tarih olacak. Ancak Soykırım’ın tanınması
için mücadele her ülkede kendine has bir şekilde devam edecek. Soykırımı tanıma
mücadelesi bir tren gibidir. Onu ne durdurabilirsiniz ne de bir uçağa
dönüştürebilirsiniz.”
Burada
İskenderyan’a göre, Çanakkale’den daha çok Erivan dünya kamuoyunun dikkatini
çekecek ve “Ermeni Meselesi”nin “soykırımı” olarak tanınmasına yönelik
çalışmaları dünya çapında devam edecek. Fakat “24 Nisan” sıradan bir gün olacak
ve büyük siyasi değişikleri de yaratmaz. Yani Ermenistan’dakiler genel olarak
şunları diyor ki, “soykırımı”nın
tanınması Ermeniler için sadece duygusal anlamını taşıyor ve asla “dünyanın
sonu” değil. Dolaysıyla Ermeniler bu yıldönümü fazla beklentilerle
karşılaşmamalıdırlar.
Dünya
politikası bağlamında baktığımızda da, bazı ülkeler ve kuruluşların “Ermeni
Soykırımı”nın tanınmasına dair kararları hukuki açıdan Türkiye’ye karşı
yaptırım gücünü taşımamaktadırlar. Bundan dolayı bu kararlar Ermenilere dünyada
yalnız olmadığını hissettirmiş ve Avrupa-Türkiye gerginliği ve
Türkiye-Ermenistan gerginliğinden başka hiçbir şeyi getirmemiştir. Böylece
Ermenistan’ın “Türkiye’yle ilişkileri iyileştirip Batı’ya açılma umudu” daha
imkânsız hale gelmiştir ve Ermenistan’ın durumu gittikçe kötüleşiyor.
Ermenistan tarafının gerçekçi bakışı, kendisinin yaşadığı ve hala yaşamakta
olduğu zor gerçeği iyi bilmesinden kaynaklanıyor. Böylece Ermeni Meselesi gün
geçtikçe “Türkiye ve Ermenistan-diaspora arasındaki sorun”dan “Türkiye-diaspora
arasındaki sorun”a dönüşmekte ve diaspora ve Ermenistan arasındaki uçurum
gittikçe büyümektedir.
Mart
ayındaki Ermeni askerin Azerbaycan’a teslim olması ve 24 Nisan’a Ermenistan
tarafının bakışı, hayal üzerinde oluşturulan Ermeni kimliği ve Ermenistan’ın
gerçek durumu arasındaki çelişkilerden kaynaklanan kimlik kriziyle ilgilidir.
Ermenistan’daki Ermeniler, “kendileri için bambaşka yerde devam eden ve Ermeni
elitlerinin anlamsız oyun olan” Karabağ savaşına gitmek istememektedir. Yabancı
ülkeler tarafından “soykırım”ın tanınması da duygusal katkıdan başka hiçbir
şeyi getirmemiş ve Ermenistan’daki halkının ihtiyaç duyduğu “Türkiye ile
ilişkilerin normalleşmesi” umudu daha da azalmış durumdadır. Böylece
Ermenistan’da halkın durumu gittikçe fenalaşmakta ve Ermenilerin kimliği içindeki
çelişkilerin büyümesi karşısında kendi ülkesine değer verememektedirler.
Türkiye
için diyebileceğimiz şunlardır ki, bu olayı kendimizi övmek için kullanmak
yerine bu olayı münasebetiyle Ermenilerin kimlik ve psikolojik durumunun daha
derin olarak araştırmamız lazımdır ve Bu
bağlamda diaspora-Ermenistan arasındaki ilişkileri bir şekilde koparmak ve
Ermenistan’ı, özellikle halk kesimini dünya sistemine bağlamak Türkiye’nin
Ermenistan-Ermeni politikası için en önemli konusu olmaktadır. Bu konuda kafkassamın
çalışmaları takdire şayandır.
[1]“Ermeni
Asker Azerbaycan'a Sığındı”, Yeni Akit,
http://www.yeniakit.com.tr/haber/ermeni-asker-azerbaycana-sigindi-58341.html
[24. 03. 2015].
[2]“Ermenistan
Askeri Azerbaycan'a Sığındı”, Haberler.com, http://www.haberler.com/ermenistan-askeri-azerbaycan-a-sigindi-7109822-haberi/
[23. 03. 2015].
[3]
Mahmut Niyazi Sezgin, Ermenilerde Din, Kimlik ve Devlet, Ankara 2005, s. 120.
[4]
ae., s. 95-96.
[5]
Keisuke Wakizaka, “Ermenistan’ın Ulus-Devlet İnşası ve Meşruiyetinde Ermeni
Meselesi ve Karabağ Sorununun Rolü”, Devlet, No.458 (2015): s. 12.
[6]
Örnek olarak bkz: Hushigina Hushigina Arumenia [O kadar Acayip Ermenistan],
http://armenia.en-grey.com/ [13. 11. 2007].
[7]
Hasan Oktay, “Türkiye’nin Doğuya Açılan Kapısı Kafkasya’ya Stratejik Bakış”,
Yeni Türkiye, No. 56 (2014): s. 440.
[8]
Haluk Özdemir, “Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım
İddiaları”, Ermeni Araştırmaları, No. 14-15 (2004): s. 80.
[9]
Wakizaka, age., s. 14-16.
[10]
Ömer Faruk An, “Türkiye’nin Dış Politikasına Etkisi Bakımından 2015’e Doğru
Ermeni Meselesi”, Ermeni Araştırmaları,
No: 45 (2013): s. 180.
[11]
Arus Harutyunyan, “Contesting National Identities in an Ethnically Homogeneous
State: The Case of Armenian Democratization”, Doktora Tezi, Western Michigan
University 2009, s. 177.
[12] Teori için bkz: Karl Manheim, İdeoloji ve
Ütopya, çev. Mehmet Okyayuz, Ankara,
2009.
[13]
Bkz: Hushigina Hushigina Arumenia [O kadar Acayip Ermenistan],
http://armenia.en-grey.com/ [13. 11. 2007].
[14]
“Ermeni Soykırımının Yıldönümü 24 Nisan 2015’e Yönelik Beklentiler Neler?”,
Repairfuture.net, http://repairfuture.net/index.php/tr/ermeni-soykirimi-tanima-ve-tazminatlar-baska-bir-bakis/ermeni-soykiriminin-yildoenumu-24-nisan-2015-e-yoenelik-beklentiler-neler
[13. 04. 2015].
[15]
am.
devlet.com