Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil
Birinci Dünya Harbi'nde dört buçuk
sene, Kafkaslarda cepheden cepheye koştuktan ve bu felâketli harbin bütün
sefalet ve ıstırabını çektikten sonra, nihayet İstanbul'da terhis edildim.
Terhisimin ilk haftalarında müthiş bir avarelik ve kararsızlık içinde kaldım.
Ne yapmalı ve hayatta nasıl bir yol tutmalıydım? Yarım kalan tahsilime devam mı
etmeliydim; yoksa terhis edilen birçok arkadaşlarım gibi, tahsilden vazgeçip iş
hayatına mı atılmalıydım?
İçimi kemiren bu tereddüdü
yenemiyor, bir türlü karar veremiyordum. Görüp konuştuğum kimseler beni hep
tahsil hayatından soğutuyor ve bir iş tutmaya teşvik ediyordu. Bir aralık,
Sirkeci kahvelerinden birinde genç bir tüccar hemşehrime rastladım. Mal almaya
gelmiş. Bana ne yapacağımı ve ne iş tutacağımı sordu. Ben de kararsız olduğumu,
fakat gönlümün tahsile dönmeye aktığını söyledim.
"Şaşarım aklına, okuyup da
kütüphane faresi olacağına, benim gibi iş yap da para kazan" dedi.
Bilâhare hırsının kurbanı olup genç
yaşında ölen bu tüccar hemşehrimin sözleri, zaten sallanan içimi, bütün bütün
alt üst etti. Adeta şaşkına dönmüştüm.
Nihayet, ilmine ve kemâline derin
bir hürmet beslediğim ve kendisinden feyz aldığım, Şevketi efendi isminde eski
müderrislerden (profesör) bir zat vardı. Bu zatı ziyaret edip fikrini öğrenmeye
karar verdim ve kendisini Çarşıkapı'daki evinde ziyaret ettim. Hoşbeşten sonra,
Hoca bana ne yapacağımı sordu. Ben de kendisine kararsızlığımı anlattım. Bana
şunları söyledi:
"Tereddüdü bırak ve tahsile
devam et. İnsan ihtiyarlığına kadar ömrünün her çağında iş hayatına atılabilir
ve az çok muvaffak olur. Fakat okuyup öğrenmenin muayyen bir çağı vardır. Sen
bugün bu çağdasın. Bu çağı geçirirsen ona bir daha dönemezsin ve istidadını
heder etmiş olursun. Okuyup öğren de, sonra istersen tüccar ol. Bunda bir
zararın olmaz."
Bu hikmet dolu sözler üzerine
kararımı verdim ve pişman olmadım. Gariptir ki, merhum Şevketi efendi Hocanın
bu güzel nasihati, yalnız benim değil, benim gibi tereddüt karanlığı içinde
bocalayan diğer birinin de yoluna ışık tutmuştur. Gerçekten, benden biraz
sonra, terhis olunup İstanbul'a gelen Kemal Galip Balkır ile buluştuk.
Çok aziz ve kıymetli bir insan olan
bu arkadaşım da tıpkı benim gibi şaşırmış kalmış, tahsil mi, iş hayatı mı
tereddütleri içinde bunalmıştı. Kendisine, merhum hocamın nasihatini anlattım ve
kendi kararımı söyledim. Gözlerinin önündeki belirsizlik perdesi kalktı, yolu
aydınlandı ve tahsil hayatına döndü. Kendisi halen Türkiye'mizin varlığı ile
iftihar edeceği yüksek bir hukuk adamıdır. Ve bu sıfatla Ankara'da Siyasal
Bilgiler Fakültesi idare Hukuk Profesörü ve Devlet Şûrası Başkanının sözcüdür.
Allah; Şevket efendi merhumu nur içinde yatırsın.
.