Millî
Mücadele yıllarında en büyük şehir savaşlarından biri yaşanır Gaziantep’te…
Antepliler,
düşmana karşı kenti savunurken, Şahin Bey’iyle, Karayılan’ıyla, Kılıç
Ali’siyle, Şefik Özdemir’i ve nice isimsiz kahramanıyla unutulmaz bir destan
yazar. Antep’in, işgalci Fransızlara karşı yaptığı o şanlı savunma, tam 11 ay
sürer. Fransızlardan önce Antep’e İngilizler girer. 27 Aralık 1918’de Halep’ten
Kilis’e gelen bir İngiliz Müfrezesi 1 Ocak 1919’da Antep’i işgal eder. Antep
halkı da İngiliz işgali üzerine bir miting düzenleyerek işgali protesto eder.
Mitingde konuşan Antep Belediye Başkanı Lütfi Bey, işgalin kesinlikle kabul
edilemeyeceğini bütün dünyaya ilân eder.
İngilizler
Antep’i işgal ettikten bir müddet sonra Ermenilerin tahrik ve teşvikleriyle
Türklere her türlü tecavüzü reva görür. Ermeniler de Türklere saldırmakta,
yaptıklarına İngilizler tarafından göz yumulmaktadır.
29
Ekim 1919’da İngilizler, işgalleri altındaki Güneydoğu Anadolu Bölgesini
Fransızlara terk eder. 29 Ekim günü Ermeni halkının coşkulu gösterileri
arasında, içlerinde gönüllü Ermeni birliklerinin de bulunduğu Fransız işgal
kuvvetleri Antep’e girer. Mustafa Kemal Paşa’nın Başkanlığındaki Heyet-i
Temsiliye, işgaller karşısında tavrını belirlemiştir: Türk milleti, bütün
vasıtalara başvurarak tüm mevcudiyetiyle Fransız işgal kuvvetlerine karşı
kendisini savunacaktır.
29
Ekim’de Antep’e gelen Fransız Ermeni Alayı Komutanı Albay Saint Marie, işgal
idaresini teslim alır. Fransız ve Ermenilerin şehirde ve civar köylerde
yaptıkları kötülükler gün geçtikçe artar.
Antep’te
kurulan Cemiyet-i İslamiye, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne dönüşür. Cemiyet, yalnız
Antep’te değil, kazalarında da ayrı ayrı teşkilatlanır. Doktor Ragıp, Alay
Katibi Avni, Telgrafçı Mahir ve Meclis İdare Başkatibi Eşref’ten oluşan Antep
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti merkez heyeti, Sivas Kongresi’nden sonra toplanarak
düşmana karşı mücadele kararı alır. Asıl adı Said olan Üsteğmen Şahin Bey’i de
Antep Kuvayı Milliye Kumandanlığına getirir. Şahin Bey, karargâhını Ulumeşe
Köyünde kurar ve Antep-Kilis yolu üzerinde üç savunma hattı meydana getirir.
Antep’teki Fransızların erzak yollarını kesen Şahin Bey kuvvetleri, 1000 kişi
ile 2 top ve 8 makineli tüfekten kurulu bir Fransız kuvvetini yener. Çok güç
durumda bulunan Antep’teki Fransızlarsa telsizle Kilis ve Katma’daki
birliklerinden yardım ister. Bunun üzerine, üç piyade alayı, 200 süvari, bir
batarya top, dört tank, birçok ağır ve hafif makineli tüfekle donatılmış olan
bir Fransız kuvveti, Antep’e gönderilir. Şahin Bey bunlara karşı da harekete
geçmekte tereddüt etmez, 26 Mart 1920’de saldırıya başlayıp üç gün çarpışır,
fakat sonunda kuvvetleri dağılır. Kendisi de Fransız süngüleriyle şehit olur.
Şair Yavuz Bülent Bakiler, bu fedakâr ve yiğit askeri şu mısralarla övmektedir:
“Ben Antepliyim, Şahinim ağam.
Mavzer
omuzuma yük.
Ben
yumruklarımla dövüşeceğim,
Yumruklarım
memleket kadar büyük.”
Mustafa
Kemal Paşa, Şahin Bey’in şehit düşmesi üzerine Antep’teki Kuva-yı Milliye’nin
kumandanlığına Kılıç Ali Bey’i getirir. Kılıç Ali Bey de 4 Nisan 1920 günü
şehir yakınına gelerek Müdafaa-i Hukuk üyeleriyle bir toplantı yapar. Bu arada,
Antep’te Türklerle Fransız ve Ermeniler arasındaki savaş bütün şiddetiyle sürmektedir.
Fransızlar Antep’i yoğun top ateşi altına alır. Hafif silâhlarla donatılmış
olan Türk millî kuvvetleri ile düşman kuvvetleri arasında sayı ve silâh
bakımından büyük bir dengesizlik vardır. Kuşatma altındaki millî kuvvetlerin
çevredeki köylerle bağlantısı kesilir. Onlar, sadece şehrin dışında bulunan
Kılıç Ali Bey’le muhabere edebilmektedir.
19
Nisan’da Türk Millî Kuvvetleri şehrin etrafındaki Fransız çemberini yararak,
içeriye 200 kişilik bir kuvvet sokmayı başarır. Bu suretle güçlenen Türk milisleriyle
Fransız ve Ermeniler arasındaki çatışmalar yeniden hızlanır. Birinci Mağarabaşı
Savaşı adını alan çatışmalarda, millî kuvvetler büyük başarı sağlar ve
dışarısıyla yeniden bağlantı kurar.
Fransız
işgalindeki mevkiler içinde askerî bakımdan en önemlisi, Kurban Baba Tepesidir.
Bu tepe hem Fransız karargâhının bulunduğu koleje, hem de Mardin Tepe’ye hâkim
vaziyettedir. 30 Nisan ve 1 Mayıs tarihlerinde millî kuvvetler bu tepeye
saldırır, kanlı bir savaştan sonra tepe de ele geçirilir. 2 Mayıs’ta göğüs göğse
çarpışmalar meydana gelir. Bu çarpışmalarda yer alan sayısız kahraman içinde
bir de Karayılan vardır ki Antep’in savunması dendi mi akla ilk gelenlerdendir.
Bu gözü pek Türk genci, Fransızlarla yapılan birçok çarpışmaya katılır. Son
olarak kendisine Şıhın Dağı’ndaki Sarımsak Tepe’de Fransızları püskürtmesi emri
verilen Karayılan, 24 Mayıs 1920 günü buradaki çarpışmada şehit düşer.
Karayılan ve çetesi, daha 20 Ocak 1920’de, Antep-Maraş karayolu üzerindeki
Karabıyıklı’da Fransız birliklerine öldürücü bir darbe vurmuş, bu yolu
Fransızlara kapatmıştır. Karabıyıklı baskınından sonra Karayılan ismi Antep
bölgesinde nam salmış, Antep’te bulunan Fransız birlikleri Maraş’a gitmeye bir
daha cesaret edememişlerdir.
Antep’teki
Türk milisleri için çember giderek daralmaktadır. Antep Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti, 27 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf göndererek
Antep’teki milislerin morallerinin sarsılarak dağıldığını, şehrin Fransız
toplarıyla yıkıldığını, bütün gelir kaynaklarının kuruduğunu, acilen yardım gönderilmesi
gerektiğini haber verir.
Bu
arada Antep halkı, büyük bir vefa örneği göstererek Kılıç Ali Bey’i Birinci
TBMM’ne milletvekili seçer. Ardından, Mustafa Kemal Paşa ve Genelkurmay
Başkanlığından gönderilen telgrafla Kılıç Ali’nin Ankara’ya gelmesi emredilir.
Kılıç
Ali’den sonra Antep’te Kuva-yı Milliye Kumandanlığını Şefik Özdemir Bey
devralır. Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Antep’e gelen Şefik Özdemir Bey, 8
Ağustos 1920’de Antep’teki Kuva-yı Milliye’nin başına geçer. Şefik Özdemir Bey,
Antep’teki görevine başlarken ilk iş olarak millî kuvvetleri yeni baştan
düzenler, cepheler arasında bağlantı kurar ve Antep’teki Türk mahallelerini bir
savunma alanı haline getirir. Fakat Antep’teki durum, her geçen gün biraz daha
kötüye gitmektedir. Antep etrafındaki Fransız birlikleri, 11 Ağustos 1920
itibariyle 7 piyade taburu ile iki süvari bölüğüne yükselmiştir. Ayrıca çok
sayıda topu vardır düşmanın… Şehir her gün topa tutulmakta, ölenlerin sayısı
fazla olduğundan defnetmede sorunlar yaşanmaktadır.
23-25
Ağustos günleri arasında Antep şiddetli bombardımana tutulur. Halkın çoğu
Malatya, Urfa, Maraş ve Elazığ gibi bölgelere göç eder. Tam bu sırada Malatya
Mebusu Hacı Bedir Ağa, 300 kişilik bir kuvvetle Anteplilerin yardımına koşar,
Antep halkı da düşmana dayanmaya çalışmaktadır.
Bu
arada şehirde hayat şartları gittikçe güçleşmektedir. Halk ve millî kuvvetler
yiyecek bulmakta zorlanmaktadır. Antep’in savunmasını sürdürecek yeterli asker
ve milis de yoktur. Mustafa Kemal Paşa’dan ve Antep Mebuslarından acele asker
gönderilmesi istenir, ama, bunun mümkün olamayacağı ve mahallî kuvvetlerle
düşmana karşı konulması cevabı alınır. Bu umut kırıcı haberdir millî kuvvetler
için, ancak dayanmaktan başka çare yoktur…
Fransızlarsa,
Suriye ve Adana Bölgesindeki durumları gittikçe zorlaştığından, Antep
harekâtını bir an önce sonuçlandırmak isteğindedir. Başında General Goubeau’nun
bulunduğu bir tümen, Antep’teki Fransızlara yardımla görevlendirilir ve 21
Kasım 1920’de Goubeau’ya bağlı birlikler Antep’e gelir. Antep şehri o günün
akşamından itibaren ikinci defa kuşatılmış olur. Fransız kuvvetleri, tepelerde
bulunan Türk kuvvetlerini ve şehrin içini uzun ve etkili topçu ateşi ile
dövmeye başlar, Antep’in etrafıyla bağlantısı tekrar kesilir.
1
Aralık 1920’de Goubeau, Kuva-yı Milliye Kumandanı Şefik Özdemir Bey’e mektup
göndererek Türk kuvvetlerinin teslim olmasını ve Fransız mandasının kabulünü
ister. Şefik Özdemir Bey de Fransız generale şu cevabı verir: “Bizim için
Antep’i savunmaya devam etmekten ve şerefli bir ölümü beklemekten başka çare
yoktur.”
5
Aralık’ta teklifinin reddedilmesi üzerine General Goubeau, şehrin yeniden yoğun
şekilde bombalanması emrini verir. Amacı, Türk kuvvetlerini ve halkı yıldırıp
teslim olmaya zorlamaktır.
1921
senesinin Ocak ayına gelindiğinde Antepliler çok ciddi bir erzak sıkıntısı
içine girer. Şehirde at, sığır, koyun ve keçilerle üzüm, fıstık ve benzeri
yenebilecek maddelerin hepsi toplanarak “iaşe-i umumiye” ambarına konur.
Buradan, Anteplilere ancak hayatta kalmaya yetecek kadar gıda maddesi
dağıtılmaya başlanır. Açlık giderek korkunç bir hâl alır şehirde… Öyle ki ölen
atlar ve eşekler derhal kapışılmaktadır. Antepliler bu vaziyette ölümden de,
savaştan da beter bir duruma düşmüştür. Düşman, askeri, topu ve silahıyla
yenemediği Türk Milletini aç bırakarak teslim olmaya zorlamaktadır.
2
Şubat 1921 günü, şehrin savunmasına katılan halk adına Mehmet Ali Efendi,
Kolordu Kumandanlığına giderek bir huruç harekâtı yapmayı teklif eder. Teklif
kabul edilir; 6 Şubat’ta yapılan çıkış harekâtında, Şefik Özdemir Bey ve
hükümet erkânıyla iki yüz kişilik bir kuvvet, şehirden çıkmayı başarır.
Sonunda
Fransızlar 8 Şubat 1921’de Antep’i ele geçirir. 9 Şubat’ta 11 maddelik teslim
antlaşması imzalanır. Antepliler, dört yandan kuşatılmış oldukları hâlde on bir
ay Fransız kuvvetlerine karşı dayanmış ve şehri teslim etmeğe mecbur kalmıştır.
Fakat Antep, sahipsiz değildir. Güneyde Türk Birliklerine yenilerek barışa
yönelen Fransızlar, 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara İtilafnamesi ile Antep’i
terk etmeyi kabul eder. 25 Aralık 1921’de Türk birlikleri Antep’e girer.
Gaziantep’in kurtuluşu, her yıl 25 Aralık’ta törenlerle kutlanmaktadır.