Orta
Asya’da Juan-juan adıyla bilinen, Avarların kökenleri konusunda kesin bilgilere
sahip değiliz. Ancak son ilmî araştırmalar, Avarların iki kavim unsuruna
dayandığını koymuştur. İşte bugün, bunlardan en az birinin Türk kökenli
olduğunu söyleyebilmekteyiz. Ayrıca Avrupa’da büyük etkiler bırakan Avar
topluluklarının da bu Türk unsurlara dayandığı söylenebilir.
Avarlar,
552 yılında Göktürk devletinin kurulması üzerine, İç Asya’daki yurtlarını terk
ederek batıya doğru kaçmışlardı. Önce Kafkasya’da görünen Avarları Bizanslılar,
Uarhunit (Avar-Hun) diye adlandırmışlardır. Burada Bizans ile vardıkları bir
anlaşma ile 558′de Sabar devletine son verdiler. Bu sayede Volga (İtil)
ırmağından Tuna’ya kadar olan sahada hâkimiyet kurmuşlardır. Ancak Göktürklerin
baskısı ile burada fazla tutunamayarak önlerine çıkan bir kısım Slâv
kabilelerini yenerek, Onogur (Bulgar), Otrigur, Kutrigur gibi Türk asıllı
kavimleri de sürükleyerek Karadeniz’in kuzeyinden Tuna nehri boylarına kadar
ilerlediler. Bu sırada Bizans’a elçiler göndererek, Bizans arazisinde
yerleşebilecekleri bir yer istediler. Bizans, Göktürk baskısı yüzünden, Avarların
bu isteklerine çekingen davranmıştır.
567 yılında
Macar ovasına gelen Avarlar, bu bölgede yaşayan güçlü Germen kavimlerinden
Gepidleri dağıtmış, Lombardlar’ı da İtalya’ya göçe mecbur etmişlerdir. Böylece
Avarlar, Macar ovasına tek başlarına hâkim oldular.
Bu sırada
Avarların başında meşhur Bayan Han bulunuyordu. Avarların bu başarısından sonra
Macaristan’ın tamamı, tarihte ilk defa olarak, tek bir siyasî güç etrafında
toplanıyordu. Ayrıca, Avarların hâkimiyeti altında bulunan Slâvlar,
tarihlerinde ilk defa, tek bir siyasî idare altında bir araya gelmiş
oluyorlardı.
Bu tarihten
sonra Avarların Bizans’a yöneldiklerini görüyoruz. Trakya ve Makedonya’da büyük
akınlar yapan Avarlar, iki defa Selânik’e kadar ilerlemişler ve şehri
kuşatmışlardı. Avar askerî baskıları sonunda Bizans, ancak onlarla büyük
meblağlar tutan yıllık vergiler ödemek suretiyle barışı sağlayabiliyordu. Bir
ara Avarlar, İstanbul’u kuşatarak, Bizans’a korkulu anlar yaşatmışlardı (626).
Bu tarih Avar hâkimiyetinin zayıflamaya başladığı zamana rastlar. Zira bu
esnada Avarların hâkimiyetinde bulunan Slâv kabileleri ve Türk asıllı Bulgarlar
ayaklanmışlardır. 679 yılında Tuna Bulgar devletinin kurulması da Avar
devletini sarsmıştır. Buna rağmen Avarlar varlıklarını IX. yüzyılın başına
kadar koruyabilmişlerdir.
776-803
yılları arasında, bir yandan Frank kralı Büyük Şarl, bir yandan da Bulgar
hükümdarı Kurum Han’ın Avarlara karşı giriştikleri saldırılar, Avar devletinin
sonu olmuştur.
Avarların
Avrupa kavimleri üzerinde, önemli etkileri olmuştur. Avrupa kavimleri,
özellikle de Slâvlar, devlet yönetimi ve askerlik konusunda Avarlardan çok şey
öğrenmişlerdir. Üzengiyi ilk defa Avrupa’ya getirenler de Avarlar olmuşlardır.
Avarların kökenleri hakkında
şunları söyleyebiliriz ki; Orta asya steplerinde etnos bir halkken 555
tarihinde göktürkler tarafından batıya sürülen Juan-Juanlar bir diğer adıyla
cücenler batıda Sabar Türkleriyle karışıp ileriki yıllarda tamamen
Türkleştiler. Ancak tüm teorilerin kesiştiği nokta Avarlar'a bağlı kabile
topluluğunun homojen bir etnik kökene ait olmadığı yönündedir. Avarlar
gerçekten özgün bir etnik grup olsalar bile bu durum Avrupa'da yaşadıkları süre
için geçerli değildir. Romalı olmanın bir etnik anlam içermemesi gibi Avar
olmak da Avar Kağanlığı'nın bir parçası olmak anlamına gelmektedir. Kesin
bulgulara dayanan tek olgu ise Avarların Avrupa'ya göç ettiklerinde türdeş
olmadıkları ve birçok etnik kökenden gelen topluluğu içlerinde
barındırdıklarıdır. Bu gruplardan birkaçı İskitler, Hiung-nu, Hunlar,
Bulgarlar, Avarlar, Hazarlar, Kumanlar ve Moğollar'dır. Ayrıca Avarlar,
Avrupa'ya doğru göç hareketinde özellikle Türk kabilelerinden yoğun şekilde
etkilenmişlerdir.
Avarlar, Türk Kültürü izleri ve Türkçe İsimler barındırmaktadır. Avrupadaki
Avarların ise Avrupa'da bulundukları sürede Avrupa Slav topluluklarıyla
kaynaştıkları bilinmektedir. Avarlar için "İlk defa tarihsel olarak kanıtlanmış Türk boyundandır"
denilmiştir.
Referans
kitaplarında ise Türk kabilelerinin geçmişi Avarlar'a kadar
genişletilmektedir. Bu tanım özellikle Avar Kağanlığı dönemindeki Türk
etkisinin arttığı son dönemler için geçerlidir. Bilimsel alanda bu teoriyi
geliştiren Macar tarihçi András Róna-Tas'a göre Avar kabile birliğinin
iskeletini Uygur Türkleri oluşturmuş ve birlik Orta Çağ'da Orta Asya'da
yaşamakta olan kabilelerin kaynaşmasıyla meydana gelmiştir. Alman
Dilbilimcisi Harald Haarmann'a göre Avarlar kesin bir Türk ulusudur. Türk
Tarih Tezi'ne göre de Avarlar Türk ulusudur.
Hunlarla birlikte
bilinmeyen bir sebeple Kazak bozkırlarına göç etmiştir. Bu Uar ve Hun
kabileleri hemen güneyde yerleşik durumda bulunan eski Hunlarla karşılaşıp
onları Volga'ya doğru itmişler ve burada Hint-Avrupa diline sahip İranlılar'a
komşu olmuşlardır. Ardından Tarım Havzası ve Afganistan'ın Toharistan bölgesine
göç etmişlerdir. Bu bölgede yaşayan Alanların göç etmesini sağlamışlardır. Uar
ve Hun kabilelerinin yöneticileri Baktria'da kendilerine Oino ismini vererek
Yunanca para bastırmıştır. 456 yılında Ak Hun devletinin kurulmasının ardından
Kral I. Khingila, Uarlar ve Hunları birleştirmiştir. Bundan sonra bu halklar
Uarhunlar veya Akhunlar olarak anılmıştır. Uarhun kelimesinin Sanskritçe ismi
Huna veya Svetahuna 'dır. Türk araştırmacı Mehmed Tezcan ve Japon araştırmacı
Katsuo Enoki, Nikolay Kyorrer, K. Tsegled, A. Hermann gibi araştırmacılar da
Uarların Akhunlara bağlı bir kabile olduğunu söylemiştir. Hermann hazırladığı
Çin Atlası 'nda Uarlar ve Hunların yerleştiği Horasan ve Toharistan ve buraya
komşu bölgeleri Avar kabilelerine ait geleneksel topraklar olarak
adlandırmıştır. Bunun gibi bazı araştırmacılar da Avarlar ile Uarların aynı
olduğunu söylemektedir.
Dil
Avarların
diline dair veriler oldukça azdır ve bu verilerin azlığı güvenilir yorumlar
yapmaya engel olmaktadır. Yazılı kaynaklarda bulunan Avar ünvanları ve kişi
isimleri Altay dil ailesinde yaygın isimlerdir. Arkeolojik verilere göre
Avarlara ait yazılı metinler çözülmeyecek kadar kısadır. Avar diline dair
veriler içeren tek bir anıtta ise batık bir Nad-Sent-Miklosh define gemisinden çıkmış,
ancak Yunan harfleriyle yazılı olan metin Rus dilbilimci E. Helimski, ekibi
tarafından incelenen buluntulardan sonra kullanılan dilin Tunguzca olduğunu
söylemiştir. Başka bir dilbimici olan O. Mudrak ise dilin Bulgarcaya
benzediğini iddia etmiştir. Macar tarihçi András Róna-Tas'a göre Avarlar
ilk dönemlerden itibaren Türk dilinin bir lehçesini konuşmaktaydılar. Szarvas
şehrinde bulunan iğne kutusundaki yazılar András Róna-Tas'a göre Türk dilinde
yazılmıştır. Gábor Vékony bu yazıların Macarca olduğunu söylemiştir. Fakat bir
sonuca ulaşılamamıştır. 6. yüzyıl tarihçisi Menandros Protektor, Avarların
konuştuğu dilin Hunların diliyle aynı olduğunu belirtmektedir. Dilin kökeni
belirleyen etmenlerden biri olduğu varsayılırsa Avarların Ogur Türklerinin bir
parçası oldukları öne sürülebilir.
internetten