OĞUZ
zamanında Usun Koca derler bir kişi var idi, ömründe iki oğlu var idi. Büyük
oğlunun adı Eğrek idi. Cesur, deli, güzel yiğit idi.
Bayındır
Han'ın sohbetine ne zaman istese getirdi. Beylerbeyi olan Kazan'ın divanında
buna hiç kapı baca yoklu. Beyleri çiğneyip Kazan'ın önünde otururdu.
Kimseye
iltifat eylemezdi.
Meğer hanım
gene bir gün beyleri çiğneyip oturunca. Ters Uzamış derlerdi Oğuz'da bir yiğit
var idi, der: Bre Usun Koca oğlu bu oturan beyler her biri oturduğu yeri kılıcı
ile ekmeği ile almıştır, bre sen baş mı kestin kan mı döktün, aç mı doyurdun,
çıplak mı donattın dedi. Eğrek der: Bre Ters Uzamış baş kesip kan dökmek hüner
midir dedi. Der: Evet hünerdir ya! Ters Uzamış'ın sözü Eğreğe tesir etti.
Kalktı Kazan Bey'den akın diledi. Akın verdi. İlan etti, akıncı toplandı.
Üç yüz
mızraklı yiğit bunun yanına cem oldu.
Meyhanede
beş gün yeme içme oldu. Ondan sonra Şirögüven kenarından Gökçe Deniz'e kadar
olan memleketleri yağmaladı. Sayısız ganimet alındı.
Yolu Alınca
Kalesine uğramıştı. Kara Tekür orada bir koru yaptırmıştı. Uçanlardan kaz,
tavuk, yürüyenlerden geyik, tavşan bu avluya doldurup Oğuz yiğitlerine bunu
tuzak yapmıştı. Usun Koca oğlunun yolu bu koruya uğradı.
Korunun
kapısını ufalttılar. Yabanî geyik, kaz, tavuk kestiler, yediler içtiler.
Atlarının
eyerlerini aldılar, giyimlerini çıkardılar.
Meğer Kara
Tekür'ün casusu var idi, bunları gördü, gelip der: Bre Oğuz'dan bir bölük atlı
geldi, korunun kapısını ufalttılar, atlarının eyerlerini alıp giyimlerini
çıkardılar, bre ne duruyorsunuz dedi.
Altı yüz
kara elbiseli kâfir bunların üzerine saldırdılar. Yiğitleri öldürdüler.
Eğreği
tuttular. Alınca Kalesinde zindana attılar.
Kara kara dağlardan
haber aştı, kanlı kanlı sulardan haber geçti, kudretli Oğuz ellerine haber
vardı. Usun Koca'nın ak otağı önünde feryat koptu. Kaza benzer kızı gelini ak
çıkarıp kara giydi. Usun Koca oğul oğul diye akça yüzlü anası ile ağlaştılar
sızlaştılar.
Her kemikli
gelişir, kaburgalı büyür. Meğer hanım, Usun Koca'nın küçük oğlu Seğrek iyi,
cesur, alp, deli yiğit oldu. Bir gün yolu bir düğün derneğe uğradı.
Kondular,
yemek içmek ettiler.
Seğrek
sarhoş oldu. Dışarı ayakyoluna çıktı. Gördü ki öksüz oğlan bir çocukla kavga
ediyor. Bre n’oldunuz diye bir tokat birine, bir tokat birine vurdu. Eski dutun
biti, öksüz oğlanın dili acı olur. Biri der: Bre bizim öksüzlüğümüz yetmez mi,
bize niye vuruyorsun, hünerin var ise kardeşin Alınca Kalesi'nde esirdir, var
onu kurtar dedi. Seğrek dedi: Bre kardeşimin adı nedir? Dedi: Eğrek'tir. Şimdi
Eğreğe Seğrek yakışır, kardeşim sağ imiş kaygılanmam, kardeşsiz Oğuz'da durmam,
karanlıklı gözümün aydını kardeş diye ağladı.
İçeri
sohbete girdi müsaade istedi, beyler hoşça kalın dedi. Atını çektiler bindi.
Koşturdu anasının evine geldi. Alından indi anasının ağzını aradı. Seğrek
burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Kalkıp ana
yerimden doğruldum
Yelesi kara
cins atıma sıçrayıp bindim
Çapraz
yatan Ala Dağ eteğine vardım
Kudretli
Oğuz ellerinde düğün dernek varmış oraya vardım
Yemek içmek
arasında
Ak boz atlı
bir haberci geldi
Çok
zamanmış Eğrek derler bir yiğit esirmiş
Kadir Tanrı
yol vermiş çıkıp gelmiş
Büyük Küçük
kalmadı o yiğide karşı gitti
Ana ben de
varayım mı ne dersin dedi. Anası burada söylemiş görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Ağzın için
öleyim oğul
Dilin için
öleyim oğul
Karşı yatan
kara dağın
Yıkılmıştı
yüceldi ahir
Akıntılı
güzel suyun
Çekilmişti
çağladı ahir
Koca ağaçta
dal budağın
Kurumuştu
filizlenip yeşerdi ahir
Kudretli
Oğuz beyleri izine varsa sen var
O yiğide
yetiştiğinde
Ak boz atın
üzerindin yere in
El bağlayıp
o yiğide selam ver
Elini öpüp
boynunu kucakla
Kara
dağımın yükseği kardeş de
Ne
duruyorsun oğul hoştur dedi. Oğlan anasına söylemiş, görelim ne söylemiş:
Der:
Ana ağzın
kurusun
Ana dilin
çürüsün
Benim de
kardeşim varmış kaygılansam olmaz
Kardeşsiz
Oğuzda dursam olmaz
Ana hakkı
Tanrı hakkı olmasaydı
Kara çelik
öz kılıcımı çekeydim
Birdenbire
güzel başını keseydim
Alca kanını
yeryüzüne dökeydim
Ana zalim
ana dedi.
Babası der:
Yanlış haberdir oğul, kaçan giden senin ağabeyin değil, başkasıdır, aksakallı
ben babanı ağlatma, ihtiyarcık olmuş ananı sızlatma dedi.
Oğlan
burada söylemiş:
Der:
Üç yüz altmışaltı
alp ava binse
Kanlı geyik
üzerine kavga kopsa
Kardeşli
yiğitler kalkar kopar olur
Kardeşsiz
zavallı yiğit ensesine yumruk dokunsa
Ağlayarak
dört yanına bakar olur
Ela gözden
acı yaşını döker olur
Ela gözlü
oğlunuzu görünceye kadar
Bey baba
hatun ana esen kalın dedi. Baba ana yanlış haberdir, gitme oğul dediler.
Oğlan der:
Beni yolumdan ayırmayın, ağabeyimin tutulduğu kaleye varmayınca, ağabeyimin
ölüsünü dirisini bilmeyince, öldü ise kanını almayınca Oğuz eline gelmem yok
dedi.
Baba ana
ağlaşıp Kazan'a adam gönderdiler. Oğlan kardeşini andı gider, bize ne öğüt
verirsin dediler. Kazan der: Ayağına at kösteğini vurun dedi. Yavuklusu vardı,
acele düğün dernek ettiler. Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdiler.
Oğlanı
gelin odasına koydular. Kız île ikisi bir döşeğe çıktılar. Oğlan kılıcını çıkardı
kız ile kendi arasına koydu. Kız der: Kılıcını gider yiğit, murat ver murat al,
sarılalım dedi. Oğlan der: Bre kavat kızı, ben kılıcıma doğranayım, okuma
sancılayım, oğlum doğmasın, doğarsa on yaşına varmasın, ağabeyimin yüzünü görmeyince,
ölmüş ise kanını almayınca bu gelin odasına girersem dedi.
Ayağa
kalktı. Tavladan bir koç at çıkardı eyerledi. Giyimini giydi. Diz bağı, kol
bağı bağladı. Der: Kız sen beni bir yıl bekle, bir yılda gelmezsem iki yıl bekle,
iki yılda gelmezsem üç yıl bekle, gelmezsem o vakit benim öldüğümü bilesin,
aygır atımı boğazlayıp aşımı ver, gözün kimi tutarsa, gönlün kimi severse ona
var dedi. Kız burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Yiğidim ben
seni bir yıl bekleyeyim
Bir yılda
gelmezsen iki yıl bekleyeyim
İki yılda
gelmezsen üç dört yıl bekleyeyim
Dört yılda
gelmezsen beş yıl altı yıl bekleyeyim
Altı yol
ayrımına çadır dikeyim
Gelenden
gidenden haber sorayım
Hayır haber
getirene at elbise vereyim
Kaftanlar
giydireyim
Şer haber
getirenin başını keseyim
Erkek
sineği üzerime kondurmayayım
Murat ver
murat al öyle git yiğidim dedi.
Oğlan der:
kavat kızı ağabeyimin başına and içmişim, dönmem yok dedi.
Kız der:
Ayağı uğursuz gelin diyeceklerine hayâsız gelin desinler, kayın babama, kaynanama
söyleyeyim dedi. Söylemiş:
Babamdan
daha iyi kayın baba
Anamdan
daha iyi kayın ana
Develerinin
erkeği ürktü gider
Deveciler
önünü kesti döndüremez
Kara koç
aygırın ürktü gider
At
çobanları önünü kesti döndüremez
Ağıllarının
koçları ürktü gider
Çoban önünü
kesti döndüremez
Ela gözlü
oğlun kardeşini andı gider
Akça yüzlü
gelinin döndüremez
Size malum
olsun dedi. Baba-ana ah ettiler. Yerlerinden kalktılar oğul gitme diyerek,
gördüler çare olmadı. Elbette o ağabeyimin tutulduğu kaleye varmayınca edemem
dedi.
Babası
anası sür oğul, uğurun açık olsun, sağ esen varıp gelesin geleceğin var ise
dediler. Babasının anasının elini öptü, kara koç atına sıçrayıp bindi.
Geceyi
gündüze kattı, at sürdü. Üç gün geceli gündüzlü at koşturdu. Dereşam'ın kenarından
geçti. O kardeşinin tutulduğu koruya geldi. Gördü kî at çobanı kâfirler kısrak
güdüyorlar. Kılıç çekip altı kâfir tepeledi. Davul çalıp kısrakları ürküttü
getirip o koruya soktu. Geceyi gündüze katmış, üç gün geceli gündüzlü at
koşturmuş yiğit, karanlıklı gözlerini uyku bürümüş yiğit atının yularını
bileğine bağladı, yattı uyudu.
Meğer kâfirin
casusu var idi. Gelip Tekür'e der: Oğuz'dan bir deli yiğit geldi, at
çobanlarını öldürdü, kısrakları ürküttü getirip koruya soktu. Tekür der:
Silahlı
altmış adam seçin, varsınlar, tutup getirsinler dedi.
Altmış
silahlı adam seçtiler. Vardılar ansızın altmış demir giyimli kâfir oğlanın
üzerine geldiler. Giyim hışırtısından, at kıpırdamasından. Meğer yiğit aygır
binerdi. Hanım at kulağı tetikte olur, çökerek oğlanı uyandırdı. Oğlan gördü ki
bir alay atlı geliyor. Sıçradı Adı güzel Muhammed'e salavat getirdi.
Atına
bindi, kara elbiseli kâfire kılıç vurdu, bastı kaleye tıktı. Yine uykusunu yenemeyip
yerine varıp yattı uyudu. Gene atının yularını bileğine geçirdi.
Kâfirler,
sağ olanları, kaçarak Tekür'e' geldiler. Tekür der: Tu yüz kerre :
Altmış kişi
bir oğlanı tutamadınız dedi. Bu sefer yüz kâfir oğlanın üzerine geldiler. Aygır
yine oğlanı uyandırdı. Gördü kâfirler saf bağlamış geliyorlar.
Oğlan
kalktı atına bindi. Adı güzel Muhammed'e salavat getirdi, kâfire kılıç çaldı,
bastı kaleye tıktı. Atını döndürdü, gene konaklama yerine geldi. Uykusunu yenemedi,
tekrar yattı uyudu. Atının yularını yine bileğine geçirdi.
Bu sefer at
oğlanın bileğinden boşandı kaçtı, Kâfirler yine Tekür'e geldiler.
Tekür der:
Bu defa üç yüz varın dedi. Kâfirler der: Varmayız, kökümüzü keser, hepimizi
öldürür dediler. Tekür der: Ya nasıl eylemek gerek, varın o esir yiğidi çıkarın
getirin, tekmeleyenin karnını boynuzlayan yırtar, at verin giyiniverin dedi.
Geldiler Eğreğe
dediler: Yiğit sana Tekür himmet eyledi, surda bir deli yiğit yolcunun yola
gidenin, çobanın çoluğun ekmeğini alıyor, tut o deliyi oldur, seni bırakı
verelim var git dediler. Pekala dedi.
Egreği
zindandan çıkardılar. Saçını sakalını tıraş ettiler. Bir at, bir kılıç verdiler.
Üç yüz kâfiri ona arkadaşlığa verdiler. Oğlanın üzerine geldiler.
Üç yüz kâfir
açıkta durdular. Eğrek der: Gelin varalım dedi, tutalım. Kâfirler der:
Tekür'den buyruk sana oldu, sen var dediler. Eğrek der: İşte uyuyor, gelin varalım
dedi. Kâfirler der: Ay ne uyumak, koltuğunun altından bakar, kalkar bize geniş
ovayı dar gösterir dediler. Der: Şimdi ben varayım, elini ayağını bağlayayım,
sonra siz gelirsiniz dedi. Sıçradı kâfirler arasından çıktı. At sürüp bu
yiğidin üzerine geldi. Atından indi, yularını bir daha iliştirdi. Baktı gördü
ki ayın on dördüne benzer bir güzel ela gözlü genç yiğit boncuk boncuk terlemiş
uyuyor, gelenden gidenden haberi yok. Dolandı başı ucuna geldi. Gördü ki
belinde kopuzu var. Çıkarıp eline aldı söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Kalkıp
yerinden doğrulan yiğit
Yelesi kara
cins atına sıçrayıp binen
Arku Beli
Ala Dağdan geceleyin aşan
Akıntılı
güzel suyu delip geçen
Gurbete
gelen yatar mı olur
Benim gibi
pazusundan ak ellerini bağlatarak
Domuz
damında yatar mı olur
Aksakallı
babasını ak pürçekli anasını
Ağlatarak
sızlatır mı olur
Niye
yatırıyorsun yiğit
Gafil olma
güzel başını kaldır yiğit
Ela gözünü
aç yiğit
Kadirin
verdiği tatlı canını uyku bürümüş yiğit
Pazusundan
kollarını bağlatma
Aksakallı
babanı ihtiyarcık ananı ağlatma
Ne yiğitsin
kudretli Oğuz dinden gelen yiğit
Yaradan
hakkı için kalkı ver
Dört yanını
kâfir sardı belli bil
dedi. Oğlan
sıçradı kalktı. Kılıcının sapına yapıştı ki bunu vursun. Gördü ki elinde kopuz
var. Der: Bre kâfir Dedem Korkut kopuzu hürmetine çalmadım dedi, eğer elinde
kopuz olmasaydı ağabeyimin başı için seni iki parça kılardım dedi.
Çekti
kopuzu elinden aldı. Oğlan burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Sabah erken
yerimden kalktığım kardeş için
Ak boz
atlar yormuşum kardeş için
Kalenizde
esir var mıdır kâfir söyle bana
Kara başım
kurban olsun kâfir sana dedi. Büyük kardeşi Eğrek burada söylemiş, görelim
hanım ne söylemiş:
Ağzın için
öleyim kardeş
Dilin için
öleyim kardeş
Memleketini
doğum yerini sorar olsam neresidir
Karanlık
gece içinde, yolu kaybetsen ümidin nedir
Büyük
sancak tutan hanınız kim
Kavga günü
önden at tepen alpınız kim
Yiğit senin
baban kim
Alp erin
erden adım saklaması ayıp olur
Adın nedir
yiğit
dedi. Bir
daha söylemiş, der:
Develerimi
güdünce devecim misin
Kara koçumu
güdünce at çobanım mısın
Ağıllarımı
güdünce çobanım mısın
Kulağımda
çınlayan naibim misin
Beşikte
koyup gittiğim kardeşçiğim misin
Yiğit söyle
bana
Kara başım
kurban olsun bugün sana
dedi. Seğrek
burada büyük kardeşine söyledi, der:
Karanlık
gece içinde yolu kaybetsem ümidim
Büyük
sancak tutan hanımız Bayındır Han
Savaş günü
önden at tepen alpımız Salur Kazan
Babamın
adını sorarsan Uşun Koca
Benim adımı
sorar olsan Seğrek
Kardeşim
var imiş adı Eğrek
dedi. Bir
daha söyledi, der:
Develerini
güdünce devecinim
Kara koçunu
güdünce at çobanınım
Beşikte
koyup gittiğin kardeşinim
dedi. Büyük
kardeşi Eğrek burada söylemiş, görelim hanım nasıl söylemiş:
Der:
Ağzın için
öleyim kardeş
Dilin için
öleyim kardeş
Er mi oldun
yiğit mi oldun kardeş
Gurbete
kardeşini aramağa sen mi geldin kardeş
dedi. İki
kardeş kucaklaşa kucaklaşa görüştüler. Eğrek küçük kardeşinin boynunu
öptü. Seğrek
de ağabeyisinin elini öptü. Karşı yakadan kâfirler bakışıyorlar.
Derler:
Güreştiler galiba, belki bizimki yener dediler. Gördüler ki kucaklaştılar,
görüştüler, cins atlara biniştiler. Kara elbiseli kâfire at sürdüler, kılıç
yürüttüler. Kâfiri bastılar öldürdüler, kaleye döktüler. Gelip yine o koruya
girdiler kısrakları dışarı çıkardılar. Davul çalıp kısrakları önlerine
kattılar. Dereşam suyunu at tepip geçtiler. Geceyi gündüze kattılar,
Oğuz'un
hudut boyuna yetiştiler.
Kanlı kâfir
elinden kardeşçiğini çekip aldı. Aksakallı babasına müjdeci gönderde babam bana
karşı gelsin dedi. Uşun Koca'ya haberci geldi. Müjde, gözün aydın, oğulların
ikisi beraber sağ esen geldi dediler. Koca işitip şad oldu.
Gümbür
gümbür davullar çalındı. Altın tunç borular öttürüldü. O gün alaca büyük otağlar
dikildi. Artan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kesildi. Koca Bey oğullarına
karşı geldi. Attan indi, oğlanları ile kucaklaşa kucaklaşa görüştü.
İyi
misiniz, esen misiniz oğullar dedi. Gölgeliği altınlıca odasına geldiler.
Eğlence,
yemek içmek oldu. Büyük oğlana da güzel gelin getirdi. İki kardeş birbirine
sağdıç oldular. Gelin odalarına koşturup indiler, murada maksuda eriştiler.
Dedem Korkut gelip destan söyledi, deyiş dedi.
Evvel ahir
uzun yaşın ucu ölüm. Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın.
Günahınızı
Muhammet Mustafa'nın yüzü suyuna bağışlasın. Amin diyenler Tanrı'nın yüzünü
görsün hanım hey!...
internetten