Tam burnumun dibinde; şen şakrakken
balalar
Gözü dönmüş Ermeni güldürmez
yüzlerini.
Bir somuna muhtaçtır, dul kalan can
halalar
Sesini duyuramaz dövseler dizlerini.
Feryatlar yükselirken ateş düşer
barkıma,
Bu çağda böyle zulüm; reva değil
ırkıma.
Bizler şayet insansak kızarmaz neden
beniz?
Duyarsız oluşlara; ÇIRPINIR KARADENİZ!
Dayansan Karabağ’ım esaret bir gün
biter
Sabredersen muhakkak, delinir zulmün
dibi.
Şu buyduran mevsimler yakında yaza
döner
Doğrulursa Koca Türk; ısıtır güneş
gibi.
Diren Laçin- Akdere, dayan canım
Hocalı
Koçaryanlar kahpedir hem de yedi
kocalı.
Söz boğaza hapsolur derinden yanar
geniz;
Garipçe soluşlara; ÇIRPINIR KARADENİZ!
Selam uçurdum bu gün uslu duran
Hazar’a;
Şaha kalkıp kükresin batıya doğru
taşsın.
Mazlumun hesabını bırakmasın mezara
Delsin kalın bentleri yüce dağları
aşsın.
Gözlediğim ufuktan ümit olarak doğsun
Çekiversin içine yağılarımı boğsun.
Kuma gömdük kafayı; sanalda mesut
şeniz;
Hayale dalışlara; ÇIRPINIR KARADENİZ!
Nerde şimdi Şamiller, Petro’yu deli
eden
Kafkasları titreten babayiğit kalmadı.
İçten içe çürüdü çınar gibiyken beden
Batının reçetesi bize deva olmadı.
Hey gidi Elçi Bey’im, bu hale düşer
miydik?
Dünkü kızıl kurşunu yiyip de şişer
miydik?
Okyanuslar sussa da; kırılan kola
yeniz
Mağdurca kalışlara; ÇIRPINIR
KARADENİZ!
İsmail Süklüm
09.09.2010
KASTAMONU
.