Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu - Anayurdun Sesi


Baykal'ımın renginde Marmara mavisi yok,
Orkun'un, Selenge'nin akışı Fırat değil!


Umay yaslı, gülmüyor gözleri Ayzıt'ların,
Altay ormanlarının yeşili murat değil!

Ötüken yaylasından Çin Sedlerine doğru,
Kükreyenler koçyiğit, şahlananlar at değil!

Okunmuyor soyumun erdemi anıtlarda,
Alın çizgilerimiz artık "Hüsn-ü Hat" değil!

Kurt başlı sancağımız kaldırıp tek başına,
Sanki ölmezliğimi haykıran Kürşat değil!

Körler, sağırlar bilmem ne zaman öğrenecek,
Edirne, Gaziantep, İzmir, Kars serhad değil!

Kurşun gibi, içtiğim kımızın her damlası,
Kısrak memelerinden sağdımız süt değil!

Akıncı koçakların savaş nağralarına,
Karşılık geçitlerde uluyan bozkurt değil!

Karaçay, Kırgız, Kazak, Özbek, Yakut illeri,
Ay yıldızlı bayrağın gölgesinde yurt değil!

Ey ulu Tanrım neden! Taşkentler, Buharalar,
Aydın, Urfa, Malatya, Erzurum, Harput değil!

Ben büyük Türk yurdunun hayaliyle yaşarım,
Yoksa Türklüğün tutsak yaşaması şart değil!

Tanrı bilir! Öcümü komam kızıl kâfire,
Çevremiz Demirperde, düşmanımız mert değil!

Yedi kez yabancıya el uzatırken, neden,
Benim yüz yıllık tasam, soydaşıma dert değil!

Taşkent'in feryadına ses gelmez Ankara'dan,
Rus tanklarının zırhı, bu dert kadar sert değil!




(1965 yılında, Türkistan'ın Taşkent şehrinde (bugün Özbekistan'ın başşehri) bir deprem olmuş; bütün devletler felâketzedelere yardım göndermişti. Taşkent'in felâketine el uzatmayan tek devlet, Türkiye idi... Bu şiir, bu olay üzerine yazılmıştır.)