Atilla / Romalılar mı Daha Barbar Hunlar mı?

Tarihte barbarlığıyla öne çıkarılan Hun imparatoru Attila gerçekte kimdi? Gerçekten yazıldığı kadar vahşi biri miydi, yoksa bizim okuduğumuz bir tür 'resmi tarih' miydi? İBRAHİM ALTAY, Christopher Kelly'nin Turkuvaz Kitap'tan çıkan Attilla biyografisini bu soruların ışığında değerlendiriyor.



"Onların kısa, güçlü kol ve bacakları ve kalın boyunları vardır. Öylesine çirkin ve çarpıktırlar ki, iki ayaklı canavarlar veya köprü korkuluklarına konulmak için ağaç kütüklerden kabaca yontulmuş heykel sanılabilirler. Ne kadar tiksindirici olsalar da insan biçimindedirler, fakat yaşam biçimleri o kadar vahşidir ki, ne ateşe ne de lezzetli yiyeceklere ihtiyaç duyarlar; sadece yabani bitkilerin köklerini ve her tür hayvanın yarı çiğ etini yerler. Bu etleri de azıcık ısıtmak için kalçaları ile atlarının sırtları arasına yerleştirirler. Başlarını sokacak binaları yoktur ve günlük hayatlarında binalardan mezarlarıymış gibi uzak dururlar. Çoğunlukla dağlarda ve ormanlarda amaçsızca dolaşır ve daha beşikteyken soğuğa, açlığa ve susuzluğa dayanmayı öğrenirler. Keten bezinden veya tarla faresinin derisinin bir araya getirilip dikilmesiyle yapılan elbiseler giyerler. Mülteciler gibi, içlerinde yaşadıkları at arabalarıyla bir yerden bir başka yere göçer dururlar. Eşleri, bu arabalarda erkeklerin çirkin elbiselerini dokur. At arabalarında kadınlar, kocalarıyla yatar, çocuklarını doğurur ve ergenlik çağına gelinceye kadar büyütürler. Onlar, düşünce kabiliyeti olmayan hayvanlar gibi, doğru ve yanlış arasındaki farktan tamamen habersizdirler." Yukarıdaki cümleler, Romalı tarihçi Marcellinus tarafından Hunlar'ı betimlemek için yazıldı. Şurası var ki Marcellinus bir antropolog olmadığı gibi Hunlarla da hiç karşılaşmamıştı. İşin kolayına kaçtı; Homeros'un, Kyloplar ve Herodot'un İskitler hakkındaki yalan yanlış anlatılarını kopyaladı. Homeros'un Odessa' sında anlattığı Polyphemus (Tepegöz) 'tek gözlü bir canavar'dı. Herodot'un İskitleri, düşmanlarının kafasından şarap kadehi yapıyordu. Ciddi bir araştırmaya ve gözleme dayanmayan bu klişe ve söylencelerin temel esprisi Dünyayı 'medeni' ve 'barbar' olarak ikiye ayırmaktı. Batılılar, düşmanlarını bugün olduğu gibi o gün de 'tanımlayarak ötekileştiriyor', 'kendi kamuoylarını manipüle etmek için sanal kimlikler oluşturuyor', 'algıyı çarpıtıyor'du.

BİLGE KRAL ATTİLA
Kyloplarla, İskitlerle ve Hunlarla ilgili bu 'çarpıtılmış algı'nın mihenk taşı, adı geçen toplulukların hepsinin toprakla kurdukları ilişkiydi. Bir başka deyişle: "Barbarların ortak özellikleri göçebe olmalarıydı." Bir de atlarına verdikleri önem. Bir başka Romalı tarihçi olan Vegetius'a kulak verelim: "Hun atlarının eğri başları, pörtlek gözleri, dar burun delikleri, dizlerinin altına kadar sarkan kabarık, taranmış yeleleri, aşırı büyük kaburgaları, alabildiğine açılmış toynakları, fırça gibi gür kuyrukları ve zayıf bedenleri vardı." Ve bu 'ucube' atlara binen 'yarı hayvan' Hunlar ortalığı yakıp yıkıyorlardı. Siz inanmayabilirsiniz ama o zamanlar bu safsataya inanan çok sayıda 'medeni' Romalı vardı. Peki, gerçekte Attila ve Hunlar ne kadar vahşi, akılsız, düzenbaz, yalancı, acımasız, kısacası 'barbar'dı? Muhtemelen Romalılar'dan daha az. Öncelikle bazı yaygın ve yanlış kanaatleri düzelterek işe başlayalım.

Attila, bozkırda doğmuş, yurtsuz, yarı aç bir göçebe çocuğu değildi. Hunlar, göçlerini tamamlayıp Doğu Avrupa'da yerleşik düzene geçmişlerdi. Attila'nın babası Mundiuch, Attila'dan önceki Hun liderleri Oktar ve Rua'nın kardeşiydi. Yani Attila sarayda doğmuş ve yetiştirilmişti. Amcalarının birbiri ardına gerçekleşen talihsiz ölümlerinin ardından tahta çıktı. Savaşmaktan başka bir şey bilmeyen bir 'toraman' değildi. Gotça ve Latince de biliyordu. Gücünü acımasızlığından değil, düşmanlarını yalnızlaştırmak ve yoksullaştırmak konusunda uyguladığı ince diplomatik taktiklerden alıyordu. Attila'nın idari anlayışı Roma'nınki gibi entrika üzerine kurulu dengelere dayanmıyordu. Attila, yerel ileri gelenlere sadece tehdit ve şiddetle hükmetmiyordu. Onlarla işbirliği yapıyor, kazanılan zenginlikleri onlarla paylaşıyor ve onların yönetime katılmasını sağlıyordu. Üstelik Attila, çağdaşları olan Gotlar ve Romalılar kadar bile istilacı değildi. Kazandığı savaşlardan sonra bile ordusunu kendi sınırlarına geri çekiyor, haraç ve hediyelerle yetiniyordu. Sezar'ın sadece Galya işgali sırasında 1 milyon insanı katlettiği ve bir o kadarını da köleleştirdiği düşünülürse 'Attila bir melekti' bile denilebilir.
ROMALI TARİHÇİLERİN TANIKLIĞI
Bütün bunları bir kitaptan öğreniyoruz. Turkuvaz Kitap, Christopher Kelly'nin Attila, Hunlar ve Roma İmparatorluğu'nun Çöküşü kitabını Turhan Kaçar çevirisiyle yayımladı. Kitap, kabaca üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde Hunların tarihi kökenleri üzerinde duruluyor. İkinci Bölüm'de Attila'nın tahta çıkmasından ölümüne kadar olan dönem hikaye ediliyor. Üçüncü Bölüm'de Roma ile Hunlar arasındaki temel çelişkiler ve birbirlerine kazandırdıkları değerler ele alınıyor. Kitabı son derece hoş kılan özelliklerin başında bu dağılım geliyor. Akademik tartışmaların ardından sürükleyici bir hikayeyle karşılaşıyorsunuz. Kelly, Hunların Moğolistan ya da Çin kökenli bir kavim olduğuna dair tezleri inandırıcı bulmuyor. Ona göre Hunların anavatanı Kazakistan'ın geniş bozkırları olmalıdır. Kazanlar ve kulplar, yaylar ve oklar hakkında yapılmış analiz kitabın ilgi çekici bölümlerinden.

ÖĞRETİLERİ GÜNÜMÜZE IŞIK TUTUYOR
Hunların kökenlerine dair tartışmaları, Attila'nın öyküsü ve portresi takip ediyor. Bu bölümde kitap, yazarın akıcı anlatımı sayesinde adeta bir resimli romana dönüşüyor. Elçi kılığında saraylar arasında dolaşan iki yönlü casuslar, Attila'ya suikast girişimleri, Attila'nın Roma İmparatoru'nun kız kardeşi Honoria'yı kendisine nişanlaması, ziyafet sofraları, savaşlar...
Christopher Kelly, bu bölümleri kurgularken de Romalı tarihçilerin anlattıklarından yararlanıyor ama Hunlarla karşılaşmış ve Attila'yla aynı sofrada oturmayı başarmış tarihçilerden. Bunların başında Priscus geliyor. Roma elçilik heyetiyle birlikte Attila'nın sarayına giden Priscus'un Attila'nın mütevazılığı hakkındaki gözlemleri şunlar: "Attila mücevher takmıyordu. Bizim için müsrifçe hazırlanmış yemekler, altın ve gümüş tabaklarda ikram ediliyorken Attila için tahta bir tabakta sunulan etten başka bir yiyecek yoktu. Ziyafetteki adamlara altın ve gümüş kadehler verildiği halde Attila'nınki ahşaptı." Priscus'un anlattığı diğer bazı olaylar o dönemin Roma'sını ve Hunlarını yöneticileriyle birlikte karşılaştırma imkânı sunuyor. Buna göre, Attila Roma ahlaki kurallarına, Roma İmparatoru Theodosius'tan bile çok riayet ediyordu. Attila, düşmanlarını alt etmek için, onların adamlarını satın almak ve yakınlarındakilere suikast düzenletmek gibi yollara başvurmazken, Theodosius, ordularından çok bu neviden entrikalarına güveniyordu. (Bu girişimlerden birinin anlatıldığı bölüm, kitabın en heyecanlı hikayelerinden biri.) Roma İmparatoru'nun aksine Attila'yı gerçekten korkunç yapan şey kontrolsüz vahşiliği değil, tam tersine bir hükümdar olarak tokgözlülüğü, tevazusu ve zekiliği idi.
Attila'yı bir tarihi araştırma olarak görüp, kitaplığın 'sonra okunacak kitaplar' bölümüne koymak haksızlık olur. Çünkü kitap bir yönüyle günümüzle ve günümüzde yaşananlarla yakından ilgili. Örnek vermek gerekirse 1954 yapımı Sign of Pagan filmine bakılabilir. Filmde Hunlar, özel mülkiyete, ailenin kutsallığına, Hristiyan değerlerine ve kişisel temizliğe özen göstermeyen barbarlar olarak resmedildi. Senatör McCarthy'nin bayılacağı gibi, Attila'nın Avrupa içlerine yürüyüşü, uygarlığa karşı gerçekleştirilmiş bir 'uzun yürüyüş'tü. Hunlar da at üzerindeki proto-komünistlerdi. Kitabın günümüzde yaşananları da açıklayan en önemli parçalarından biri Vergillius'a ait olduğu iddia edilen şu meşhur Roma şiiri:
"Romalı!
İmparatorluğunla yönettiğin
Yeryüzünün halklarını hatırla...
Senin sanatların bunlar olacaktır:
Güvenliği sağlamak,
Hukukun üstünlüğünü dayatmak."

Romanın yerine kimi ya da neyi koymak istediğinize siz karar verin. 


ARAŞTIRMA Attila Christopher Kelly Çeviren: Turhan Kaçar Turkuvaz Kitap 342 s., 25 TL

SABAH 31.03.2011

   Avrupa Hun İmparatorluğu   

Kuruluş Tarihi - 375
Yıkılış Tarihi - 454
Kurucusu - Balamir
Başkenti - Segedin
Dili - Hun Türkçesi
Devlet Başkanı - İmparator
Avrupa Hun İmparatorluğu Hükümdarları

          1) Balamir (375 - 395)
          2) Ildız (395 - 410)
          3) Karaton (410 - 415)
          4) Muncuk (415 - 425)
          5) Oktar (425 - 430)
          6) Rua (430 - 434)
          7) Bleda (434 - 445)
          8) Attila (445 - 453)
          9) İlek (453 - 454)

Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…