Nihal Atsız

Ulu Türkçü Nihal ATSIZ 

Bir düşünce adamı olan Nihal Atsız, baba tarafından aslen Gümüşhaneli olmalarına rağmen, babasının deniz subayı olması nedeniyle İstanbul’da doğmuş ve orada yetişmiştir.

Baht Ocağı

Baht Ocağı-Yetik Ozan

bahtocagi
-Kerkük Türklerine
Balam Kerkük,yeller düşmüş bağrına;
Boz baharda tozar tozar gidersin,
Yel neme ne, eller düşmüş bağrına;
Lokmalanır, azar azar gidersin.

Atatürk'ün Şiiri

Çeşitli kaynaklarda Atatürk ‘ün 1905′te Sinop’ta yazdığı belirtilen ” Hakikat Nerede ? ”  başlıklı şiir, onun bilincinde henüz 24 yaşındayken yer etmiş Türklük duygularını gözler önüne seriyor:

“Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.

Z E Y D İ N Y U S U F DESTANI

ŞEN OZAN

Yusuf yüzlüm, pak kardeşim,
Karanlığa AY'dın Yusuf
Şehit olma sevdasını
Milletine yaydın Yusuf

Özbekistan

Özbekistan

Özbekistan Cumhuriyeti
O‘zbekiston Respublikasi
Ўзбекистон Республикаси

Türkmenistan

Türkmenistan

Türkmenistan
Türkmenistan Respublikasy

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
BayrakArma
BayrakArma
Ulusal Marş: İstiklâl Marşı

Kırgızistan

Kırgızistan

Kırgızistan Cumhuriyeti
Кыргыз Республикасы
Kırgız Respublikası

Kazakistan

Kazakistan

Kazakistan Cumhuriyeti
Қазақстан Республикасы

Azerbaycan

Azerbaycan



Azerbaycan Cumhuriyeti
Azərbaycan Respublikası(Azerice)

Varsa da Filistin Yoksa da...


Bir yanda Filistin, bir yanda Musul,

Biz de Müslümanız kabul et Hoca.

İşine geleni görmek mi usül,

Biz de Müslümanız kabul et Hoca.

Türkiye Cumhuriyeti

Türkiye

Türkiye Cumhuriyeti
Bayrak
Bayrak
Slogan: 
Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir[1]

Yıldırım Beyazıt

HAYATI

Yıldırım Bayezid 1360 yılında Edirne'de doğdu. Babası Murad Hüdavendigar, annesi Gülçiçek Hatundur. Gülçiçek Hatun Rum'dur. Yıldırım Bayezid yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, koç burunlu, ela gözlü, kumral saçlı, sık sakallı ve geniş omuzluydu. Girdiği savaşlarda gösterdiği cesaretten dolayı ona 'Yıldırım' lakabı takılmıştı.

Osman Gazi

HAYATI

Osmanlı


Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi 1258'de Söğüt'te doğdu. Babası Ertuğrul Gazi, annesi Hayme Hatun'dur. Osman Gazi uzun boylu, yuvarlak yüzlü, esmer tenli, ela gözlü ve kalın kaşlıydı. Omuzları arası oldukça geniş, vücudunun belden yukarı kısmı aşağı kısmına oranla daha uzundu. Başına kırmızı çuhadan yapılmış Çağatay tarzında Horasan tacı giyerdi. İç ve dış elbiseleri geniş yenliydi.

Osmanlı İmparatorluğu

Osmanlı İmparatorluğu (Osmanlıca: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye) 1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk ve İslam devleti. Doğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika'ya kadar topraklarını genişletmiş ve 16. yüzyılda dünyanın en güçlü imparatorluğu halini almıştır. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler Türkiye'nin tek ardıl devlet sayılması gerektiğini savunurlar.

Osmanlı Tarihi Kronoloji (1478-1558) 2

1479 Osmanlı-Venedik Sulhü ile Fatih'in Venedikliler'e, Trabzon ve Kefe'de ticaret yapma hakkı tanıyan ahidname vermesi
1480 Otranto'ya çıkış ve başarısız Rodos kuşatması
1480 Kadıaskerliğin Rumeli ve Anadolu olarak ikiye ayrılması
1481 II. Mehmed'in vefatı ve II. Bayezid'in tahta çıkışı
1481 100 dirhem gümüşten 400 akçe kesilmesi

Osmanlı Tarihi Kronoloji (1299-1478) 1

Osmanlı Tarihi Kronoloji
1299 – 1300 Osmanlı tarihinin başlaması
1299 İlk müzik olayı (Selçuklu sultanınca Osman Bey'e Beylik alameti olarak gönderilen tabl-u alem (davul ve sancak)
1302 Osman Gazi'nin Koyunhisarı Zaferi

Hokand Hanlığı

Kokand Hanlığı
Qo'qon Xonligi

1740-1876

19. yüzyılında Özbek Üç Hanlığı

On sekizinci asrın başlarında Seyhun nehrinin Balkaş Gölü yakasında kurulan Türk hanlığı. Hanlığın merkezi olan Hokand, Abdülkerîm Han tarafından 1732 senesinde kuruldu. Abdülkerîm Han’ın ölümünden sonra yerine geçen İrdâna, Çin İmparatorluğunun hudutları Fergana’ya dayandığı zaman Çin hâkimiyetini tanımaya mecbur kaldı. İrdâna, sonraları Çin’e karşı yardım istemek üzere, Afganistan sultanı Ahmed Şah Dürrânî’ye başvuran Orta Asya’daki Müslüman devletler sultanları ittifakına katıldı. İrdâna’nın ölümü üzerine yerine geçen Narbatu Bey, tahminen 1799 senesine kadar saltanat sürdü.

Yavuz Sultan Selim


YavuzSultan Selim   (1470 - 1520)

Yavuz Sultan Selim 10 Ekim 1470 günü doğdu. Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun'dur. Gülbahar Hatun Dulkadiroğulları beyliğindendir. Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, omuzlarının arası geniş, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, uzun bıyıklı ve yiğit bir padişahtı. Sert tabiatlı ve cesurdu. Kuvvetli bir ilim tahsili yapmıştı.

Satuk Buğra Han Destanı

Satuk Buğra Han Destanı
Hz.Muhammed kanatlı atı Burak'ın sırtında göklere yükseldiği “Mirâc Gecesinde” gök katlarında kendinden önceki peygamberleri görür. Bunlardan birini tanıyamaz ve Cebrail'e bunun kim olduğunu sorar.

Türeyiş Destanı

Türeyiş Destanı
TÜREYİŞ DESTANI

Destan Hakkında Bilgi:

     Bir Uygur destanıdır. Büyük Türk İmparatorluğunu Göktürkler' den devralan Uygur

Akşemsettin

Akşemsettin (1389- 1459)
Akşemseddin (d. 1389, Şam - ö. 1459, Göynük) asıl adı ile Mehmet Şemseddin, çok yönlü İslam alimi ve bilim insanıdır.

Önemli Türkologlar

Türk dili, edebiyatı, kültürü ve tarihi üzerine çalışmalar yapan, kısacası Türk’e ait olan her şeyi inceleyip bilimsel bir tutumla ortaya koyma gayreti içinde olan Türkologlar, milli bilincimizin ve ülkümüzün sistemleşmesinde önemli bir role sahiptir. Çünkü ortaya koymuş oldukları bilgi ve belgeler, dünü – bugünü ve yarını aydınlatmaktadır.

Kazan Hanlığı

İdil (Volga) Irmağı kıyısındaki Kazan şehrinde kurulmuş bir Türk Devleti. Kuzeydoğu Avrupa’ya göç eden Türkler tarafından 15. yüzyılda kurulup, 16. yüzyılın ortalarında Ruslar tarafından yıkıldı. Ruslar, Türkleri sevmediklerinden buranın ahâlisine Moğollara izafeten Tatar diyerek onları kötülemektedirler.

Alaeddin Keykubat


Anadolu Selçuklu sultanı, Sultan Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev’in oğlu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Çok iyi bir tahsil ve terbiye ile yetiştirildi. Türk-İslam an’anesine göre Emir Seyfeddin, Ay-Aba ve Emir Bedreddin Gevhertaş kendisine atabek tayin edildi. Ana dili olan Türkçenin yanında, Farsça, Rumca ve Arapça öğrendi.

Bozkurt Destani

Göktürk – Bozkurt Destanı / Türk Destanları

göktürk destanı
Gök Türk destanının da bugün birbirinden farklı üç şeklini biliyoruz. İlk ikisini bize Çin tarihleri bildiriyor. Üçüncü şekil ise Ergenekon adını taşımaktadır ve Kun – Oğuz

Türk Olmak


Türk olmak-1

Aslında çok şeydir Türk olmak. Türk olmak, Osmanlı'nın borcunu ödemektir.
Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi. Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.

Genç Osman


Osmanlı Devleti zamanında, koyunları ile Fırat'ın azgın sularını geçerek bir aile gelip Ağın'a yerleşir. Aile reisi, ahali içinde koyunları ile geldiği için "Koyun Ağa" olarak anılır. Eşi Hesna Hatun'la evliliğinden de Osman adlı bir evlâtları olur.

Ergenekon Destanı

Türkillerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu. Yabancı kavimler birleştiler, Türklerin üzerine yürüdüler.

Forsumuzdaki 16 Türk Devleti


Tarihte16 Türk İmparatorluğu
  

  1. Büyük Hun İmparatorluğu (M.Ö. 204-M.S. 216)
  2. Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216)
  3. Avrupa Hun İmparatorluğu (M.S. 375-469)

Oğuz Kağan

Binlerce yıllık tarihinde Yüce Türk Milletinin feyz kaynağı olan Türk (Oğuz) Töresine ad veren, büyük Türk Hakanı Oğuz Kağan´ın babası Kara Kağandı. Kara Kağanın bir oğlu dünyaya geldi. Bu çok güzel bir çocuktu.

Çiçi Han

Çiçi Kağan (Çiçi Han) Milattan Önce 56-35 yılları arasında kağanlık yapmış bir Türk hükümdarıdır. Engin Türk tarihinin derinliklerinde kalmış, kahramanlardan biridir. Büyük idealleri olan; Türklere batıyı öğreten, Avrupa’nın kapılarını gösteren Büyük Hun Hakanı'dır. Türk tarihi içinde bilinmezlere karışmıştır. Oysa adı asla unutulmamalıdır. Yaşamında Atatürk’le büyük benzerlikleri vardır.

Dede Korkut


-Bütün Türk Edebiyatı'nı terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar. Ordinaryüs Prof. Mehmet Fuad Köprülü (Türk Edebiyat Tarihi'nin en büyük âlimi)

Bilge Kağan


Bilge Kağan
Bilge Kağan

Göktürk Kağanı
Bilge Kağan, 683 yılında doğdu. Babası Göktürk Devleti’ni yeniden kuran İlteriş Kutlug Kağan, annesi İlbilge Hatun’dur. 8 yaşında babasını yitiren Bilge, 24 yıl boyunca Göktürk Devleti kağanlığı yapan amcası Kapağan Kağan’ın elinde büyüdü.

Talas Meydan Muhârebesi

Zaferlerimiz

İlk müttefik Türk ve İslâm orduları ile Çin ordusu arasında yapılan meydan savaşı. İslâmiyeti henüz kabul etmeyen Türklerin, Orta Asya’da İslâm dînini tanıtıp yayan Araplarla berâber Çinlilere karşı Talas’ta yaptıkları bu harp sebep ve neticesi bakımından çok önemlidir.

Bilge Kağan'ın Hazinesi Nasıl Taşındı?


/



Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ

1889 yılında, Yadrintsev tarafından bulunduğu günden beri dünya ilim aleminin üzerinde en çok durduğu tarihi kaynakların basında hiç şüphesiz Türklere ait olan Orkun Yazıtları gelmektedir.

Dünyada bir esine daha rastlanmayan bu iki belli baslı yazıt, Bilge Kağan ile kardeşi Kül Tigin’in hatırasına diktirilmiştir. Bunlardan ayrı olarak bir de Tunuyduk Yazıtları vardır ki, Orkun Yazıtlarından yaklaşık 400 km daha güney-doğuda yer almaktadır.

Bilge ve Kül Tigin Abideleri Moğolistan’ın Arhangay eyaletine bağlı Hasat ilçesinin Koso-Çaydam bölgesindedir. Koso-Çaydam Gölü fazla büyük olmayan bir su birikintisidir ve yazıtların doğusunda yer alırken, bu Türk abidelerine ismini veren Orkun nehri de eserlerin batısındadır. Ancak burada Orkun’un ana kolu değil, ona karısan bir parçası yer almaktadır. Kül Tigin Yazıtı ile Bilge Kağan Yazıtının arası yaklaşık 1 km kadardır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 1995 yılında imzaladığı anlaşmayı hesaba katarsak altı senedir bölgede bir dizi inceleme ve araştırmalarda bulunulmaktadır. 2000 yılından itibaren de sistemli kazılara başlanmış, ancak en verimli dönem olarak şimdiye kadar 2001 yılı çalışma dilimi görülmüştür. 2001 senesi Moğolistan’daki Türk Anıtları Projesi programı çerçevesinde Nalayh’taki Tonyukuk Yazıtları da dahil olmak üzere Orkun’da harita ve jeofizik çalışmaları tamamlanmış, eserlerin restorasyonu isinde büyük mesafeler kat edilmiştir.

Her şeyden önce, en az 100 yıldır üç parça ve toprak üzerinde yok olmaya bırakılmış olan Bilge Kağan Yazıtı yeniden birleştirilerek, Orkun Yazıtlarının olduğu yerde bulunan ve müzeye dönüştürülmeye çalışılan binanın içerisine dikilmiş durumdadır.

Dönem itibarıyla 2001’de Bilge Kağan külliyesinin kazı faaliyetlerinin % 50’si bitirilmiş haldedir. Bu kazıların gerçek amacı zaten külliyenin esas planını çıkarmak ve ileriye dönük olarak restorasyonlarını yapmaktır. Bu gayeye bağlı olarak 2001 dönemi kazı ekibi ön hazırlıklarını bitirip, Bilge Kağan ve Kül Tigin Yazıtlarının bulunduğu Orkun Havzasına vardığı ilk gün, Moğol tarafının ilim adamlarıyla oturup, görüşmüşler, nereyi nasıl kazacaklarını belirlemişlerdir.

ilk önce, yazıtın üzerinde bulunduğu kaplumbağanın önünden itibaren ilim adamlarımız açmalara başlamışlar, süratle bu işlem sunak tasının yer aldığı en batı noktaya kadar uzanmıştır. Sunak tasının da önünde, arkasında, sağında ve solunda dört nokta açılmıştır. Burada yine Türk ve Moğol kültürüne dair önemli ip uçları yakalandı. Ancak bu noktada ilgi çekici olan sunak tasının hemen kuzeyinde bir sembolik mezarın ortaya çıkmasıdır. Ne Radloff’un ne de daha sonrakilerin üzerinde ciddiyetle durmadıkları bu sembolik mezar mutlaka Bilge Kağan’ın esi veya oğluna ait bir yapı olmalıdır. Bununla beraber bu sandukanın etrafında da kaçak kazılar yapılmış, ama sistemli ve ilmi olmadığından olsa gerek herhangi bir netice alındığını sanmıyoruz.

Kazı ekibimiz sunak tasının bu kuzey tarafında çalışmalarını yaparken, sunak ile mezarın arasındaki dar bölgeyi de kazmaktan geri durmamışlar ve sonuç olarak 31 Temmuz 2001 tarihinde Bilge Kağan veya oğluna ait özel eşyaların bulunduğu hazineye ulaşmışlardır. Buluntuların ortaya çıkmasıyla kazı çalışmalarının yarım kalmaması ve meydana gelebilecek bir tehlikeye karşı ilim adamlarımız gece de çalışarak, tabaka halinde bu değerli eserleri almışlar ve kampta oluşturulan bir özel çadıra getirmişlerdir. Yedi ilim adamı bunların hem envanterini çıkarmak hem de durumunu belgelemek amacıyla gece-gündüz yaklaşık bir hafta çadırdan ayrılmamacasına çalışarak, işlemi bitirdiler.

Hazinenin bulunmasından sonra kazı alanına en yakın yerleşim yerindeki Moğol makamlarına, Moğol tarafı ilim adamları vasıtasıyla haber gönderilmiş ve yardım talebinde bulunulmuştur. Fakat Moğolistan’ın içinde bulunduğu zor koşullar ve böyle bir polisiye tedbirin çevredeki köylüleri heyecanlandıracağı ve daha çok tehlike doğuracağı ileri sürülerek, maalesef Moğol makamlarından güvenlik sağlanamadı. Bu yüzden bizzat proje başkanı olarak bizim de içinde bulunduğumuz ilim adamlarından ekipler oluşturularak, bu değerli buluntular korundu.

Nihayet çadırdaki ilim adamlarımız Bilge Kağan veya oğluna ait olan 2000’den fazla parçadan oluşan kıymetli malzemeyi kutuladıktan sonra, sıra bunların Moğolistan yetkililerine teslim işlemine gelmiştir. Türk ekibinin çalıştığı yer, Moğolistan’ın başkenti olan Ulan-batar’a yaklaşık 400 km uzaklıkta olup, yolun büyük bir kısmı toprak ve bozuk satıhtan meydana gelmekteydi. Her şeye rağmen Türk ve Moğol bilim adamları, yeniden kazı çalışmalarının sürdüğü ilçenin yetkililerinden bu tasıma işlemi sırasında bir koruma istediyseler de, tekrar Moğol makamları bunu karşılamaya imkanlarının olmadığını söylemişlerdir. Bu yüzden hazinenin kendi imkanlarımızla taşınması konusunda Moğol bilim adamlarıyla karara varıldı.

9 Ağustos 2001, Perşembe sabahı saat 5 civarlarında, buluntular üzerinde çalışan dört bilim adamı, Türk tarafı proje başkanı ve kazı sorumlusu ile beraber, Moğollardan da bakanlık temsilcisi ve kazı başkanıyla birlikte sandıklar iki cipe yüklendi ve peşpeşe yola çıkıldı. Daha güneş yavaş yavaş doğmakta, bozkırda bası bos hayvanlar ya otlamakta veya onlar da insanlar gibi dinlenmekte olduğu bir vakitte, bize göre Türk tarihinin şimdiye kadar ki en büyük buluntusunu taşıyan ilim adamları hem aşırı bir tedirginlikle hem de tarihe geçmenin heyecanı arasında; tozlu ve bozuk patikalarda yol almaya başladılar. Tarihi bir olay gerçekte yaşanmaya başladı. Düşünün bir kere Türk tarihinin en mühim devlet adamlarından birine ait olduğu sanılan özel eşyalar, ceplerinde sadece kalemleri olan sekiz tane ilim adamının adeta sırtlarına yüklenmiş bir şekilde götürülüyordu. O ana kadar, çevrede zaten Türklerin Orkun’da bir şeyler bulduğu yayılmış durumda idi. Bunları ele geçirmek için birtakım insanların her şeyi göze alabileceği ihtimali de söz konusuydu.

Bu hazinenin bulunuşu ekipteki birçok kişi tarafından ilahî bir şekilde yorumlanmıştır. Yüzyıldır bölgede çeşitli milletlerden ilim adamı veya soyguncu pek çok kişi kazı yaptıkları halde, bir şey bulamamışlardı. Veya biz öyle biliyoruz. Tanrı, Bilge Kağan’ın özel eşyalarını onun torunları Türklere sakladı. Ama buraya daha önce Türkler de geldiler ve kazı teşebbüslerinde bulundular. Kimse bunları bulamamıştı. Bu büyük olay sadece 2001 yılında giden ekibe nasip oldu. Çünkü Moğolistan’a giden grup her bakımdan hem ilim hem de idealler açısından seçilmişlerdi. Onlar nereye, niçin gittiklerinin farkındaydılar. Onlar atalarına karşı olan vefa borcunu yerine getirmek için oradaydılar. Bu kazı isini sadece bir arkeolojik olay olarak görmüyorlar, adeta

İbadet ediyorlardı. Üzerine bastığı toprağı incitmekten korkan, her mala darbesiyle kaldırdıkları toprağa sanki taparcasına davranan bu insanlara elbette Bilge Kağan mükafatını vermeliydi ve de verdi.

Pek çok kişi bu vakıayı ilahi bir olay olarak değerlendirmeyebilir. Ama Orkun’da Türk ekibi mucizeler yaşamıştır. Buluntunun ortaya çıkmasıyla, göğün ağlamaya başlaması, yani bardaktan boşanırcasına bir yağmur, bize göre bir delil idi. Her şeyden önemlisi Hazinenin yola çıktığı sırada, Oğuz Han’ın Bozkurt’unun bize öncülük etmesi, Türk tarihini ve kültürünü çok iyi bilen bir tarihçiyi mucize olarak yorumlamaya sevk etmektedir. Bu olaya Türk ve Moğol sekiz bilim adamı da şahittir.

Orkun’dan çıktıktan sonra ciplerimiz biraz yol almıştı ki, sabahın alaca karanlığında önümüzde aniden iki kurt belirdi. Belki de avlanmak için koyunların pesine düşmüş olan bu hayvanların, bizim araçlarımızın önüne çıkması ve bir süre onlar önde, biz arkada yol almamızın sadece tesadüfü bir olay olmasına inanışımız gelmedi.

Kök Börü ya da diğer adıyla Bozkurt, Türklerin milli sembolü, bağımsızlığının işareti, kutlu atasıdır. Türk’ün tarihten silinmesine o engel olmuş, yeniden çoğalmasını sağlamış ve dünyaya hâkim olurken de, hep önde o yol göstermiştir. İşte, o anda sanki Bilge Kağan’a eşlik edercesine bizim önümüze çıkmışlar ve koşuyorlardı. Ancak burada ilginç olan bir nokta, kurt Moğollarca da kutsal bir hayvandır. Araçlardaki Moğollar kurtları görünce bizden daha çok heyecanlandılar. “Çono, çono” diye bağırmaya başladılar.

Hepsi çok büyük bir sevinç içindeydiler. Şoförümüz kurtların pesinden koşturuyordu. Kendisine yavaş gitmesini, arkada belki de tarihin en değerli buluntularının yer aldığını, üstüne üstlük onları takip ederken arabalarımızın devrilebileceğini anlatmaya çalıştıktan sonra, şoförümüz yavaşladı. Moğolların anlattığına göre; bu kutlu hayvanı görmek uğur getirirmiş, o yüzden Moğollar büyük bir neşeye kapılmışlardı.

Arabalardan ve seslerden ürken iki kurt, daha sonra yolun solundaki tepeye doğru tırmanmaya başladılar, bu arada Bilge Kağan’ın eşyalarını taşıyan iki vasıta da durdu ve onları izlemeye başladık. Biraz sonra iki kurt da tepeye çıktılar ve onlar da bize bakmaya başladı. Sanki bize güle güle dercesine, bir süre dikildikten sonra, kayboldular.

9 Ağustos 2001 tarihinde, Bilge Kağan’ın hazinesi böylece Ulan-batar’a ulaşmış, bir tutanak ile de Moğolistan Milli Tarih Müzesi’ne teslim edilmiş oldu.

 

“Bilge Kağan’ın Hazinesi Nasıl Tasındı?”, Orkun, Sayı 45, İstanbul 2001

internetten

Baideng Muharebesi

Cin Seddi
Cin Seddi

Baideng Muharebesi, MÖ 200 yılında, Hunlarla Çinliler arasındaki en ünlü çarpışmalardan biridir.
Bozkırdan Çin’e doğru daha önce de akınlar olmakta ve küçük çatışmalar yaşanmaktaydı. MÖ 221′de Çin’de siyasi birlik sağlandı ve MÖ 206′da Han Hanedanı iktidara geldi.

Tatung -Fu Savaşı

Tatung Fu Savaşı
Tatung Fu Savaşı
Tatung -Fu Savaşı (M.Ö 201)
Mete (Mao-tun) döneminde gerçekleşen Tatung-fu Savaşı, Türk askerlik ve strateji dehasının en önemli örneklerindendir. Babası Teoman’ın yerine Hun Devleti’nin başına geçen Mete Han, kısa sürede devlet yönetimi ve askerlik alanlarında gösterdiği başarılarıyla imparatorluğunu güçlendirmiş ve gözünü Çin’e çevirmiştir.

Atatürk'ün Hayatı

Atatürk



         Mustafa Kemal, 1881 yılında, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı bir vilayet olan Selanik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır.

Dünyada Atatürk'ün İsminin Verildiği ve Anıtının Yapıldığı Ülkeler

 Türkiye’nin kurucusu ve kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’ün Dünya’nın her yerinde tanındığını ve hemen hemen her ülkede onun adına yaptırılan bir büst ya da heykel olduğunu biliyor muydunuz?

İŞTE DÜNYA’DA ATATÜRK:

İzmir'in Kurtuluşunun Ertesi Günü

TARİH: 10 EYLÜL 1922 YER: İZMİR
Yunan ordusunu 1 gün önce denize döken Mustafa Kemal Atatürk ve Türk ordusu binlerce İzmir’linin sevgi gösterileri arasında İzmir’e giriyor. Ellerinde Türk bayrakları ile Atatürk’ü ve Türk ordusunu karşılayan İzmirlilerin müthiş sevinci görüntülere yansıyor.

1923 Yılında Yapılan Atatürk Röportajı

“ The Saturday Evening Post” dergisi yazarlarından İsaac F. Marcosson 1923 Temmuz ayında Ankara’ya gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa ile bir görüşme yapmış. Daha sonra adı geçen derginin 20 Ekim 1923 tarihli sayısında bu görüşme ile Anadolu seyahati izlenimlerini kaleme alan bir yazı yayımlamış.

Önerilen Kitaplar


Alfabetik Yazı Başlangıcı / Kazım Mirşan
Alpamış – Rus Yönetimi Altında Orta Asya Kimliği / H.B.Paksoy
Altaylardan Anadolu’ya İnanç Göçü / Yaşar Kalafat
Altı Yarıq Tigin / Kazım Mirşan

Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Anlamı

8 Temmuz 2014
Devletin güvenliğini ilgilendiren konularda referanduma gidilmesi yanlıştır. Çünkü politikacılar veya iktidarı ele geçirmek isteyen güçler oy verenleri propaganda oyunlarıyla kandırıp yanlışa sürükleyebilirler.

Men Türkem

Men Türkem,

Türk menem,

Kırgız, Kıpçak deyirler,

Başkurt, Kazak deyirler,