Türk milliyetçiliğinin
kurumsallaşmasında ve fikrî yönden olgunlaşmasında kurduğu matbaa ve çıkardığı
“Toprak” adlı aylık ülkü dergisiyle önemli hizmetlerde bulunmuş olan İlhan
Darendelioğlu[1] (1921-1979), Türk Kültür Çalışmaları Derneği ve İstanbul
Milliyetçiler Derneği gibi milliyetçi derneklerde de faaliyet yürütmüştür. İki
dönem Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği genel başkanlığı da yapmış olan
Darendelioğlu, 1969 Seçimlerinde Adalet Partisinden İstanbul milletvekilli
seçilmiştir.
Demokratik Partinin de kurucuları arasındadır. 1975’ten sonra
Milliyetçi Hareket Partisine geçen Darendelioğlu, 19 Kasım 1979’da Marksist
teröristlerin düzenlediği suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. “Bizim için
milletvekili sıfatı da gelip geçicidir. Bizim asli sıfatımız mezara kadar
namuslu yaşamaktır. Biz o asli vazife içindeyiz.”[2] diyen Darendelioğlu, Ahmet
B. Karabacak’a göre mücahit ağabey; Nurettin Pakyürek’e göre, radyum beyinli
Türk; Altan Deliorman’a göre ise güneyli yiğit idi.
İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de
Komünist Hareketler, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Türk
Milliyetçilerinin Kalemiyle Atatürk, Türk Milliyetçiliği Tarihinde Büyük Kavga,
Pazarlar Kanlı İdi, Nazım Hikmet Vatan Haini mi Vatan Şairi mi?, Ecevit Marksist
mi?, Devrim Nedir? Devrimci Kimdir? gibi çok ciddi eserler vermiştir. Türk
milliyetçilerinin çıkardığı Türk’e Doğru, Tanrı Dağı, Millî Yol, Millî Hareket
ve Millî Işık dergilerinde yayımlanan yazıları ile de ses getirmiştir.
Türkiye’nin en buhranlı dönemlerinde gazetecilik yapmış olması da tarihe diğer
önemli bir hizmetidir.
Türkistanlı bir arkadaşının
(muhtemelen Altan Deliorman’ın ortaokul arkadaşı Ziyaeddin Babakuran)
aracılığıyla İlhan Darendelioğlu ile tanışan Altan Deliorman’ın “Otuzlu
yaşlarda, ortadan uzun boylu, yağız, topluca bu Güney Anadolu çocuğunda,
insanları kendisine kolaylıkla bağlayan bir tılsım gizliydi.” şeklinde tarif
etmekte ve Darendelioğlu ve Türk milliyetçileri hakkında şunları söylemektedir:
“Edebiyat Fakültesinde okumuş, seçim
sandıklarında filizlenen beyaz ihtilal öncesi başı, milliyetçilik yüzünden
derde girmiş, fakat belalara karşı metanetle durmasını bilmiş bu genç adamın,
medar-ı maişet motorunu ufacık bir pedalın başında döndürmesi beni pek
şaşırtmamıştı. O dönemde, milliyetçinin şaşmaz kaderi buydu. Milliyetçiler,
Türkiye’ye insan yetiştiren muazzam çarktan nasılsa kaçmış fabrikasyon hataları
gibiydi. Kimisi öğretmen kimisi bir yerde memur kimisi Babıali bünyesinin bir
türlü kabule yanaşmadığı genç gazeteci, kimisi tanınmamış avukat… Fakat hemen
hepsi, daracık bütçelerinin içine sıkışmış, inancından başka sermayesi olmayan
vatan evlatlarıydı. Çok kimseye hazin gözükebilecek bu kader, bana nedense hep
Devr-i Saadet Müslümanlarını hatırlatmıştır. Darendelioğlu, örnek bir tevazu
sahibi yaratılışa sahipti. Türkçüler Derneğinin kurucuları dernek başkanlığını
ona teklif etmesine rağmen o, yaşça büyük olmasına karşın böyle bir görevden
kaçınmıştı. Keskin kalemini kılıç maharetiyle kullanan bu genç adam, özel
hayatında hakikaten alçak gönüllüydü. Kalabalıkça meclislerde kendisinden
bahsedildiği yahut söz sırası ona geldiği zaman yüzüne bir pembelik yayılır,
mahcubiyetin ağır yükü omuzlarını çökertirdi.”[3]
Onu “Türk dünyasının bu soylu ve güçlü
savunucusunun belirgin meziyetleri arasında tevazuu yanında millî şuur
uyanıklığı, edep ve ahlakı; ölçüye, endazeye vurulması mümkün olmayan eşsiz
idealist bir kişilik” olarak ifade eden arkadaşı, sırdaşı Nurettin Pakyürek’e
göre, “Darendelioğlu, son yarım yüzyılda Türk soyunun yetiştirdiği ve sayıları
birkaç düzineyi geçmeyen yüksek seviyeli milliyetperverlerden birisi”ydi. Ona
göre Darendelioğlu, “Türk’e beslediği saygı ve sevgi itibarını kişiliğinde
kristalize etmiş”ti.[4]
O, “Bu topraklar için/Bu bayrak
için/Ölelim/Ne düşünelim ne de bilelim”[5] sözleri doğrultusunda inandığı ülkü
yolunda en yüksek seviyedeki idealizm anlayışının âdeta erişilmesi güç bir
sembolü olmuştur.
Pakyürek’e göre; bu radyum beyinli
Türk, Cumhuriyet Türkiye’sinde komünizmin Türk milleti için ne büyük felaketler
getirmekte olduğunu ilk defa en şuurlu şekilde sezip anlayan ve son nefesine
kadar da en ince çizgileriyle bulunan amansız mücadelesini sürdüren birkaç Türk
münevverinin başlıcasıydı. Batı dünyasının Dr. Schwarz’ı (Komünistler Nasıl
Yalan Söyler? kitabıyla ünlü antikomünist yazar.) ne ise Türkiye ve Orta Doğu
için de Darendelioğlu o idi.[6]
İlhan Darendelioğlu’nun çıkarmış
olduğu Toprak dergisi komünizmle mücadele ekseninde başlı başına Türk dünyasına
hizmet eden bir dergiydi. Toprak dergisi İstanbul’da ilk çıkmaya başladığında
sahipleri Darendelioğlu ve Mahmut Ünal’dı. 1954 yılının Aralık ayında, küçük
boy bir dergi olarak neşir hayatına atılan Toprak, komünizmle mücadeleyi[7] ön
plana alan bir muhteva ile 1968’e kadar aralıksız çıkmıştır. Türk Yurdu istisna
edilirse milliyetçi mecmuaların en uzun ömürlüsü olmuştur. Daimî yazarları
arasında, Arif Nihat Asya, Cezmi Türk, Hikmet Ertez, Zübeyr Koç, M. Sait
Çekmegil, Cemal Oğuz Öcal, Nurettin Pakyürek, Refet Körüklü, Fethi Tevetoğlu,
Prof. Şakir Berki, Ziya İlhan Zaimoğlu, Aydil Erol, Tahsin Ünal, Hikmet Tanyu,
Nejdet Sançar, Zeki Sofuoğlu, Ziyaeddin Babakuran, Hızırbek Gayretullah gibi
isimler vardı. Derginin yazı ve şiir seçmelerini çok kere Nurettin Pakyürek
yapmakta idi.[8] Toprak dergisinde Yavuz Bülent Bakiler, Zeki Velidi Togan,
Faruk Kadri Timurtaş, Hayrani Ilgar, Gazeteci-Yazar-Şair Kemal Fedai Coşkuner,
Yücel Hacaloğlu, Necmettin Sefercioğlu, “Milliyetçi Türkiye”nin yazarı Fikret
Eren (Kurt Karaca)in yazı ve şiirlerine de yer verilmiştir.
Toprak dergisi, milliyetçi bir dergi
olarak komünist yazar ve şairlerle ilgili içeride ve dışarıdaki gelişmeleri de
takip etmiş ancak o dönemin siyasi atmosferinden dolayı bazen dergiden ziyade
haber gazetesi çizgisine kaymıştır. 1960 sonrasının reaksiyoner milliyetçilik
havası doğal olarak milliyetçi dergilere de yansımıştır. Mesela, Aziz Nesin’e
İtalya’da birincilik veren kurulun bir komünist teşekkül ve birinciliğin de
sahte olduğuna ilk Toprak dergisi temas etmiş, durumu Darendelioğlu Fransa’daki
milliyetçi arkadaşları vasıtasıyla tetkik ettirme yoluna gitmişti.[9]
1944 Sabahattin Ali-Atsız Davası
sebebiyle 23 yaşında gözaltına alınmış olan Darendelioğlu, gençlik yıllarında
Türk milliyetçiliği içinde yerini almış 3 Eylül 1946’da İstanbul Üniversiteli
gençler tarafından kurulan Türk Kültür Çalışmaları Derneğinin de kurucu üyeleri
arasında bulunmuştur. MTTB’nin toplantı salonunda gerçekleştirilen ilk
toplantıya Darendelioğlu da katılmış, diğer kurucu üyelerle birlikte derneğin
idare kurulu üyelerini seçmiştir. Derneğin başkanlığını sırasıyla Necati
Balaşoğlu, eski Azerbaycan parlamentosu üyelerinden M. Sadık Aran ve Müfit Adil
Çulcuoğlu yapmışlardır. Dernek İstanbul’da ilk defa Ergenekon Bayramı adıyla
gün tertiplemiş, geniş çapta alaka görmüştü. Derneğe en büyük yardımı, 600 lira
vermek suretiyle Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil yapmış; MTTB ve Marmara
Lokalinde yapılan Ergenekon Bayramı gösterilerinde hazır bulunmuştu. Dernek
birçok konferans ve seminerler tertip etmiş; bu toplantılarda Mirza Bala, Cafer
Seyit Ahmet Kırımer, İsmail Hami Danişment, Zeki Velidi Togan, Mükrimin Halil,
M. Halit Bayrı vb. konuşmuşlardı. Dernek, 1950’de diğer derneklerle birlikte
Milliyetçiler Federasyonuna dâhil olmuş, Türkiye Milliyetçiler Derneği
kurulduktan sonra ise kapanmıştır.[10]
Türk dünyasının bilge hocası Prof. Dr.
Muharrem Ergin’le aynı dönemde okumuş, bayrak şairi Arif Nihat Asya ile aynı
dergilerde aynı dava için mücadele etmiş bir isim olan Darendelioğlu,
Türkçülüğün kalesi Hüseyin Nihal Atsız’ı da tanımıştı. Nitekim Nihal Atsız öldüğünde
onun hakkında “Kimse inkâr edemez ki, merhum, büyük bir vatanperver, korkusuz
bir mücahit, akıllı ve şuurlu bir komünist düşmanı idi. Atsız Bey’in, bizim
nesilden olup da Türk milliyetçiliğine gönül vermiş olan herkeste büyük hissesi
vardır.”[11] Demiştir.
İlhan Darendelioğlu, uzun yıllar 1954
yılında Ferruh Bozbeyli’nin[12] de kurucuları arasında olduğu İstanbul
Milliyetçiler Derneğinin çalışmalarına katılmış; Fetih toplantıları, Kıbrıs
toplantısı; Remzi Oğuz Arık, Mehmet
Akif, Hüseyin Avni Ulaş, Mevlana, Rahmi Eray, Yahya Kemal Beyatlı, Yunus Emre,
Mimar Sinan için anma günleri tertip edilmesine katkılar sağlamıştır. Bunların
haricinde de Orhan Gazi’nin Bursa’yı fethinin 637. yıl dönümü dolayısıyla 6-7
Nisan 1963 tarihinde 45 kişilik bir otobüs kafilesiyle Bursa’nın fetih törenine
iştirak eden Milliyetçiler Derneğinin Bursa’daki faaliyetlerine Genel Başkan
Ercüment Konukman, Bursa Şube Başkanı Cemal Külahlı, Ertuğrul Düzdağ yanında
Darendelioğlu da toplantı ve konuşmalarla destek olmuştu.[13] Bu isimlerden 10
Eylül 2014’te aramızdan ayrılan Recep Ercüment Konukman, MHP’nin de en eski
Ülkücüsü olarak bilinmektedir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de
danışmanlık yapmıştır. Türklüğe dair de önemli eserleri olan Konukman, birçok
milliyetçi dergi ve vakıf faaliyetlerinin içinde bulunmuştur.
İlhan Darendelioğlu, Türk dünyasının
bir bayrağı olmuş, dış Türklerle olan irtibatını da somut uygulamalarla ortaya
koymuştur. Nitekim Türkiye dışından bilhassa Sovyet hegemonyası altındaki Türk
yurtlarından gelen soydaşlarla da zaman zaman bir araya gelmiş, çeşitli
faaliyetler gerçekleştirmiştir.
1962 yılında Doç. Ergeş Şermet
Bulakbaşı, Millî Türkistan Komitesi Başkanı Veli Kayyum Han, Garip Sultan, Dr.
Mustafa Edige Kırımal, Mehmet Emircan’ın basın ve sohbetler yoluyla Türk halk
efkârını komünist politikalar hakkında bilgilendirme ve bilinçlendirme
etkinliklerine Darendelioğlu da katılmış ve Türk kardeşlerine rehberlik
etmiştir. Darendelioğlu, bu misafirleri arkadaşı Türkistanlı Ziyaeddin
Babakuran’ın[14] da katkısıyla Toprak dergisinin idarehanesinde ağırlamış uzun
ve etraflıca sohbet etmiştir. Doç. Bulakbaşı, Darendelioğlu ile sohbetinde
Türkistan’da milliyetçiliğin ve komünizmle mücadelenin cezasının yıllardır
sürgün ve ölüm olduğunu ve milliyetçilerin halkın gözünden düşürülmesi amacıyla
gerici ve yobaz olarak nitelendirildiğini söylemiştir.[15]
Ergeş Şermet Bulakbaşı, 45 memleketin
150 kadar delegesinin katıldığı Asya-Afrika Yazarları Kongresinde de müşahit
olarak hazır bulunmuştu. Bulakbaşı, kongrede Nazım Hikmet’in kendisini Türkiye
delegesi olarak kabul ettirdiğini, Rus delegelerin oyları ile kendisini delege
seçtiren Nazım Hikmet’in konuşmasında, Türkiye’nin hür olmadığı, iktisadi
çöküntü altında ve aç olduğunu söylediğini, kendisinin Taşkent’te Türkiye’yi Kurtarma
Cemiyetini idare ettiğini anlattığını üzülerek bildirmiştir.[16]
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden
beri ciddi anlamda Türkçülerin gündeminde olan dış Türkler konusu, bütün hayatı
boyunca Darendelioğlu’nun da gündeminde olmuştur. Türkçü-milliyetçi dergiler
dış Türkler konusunu ve mücadele metotlarını sürekli sayfalarına yansıtmıştır.
Komünizm tehdidi karşısında Balkan Türklüğü ve Türkistan Türklüğü, Rum tehdit
ve baskıları karşısında Kıbrıs Türklüğü, Darendelioğlu’nun sahibi olduğu Toprak
dergisinin de önemli konuları arasında yer almıştır. Bu konular
Darendelioğlu’nun kitaplarında da Türk milliyetçiliğinin tarihi ve mücadelesi
yönüyle ifadesini bulmuştur.
Darendelioğlu, Kıbrıs konusuna
hassasiyetle yaklaşmakta ve sahibi olduğu Toprak dergisi bu konuda önerilerde
bulunmaktaydı. Darendelioğlu’na göre, 1950 yılının henüz ilk günlerinde
Kıbrıs’taki Türk nüfusuna yapılmak istenen baskı artmış, Yunan gazeteleri, edep
ve hayâ duygusundan mahrum tahrikçi neşriyatlarına hız vermişlerdi. Bu çatlak
seslere Türk gençliği İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Mersin’de yaptıkları
mitinglerde cevap vermişler; Kıbrıs meselesine millî dava olarak bakan
vatanseverler ise Kıbrıs Türk Kültür ve Yardım Cemiyeti, Kıbrıs’ı Koruma
Cemiyeti, Kıbrıs Okullarından Yetişenler Cemiyeti gibi cemiyetler kurmuş ve
teşkilatlanmaya gitmişlerdi.[17]
20 Temmuz 1974’te Türk Ordusu Kıbrıs’a
çıkınca dergi, Kıbrıs Özel Sayısı çıkarmış ve “Türk milleti topyekûn ordunun
yanında ve emrindedir.” başlığıyla destek vermiştir.[18] Kıbrıs’ta Türk varlığının
korunması ve geleceği adına da derginin önerisi “Ayrı bölge uygulamasına
geçilmeli ya da adanın ikiye bölünmesi sağlanmalı.” şeklinde olmuştur.[19]
Darendelioğlu, Toprak dergisinin ilk
sayfasında Kıbrıs’ta Atlılar köyünün bütün halkının Rumlar tarafından kurşuna
dizildiğini, The Sun gazetesinin Türkleri barbarlıkla suçladığını dile
getirmiş; “Hain Korkak Olur!” başlığıyla kaleme aldığı başyazıda, “20. asırda
Orta Çağ’ın zalim derebeyleri gibi hareket edenler, hâlâ utanmadan kendi
sıfatlarını Türk’e yakıştırmaya çalışmaktadırlar. ‘Hain korkak olur.’ diye bir
atasözü vardır. Bu kadar korkak bir milletten elbette asalet ve adalet
beklenemezdi.” diye yazmıştır.
Darendelioğlu’nun faaliyetleriyle
içinde etkin olduğu Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği de Kıbrıs Meselesi’ne
ayrı bir ehemmiyet vermiştir. Mesela bu dernek içinde oldukça aktif faaliyetler
yürüten Fethi Tevetoğlu’nun Asya Milletleri Komünizmle Mücadele Konferansı
Umumi Heyetine sunduğu rapora göre “Kıbrıs problemi”, yalnız Adadaki iki cemaati
veya Türkiye-Yunanistan-İngiltere gibi üç garantör devleti ilgilendiren bir
siyasi ve hukuki çıbanbaşı değildir. Bu mesele; Türkiye başta olmak üzere bütün
Orta Doğu ve Akdeniz memleketlerinin, dolayısıyla beynelmilel komünizm
karşısındaki müşterek savunma teşekkülleri olan Kuzey Atlantik Paktı (NATO) ve
Merkezi Anlaşma Örgütü (CENTO) ve bütün hür dünyanın güvenini tehdit eden bir
davadır. Kıbrıs’ta, Kıbrıs Komünist Partisinin halefi olan Terakkiperver Emekçi
Halk Partisi (AKEL) ile irtibatlı 10 mühim komünist teşekkül yanında AKEL’in
komünizm propagandası yapan bir de Haravgi adlı günlük gazetesi de faaliyet
göstermiştir.[20]
Darendelioğlu; TBMM’de dış Türkler
hassasiyetini ortaya koyan gündem dışı konuşmasında, Amerika’da 1959’da ilan
edilen “Esir Milletler Haftası”na işaret ederek bu konuyu “Esir Türkler
Meselesi” olarak dile getirmiştir. Bu konuşmasında, şunları söylemiştir:
“Aslında Amerika’da ilan edilmiş olan
bu haftanın Amerika’dan çok bizi ilgilendiren yönü vardır. Çünkü hiçbir
milletin altmış milyonluk bir kıta kadar büyük bir parçası komünist esareti
altında değildir. Emperyalizmin siyasi, iktisadi hatta kültürel şeklinin bile
yıkıldığı ve protesto edildiği çağımızda; Azerbaycan, Türkistan, Kırım, Kafkas,
İdil-Ural, Kerkük ve Balkan Türk’ü ile Bulgaristan, Macaristan, Polonya,
Çekoslovakya, Romanya, Arnavutluk gibi komünist esareti altında bulunan
milletlerin maruz kaldığı insanlık dışı muameleye önce bizim karşı çıkmamız
lazımdır. Çünkü bu çember içine düşmüş olanların büyük çoğunluğunu bizden
olanlar, yani dini, dili, kanı, adı ve rengi bizden olanlar teşkil eder.
Düşünün ki Afrika’da bile insan eti yiyen vahşi ve iptidai kabilelerin dahi
insan gibi yaşama hasletlerine kavuşmasını özleyen bu dünyada, bizim Hariciye
Vekâletimizin de esir milletlerin sesine kulak tıkamak gafletinden kurtulması
lazımdır.”[21]
Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın
avukatlığını da yapmış olan Galip Erdem ise esir milletler davasının birbirine
benzemeyen iki yönünden bahsetmektedir. Bunlardan birisi “kapitalist
sömürgecilik”tir; İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, İspanya ve
Portekiz tarafından temsil edilmişlerdir. Buna 1917 Sovyet İhtilali’nden sonra
kara bir leke daha eklenmiştir. Öyle ki bu ikinci safha yani kızıl
sömürgecilik, kapitalist sömürgeciliği mumla aratmıştır.[22]
Türkistan Türklüğünün son yüzyıldaki
birkaç önemli isminden biri ve Hüseyin
Nihal Atsız’ın kardeşi Nejdet Sançar’ın cenazesinde bulunmuş tek Türkistanlı
olan Hızırbek Gayretullah da Millî Yol dergisinde bu konuda şu görüşleri dile
getirmiştir:
“Esir milletler topluluğu işgal
ettikleri toprak itibarıyla da umumiyetle Asya ve Afrika’dadır. Bu topluluklar
milliyet ve din bakımından ele alınırsa İdil-Ural, Türkistan, Kırım, Kafkasya
ve Azerbaycan'ın Müslüman Türklerle meskûn ve dünyaya insanlığı öğreten Türk
cetlerinin mirasçıları olduğu anlaşılır. Oğuz Hanların, Atillaların,
Cengizlerin hür dedirttiği bu diyarlara bugün esir denilmektedir.”[23]
Toprak dergisinde Baymirza Hayit ve
İsa Yusuf Alptekin gibi Türk dünyasının önemli isimlerinin Türkistan
Türklüğünün sorunlarını dile getiren yazıları da Türk dünyası ile
paylaşılmıştır. Bunların dışında kendini Hun-Macar olarak niteleyen Prof. İmre
Toth[24]; Toprak dergisiyle sürekli iletişim içerisinde bulunmuş,
Darendelioğlu’nun gündemiyle Türk milliyetçilik tarihine geçmiştir.
Darendelioğlu, Macar Davası hakkında
Türk gençliğine şöyle seslenmiştir:
“23 Ekim 1956 tarihi; Macaristan’da
hürriyete susayanlar için ümitli, sevinçli bir günün başlangıcı olmuş fakat
komünizmin kanlı eli bu sevinçli günü büyük karanlıklara tekrar gömmüştü. 23
Ekim’de Macaristan’ın vatansever üniversiteli gençleri o gün büyük bir meydanda
toplanarak ‘Kahrolsun komünistler!’ ‘Defolun Ruslar!’ diye hep bir ağızdan
tempo tutmuşlar, bu ses ağır ağır yurdun her tarafına yayılmış ve Macar milleti
komünizmin kanlı pençesinden kurtulabilmek için bir büyük mücadelenin içine
girmişti. 31 Mart 1956’da Budapeşte artık gerçekten bir bayram sevincine
gömülmüştü. Çünkü şehirdeki bütün kızıl yıldızlı bayraklar yakılmış, bütün
komünist kişilerin heykelleri yıkılmış; bütün komünist yuvalar, müesseseler
artık hürriyete kavuşturulmuştu. Macaristan’da sevinç, Macaristan’da hürriyet,
Macaristan’da insan gibi yaşama hakkı uzun sürmedi. 4 Kasım 1956 pazar günü
komünizmin genç beyinleri ezen, insaf, insanlık, hak, hürriyet tanımayan kanlı
ve ateşli tankları tekrar Budapeşte’yi işgal etti. O gün Rus tanklarından çıkan
kurşunlar binlerce masum, hürriyet diye bağıran Macar’ı ekin biçer gibi biçti.
Budapeşte sokakları Rus tankları paletlerinin ezdiği, Rus kurşunlarının
katlettiği binlerce Macar gençleriyle dolmuştur. Manzara eşine ender rastlanan
bir canavarlık, görülmemiş bir vahşet, tasavvuru bile mümkün olmayan bir
kahpelik örneği idi. Komünizme karşı örnek bir mücadele vermiş fakat onun kızıl
pençesinden hala kurtulamamış olan Macaristan, milletimiz için bir ibret
kaynağı olmalıdır. Bizdeki profesörler, 1956’da Macar gençliğinin komünizme
karşı nasıl savaştığını, araştırıp öğrenmelidirler. Ve yetiştirdikleri bir
kısım talebelerin Türk’ün şeref ve haysiyetiyle ilgili hareketlerini görerek
utanmalıdırlar.”[25]
Tespit ettiğimiz kadarıyla şunu
söyleyebiliriz ki Darendelioğlu; dış Türkler konusundaki milliyetçi anlayış,
tutum ve algısıyla da Türk dış politikasına yansımaları bugüne kadar gelen
katkılar sağlamıştır. Bugün Macaristan’ın Turancı Jobbik Partisi, Karabağ
Meselesi’nde Azerbaycan Türklerinin yanında duruyorsa ve Türkiye’yi “son kale”
olarak görüp açıktan destekliyorsa bu olguda Türk milliyetçilerinin vermiş
olduğu mücadelenin etkisi büyüktür.
Dış Türklerin sözcüsü, millî ve manevi
değerlerin hamisi olan Darendelioğlu; Türk milliyetçiliğinin ülkemizde ve
dünyada iktidar savaşlarının ortasında ayakta kalmasını sağlamış ve bulanık
sularda kaybolmasına, ayaklar altında çiğnenmesine müsaade etmemiştir. Darendelioğlu,
bir taraftan Ülkücü kadrolaşmayı sağlarken diğer taraftan da dış Türkler
konusunda yurdun her bir köşesinde gençliğe ruh vermiştir.
[1] İlhan Darendelioğlu ile ilgili
daha kapsamlı bilgilere ulaşmak isteyenler, 2013 yılında Berikan Yayınlarından
çıkmış olan “Güneyli Yiğit: İlhan Egemen Darendelioğlu ve Siyasi Mücadelesi”
adlı kitabımıza bakabilir.
[2] TBMM Tutanak Dergisi, Dönem:3, B:180,
20.06.1973:302-303
[3] Altan Deliorman, Kırık Kanatlı
Jöntürk, İstanbul, 2009, s. 152-153.
[4] Hüseyin Yüzbaşı, Ülkücü Basın
Şehitleri, Ankara, 1980.
[5] Hüseyin Nihal Atsız, Türk Ülküsü,
İstanbul, 1966, s. 2.
[6] Hüseyin Yüzbaşı, age., s. 33.
[7] Türk dünyasında Komünizme karşı
ilk siyasi dergi olarak 1923-1927 yılları arasında İstanbul’da çıkarılan “Yeni
Kafkasya” gösterilmektedir. Asıl amacı Azerbaycan’ı istiklaline kavuşturmak
olsa da Bolşevik esareti altındaki bütün milletlerin masumiyetini savunmaktan
çekinmemiştir. Derginin asıl yükünü Mehmet Emin Resulzade ve Azerbaycanlı
milliyetçiler yüklenmiştir. bk. Âdem Can, “Yeni Kafkasya Mecmuası”, Bilig, Türk
Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Bahar/2007, Sayı:41, s.111-114
[8] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de
Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul, 1975, s. 405-406.
[9] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de
Komünist Hareketler II, İstanbul, 1961, s. 189.
[10] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de
Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul, 1975, s. 174-175.
[11] Nihal Atsız Özel Sayısı,
Toprak, Aylık Ülkü Dergisi, Aralık,
1975, Sayı:24, s. 2.
[12] Ferruh Bozbeyli, Türk Siyasi
yaşamında aralarında İlhan Darendelioğlu’nun da bulunduğu 69 arkadaşı ile
Adalet Partisi ve Süleyman Demirel’e karşı başlatmış oldukları muhalefet sonucu
Adalet Partisinden ayrılarak Demokratik Partinin kuruluşuna öncülük eden bir
isimdir. Tek şahıs ve zümre egemenliğine
karşı başlatılan bu hareketin içinde üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kızı
Nilüfer Gürsoy, Samet Ağaoğlu’nun eşi Neriman Ağaoğlu, Adnan Menderes’in
oğulları Yüksel ve Mutlu Menderes de bulunmuştur. Demokratik Parti için bk.
Selim Yıldız, Güneyli Yiğit: İlhan Egemen Darendelioğlu ve Siyasi Mücadelesi,
Ankara, 2013 s. 227-246.
[13] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de
Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul, 1975, s. 308-309.
[14] Ziyaeddin Babakuran, 1940’larda
Türkiye’ye göç eden Özbek Türklerindendir. Altan Deliorman’ın ortaokul 6.
sınıftan da arkadaşı idi. 1952’de birlikte Öğrenciler Arası Fetih Yıllarını
Kutlama Derneğini kurmuşlardır. Mehmet Emin Buğra’nın çıkardığı Türkistan
dergisinin yayınında da bulunan Babakuran, Almanya’da faaliyet gösteren Veli
Kayyum Han’ın ve Millî Türkistan dergisinin Türkiye’deki temsilciliğini
yapmıştır. Daha sonra Münih’teki Radio Liberty’nin Özbek seksiyonunu
yönetmiştir. bk. http://kavgamiz.com/orkun/kayiplarimiz-y2319.html
(18.03.2016/23:23)
[15] İlhan Darendelioğlu, “Moskof
Radyosu İle Ağız Birliği Edenler”, Millî Yol, 20 Temmuz 1962, Sayı: 25, s. 11.
[16] Milliyet, 25.02.1962, s. 2.
[17] İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de
Milliyetçilik Hareketleri, İstanbul, 1975, s. 235-236.
[18] Kıbrıs Özel Sayısı, Toprak, Aylık Ülkü Dergisi, Sayı: 8, Ağustos 1974,
s.7.
[19] Kıbrıs Özel Sayısı, Toprak, Aylık Ülkü Dergisi, Sayı: 8, Ağustos 1974,
s.5-6.
[20] Mücadele, Sayı: 12, Mart 1965, s.
24.
[21] İlhan Darendelioğlu, “Esir
Türkler Meselesi”, Toprak, Aylık Ülkü Dergisi, Sayı: 20, Ağustos 1972, s. 9.
[22] Mücadele, Sayı: 5, Temmuz 1964,
s. 3.
[23] Millî Yol, Sayı: 12, 13 Nisan
1962, s. 13.
[24] Türkçülüğün önde gelen
isimlerinden ulu Türk ve Türkçü olarak bilinen Hüseyin Nihal Atsız, Macarların
1956 yılında Sovyetlere karşı başkaldırışından duygulanarak Macar vatanseveri
ve Türk dostu Prof. İmre Toth’a ithafen “Kardeş Kahraman Macarlar” şiirini
kaleme almıştır.
[25] İlhan Darendelioğlu, “Macar İhtilali”,
Toprak, Aylık Ülkü Dergisi, Sayı: 16,
Nisan 1972, s. 1.