İklil KURBAN
Doğu
Türkistan’ın istilası, Çin’deki Mançular hanedanı dönemine (1644–1912)
rastladığı için, Mançular hakkında kısaca bilgi vermem uygun olur. Mançuların
asıl yurdu, bugünkü Çin’in kuzeydoğu bölgesi olan Mançuriye’dir. Mançuların
bugünkü Rusya sınırları içinde kalan kısmına Tunguzlar denilir. Mançular
yaşadıkları bölge itibariyle Eski Türklerin (Hunlar, Göktürkler, Uygurlar),
Moğolların ve Çinlilerin komşularıdır. Konuştukları dil Ural-Altay dil grubunun
Altay koluna mensuptur. Mançular 1644 yılında bütün Çin’i istila ederek, 1912
yılına kadar Çin’i Pekin’den idare etmişlerdir. Mançular dilinin Altay dil
grubuna mensup olması, Çinlilerin kuzey komşusu olması ve Çin’i istila ederek,
orada bir hanedan kurmasıyla her ne kadar Moğollara benzese bile, ister Çin tarihinde,
ister Türk tarihinde oynadığı rolleri itibariyle Moğollara nispeten çok büyük
fark ve zıtlıklar arz etmektedir.
Moğollar
yarım yüzyıllık bir mücadelen sonra 1278 yılında bütün Çin’e hâkim olmuşlardı
(Howorth 1876: 237). Öğrenmeyi çok seven, geniş fikirli, ünlü devlet adamı
Kubilay’ın (1214–1294), hemen hemen bütün Asya’yı kapsayan büyük Moğol
imparatorluğunu bir elden yönettiği 35 yıllık hükümdarlık devri, Moğol
tarihinin en şanlı devridir (Howorth 1876: 251–252). Kubilay 80 yıllık ömrünün
sonuna kadar Çin’de yaşasa bile, babası Tuluy ve dedesi Cengiz gibi bütünüyle
milletine bağlı kalır. Atalarının hatırasını anmak üzere, Cengiz’in babası
Yesukey’den başlayarak, bunların adına tapınaklar yaptırır. En güzel Çince
eserleri Moğolcaya çevirtir. Bir ekip kurarak, Moğol imparatorluğunun tarihini
yazdırır (Howorth 1876: 223–224). Kubilay’ın dinler hakkındaki tutumu da
dikkate değerdir. O, bütün dinlere eşit muamele ederek, her dinin büyük
törenlerine katılırmış. “İsa, Muhammed, Musa ve Şakyamuni veya Buda’dan ibaret
dünyanın bu dört büyük peygamberinin hepsi için dua edermiş”. Kubilay büyük
dinlere böyle saygı göstermekle beraber, dünyevilikten uzaklaşmayı, zevklerden
el çekmeyi teşebbüs eden bir tarikatın bütün kitaplarının yakılmasını 1281
yılında emretmiştir (Howorth 1876: 273). Kubilay’ın dinler hakkındaki bu
tutumu, Timur oğullarından Hindistan padişahı Ekber tarafından geliştirilmiş
halde devam ettirilecektir.
Pekin’deki
son Moğol hanı Togan Timur, 1368 yılında pekini terk eder ve Moğolistan’da bir
Moğol olarak ölür (Howorth 1876: 329). Moğollar Türkistan’da Türkleşirler,
fakat Çin’de Çinlileşmezler. Moğollar Türkistan’ı işgal ederken (1220), Türkler
Moğolların müttefiki olurlar. Turfan İdikut Devleti’nin hanı Barçuk Art Tekin
10.000 kişilik ordusuyla Cengiz Han’ın batı seferine katılır. Moğol işgalinden
sonra Türkistan, Fars ve Arap kültürünün baskısından kurtulup, tekrar
Türkleşir. Mançular ise, Moğolların tam tersine, Çinlileşmiş ve devleti tamamen
Çin devlet geleneğine göre, Çin kültürüne dayanarak idare etmişlerdir.
Mançular, Doğu Türkistan’a hırçın bir istilacı olarak gelmiş ve Çinlilere
kendilerini beğendirmek için, Çinlilerden beter Çincilik yapmış, direnişçileri
acımasız bir şekilde öldürmüşlerdir. Mançu hanedanının 300 yıl (1644–1912)
kadar uzun zaman Pekin tahtında saltanat sürebilmesinin başlıca sebebi, onların
Çinlileşmiş olmasından ileri gelmektedir. Moğollar Çinlileşmemiş oldukları
için, onların Pekin’deki saltanatı kısa sürmüş, 100 (1278–1368) yılı bile
bulmamıştır. Moğollar, Moğolluklarını Pekin’deki saltanatlarından daha değerli
ve yüksek tutmuşlarıdır.
Bu
iki milletin geçmişteki farklı yaşamı ve tutumları, onlara öyle bir farklı
gelecek hazırlamış ki, bugün Mançu milleti, Mançu toprağı denilen bir şey
yoktur. Fakat Moğol milleti denilen Moğol kimliği ve İç Moğolistan, Dış
Moğolistan denilen Moğol toprağı vardır. Cengiz Han “Ulusum yaşadıkça, kendi
ölümümden korkmuyorum” (“Cengiz Han Yeniden At Koşturuyor”: 29.03.1990)
derken, ulusunu sürekli yaşatabilmek için, Moğol tarihinde ulusuna bitmez-tükenmez
manevi güç bıraktığına inanmıştır. Şüphesiz, ulusları yaşatan, ulusların
tarihindeki büyük şahsiyetler ve manevi değerlerdir.
Mançular,
tarihlerinde, kendilerini ayakta tutabilecek, Moğolların tarihindeki gibi büyük
şahsiyetleri ve manevi değerleri olmadığı için, ister istemez Çinlileşme yoluna
gitmişlerdir. Tarihinde büyük şahsiyetleri olmayan uluslar, meşru babası
olmayan çocuğa benzer. Böyle çocuğa kim sahip çıkarsa, onun malı olur. Dünyada, tarihindeki büyük şahsiyetleriyle övünmeye haklı olan ulusların
birisi Moğollar ise, diğeri Türklerdir. Zaten bu iki ulusun tarihi Büyük Timur
dönemine kadar iç içedir.
Kaynakça:
Kurban,
İklil, DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN SAVAŞ, Türk
Tarih Kurumu, Ankara 1995.