KURTULUŞ YOLU…


Bugün size ahkâm kesmek çok kolay
O zamanlar vatandaşta hâl yoktu
Savaşlardan vurgun yemiş her alay
Değil vapur, denizlerde sal yoktu

CUMHURİYET BAYRAMI


Yurda dikip Cumhuriyet Burcunu
Kurtuluşa erdiğimiz gün bugün
Hep beraber milli devlet harcını
Kanımızla kardığımız gün bugün

BİR VATANIN VAR SENİN...


____Dikili bir ağacım yok, diye hiç üzülme!
          ____Cennet gibi emsalsiz bir vatanın var senin…HŞT

ÖZÜR DİLERİM

.


Ruhuna bir ilham gelince gökten
Kurtardı bizleri bu büyük yükten
Türkün ırkı yoktur diyen zübükten
Türk olduğum için özür dilerim

İlk Türkler kimdir? Eski Türkler nasıl yaşıyordu?

Hayatın içinde birçok şeyi öğrenirken kendimiz hakkında bazı sorular sorarız. İnsan kendinden yola çıktığında diğer her şeyi daha net görür. Ben kimim? Biz nedir? Toplumda neredeyim? gibi soruların başlangıcı bireyin kişiliğine ve oradan da makro birey olan toplumuna dayanır. Biz burada ilk Türkleri inceleyerek kişinin kendinden yola çıkmasına yardımcı olacağız.

VURA VURA GEÇTİLER


Türkler Orta Asya’dan, ol "Mavera-ün Nehri;"
Öyle büyük hayaller kura, kura geçtiler!
Menzili çok uzundu, kaç belde ve kaç şehri;
Yol, yolak, düzlük, koyak dura, dura geçtiler…

Canlarını yakmıştı, kurak geçen havalar!
Kuru dere, kuru çay, suya hasret ovalar!
Aç, biilaç, çaresiz kalınca tüm yuvalar;
Kaf dağından batıya, sıra, sıra geçtiler…

İşleri hayvancılık, aşlar; süt ve hamurdu!
Vadiler hep kayalık, düzlüklerse çamurdu!
En çok ihtiyaçları, mühimmatsa demirdi!
Kılıç, kalkan, çekiç, örs vura, vura geçtiler…

Demirden uç yaptılar, oklarının ucuna…
Türk’ün güç, kuvvetini, gösterdiler acuna!
Tam on altı bayrağı, dikip kale burcuna;
Tek yürek ve sırt sırta, vere, vere geçtiler…

Müslüman olunca Türk, taş atmayan kalmadı!
Haçlılarla kavgasız, geçen bir gün olmadı…
Ne çileli milletmiş, ne yapmışsa dolmadı;
Tüm küffar defterini düre, düre geçtiler…

Orta Asya’dan gelip, geçti Anadolu’ya…
Önce Selçuklu olup, vardı Gelibolu’ya!
Ne varsa temizledi, bütün sağı, solu ya;
İnsanların gönlüne gire, gire geçtiler…

Selçuklunun sonrası Büyük Selçuklu oldu!
Erenler, evliyalar, Anadolu’ya doldu…
Alperenler en önde; “gönül kazanan koldu!”
Hepsi göğüslerini gere, gere geçtiler…

Ne zaman ki, Osmanlı mayasını bozdular…
Türklük ruhu tükendi, bir hayli de yozdular!
Frenklerin elinde, tozuttular, tozdular!
Türklüğün son halini sora, sora geçtiler…

Nice asırdan sonra, liderini buldu Türk!
O bir isim değildi, bir davaydı Atatürk!
Temizledi vatandan, ne kadar varsa çürük!
Yedi düveli yere sere, sere geçtiler!
Hepsi Hakk’ın katına ere, ere geçtiler!.. RUHLARI ŞAD OLSUN…

Karaman-2017/07

Halil Şakir Taşçıoğlu

ÜSTATLARDAN:

Onlar ki bu Dünyada, çelik yürekli erdi
Hepsinin tek kaygısı, yerleşmek idi derdi
Anadolu yurt oldu, o ne müthiş seferdi
Dağ, tepe, engelleri, yara yara geçtiler.........Aşık LÜZUMSUZ

Türklüğün hasletiyle yoğurdum evladımı
Siper ettim üstüne kolumu kanadımı
Unutmam unutamam yerdeki ecdadımı
Vatanımdan düşmanı süre süre geçtiler......Hicran Aydın Akçakaya 

İngiliz Fransızı Yunan geldi sıradan,
Yedi düvel bir oldu atmak için buradan,
Çok şükür yardım etti yine yüce Yaradan,

Hepsinin defterini düre düre geçtiler............Suat Zobu


.

Çabalamak

Bir atasözümüz “Çabalayan koyun mundar ölmez” der.
Sadece insan değil tüm canlıların yaşamı çabalamak üzerinedir. Çalışan kazanır, çabalayan başarır.
Yeni maceralar aramak, yeni şeyler keşfetmek insan doğasında var. Toplumlar, toplumların bir üstü olan milletler de böyle değil mi..?
Nedense bizlerde bir aşağılık kompleksi var. Kendini toplumunu, milletini aşağılanmış, beceriksiz hissediyor.
Amerika 1492 yılında keşfedilmiş.. Peki biz Türkler o tarihte, o tarihten çok çok önceleri neler yapmışız..?
Tarihimiz şöyle basitçe incelenmiş olsa bile görürüz ki, bizler Amerika’nın keşfinden binlerce yıl önce Amerikalar keşfetmeye çıkmışız; keşfetmişiz, bileğimizin hakkıyla oraları almış, yurt edinmişiz. Bilinen tarih olarak Oğuz Kağan döneminde, ondan öncesi Hz Nuh AS oğlu Yafes oğlu Türk (İsmi Türk) yada diğer adıyla Olcay Ata zamanında Orta Asya’da yaşamışız. Her destanın mutlaka bir gerçeklik payı olduğuna göre Orta Asya’da çoğalmış, çoğalmış oralara sığmaz olunca da dünyanın dört bir yanına göç etmişiz. Köken olarak pek çok milletle akrabayız deyince bizlerle dalga geçerler. Geçen geçsin burada “şunlar illa bizim akrabamız” iddiasında değiliz. Anlatmak istediğimiz Türk Milletinin durağan bir millet olmayıp dinamik, sürekli yeni şeyler, yeni yurtlar arayan ama hiçbir zaman oraları sömürme amacı gütmeyen bir millet olmasıdır. Amerika’nın keşfinden bin yıl önce Orta Asya’dan gelen Atilla Roma önlerindeydi. Amerika’nın keşfinden binlerce yıl önce sürekli Çin’e sefer düzenleyen Türkler yüzünden Çinliler Çin Seddi’ni yapmak zorunda kalmıştı. Amerika’nın keşfinden 421 yıl önce Alparslan Anadolu’nun kapısını sonsuza dek Türklere açmıştı.
Anadolu’ya gelince ne oldu? Anadolu’da yerleşik kavimlerin bir kısmı zamanla daha batıya doğru gittiler. Bir kısmı Anadolu’da kaldı. Din farkından dolayı asla asimile olmadılar. Din değiştirip asimile olanlar illa ki az da olsa vardır. Asla soykırım uygulayıp toplumları yok etmemişiz. Eğer soykırımcı bir millet olsak 500 yıldan daha uzun süre tebaamız olan hiçbir Ermeni, hiçbir Yunan, hiçbir Bulgar ve diğer pek çokları kalmaz tarih sahnesinden silinip giderlerdi..
Ben hep şunu düşünmüşümdür; bu günkü Yunanistan ve Bulgaristan’ın olduğu yerleri tamamen Türkleştirseydik..! Nasıl mı? Keserek biçerek değil oralarda yaşayanları biraz daha ötelere itekleyerek. Taa Viyanalara, Yemenlere gidinceye kadar bunu çok kolay yapabilirdik. Tıpkı Anadolu’yu Türkleştirdiğimiz gibi. Bu gün dünyanın en güzel coğrafyasına sahip 2 milyon kilometre karelik yüzölçümü, 200 milyon nüfuslu dünyanın en süper kere süper gücü bir ülke ol/a/maz mıydık? Olurduk. Bu bir anlık nostalji işte..
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e bizim Türk gazetecileri sormuşlar “sizler neden at eti yiyorsunuz..?” diye. Gerçek Türk Büyükleri’nden biri olarak kabul ettiğim o büyük insan diyor ki “sizler atlarınıza binerek Anadolu’ya gittiniz, bizler de atlarımızı yiyerek burada hayatta kalabildik”. Cevap mükemmel, teşhis mükemmel.
Biz Türkler hiçbir zaman bolluk içinde yaşamamışız. Kıt kanaat geçinmiş, kıt kanaat doymuşuz. Ama hep devletimiz olmuş. Hiç köle olmamışız, en önemlisi asla köle edinmemişiz. Diğer milletlerde görülen köle edinme olayı Türklerde asla yoktur. Batı zenginliğini insanları köle olarak kullanmaya borçludur. Doğal kaynaklar yönünden Avrupa çok da zengin değildir. Daha düne kadar tüm Avrupa ülkelerinin Afrika’da sömürge ülkeleri vardı. Belçika’nın bile..
Amerika da zenginliğinin büyük kısmını köleliğe borçludur. Amerika’nın zenginliğinde doğal kaynakların bolluğu, macera yada yenilik arayan insanların bilgi birikimi gibi pek çok faktör de vardır. Arayış içinde olan, dinamik olan insanlar her zaman kazanmıştır. Kim ne derse desin yenilikçi insanların beyinleri de daha iyi çalışmaktadır. Amerika'nın esas zenginliği beyin göçündendir. Dünyanın pek çok süper beyninin Amerika’da toplanması ırsi olarak insanları zeki kılmaktadır. Bunu bilen Amerika aleni olarak tüm dünyada beyin avcılığı yapmaktadır.
Peki biz..? Maalesef Kanuni dönemi de dahil olmak üzere ondan sonraki dönemlerde tıpkı devletin durağanlaşması, gerilemesi gibi bizler de durağanlaşmışız. Yada daha doğru tabirle bizler durağanlaştığımız için devlet o hale gelmiş belki de. Bu durumun pek çok nedeni vardır. Bunun ayrıca daha geniş kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerekir.
Sonra Atatürk’ün verdiği ivmeyle epey yol katetmişiz.
Şimdi nasılız..?
Türkiye’ye batıdan bakarsanız epey gerideyiz. Güneyden ve doğudan baktığınızda da oldukça ileriyiz. Bunu örneklendirmek şüphesiz çok kolaydır..
Medeniyet yarışında hep ilerilere gitmek, gerilere düşmemek dileğiyle..

Suat Zobu


.


AVUÇLARINDA ŞAFAK

                

AVUÇLARINDA ŞAFAK

Bir şafak getirsen bana avuçlarında
Ölümün adının şehit olmadığı ve
Kan kokusu olmayan çisesinde sabahın
Tomurcuktan henüz uyanmamış olsun güller.
Bir şafak getirsen bana
Özgürlüğe selam duran kuşlar olsa
Birde mutluluk içen bir maral avuçlarından
Kızıllığında kirlerin aklandığı...
Masum günahların yıkandığı...
Turana uyanan bir sabah olsun.
Bir şafak getirebilsen bana avuçlarında
Öyleki geri dönüşü olmasa kavuşmaların ve
Ayrılıkların adı hasret olmayan.
Senin avucunda gelmezse
O sabahlar hiç uyanmasa
Ölüm uykusundan....
Kızıllığında bogulsa
Sabahsız safaklar. 




                 NOGAYTŪRK

               Edebiyat Defteri



.

İSTİKLÂL OLUR

          

Sana olan sevdamı anlatmaz hiçbir kelâm
Şimdi ben ne söylesem, dil tutulur lâl olur
Vatan’a adak canım okunsun artık sela’m
Üstüme örtülecek son örtüm hilâl olur
Şimdi ben ne söylesem, dil tutulur lâl olur

Hâk kılıcına boynum sırâtten daha ince
Son sözü söyleyecek Lafza-i celal olur
Sancak kutsal mertebe ölüm yakışır gence
Günahkâr tövbesiyle ezanla Bilal olur
Son sözü söyleyecek Lafza-i celal olur

Düşmana diz çökmedim aşk iken kanlı toprak
Ah...şu öksüz Türklüğüm dilde istiklâl olur
Anam, hakkın helal et, affına sığınarak
Şehid anıldığım gün ecelim helal olur
Ah... şu öksüz Türklüğüm dilde istiklâl olur

Yaşadığım gururu kimse edemez acı
Ve Türk Türk’üm demese dili izmihlal olur
Yurduma göz dikenin bulunmasın ilacı
Aslan kükremedikçe sanırsın ihlal olur
Ve Türk Türk’üm demese dili izmihlal olur

Vuslâtı kelam


.
.

TÜRKÇE KONUŞ


İnsan anlaşır,dil ile
Türk’ün,lisanıdır Türkçe
Lehçe farklı,her yöre’de
Yön bozuldu,Türkçe konuş

Yılduz (İlduz) Kağan

Orta Asya ve Türkistan'daki yurtlarından çeşitli sebeplerden dolayı ayrılan Türkler, önce Hazar ve Aral çevresinde toplandıktan sonra buradan da batıya doğru hareketlerini sürdürdüler. 
Tarihteki hiçbir kavim durup-dururken yer değiştirmez ve oturduğu toprakları bırakarak, başka ülkelere gitmez. 

Selahaddin Eyyubi Türk'tür (Necdet Sevinç)

SELAHADDİN EYYUBİ TÜRK'TÜR

Marksistler bir zamanlar, benim millîyetçi muhteşem asiler olarak kabul ettiğim Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal gibi halk şairlerini sınıf savaşçısı ilân ederek, komünizme tarihî ve millî boyut kazandırmak istemişlerdir.

ODİN İLE TYRKER(TÜRK)

Sven Lagerbring'in kitabından:

"Eski masallarımızda Eski İsveççenin Odin (Oden, Woden) tarafından gerildiği anlatılır. Oden, Herwarar masalının 1.bölümünde Tirkiar (Türkler) ve Asiemaen (Asyalılar, Asyalı adamlar) olarak tanıtılan büyük bir kitlenin önderiydi. AreFrode de aynı öyküyü anlatır. Burada açıkladığı soy ağacında ; Oden'in oğlunun adının Yngve Tirkia Kongr. ve Sturleson, Ynglinge masalı 5. bölümünde, Oden'in çok mülkünün bulunduğu Tyrkland'dan (Türklerin ülkesi) yolculuğunu ayrıntılarıyla anlatır.

Gök Türk Kağanları Listesi

GökTürk kağanlıklarını yöneten kişilerin listesini hazırladım. Unvanların hepsini yazmadım, yalnızca en çok kullandıklarını ya da literatürde en çok bilinen biçimlerini yeğledim. Ayrıca Türkçe biçimi şimdilik bilinmeyen ve yalnızca Çincesi bilinen unvanlarda da Eski Türkçe aġan yerine günümüz Türkiye Türkçesi'ndeki biçimi Kağan'ı kullandım. Çince yazarken hem yeni Pinyin hem de eski Wade-Giles çevriyazı sistemine uygun biçimleri yazdım, vurgularını bulamadığım heceleri vurgusuz yazmak zorunda kaldım. Karakter olarak Klâsik Çince karakterleri kullandım ama okunuşlarının yazımında kullanılan program bende olmadığı ve şu anda onların eski okunuşlarının hepsine ulaşamadığım için günümüz Çincesi’ndeki okunuşları kullanmak zorunda kaldım. Soğdça adların okunuşlarını tam bilmediğim için onları çevriyazı biçimleriyle bıraktım.

Ömer Seyfettin'in bir hikayesi

HERKESİN İÇTİĞİ SU   (İfham Gazetesi - 1919)
Ling-Yu gayet akıllı, gayet ihtiyar bir imparatordu. O kadar ilerlemeyi severdi ki halkın geçmiş ile hiçbir alakası kalmamasını temin için bütün Çin’in eski kitaplarını, eski kütüphanelerini yaktırmıştı. Çinliler adeta onun tanrılığına bile inanır gibi oluyorlardı. Derlerdi ki:

ALTIN YAY VE ÜÇ OK HİKAYESİ

...
“Bağatur (Oğuz Kağan) artık yurdundan ayrılmıyordu. Oğulları onun vazifesini üstlenmişti. Acunda zamanı doluyordu artık. Gecenin ilerleyen saatleriydi. Bağatur yatağında huzur içinde uyuyordu. Rüyasına yoldaşı gök börü girdi. Kendisine altın bir yay işaret ediyordu. Şimdiye kadar görmediği büyüklükte ve parlaklıkta. Önce bir ay gibi parlıyordu gökyüzünde. Sonra ayrılıp doğudan batıya doğru uçmaya başladı. Uzun süre gözleriyle takip etti yayı. Ta ki gözden kaybolana kadar. O sırada üç gümüş ok da kuzeyden güneye doğru kanatlanmış uçuyorlardı. Onları da gözden yitinceye kadar takip etti.

Emir Timur: Bozkır'ın Altın Çocuğu

 Doç. Dr. Kemal Ramazan HAYKIRAN
Timur İmparatorluğu veya diğer kullanımla Timurlular Devleti, Fars ve İslam medeniyeti unsurları ile Türk-Moğol devlet ve askeri teşkilat unsurlarını bünyesinde barındıran ve soyu Türk-Moğol boylarından biri olan Barlaslar'a dayanan Çağatay Emiri Timur tarafından kurulmuş bir Türk-Moğol devleti.

Türklere Peygamber Gönderildi mi? Türk Peygamberden Söz Edilebilir mi?


Doç. Dr. Ali KOZAN
Türklere Peygamber Gönderildi mi?  Türk Peygamberden Söz Edilebilir mi?

Türk Tarihi

Giriş

Dünya üzerinde yaşayan tüm ülke halklarının bir geçmişi bulunmaktadır. Her ulus ve her toplum ilk medeniyetten bugüne birleşmiş, ayrılmış ve günümüzdeki ülke toplumlarını oluşturmuştur. Ancak dünyaya yön veren bazı güçler, bazı tarihi gerçekleri çarptırıp istediği gibi yazarak, ulusların geleceğine yön verme işine girişmişlerdir. Ancak gerçek olan tarih, bir gün mutlaka gün yüzüne çıkarak bu kirli oyunları bozacaktır.

Maya - Kızılderili - Türk Benzerlikleri


Son 100 yıldır yapılan araştırmalar sonucu, artık gizlenemeyen ve gün gibi ortaya çıkan bazı gerçekler var ki, bu gerçekler herkes tarafından doğrulu kabul edilmiş, bilimsel değeri olan, kanıtlanmış bulgulardır.

BİLİNEN İLK TÜRK KİMDİR?

“TÜRKLER, HZ. NUH PEYGAMBERİN OĞULLARINDAN YÂFES’İN ”TÜRK” ADLI OĞLUNUN NESLİNDENDİR. TÜRK MİLLETİNİN KÖKÜNÜN DAYANDIĞI ”TÜRK” ADINDAKİ İNSAN, İNSANLIĞIN İKİNCİ BABASI HZ. NUH ALEYHİSSELAM’IN OĞLU YÂFES’İN OĞLU OLAN KİŞİDİR.”
–MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

ONBEŞ BİN YILDIR ANADOLU'DA BİZ TÛRKLER VARIZ..!!!


Nisan 2005 de İTÜ’de konferans veren Avusturyalı yazar ve belgesel film yapımcısı Erich Feigl, konuşmasını söyle bitirdi:
“Bu topraklar size ait. Sizler Anadolu’ya Malazgirt zaferiyle yerleşmediniz. Çatalhöyük’teki­­ arkeolojik bulgular, sizlerin 10.000 yıldan uzun süredir burada bulunduğunuzu kanıtlamaktadır..”

BÖLME


Yüreğime kurşun gibi sıkma cümleleri
İkide bir vurma beni dilimden
Bir ihânet masalıdır söylediğin,
BÖLME..!!
Bırak doruk çatsın dağlarımız
Kar beyaz olsun memleketim lekesiz
Trabzın'da horon var,
Manisa’da bağbozumu
Ardahan'da kurulsun harman yeri
Savur başakları, yutalım tozunu,
BÖLME..!!
Çayda çırayım ben,
Halaylarda zılgıt.
Barda tey.
Kavalın yelinde özümü
Sazımın telinde sözümü
BÖLME..!!
Elaziz de Gakkoş,
Diyarbekir'de Kürdüm ben.
Harran'dan Gediz'e
Kan'la sulanmış yurdum ben.
BÖLME..!!
Bir elim Edirne de
Biri uzanmış Kars'a
Yakmışım kötülüğe dair ne varsa
Bizdedir sevdaların en kavi türküsü
Bizdedir Yunus'un gönül köprüsü
Bizimdir,
Çağlara meydan okuyan
Mevla’nın öyküsü
BÖLME..!!
Alparslan’ın Adında o şanlı ordu
Bir Hilal içinde devlet kurdu
Her köşesinde yükselen bir dua
Her taşında Erenlerin kelâmı var.
Selahattin'in Kudüs’te yemini
Peygamberin İstanbul'a selâmı var
BÖLME..!!
Dokunma bu topraklar dertli
Bu topraklar yorgun, yetim
Bu toprakların kanayan bir yanı var
BÖLME..!!
Kınalı Hasan'ın yarım kalmış çocukluğu,
Seyit Onbaşının akıtıtığı ter,
Urfalı Reşo'nun kanı var,
BÖLME..!!
Çanakkale'de isimsiz mezarlara bak
Aç yatanların vebalini taşır yüreğimiz.
Trablus'ta unutulmuş, Galiçya'da kayıp
Yemen'de sahipsiz mezarları ahı var
BÖLME..!!
Sarıkamış'ta donanların, bizden alacak
Bir sabahı var
BÖLME..!!
Çaldağı'nda Şehidiz biz
Sakarya nehriyle filizleniriz
İbrahim'i bir ateş'ten geliyoruz biz
Ayağa kalktı küllerimiz,
BÖLME..!!
Aşımızın buğusunda,
Ekmeğimizin kokusunda vurma bizi
Tütsün bacamızdan o dumanlar,
Birbirimize karışsın ahengimiz
Bir dost kelâmına hasret koyma bizi
BÖLME..!!
İçecek suyumuz, gidecek yolumuz
Bakacak bir göğümüz olsun
BÖLME..!!
Kırları yeşil, İnsanları mutlu,
Varacak bir köyümüz olsun
BÖLME..!!
BÖLME..!!
BÖLME..!!

Şiir..Aydın YÜKSEL
Yorumlayan..Hayali İzzet Bağcı

S U S M A R A M !

                    

Men bir gulam, yük altında ezilmişem, gardaşım!
Sevinç bilmez bir mahkumam, ahuzardır sırdaşım.
Damga vurub, zencirleyib tullamışlar zindana,
Karlı buzlu cehennemler mesken olmuşdur bana.

Hocalıya Ağıt

Hocalı’da 26 Şubatta şehit düşen tüm Azeri kardeşlerimize saygı ve göz yaşlarıyla’

TÜRKMEN KIZI (KERKÜK)

     

Yadırgamayın sakın göz yaşlarımı,
Ben, yıllardır
bir yağmurun altındayım…
Bomba seslerini,
bir yıldırım gürültüsü,
mermileri
ninni gibi duymaktayım…

___ÇANAKKALE'DE GAZİLERİMİZ___

~ SOMALI MEHMET ÇAVUŞ ~
Torunu Mehmet Güllüce anlatıyor...

Soma eşrafından Hacıburanlar'dan, 1888 doğumlu İbrahimoğlu Mehmet Çavuş 9 yıl askerlik yapmıştı. Askerlik yaşamı Balkan Savaşı ile başlamıştı. Sonrasında yağıyı Çanakkale'de de karşıladı ama askerlik bitmemişti...

Türkiyem ve Dilaver Cebeci


Baş koymuşum Türkiye'min yoluna

Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm,

Asırlardır kır atımı suladım.

Irmağının akışına ölürüm.