Büyük kısmı Volga'dan batıya geçen Hunlar'dan, Güney İran'a ve
Batı Afganistan'a inen bir bölük olduğu tahmin edilen Orta Doğu Hunlarının, hiç
olmazsa, Ak Hun (Eftalit) devleti hanedan ailesi ile hakim zümresini teşkil
ettikleri ileri sürülmüş; veya bu devlet, Töleslerden Chao-ché'lere (Kao-kü =
Uygurların ataları) bağlı Hua kolu mensuplarının Cungary bozkırlarından Horasan
bölgesine geçerek, 5. asrın ortalarına doğru bir siyasî teşekkül haline gelmesi
ile ilgili görülmüştür. Hun tarihinin bu noktası, oldukça karanlık bir manzara
taşımaktadır.
Hakimiyetini, Hazar kıyılarından Kuzey Hindistan'a,
Afganistan'a, İç Asya'ya kadar genişleten bu kavmin veya kavimler topluluğunun,
çeşitli vesikalarda birbirinden farklı adlarla anılması, durumu daha da
karıştırmakta gibidir. Vaktiyle Ed. Chavannes, Yetaların neşet ettiği Hua (Hoa)
topluluk adı ile "Hun" kelimesinin yakın ilgisi bulunduğunu düşünmüş
ve J. Marquart, türlü adlarla zikredilen bu kavmin, Priskos'taki
Kidarita'lardan (Sasanî İmparatorluğu hududunda, Kafkaslar'da oturan Hunlar)
ibaret olduğunu ileri sürmüştü. Bizanslı tarihçi Theophanes'e (8. asrın 2.
yarısı) göre "Ephtalit" adı, Sasanî İmparatoru Peroz'u (Fîruz.
459-484) mağlup eden Hun hükümdarı Ephtalanos'tan alınmıştır. Bu adın, aslında,
Eftalit paraları üzerinde görülen Hephthalkhion olduğu ve birinci kelimenin
sülale adını, ikincisinin de kavim ismini gösterebileceği bildirilmiştir. Diğer
taraftan, İskenderiyeli Kosmas Indikopleustes (545-549 arası) ile Bizans
tarihçisi Prokopios'un (545-550 arası) eserlerinde ve eski Hind vesikalarında
aynı kavimden Ak Hunlar (Bizans: Devkhoi Ounni; Hind: Şveta-Huna) diye
bahsedilmiştir. 520 yılında, Ak Hun - Eftalit hükümdarını ziyaret eden Çinli
seyyah Song Yün'ün notlarından, bu kavmin Hunlarla akrabalığı anlaşılıyordu. 5.
asrın ilk yarısında Sasanîlerle çarpışan Ak Hun hükümdarı, "Khakan"
unvanını taşıyordu ve Afganistan bölgesindeki Ak Hun prensinin unvanı da
"Tegin" idi. Bölge yerli halkının İranî asıldan olduğu şüphesizdir.
Ak Hun-Eftalit meselesi, son zamanlarda, bilhassa K.
Czegledy'nin geniş araştırması ile, oldukça açıklık kazanmış görünüyor. Buna
göre, tarihî gelişme, 350 yıllarında Altaylar havalisinden batıya doğru cereyan
eden büyük göç hareketi ile ilgilidir. İç Asya'da, Hun idaresinden sonra
iktidara gelen Sienpilerin yerine kurulan büyük Juan-juan devletinde, Uar ve
Hun adlarında iki kabile grubu, 350'lerde, bilinmeyen bir sebeple o devletten
ayrılarak, bugünkü Güney Kazakistan bozkırına gelmiş; buranın eski Hun halkını
Volga'ya doğru ittikten (Avrupa Hunları) az sonra güneye yönelerek,
Afganistan'ın Toharistan bölgesine inmişti. 367'ye doğru, buradaki eski Kuşan
(Büyük Yüe-çi) ülkesine hükmeden "Kidarita" hanedanını (ihtimal İran
asıllı) da Baktria'ya (Belh havalisi) süren bu İç Asyalı kütle, söylendiği gibi,
Uar (= Avar) ve Hun kabileler birliği idi. Bu birlik, daha sonra Kangkü
(Çu-Maveraünnehir) ve Sogd'un (Semerkand ve havalisi) hakimleri olarak,
(Çince'deki Hiung-nu ve Avrupa dillerindeki Hun şekilleri arasında mahallî
söylenişlere göre bazı ufak değişiklikler gösteren) yukarıda sıraladığımız
adlar altında anılmıştır. Hakimiyetini, batıda Hirkania'ya (Gurgan, Hazar
denizinin güneyi) kadar genişleten bu devlet, 5. asır ortalarından itibaren
Heftal adında yeni bir hükümdar ailesine sahip olmuş (bu ad ilk defa 457'de
görülüyor) ve yıkıldığı 557 yılına kadar hem sülale, hem kavim olarak, öteki
adlar ve Ak Hun adı ile birlikte bu adı da taşımıştır. Yapılan tespitlere göre,
devlette rol oynayan kabilelerden bazıları şunlardı: Kadis-hun (Herat
civarında. Pers kaynaklarında Hvon, Prokopios'da Eftalit diye zikredilen bu
kabile, sonra İran'ın batısına göçmüştür; "Kadisiya" yer adının
menşei), Zavul (Zabul; bundan Zabulistan), Çol (Çöl? Gurgan = Curcaniye,
havalisinde), Kernikhion (Karmir-hyon= Kızıl? Hun), Askil-Eskil. Bunlardan hiç
olmazsa bir kısmının yerli olduğu aşikardır.
Sogd bölgesini ele geçirdikten sonra İran üzerine baskı yapan
Uar-hunların, 9 yıl kadar süren (358'e doğru) şiddetli hücumları karşısında
yıkılma tehlikesi geçiren Sasanî İmparatorluğu, Şapur II'nin gayretleri ile
kurtuldu. Hattâ, iki taraf arasında ittifaka varan bir antlaşma oldu ve bu
durum üç nesilden fazla bir süre devam etti (bu arada, Şapur'un, 359'da
Amida'yı [Diyarbakır] kuşatmasında, yardımcı olarak, Hun kuvvetleri de
bulunmuştu). Fakat Bahram Gor zamanında (420-438) başlayan yeni taarruzlar
(427'den itibaren), Sasanîleri sarstı. Sogd bölgesinden Ceyhun'un güneyine
doğru gelişen istila hareketinin, Bahram Gor tarafından, başarı ile
durdurulması, onun en şöhretli ("kurtarıcı") İran imparatorlarından
sayılmasına vesile oldu. Halefi Yazdgird II zamanının (438-457) sonlarına
doğru, Uar-Hunların (Ak Hun) başında, büyük hükümdar, Eftal (Abdel)
hanedanından, Kün-han (Kun-han Priskos'da Kougkhas, İslam kaynaklarında
Akh.ş.n.var vb.), İran iç işlerine karışarak, himayesine aldığı veliaht Peroz'u
(Fîrüz) Sasanî tahtına çıkarmış (459-484), hakimiyetini Kuzey Hindistan'a doğru
genişleterek orada, başında Skandagupta'nın bulunduğu Gupta devletini
dağıtmıştı (470'e doğru). 484 yılında, Ceyhun kıyılarında Ak Hun - Eftalitler
tarafından mağlup edilerek Herat bölgesini kaybeden ve yıllık vergiye bağlanan
Sasanîler'in, bu sırada geçirdiği dinî-içtimaî bir sarsıntı, ülkelerini
ihtilale sürükledi. Bu, Mazdek isyanı idi. Mazdek, Mani inancındaki "ikili"
telakki (ışık-karanlık, iyilik-kötülük mücadelesi) üzerine sosyal huzursuzluk
amillerini de ekleyerek, o tarihlerde yorulan ve iktisadî darlık içine düşen
topluluğu kurtarmak iddiası ile, düşüncelerini yaymağa başlamıştı. Buna göre,
insanların saadetini bozan iki unsur vardı. Biri servet, diğeri kadın.
Bunlardan her ikisi de herkesin ortak malı olduğu takdirde, yeryüzünden kötülük
kalkacaktı. Bu tipik komünist propaganda neticesinde, arazi ve servet sahipleri
ile aile müessesesine karşı kışkırtılan halk, Mazdek ve müritleri tarafından
ayaklandırıldı. Din adamları ve asiller öldürüldü, kadınlar tecavüze uğradı,
evler ve konaklar yağmalandı, tahrip edildi. Devletin sıhhat kazanacağı
hususunda Mazdek'e inanmak gafletini gösteren Şah Kavad (veya Kubad, 488-496 ve
498-531) da hapsedilmişti; fakat o, kurtulmak imkânını bularak, komşu Ak
Hunlara sığındı (496). İran'da olup bitenleri yakından takip eden Ak Hun
hükümdarı, insanlık yararına hiçbir şey göremediği Mazdek hareketini kırıp yok
etmek için, Kavad'ı 30 bin kişilik Hun süvari birliği başında İran'a gönderdi.
Bu suretle Şah, ihtilali bastırdı (498-499) ve hadiselerin gelişmesinden,
felaketin derecesini kavrayan halkın da yardımı ile, Mazdek ve taraftarları
yakalanarak idam edildi. Tabiatıyla, temizlik ve ülkenin sükûnete
kavuşturulması, uzun bir zamana ihtiyaç gösterdiğinden, Sasanî İmparatorluğunda
hak, adalet ve mülkiyet esasında normal nizam, daha ziyade, Kavad'ın oğlu
Husrev I. Anüşîrvan (531-579) devrinde kurulmuştur ki, bu şehinşah, tarihte
"Adil" lakabı ile anılır.
Çin kaynaklarına göre, İç Asya'da Hoten, Kuça, Aksu, Kaşgar ve
etrafını hakimiyetlerine alan Ak Hun-Eftalitler, bu arada Kuzey Hindistan'ı da
zaptetmişlerdi. Bu harekât, "Tegin" unvanını taşıyan ve Kâbil'de
oturan Toramana adındaki başbuğ tarafından idare edilmişti. 6. yüzyılın ilk
yarısında ise Toramana'nın oğlu Mihiragula (Gollas, 515-545) imparatorluk güney
kanadının en azametli hükümdarı görünmektedir. Ordusunda, daima 700 savaş
filinin bulunduğu rivayet edilir. Fakat Budist rahipler (Song Yün ve ondan bir
asır sonra buraya gelen Hiuen-tsang), bu "Huna kralı"ndan
hoşlanmamışlardır. Çünkü Mihiragula, Budizmi ülkesi halkı için tehlikeli
sayıyor ve Budistleri kontrol altında tutuyordu. Buna karşılık, İskenderiye'den
Hindistan'a giden tüccar (sonra keşiş) Kosmas tarafından ve 530 tarihli Gwalior
kitabesi ile Sanskrit yazılı "Keşmir Vekayinamesi"nde Mihiragula,
Hindistan'ın en büyük hükümdarı olarak tasvir edilmektedir.
İran'da Anüşîrvan büyük bir devlet adamı olarak belirdikçe, Ak
Hun - Eftalitler sönükleşti. 552 yılında, Orta Asya'da Göktürk Hakanlığı
kurulup İstemi Yabgu, Maveraünnehir bölgesinde faaliyete geçtiği zaman ise, iki
büyük imparatorluk arasında sıkışan Ak Hun - Eftalit devletinin, Göktürklerin
mücadeleye giriştikleri Juan-juanlarla olan siyasi ve sıhrî rabıtaları da fayda
vermedi. Anüşirvan ve İstemi'nin ortaklaşa hareketleri neticesinde, Ak-Hun
iktidarı yıkıldı ve ülke Göktürklerle İranlılar arasında paylaşıldı (557).
Üç kol halinde gelişmiş olan Hun siyasi hakimiyeti,
-Kafkasya'daki (Derbend kuzeyi- Hazar denizi arasında) Hunların, Hazar
Hakanlığı idaresine girinceye kadar süren kısa hakimiyetleri dışında- bu
suretle tarihe karışmakla beraber, Hunlara mensup Türk soyundan çeşitli
kütleler , Büyük Hun çağında şahsiyetini bulan zengin kültürleriyle göreceğimiz
gibi, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında Tabgaç, Göktürk, Türgiş, Karluk,
Uygur, Oğuz, Bulgar, Sabar, Hazar, Kuman vb. türlü adlar altında ve yeni güçlü
devletler, imparatorluklar kurarak yaşamaya devam etmişlerdir. Türk milleti denilen
büyük âlemin çocukları olan bu kütleler, aynı zamanda Rus, Macar, İslav-Bulgar,
Romen, Gürcü devletlerinin kuruluş ve gelişmelerinde başlıca rol oynamışlar ve
daha sonraki bütün İslam-Türk siyasi teşekküllerine askeri, hukuki ve sosyal
yönlerden ana kaynak vazifesi görmüşlerdir.
Prof.
Dr. İbrahim KAFESOĞLU