ANKARA TACETTİN DERGAHI'NDAKİ TARİHİ SIR !

 


Ankara’da Tacettin Mahallesi’ndeki ev 30 Ekim 1949’da müzeye çevrildi.

Peki bu evi değerli kılan neydi?

Bu kiralık evde Eşref, Mehmet ve Hasan adında üç kişi yaşıyordu.

Üçünün ortak noktası milletvekili oluşlarıydı. 1921 senesinin Mayıs ayında bu eve bir mektup ulaştı.. Mustafa adında bir zata geliyordu.

Mustafa kim miydi?

Mustafa, bu evde yaşayan o üç milletvekiliyle yakınlık kurmuş bir Hintliydi. Mustafa’nın kesin bir adresi olmadığı için bu adresi “mektuplaşmak için” kullanıyordu. Kendisine gönderilen mektuplar bu eve ulaşıyor, Mustafa da mektuplarını buradan alıyordu. Ve yine bir gün bir mektup ulaştı.

Evdeki mebuslardan adı Mehmet olan, yarı açık vaziyetteki mektubu alıp içine baktı. Zarfın içinde boş sayfalar vardı. “İnsan neden birine boş sayfalar gönderir ki!” diye düşündü.. Şüphelendi. Mektup özel bir yöntemle yazılmış, gizli bilgiler içeriyordu. Hemen bir kimyager bulundu. Avni Refik (Bekman) özel bir solüsyonla ile mektupta yazılanları gün ışığına çıkardı! Mustafa gözaltına alındı.

Ve her şeyi itiraf etti.. Bu Hintli Mustafa bir İngiliz ajanıydı.

Şubat 1919’da Afgan Emiri Habibullah’ı öldürmüş, ardından Mustafa Kemal Paşa’ya suikast düzenlemek için Ankara’ya gitmişti. Ankara’da herkesle dost gibi görünüyor, casus olarak bilgi topluyor, Atatürk’ü öldürmek için fırsat kolluyor ve...mektuplarıyla İngilizlere gelişmeleri bildiriyordu. Evet, amacı İngilizlerin isteğiyle Atatürk’ü ortadan kaldırmaktı. İşte o görünmez mürekkeple yazılan mektupta da Atatürk’ü öldürmesi için başarılar dileniyordu.

Neticede suçunu itiraf etti ve 24 Mayıs 1921’de idam edildi..

Evin duvarları birçok hadiseye tanıklık etmiştir. Atatürk’e suikastı bu evde yaşayan Mehmet adındaki kişi ortaya çıkarmıştı.

O mektuptan şüphelenmese belki Mustafa Kemal Paşa, Hintli Mustafa haini tarafından öldürülecekti.. Bu evi değerli kılan başka bir özellik daha vardı, ne mi? İstiklal Marşı işte bu gecekondu evde yazılmıştı.

Mustafa Sagir’in yakalanmasını sağlayarak Atatürk’e suikastı önleyen kişi bu evde yaşamış olan

Burdur Mebusu Mehmet yani

Mehmet Akif Ersoy’dan başkası değildi..Bilgisizlik ve cehalet karanlığının hüküm sürerek, her gün daha da arttığı günümüzde, aydınlık yarınlar için

bu bilgileri Türk gençlerimizden

lütfen esirgemeyin.

Prof. Dr. Kenan Aydın

Not;

Bahsigeçen milletvekilleri

Burdur Milletvekili M.Akif Ersoy

Balikesir Milletvekili Hasan Basri Çantay

Adana Milletvekili Dr.Eşref Akman

Sümerli Ludingirra'ya Göre, Sümerliler Orta Asya'dan Göç Etmişler

 


Bu ülkeye atalarım binlerce yıl önce göç etmişler. Neden göç ettiklerini, o zaman yazı bilmediklerinden yazamamışlar. Ancak atadan ataya söylene söylene kulağımıza gelen bazı öyküler var.

Yazımız icat edilip bir hayli geliştikten sonra, meraklı saray yazıcıları ve arşivcileri, şu ya da bu konuyu yazarken biraz değinmişler bunlara.

Kuzeydoğudaki dağlık bir ülkeden gelmişler. Ama bir kısmının da doğudaki “Dilmun” denilen bir yerden deniz yoluyla geldikleri söyleniyor.

Göçlerinin nedeni de, sıcak ve yağmurlu olan ülkelerinde her nedense büyük bir kuraklığın başlamasıymış.

Ne tahıl üretebilmiş ne hayvan besleyebilmişler.

Bakmışlar ki açlık ve yoksulluktan ulusumuz yok olacak, gruplar halinde ülkelerini bırakıp çeşitli yönlere doğru göç etmeye başlamışlar.

Benim atalarımın grubu da güneye doğru inmiş. Ancak bu yolculuk hiç de öyle kolay olmamış.

Geldikleri yer çok uzakmış. Yolda aşılması pek güç olan dağlar varmış. Hayvanları, çoluk çocukları, çadırlarıyla yıllar sürmüş bu göçleri.

Yollarda bazen yiyecek, bazen su bulamamışlar. Çeşitli hastalıklara tutulmuşlar. Ölenler, kalanlar olmuş. Sonunda güç belâ bugünkü topraklarımıza ulaşmışlar.

Bir de ne görsünler; iki büyük ırmak şırıl şırıl akıp duruyor, çevreleri alabildiğine dümdüz bir ova.

Ancak her yer bataklık, sazlar ve kamışlarla kaplı. Kimi yerleri ise kupkuru Bu kuruluktan çatlak çatlak olmuş toprak.

Atalarım hemen kolları sıvamış; çoluk çocuk, kadın erkek demeden bütün güçleriyle çalışmaya koyulmuşlar.

İki ırmak arasına kazmalarla suyolları, kanallar açarak bataklıkları kurutmuşlar. Kuruyan bataklığın toprağı da öyle verimli olmuş ki, ne ektiyseler tutmuş ve büyümüş.

Buranın havası çok sıcak olduğundan, kanalların açılması öyle hesaplanmış ki, hem toprağı kurutmaya hem de sulamaya yarayacak.

Kısa zamanda her yer tarlalar, bağlar ve bahçelerle kaplanmış. Bu arada evleri, tapınaklarıyla kentler kurulmaya başlamış.

 

SÜMERLİ LUDİNGİRRA TÜRK MÜ

 

“Güneş Dil Teorisi”ne sadece Hitit kazıları neden olmadı.

Prof. Samuel Noah Kramer (1897-1990) Sümeroloji’nin kurucusuydu.

“Tarih Sümer’de Başlar” kitabında birçok uzman arkadaşıyla aynı saptamayı yaptı: Büyük uygarlık kurucusu Sümerler, Mezopotamya’ya dışarıdan geldiler.

Nereden gelmişlerdi?

Muazzez İlmiye Çığ (ki Prof. Kramer’in yardımcısıydı) Sümer yazıtlardan yola çıkarak, 1996’da “Sümerli Ludingirra” adlı kitabı yazdı.

Öğretmen-yazar Ludingirra anılarında, atalarının kuzeydoğudaki dağlık bölgeden kuraklık sonucu geldiklerini anlatıyor! (Sayfa 14)

Ludingirra yazdıkları, Türkler’in kuraklık sonucu Anadolu’ya göç ettikleri iddiasındaki “Türk tarih tezi”ni doğruluyordu. (Eğer Ludingirra’ya inanmıyorsanız “Gılgamış Destanı”nı hiç okumayın!)

 

O yıllarda “Güneş Dil Teorisi”nin düşünsel kaynağı çoktu.

Bunlardan biri de Sir Canon George Rawlinson (1812-1902) idi.

Sümerler’ in Asya’dan gelmiş Türk kavmi olduğunu ileri sürdü. Buna kanıt olarak, Sümer diliyle Türkçe’nin benzerliğini gösterdi; ikisi de bitişimli dillerdendi.

Keza Sümerce’ye benzeyen Türkçe kelime sayısı hayli fazlaydı. (Kia: Kıyı; Temen: Temel; Ghir: Kırmak; Kouch: Kuşak gibi.)

Rawlinson tezine göre, Sümerlerin “ataları” Türk’tü.

İsviçreli Cenevre Üniversitesi Rektörü Prof. Eugene Pittard (1867-1962), Türk göç dalgalarının Avrupa’yı nasıl etkilediğini yazıp; uygarlığın kökünün Asya olduğu tezini ortaya attı.

 

Muazzez İlmiye Çığ, Sümerli Ludingirra, 2. Tablet

· Alıntı Arif Cengiz Erman