Sultan Baybars

Baybars annesi ve babası Moğol baskınında öldürülmüştür. Moğollar tarafından Sivas'ta , Doğu Romalı esir tacirlerine satılmıştır. Eyyübi köle tacirleri geldikten sonra Baybars'ın başında pazarlık yapılmış ve doğuştan gözünde leke olduğundan dolayı bedava denilecek bir miktara (40 Dinar'a) satın alınmıştır. Ardından Ravza Adası'na götürülmüştür. Yavuz Sultan Selim'in de 8 ay kaldığı yerdir. Ravza Eyyübilerin Enderun Mektebidir. Orada eğitilip ve yetiştirilmiştir. Sadece kılıç sallayan bir cengaver değil aynı zamanda savaşlarda bir nevi strateji uzmanı olarak görev yapmıştır.
Kıpçak Baybars'ın Hükümdarlığında;
      
Haçlı Seferleri ve Moğollara karşı (Sarı) Baybars

El Melük-ül Zahir Sultan Rükneddin Baybars on sekiz yıl Mısır tahtında kaldı. Sultan olarak ilk uygulaması Moğol saldırıları nedeniyle Kutuz'un koyduğu ek vergileri kaldırarak halkın rahatlamasını sağlamak oldu. Daha sonra hilafet merkezini Bağdat'tan Şam'a naklederek halifeliği , sembolik yetkileri olan dini bir kurum haline getirirken halifeliği büyük ölçüde siyasetten ayırdı. Aybek ve Kutuz döneminde dağıtılan Bahri Memlükleri yeniden toplayarak onları eski güçlerine kavuşturdu. Bilgi akışını kolaylaştırmak için eğitilmiş güvercinlerin kullandığı sistemli bir posta örgütü ile birlikte geniş bir istihbarat ağı oluşturup , iç güvenliği sağladıktan sonra yeniden dış siyasete yoğunlaştı. Bu bağlamda Moğollarla tam 10 kez savaştı.Her seferinde onlara ağır kayıplar verdirirken , son olarak Anadolu'da Müslümanların yardım istemesi üzerine Akçaderbendi aşıp , girdiği Elbistan Ovasında Moğol Ordusunu imha ederek , onları İslam Dünyası için bir tehdit olmaktan çıkardı.
Moğolları etkisiz hale getirdikten sonra , yüzyıldan fazla süredir İslam topraklarını işgal eden Haçlılar üzerine 20 sefer düzenleyerek Kayseri'ye, Arsui Şekif , Safad , Antakya , Hısn-ül Ekrad , Adana , Kozan , Misis , Ayas ve Tarsus gibi işgal altındaki İslam topraklarını kurtarmıştır. Baybars çalışkan ve enerjik bir hükümdardı. Ülkesinin önemli dış sorunlarını yoluna koyduktan sonra uzun savaşlarla yıkıma uğrayan beldelerde büyük bir imar faatliyeti başlatarak yollar,köprüler,hastahaneler inşa ettirdi. Mısır'ın manevi lideri konumundaki Hızır Baba'ya ikta vererek onu ve dergahını devamlı bir gelire kavuşturdu. Uluslararası ticareti geliştirmek adına kervansaraylar yaptırıp , sağlam menzil örgütleri kurdu. Açtırdığı medreselerde bilim ve düşünce hayatının gelişmesini sağlayarak , hukuk devleti anlayışının yerleşmesine çalıştı. Mısır ve Suriye onun saltanatında en parlak yıllarını yaşadı. 1277'de rahatsızlanarak öldüğünde 54 yaşındaydı. (Orhan Yeniaras/Baybars - Kölelikten Sultanlığa)
(Sultan Baybars-Kölelikten Sultanlığa / Orhan Yeniaras)


               İslam Dünyasında Paralı Askerler ;
        
Baybars'ın yaptırdığı Camii Kahire

Henüz 674 yılında Basra Valisi'nin emrinde , Buhara'da ele geçirilmiş 4000'e yakın Türkten oluşan okçu birliğinin askeri yeteneği ve üstünlüğü kısa sürede anlaşıldı. İlk Abbasi döneminde bile orduda güçlü şekilde Horasanlılar bulunmaktaydı. Araplar ve İranlılar İslamiyet için savaşmak istemiyorlardı. Dolayısıyla savaşçılara ihtiyaç vardı. Böylece Türk göçü 8. ve 9. yy'da artmaya başladı. Böylece Türkler devlet yönetiminde önemli yerlere gelmeye başladılar.  9. yy'da imparatorlukta paralı askerler arasından çıkarak kendini gösteren Türk asıllı kişilerin sayısı arttı. Çünkü el-Mansur döneminden itibaren ve daha sonra halefi el-Mütasım(833-842) döneminde bu paralı askerler her yerde hazır ve nazır durumuna gelmişti. Adları Memluktu.
          Arapçada memluk ''Doğru Afrika kökenli siyahi kölelerin tam tersine , kimi zaman asker olarak hizmet etmiş  , ama özellikle de ev işlerinde kullanılan uşak ya da hizmetçiyi ya da daha çok güney Irak'taki büyük şeker kamışı tarlalarında çalıştırılan beyaz köle köylüler''i anlatmak için kullanılan bir sözcüktü. Burada Türkler karşımıza köle olarak çıkmaktadır.  ''En yakışıklıları ve en güzelleri , tümünün en iyileri'' olan Türk Köleler Horasan'dan Bağdat'a en çok arananlardı. Fiyatları 150000-200000 dirheme kadar çıkıyordu. İbn Havkal ''Dünyanın en pahalı köleleriydiler'' der. Bu köleler kısa sürede devletin vazgeçilmez dişlileri konumuna geldiler. ,Ardından ise köle asker olarak girdikleri devletin gerçek hakimi oldular. (Jean-Paul Roux , Türklerin Tarihi sf 180..)

                 Mısır ve Suriye'nin Durumu ;

         Eylül 1259'da Hulagu Suriye'ye gitmek üzere İran'dan hareket etti. Öncü olarak Kit-Buga'yı göndermişti. Nusaybin'i ele geçirdi. Urfa ve Harran teslim oldu. Halep kuşatıldı ve düştü. (12 ocak 1260 ) Korku içerisinde Suriye direnişi bıraktı.Hama hemen teslim oldu. Şam işgal edildi. İslamiyet sonunun geldiği izlenimini veriyordu. Geri yok denecek bir tek Mısır kalmıştı.
        Memluklar uzun süredir Mısır'a hizmet etmekte ve birinci derecede rol oynamaktaydılar. Ama 8.yy'ın başında Salahaddin'in halefleri Eyyübi Sultanları döneminde sayıları çok artmıştı. Bu Türk askerleri , Ravza Adasında(Bahr el Nil) seçkin ve iyi örgütlenmiş bir birlik oluşturmuşlardı. Bu nedenle bu askerlere Bahriler deniliyordu. Bu askerler eskiden olduğu gibi daha sonraki tarihte de olacağı gibi özellikle Harezm ve Kıpçak kökenli Türklerdi.
        1215 yılında Avrupa , Nil'in aşağı vadisinin İslamiyetin merkezi ve beyni olduğunu , Kudüs Krallığını kurtarmak için bunları yenmenin gerektiğini anlamıştı. 5.Haçlı seferinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından , Aziz Louis Eyyübiler Mısırına saldırmaya karar verdi. 6 Haziran 1249'da Dimyat'a vardı. Ordusu açlık,veba ve Mısır askerleri karşısında perişan oldu , ordunun tamamı esir alındı , kral da zincire vuruldu.(6 Haziran 1250) Ama bu Eyyübiler'in zaferi değildi.Mısır'da artık Eyyübiler bulunmayacaktı. Bu bir Memluk zaferiydi. Aybeg , 2 Mayıs 1250'de yaptığı darbeyle iktidara geldi ve eylemini meşrulaştırmak için son sultanın oldukça faal ve bir o kadar da korkutucu olan dul eşiyle evlendi. Bu kadın 1259'da onu öldürttü ve 3 gün sonrada kendisi öldü. Yerine Harezm'li Türkmen köle Kutuz geçti. Aynı yıl Hülagu Suriye'de büyük başarılar gösteriyordu. Moğol , koruması altına girmesi için Mısır'a bir ültimatım verdi. Kutuz bunu reddetti ve , ültimatımu getiren elçiyi öldürdü.
        Kutuz Filistin'e hareket etti.Gazze'deki küçük moğol kuvvetlerini ezdi. Mısırlılar 3 Eylül 1260 tarihinde Kit-Boğa komutasındaki Moğol ordusuna yetişerek onları yendi. Böylece bir günde Fırat'a kadar bütün Suriye'yi kurtardılar. Ayn Calut , insanlığın geleceğinin belirlendiği yerlerden birisi olmuştur. Yarım yüzyıldan veri , yeryüzünü titreten Moğollar ilk kez yenilmişlerdi. Moğollar bu savaşla Mısır'ı fethetme şansını yitirmişlerdi. Daha sonra tüm çabalarına rağmen Moğollar bir daha burada başarı elde edemeyeceklerdi. Memlükler bu zaferle büyük bir saygınlık kazandılar. İslam Dünyasında Türk adı farklı yankılar uyandırırken artık Türkleri göklere çıkaran sesler yükseliyordu. Kimse dünyaya yayılmış Türk varlığının bir ürünü olan bu zaferi Araplara ya da Mısırlılara mal etmedi. O sırada Memlük Devletinin Türk sözcüğünün Arapça çoğulu olan Etrak sözcüğü kullanılarak ''Devlet ül Etrak''(Türklerin Devleti) olarak anılmaktaydı.
        Zafer kazanmış ordunun Kahire'ye dönüş yolunda , söz konusu zaferleri kazanan Kıpçak kökenli Memlük komutanı Baybars , Kutuz'un önce elini öpmüş , sonra da onu devirmiştir.(25 Ekim 1260)
Baybars'la birlikte Abbasi Halifelerinin soyundan gelen , Moğollar tarafından kaldırılan halifeliği yeniden tesis edecek , Türk Fatihi Yavuz'un Halifeliği alana kadar , Halifelik Memlükler'de kalacaktır. Baybars (1260-1277) Her açıdan büyük bir hükümdar , Türk Dünyasının en önemli figürlerinden biri ve destan kahramanıdır. Moğolları her seferinden darmadağın eden , şövalyelerin saygın ordugayı Krak'ı Haçlıların ellerinden alarak mağlup eden Baybars yenilmez bir Türk komutanıdır. Memluk sultanlığı 1260'dan 1517'ye kadar , Yavuz Sultan Selim'in Kahire'ye girdiği güne kadar , Akdeniz'in büyük Türk devletlerinden birisi oldu. Türkler Mısır ve Suriye'yi büyük bir refaha kavuşturdu. Bu iki ülkenin güçlü ve gelişmiş bir uygarlığa sahip olmasını sağladı. (Jean-Paul Roux , Türklerin Tarihi sf292... )
                       Sultan Baybar'ın Ölümü;
Baybars (el-Melikü'l-Zahir Rüknettin) , Memlüklerin dördüncü sultanıdır. 1223 yılında Kıpçak ülkesinde doğdu. Ülkesine yapılan akınların birinde esir düşerek Şam'a götürüldü ve satıldı. Eyyübi hükümdarı Melik Salih tarafından affedilmesinden sonra Kahire'ye geldi ve burada hükümdarın Bahri ünvanını taşıyan hizmetkarları arasına girdi. Kuvvetli , kabiliyetli ve zeki bir genç olan Baybars kendini kısa zamanda gösterdi. Mısır'ı ele geçirmek isteyen Fransa Kralı St. Louis'in kuvvetlerini bozguna uğratarak esir edilmesinde büyük rol oynadı. Sultan Kutuz döneminde Moğollar Suriye'yi işgal etmişlerdi. Kutuz kuvvetli bir ordu hazırladı ve öncü birliklerin kumandasını Baybars'a verdi. Ayn-Calut Muharebesinde(1260) Moğollar ağır bir yenilgi aldı ve geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu durum Baybars'ın şöhretini bir kat daha artırdı. Sultan Kutuz 1260 yılı sonunda bir suikaste uğrayarak öldürülünce , Baybars sultan olarak başa geçti. Hükümdar olduğu zaman yaptığı ilk iş, Kutuz'un halktan aldığı ağır vergileri kaldırmak oldu. Böylece halkını sevgisini kazandı. İsyan eden Şam Naibi Sancar'ı 1261'de mağlup ederek , Kahire zindanlarına attırdı. Sultan Baybars 1265 ve 1266 yıllarında Suriye'ye iki sefer düzenleyerek Kayseriya, Arsuf ve Sis şehirlerini ele geçirdi. Moğollara karşı bir çok zafer kazanan Sultan Baybars 1277'de Elbistan civarındaki Moğol kuvvetlerini bozguna uğrattı. Moğollar Baybars'tan intikam almak için Anadolu'da Türklere gösterdikleri zulüm ve baskıyı artırdılar. Bu arada Antakya'dan Şam'a dönen Baybars 1277 yılında 14 gün süren dizanteri hastalığı sonucunda vefat etti.
Hayatının en verimli ve saltanatının en parlak olduğu bir dönemde ölen Baybars, ortaçağ Türk-İslam tarihinin en büyük komutanlarından birisidir. Çok güçlü bir vücuda, sağlam bir iradeye, benzeri görülmemiş bir cesarete ve parlak bir zekaya sahipti. Savaşta en ön safta savaşmayı seven ve tehlikeden çekinmeyen bir komutandı. Medrese, imaret ve hastane gibi hayır kurumları kurmuş , yoksullara el uzatarak insanların sevgisini kazanmıştı. Mükemmel bir posta teşkilatı kurarak haberleşmeyi en iyi şekilde temin etmiştir. Geniş bir casusluk teşkilatı kurmuş ve casusları kontrol eden casuslar da kullanmıştır. Devrin her türlü kara ve deniz harp mühimmatının yapımına büyük önem vermiş, tersaneler kurdurmuştur.  ( http://www.turkcebilgi.com/baybars)
                            Mısır İlim Başkenti ;
     İslamiyete çok önem veren Baybars Moğol istilalarından kaçan Türkleri kendi devletinin  sınır boylarına yerleştirmiştir. 17 yıl süren hükümdarlığı boyunca Mısır ve Memlükleri çok kalkındırmıştır.Moğol akınlarından kaçan alimleri devletine kabul etmiş ve Mısır onun hükümdarlığında ilim başkenti olmuştur. Kahire'de bugün de ayakta dimdik duran Baybars Camisini yaptırmış ve daha birçok cami ile medreseyi İslam dünyasına kazandırmıştır. Özellikle Moğolları durdurmasıyla tarihe geçmiş ve bir çok tarihçiye göre Osmanlı için Kanuni ve Fatih neyse Ortadoğu içinde Baybars da odur şeklinde özetleyebiliriz. (http://www.tarihkomplo.com/2016/02/mogollar-durduran-turk-memluk-sultan.html )
                     Ortadoğu'da Türk Memlükler ;
     Memlükler sadece Abbasiler döneminde değil Tolunoğulları ve İhşidiler devrinde de orduda kullanılmıştır. Eyyübi devletinde ise tesirleri çok artar. Eyyübi devletinde basamak basamak yükselen Memlükler , Eyyübi Hanedanlığında doğrudan güç sahibidirler. Son Sultan Necmettin Salih'in dul karısı Şecer-üd-Dürr ile evlenen Aybek et-Türkmani Memlük Devletini resmen kurar.
Sultan Baybars Kilikya Rumlarını ve Anadolu Ermenilerini sıkıştırır. Kozan kalesine bayrağını asar. Antakya'yı alır , Kıbrıs'a gönderdiği donanma ile Kral Vanas'ı yenip esir alır. Kuzeyde Kıbrıs Krallığı , Güneyde Nubyalılar , batıda Berberiler ve sahillerdeki Franklar , Mısır için tehdit olmaktan çıkar. Haçlı-Moğol ittifakını dağıtır. Alınamaz denilen Askalan ve Kerek kalelerini alır.  ( http://e-tarih.org/makaleler.php?sayfa=makaledetay&makaleno=4097)
Ayn Calut Muharebesi'nden sonra Kutuz ona , vadettiği Halep valiliğini vermedi. Bunun üzerine baybars bir av sırasında Kutuz'u öldürttü. Ardından boş kalan hükümdarlığa Baybars geldi. 1260'ta hükümdar olup , 1277'de ölümüne kadar hüküm süren Sultan Baybars zamanında Mısır Türk Devleti en kudretli zamanına ulaştı. ''Devlet-it Türk'' yani Türk Devleti adı ülke adına eklendi Bu adı ilk kullanan ülkenin hükümdarı oldu.
Arsuf, Hafya, Safed,Yafa , Aşkelon ve Kayserya'da haçlıları yenip kalelerini ele geçirdi. 1266'da Baybars Moğol hakimiyetini kabul eden Kilikya'da bulunan küçük Ermenistan Kralı 1.Hatum'a karşı sefere çıkarak bu ülkeyi ve başkent Kozan şehrini ele geçirdi. 1268'de Antakya şehrini kuşattı ve aldı.
Şam'da bulunan türbesi ve yanındaki Zekeriya Medresesi onun adına yapılan ünlü mimari eserlerdendir.  Zekeriya Medresesi içinde bulunan Zekeriya Kütüphanesi gününüze kadar gelen çok sayıda bilimsel yazma eseri bünyesinde bulundurmaktadır.
Haziran 1277'de , 54 yaşında öldüğü bilinse de, bir gece ansızın derviş kıyafetleri giyerek sarayı terk edip doğduğu topraklara gittiği de halk arasında rivayetler bulunmaktadır. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Baybars )

                         Sultan Baybars'ın İcraatları ;

       1223 yılında Kıpçak‟ta doğmuştur. Baybars, uzun boylu, mavi gözlü, güzel görünüşlü olmasının yanında zekâ ve yeteneğiyle de dikkatleri üzerine çeken biri olarak bilinmektedir.Baybars tahmini on dört yaşlarında iken Moğollar Kıpçak bölgesini istila etmişler ve buralarda yağma hareketlerinde bulunup birçok kişiyi esir almışlardır. Bu sırada esir alınanlar arasında Baybars da bulunmaktadır. Baybars esir olarak önce Sivas‟a daha sonra Halep‟e ve oradan Şam‟a götürülmüş ve burada köle olarak satılmıştır. Mısır‟da hüküm süren Eyyübiler, Abbasilerden sonra süregelen şekilde Türklerden oluşan bir ordu kurmuşlardı.Özellikle Eyyübi Devleti sultanlarından Melikü‟s-Salih, Türklere büyük önem vermiş ve ordusunu Türk kölelere dayandırmıştır.
        Düzenlenen yedinci Haçlı Seferinin başında Fransa kralı IX. Lui bulunmaktadır. Kral IX. Lui, Mısır‟ı alma hevesiyle yola çıkarak 1249 yılında Dimyat‟a asker çıkarmış ve şehri kuşatmıştır

        Şecerü‟d-Dür‟ün Aybek ile evlenmesi ve tahtı ona bırakmasında Memlûklerin büyük etkisi olmuştur. Memlûklerin istediği kişinin başa geçmesiyle Mısır Memlûk Devleti resmen kurulmuştur(1250)

Baybars tahta geçtiğinde karşısına iki büyük tehlike çıkmıştır. Bunlardan biri Anadolu‟yu işgal edip karıştırdıktan sonra Mısır ve Suriye‟ye göz diken Moğollardır. Diğeri de aynı amaca hizmet eden Haçlılardır. Moğollar Anadolu‟daki şehirleri işgalleri sırasında yakıp yıkmışlar acımadan insanlara kıymışlardır. Şimdi aynısını Memlûklerin hüküm sürdüğü topraklarda yapmak için harekete geçmişlerdir.        


Baybars, Anadolu‟daki Müslüman Türklere yardım etmek için Anadolu topraklarında Moğollarla savaşmış bu savaşlarda birçok zayiatlar vermiştir. Üstelik Türklere yardım için geldiği topraklarda hiçbir yeri işgal etmemiş topraklarına katmamıştır.

         Memlûkler Devletine düşmanlık eden devletlerden biri de. Kilikya Ermeni Krallığı‟dır. Bu krallık, Baybars zamanında rahat durmamış Moğollarla birik olup Müslümanlara karşı düşmanca faaliyetlerini sürdürmüştür. Kilikya Ermeni Krallığı, Moğollardan aldıkları destekle Anadolu‟daki Müslüman Türkleri de rahatsız etmişlerdir.Ermeniler aldıkları bu darbeden sonra bir daha kaybettikleri topraklara hâkim olamamışlardır.
Bu seferlerden birincisi; yaklaşık yirmi gün sürdüğü söylenen 1266 yılındaki sefer, ikincisi ise; Baybars‟ın da bizzat katıldığı 1275 yılındaki seferdir. Özellikle bu iki seferden 1266 yılındaki sefer esnasında Kral Hetum’un ülkesi baş şehri de dâhil olmak üzere tamamıyla tahrip edilerek yağmalanmış, galip Memlûk Ordusu Çukurova’dan çok sayıda esir ve ganimetle geri dönmüştür. Ermeniler aldıkları bu şiddetli darbeden sonra bir daha kendilerini toparlayıp eski güçlerine kavuşamamışlardır.  (http://www.kenandabirkuyu.org/sultan-barbars-in-cocuklugu-gencligi-ve-mogol-istilasina-karsi-verdigi-mucadele ) 

Gönderen Ötüken Ormanının Filizleri zaman: 11:09


Baybars

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Baybars
Mısır Memlûk Sultanı
Hüküm süresi24 Ekim 1260 – 1 Temmuz 1277
Önce gelenKutuz
Sonra gelenBerke Han
Tam ismi
El-Melik el-Zahir Rukneddin Baybars el-Bundukdarî
HanedanBahri Hanedanı
Doğum1223
Ölüm1 Temmuz 1277
Baybars ya da tam adıyla El-Melik el-Zahir Rukneddin Baybars el-Bundukdarî, (Arapça: الملك‭ ‬الظاهر‭ ‬ركن‭ ‬الدين‭ ‬بيبرس‭ ‬البندقداري‎) (d. 1223– ö. 1 Temmuz 1277Mısır ve Suriye'de hüküm sürmüş dördüncü Kıpçak kökenli Memluk Sultanıdır.[1]

Yaşamı

Baybars 1233 yılında Karadeniz'in kuzeyinde doğmuş bir Kıpçak Türk'üdür. Altın Ordu Hakanı ve Cengiz Han’ın torunu Berke Han’ın damadı idi. Kendi yerine geçecek oğluna da Berke adını vermişti. Rivayete göre Moğollar tarafından Kıpçak steplerinde (Deşt-i Kıpçak) yakalanmış ve esir olarak Bizans tüccarlarına satılmıştır. Köle olarak Kahire'ye getirilmiş, Eyyubiler'in hassa ordusuna alınmıştı. Zeka ve yeteneği ile kısa zamanda kendini gösterdi.

Ayn Calut Muharebesi

Baybars'ın devleti olan Memlüklerİslam Tarihi'ne Moğolları tek yenebilen devlet olarak geçmiştir. Moğollar Memlükler'le karşılaşmadan önce HarzemşahlarAnadolu Selçuklu Devleti gibi büyük Türk-İslam devletlerini etkisiz hale getirmiştir. Bu da Moğolların ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
Baybars Moğolların bu gücüne rağmen Moğollar'ın 1260 tarihinde Ayn Calut'ta ilk yenilgisine sebep verip ilerlemelerini önemli ölçüde durdurdu. Moğollar ile yapılan bu çatışmada, öncü birliklerine kumanda ediyordu.

Sultanlığı

Ayn Calut Muharebesi'nden sonra Sultan Kutuz ona, vadettiği Halep valiliğini vermedi. Bunun üzerine Baybars bir av sırasında Kutuz'u öldürttü. Kutuz ölürken Baybars'ı sultan ilan etti. Baybars, hükümdarlığının birinci yılında (1261’de), Moğollar tarafından öldürülmüş olan Abbasi halifesinin yerine aynı aileden başka birini getirerek, Mısır Abbasî Hilafetini kurdu.
1260’ta hükümdar olup. 1277'de ölümüne kadar hüküm süren Sultan Baybars zamanında Mısır Türk Devleti en kudretli devrine ulaştı. "Devlet it'Türki" yani "Türk Devleti" adını ülke adına ekledi ve bu adı ilk kullanan ülkenin hükümdarı oldu.
Cesur bir asker olan Baybars, kudretli bir hükümdar ve iyi bir idareci olduğunu gösterdi. Hayatı boyunca bir tarafta Haçlıların elinde bulun Suriye ve Filistin'de, diğer taraftan ise Moğollar idaresine girmiş Hristiyan ve Müslüman ülke ve krallıklarında Moğol idaresine karşı mücadele verdi.
Dokuzuncu Haçlı Seferinde Baybars komutanlığındaki Memlüklülerin (sarı) Haçlılarla ve Moğollarla mücadeleleri
1263'te Baybars Haçlıların kurmuş olduğu Frank Kudüs Krallığı'ndan ufak kalıntı olarak ellerinde kalan arazilerin merkezi olan Akkakalesini kuşattı; fakat bu kaleyi ele geçirmeyi başaramadı. Buna rağmen ArsufHayfaSafedYafaAşkelon ve Kayserya'da Haçlılarla çatışmalara girdi. Buralarda bulunan kaleleri eline geçirip kaleleri yıktırıp, liman varsa doldurtup buraların sonradan tekrar bir savunma mevkii olarak kullanılamamasını sağladı ve bu şehirlerin çoğu Baybars'ın fethinden sonra önemlerini kaybettiler.
1266'da Baybars Moğol İlhanlılara tabi olmayı kabul eden Kilikya'da bulunan Küçük Ermenistan Kralı I. Hatum'a karşı sefer açarak bu ülkeyi ve Küçük Ermenistan'ın başkenti Kozan (Sis) şehrini zapt etti. Böylece Haçlıların elinde bulunan Antakya ve Trablus-Şam tecrit edilmiş oldu.
1268'de Baybars ordusuyla Antakya şehrini kuşattı ve 8 Mayıs'ta şehir teslim oldu. Baybars şehrin kalesini yıktırıp şehrin savunmasına giren Hristiyan ahalinin çoğunu esir aldı. Bu sırada Birinci Haçlı Seferi sonucu Antakya Prensliği'ne atanmış olana Prens IV. BoemondoAntakya'da bulunmuyordu. Baybars ona bir şiddetli ve ayrıntılı şekilde Antakya'da neler yaptığını anlatan bir mektup göndererek "Eğer orada bulunup ne yaptığımı görse idin, annenin seni hiç doğurmamış olmasını arzu ederdin." diye bitirmişti. Boemondo'nun elinde hâlâ Trablus-Şam kalesi bulunmaktaydı ve Baybars bu kaleyi kuşatmaya koyuldu.
Fakat bu sırada Avrupa'da Antakya kalesinin düşüp Antakya Prensliği'nin ortadan kaldırıldığı haberi yayılmıştı. Haçlı ruhu yeniden canlandı ve (Galler ülkesini ve İskoçya'yı sindirmiş olan) İngiltere Kralı Edward I idaresinde Dokuzuncu Haçlı Seferi orduları denizden Mayıs 1271'de Filistin'de Haçlılar elinde kalan Akke limanına geldiler. Baybars Trablus-Şam kuşatmasını bir barış imzalayarak bıraktı. Yeni Haçlı orduları Moğol İlhanlılarla bir muteffiklik aradılar. Fakat bu Haçlı orduları Baybars'a karşı hiçbir başarı kazanamadı. Bazı kaynaklara göre Baybars İngiliz Kralı I. Edward'ı zehirletmeye çalıştı ama bu da başarısız kaldı. Nihayet 1272'de I. Edward Filistin'den ayrıldı.
1277de Baybars İlhanlı Moğollara tabi olan Anadolu Selçuklu Devleti'ne hücum etti. Ordusunun başında Elbistan'da bir Moğol ordusunu yendi. Anadolu’da Moğollara karşı direnişe geçen Türkmen beyliklerini destekledi ve sonra Kayseri’ye kadar ilerledi. Anadolu'daki Türk beyleri yeterince desteklemeyince, Anadolu'daki arazi kazançlarını geride bırakarak kendi merkezinden daha fazla uzaklaşmamak için Şam’a döndü. Anadolu Beylerinin Baybars'a yardım etmemesinin nedeni Moğollar'dan çekiniyor olmalarındandı. Moğollar onlara son derece acımasız davranmışlardı. Taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmayacak sözü de Moğolların felsefesini ortaya çıkarmaktaydı.
Altın Ordu ve Bizans ile de siyasi münasebetler kuran Baybars, Haziran 1277’de, 54 yaşında öldüğü söylense de derviş kıyafetiyle bir gece ansızın sarayını terk edip doğduğu topraklara gittiği de rivayet edilmektedir.
Orta çağ tarihinin en büyük ve örnek hükümdarlarından biri olarak anılan Baybars, devlet teşkilatında büyük bir reform yapmış, Haçlıları Yakındoğu’dan sürüp çıkarmıştı.

Onarım ve kültür katkıları

Kahire'de yaptırdığı Baybars Camii
Şam'da yaptırdığı Zahiriye Kütüphanesi
Baybars çok etkin bir devlet idarecisi olup Memlüklü Devleti sınırları içinde çoğu günümüze kadar kalan çeşitli imar ve kültür projeleri uygulatmıştır.
Devletinin en önemli iki şehri olan Kahire ve Şam arasında atlı ulak sistemi kurmuş ve bu sistem için enfrastrüktür kurumlarını (yollar, menzil istasyonlari vb.) kurmuştur. Böylelikle hayatın, iletişim ve ulaşımın çok yavaş olduğu bir dönemde Kahire ile Şam arasındaki bir mesajın dört günde gitmesini sağlamıştır. Diğer ulaştırma projeleri olarak ülkesindeki köprüleri, su ulaşım kanalları ve limanları yenileştirmiş ve yeniden kurdurmuştur. Ülkesinin tarımına katkıda bulunma hedefiyle eski sulama yollarını tamir ettirip; yeniletip; yeni sulama kanalları açtırmıştır. Kahire'de ismini taşıyan Baybars Camii'ni yaptırmıştır. Şam'da bulunan türbesi ve yanındaki Zekeriya Medresesi onun adına yapılan ünlü mimari eserlerdendir. Zekeriya Medresesi'ne bağlı olan Zekeriya Kütüphanesigünümüze kadar gelen çok sayıda önemli bilimsel yazma eserleri içinde bulundurmaktadır.
Baybars Kahire'de ve ülkesinde İslam bilginlerine ve bilim adamlarına büyük destek sağlamıştır. Örneğin tıp araştırmalarıyla ünlü Arap tıp doktoru İbni Nefîs'in patronu idi.[2]
İsmi İslam dünyasında, özellikle Mısır ve Suriye'de ölümünden sonra bir kahraman olarak anılmaktadır. Katkılarını ve savaşlarını anlatanSirat al-Zahir Baibars (El-Zahir Baibars'ın hayatı) adlı hatıra eseri Arap edebiyatında popüler bir eser olarak önemini korumaktadır.

.