23 Nisan'a Nasıl Gelindi

Osmanlı Devleti I. Cihan Harbinden mağlup olarak çıktı ve 30 Ekim 1918’de İmzaladığı Mondros Mütarekesi’yle siyasi hâkimiyetine son vermiş ve ülkesinin düşman işgaline açık bir hale getirmişti. Nitekim İtilaf devletleri, anlaşmanın 7. maddesine dayanarak kendileri için stratejik bölgeleri işgal etmeye başlamışlardı.

Anadolu’dan yükselen ses, bu işgalleri kabul etmedi. Mustafa Kemal İstanbul’da bazı arkadaşlarıyla görüştükten sonra burada bir siyasi faaliyetin mümkün olmadığını görmüş ve Anadolu’ya geçmeye karar vermiştir. 15 Mayıs 1919’da 9. Ordu Müfettişi vazifesiyle Samsun’a hareket etmiştir. Samsundan Havzaya oradan da Amasya’ya geçen Mustafa Kemal, 28 Haziran’da “Amasya Genelgesi”ni yayınlayarak hem işgalleri protesto etti hem de “İstanbul hükümeti görevini icra edemediğinden geçici bir hükümet kurulacaktır.”, “Türk milletinin kurtuluşu ve mukadderatı yine milletin azim ve kararında olacaktır.”, gibi maddelerle parlamentoya dayalı yeni bir hükümetin kurulacağını duyurmuştu

“Ya İstiklal ya ölüm” parolasıyla Atatürk’ün liderliğinde milli mücadeleye başlayan Türk Milleti, mücadelede başarılı olmak için teşkilatlı bir şekilde hareket etmek mecburiyetindeydi. Bunun için Mustafa Kemal, ilk önce halkı örgütleyerek yapılan işgallerin protesto edilmesini sağladı. 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında toplanan Erzurum Kongresi 9 kişilik bir temsil heyeti seçerek başkanlığına Mustafa Kemal’i getirdi. Bu kurul Sivas'a hareket ederek Sivas Kongresi için delege göndermelerini her ile telgrafla bildirdi. 4-11 Eylül’de yapılan Sivas Kongresinin ardından bu kurulun üye sayısı 16çıkarıldı. Temsil Heyeti Meclis açılıncaya ve hükümet kuruluncaya kadar Milli mücadeleyi sistemli bir şekilde idare etti, teşkilatlandırdı.

Sivas ve Erzurum Kongreleriyle “tam bağımsızlık” kararı alındı. Manda ve himaye reddedildi ve Anadolu’da ve Rumeli’de kurulmuş Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetleri birleştirildi. Bu derneklerin illerde de şubesi açıldı.

Heyet-i Temsiliye, Meclisin bir an önce açılmasını istiyordu. Mustafa Kemal ve arkadaşları meclisin Ankara açılmasını, muhalif bir gurup ise İstanbul’da açılmasını istiyordu. Nihayetinde muhalif gurubun fikirleri kabul edildi ve her ilden seçilen delegeler İstanbul’a gönderildi. İstanbul’a giden heyet, Misak-ı milliyi meclise kabul ettirmeyi başardı. Bu haber üzerine İşgal kuvvetleri 16 Mart 1920’de İstanbul'u işgal ettiler. Meclisi dağıttılar ve Anadolu’daki harekâta taraftar olan bir kısım milletvekillerini tutuklayarak Malta adasına sürgüne gönderdiler.

Mustafa Kemal ve her ilin temsilcileri işgal kuvvetlerini protesto ederek bu işgali tanımayacaklarını, vatanın kurtuluşu için var güçle savaşacaklarını bildirdiler. Konya’da İstanbul’da protesto mitingleri yapıldı.

Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal, meclisin 23 Nisan’da Ankara’da toplanacağını, İstanbul’dan kaçabilen milletvekillerinin de katılabileceklerine dair bir beyanname yayınladı. Her ilden seçilen delegeler ve İstanbul’dan katılan milletvekillerinin de katılımıyla 23 Nisan 1920’de Cuma günü Hacı Bayram Camii’de kılınan Cuma namazının ardından dualar ile meclis açıldı.Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti ve Meclis-i Mebusan azalarından oluşan 324 milletvekili ile kurulan meclis, zorluklar nedeniyle 115 milletvekiliyle açıldı. Aynı gün gerçekleşen toplantıda meclisin adının “Türkiye büyük Millet Meclisi” olmasına karar verildi. Hükümet kuruldu ve bu hükümet 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilip Mustafa Kemal Paşa reis-i Cumhur seçilinceye kadar milli mücadeleyi idare etti.

Batı Cephesi açıldı ve Anadolu’da Yunan ilerleyişini durdurmak içinKuvay-ı Milliye tarafından milis kuvvetler organize edildi. Daha sonra düzenli ordular kuruluncaya kadar bu milis kuvvetlerden faydalanıldı. Düzenli ordu kurulup aşiret kuvvetleri düzenli ordunun emrine girmek istemeyince yeni kurulan, daha doğrusu yaşama mücadelesi veren milli teşkilata cephe aldılar. İstanbul hükümetinin ve işgal kuvvetlerinin fitneleriyle zihinleri ifsad edilen bazı illerde isyan çıkınca Ankara Hükümeti hem padişahın gönderdiği Hilafet ordusuyla, hem İtilaf devletlerinin askerleriyle hem de çeşitli illerde isyan eden asilerle uğraşmak zorunda kaldı.

Cumhuriyet kurulmadan önde Milli Hâkimiyetin kazanılmasında motivasyon olması için saltanatın kaldırılıp parlamenter sisteme geçişin bir nişanesi olarak 1 Kasım 1921’de kutlanmaya başladı. Cumhuriyet kurulduktan sonra da bu şekilde kutlanmaya devam edilen Hâkimiyet Bayramı kutlamaları, 1927 yılında Himaye-i Etfal Derneğinin ilan ettiği çocuk bayramı, Hakimiyet Bayramı ile birleşerek 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adını aldı. Bu isimle ilk defa Atatürk’ün himayesinde kutlanmış oldu.

Atatürk çocukları çok seviyordu. Kendisinin hiç çocuğu olmamasına rağmen Türkiye'nin bütün çocukları onun çocuğu sayılıyordu. Bu yüzden çocuklara gereken sevgi ve şefkati göstermiş, pek çok öksüz ve yetim çocuğu yanına alarak onları büyütmüş, okutmuş, meslek sahibi yapmış, evlenme çağına gelen kızlarını de çeyizlerini hazırlayarak düğünlerini yapmıştır. Atatürk bu bayramı çocuklara hediye ederek yarının büyükleri olan çocuklarımıza değer vererek ülkemizi emanet edeceğimiz gençlere parlamenter yaşam, demokrasi ve cumhuriyetin faziletini, 23 Nisanın anlam ve önemini onlara özümsetmeyi gaye edinmiştir.

Bütün bunları neden anlattım dersiniz? Günümüzde, saltanat dönemine dönme özlemiyle yanıp tutuşanlar tarafından “başkanlık” sistemi allanarak pullanarak vitrinlere konulmakta ve parlamenter sistemden vazgeçilmesi için Türk halkının beyni ipotek altına alınmak istenmektedir. Cumhuriyet ve onun getirdiği değerlere “tu kaka” denilerek aşağılanmakta ve gözden düşürülmektedir. Cumhuriyetin getirdiği özgürlüklerin ve hakların korunması için Parlamenter sistem elzemdir. Bu sistemin devamı ve korunması için akl-ı salim ve eli kalem tutan herkesin bir şeyler yapması şart olmuştur. Bunun için parlamenter sistemin temeli ve başlangıcı olan 23 Nisan hafife alınmamalı, milli bayram olarak coşkuyla ve ciddiyetle kutlanmalıdır.

Türk öğretmenlerine ve aydınlarına devletin bekası ve milletin varlığı için çok iş düşmektedir.


Selam ve hürmetlerimle mutlu yarınlar efendim.



.