BOZKURT SEMBOLÜNÜN UNUTULAN ANLAMI



Ayşe Işık Pehlivanoğlu ( apehlivanoglu@egemenmilletinsesi.com )

31 Ağustos 2019 - 15:22

“Bektaşi’nin yolu bir gün bir köye düşmüş. Köyün girişindeki mezarlıkta dua etmek istemiş. Mezarlığa girdiğinde bir de ne görsün? Tüm mezar taşlarının üstünde bir gün yaşadı öldü, üç gün yaşadı öldü, 5 gün yaşadı öldü filan yazılı. Şaşkınlıkla mezarlık bekçisini çağırıp sormuş:
-Dede, neden tüm mezar taşlarının üzerinde 3 gün, 5 gün yaşadı yazıyor? Köyde kıran mı oldu? Bebekler mi öldü sadece? bonus veren siteler
Bekçi kafasını kaldırmış ve hafifçe tebessüm etmiş:
-Ey Erenler! Bizim buralarda ölünce mezar taşına nefes aldığın gün sayısı değil, gerçekten yaşadığın gün sayısı yazılır.”
 **
Bozkurt sembolünün çoktan unutulan derin anlamını anlatmaya bu kıssadan hisse ile giriş yapmak istedim. Çünkü günümüzde bu sembole sahip çıkan siyasi partinin mensupları bile, sorsanız size onun mana ve önemini anlatamazlar. Kaldı ki Bozkurt, belirli bir siyasi partiye mal edilemeyecek kadar derin bir manaya sahiptir ve belli bir yöreye sığdırılamayacak kadar geniş bir coğrafyaya, Turan Coğrafyası’na aittir. Endişelenmeyin bu kez giriş kısmını, Kartal sembolünün manasını anlatırken yaptığım gibi fazla uzatmayacak ve hemen gelişme kısmına geçeceğim.

Kadim Türk töresinde Bozkurt, Zaman anlamına gelmektedir.  Çünkü Zamanın, Bozkurdun keskin dişlerine benzeyen acımasız dişlileri, Zamanı, alınan nefeslerin sayısı zanneden, yani koyuna benzeyen sıradan insanların hepsini öğütür. Yukarıdaki kıssada vurgulanan husus da budur. O köyde yaşayanlar sıradan kişiler değil, Zamanın sırrına ermiş, Bozkurt ile iyi geçinen kişilerdir. Bir Bozkurt, yani Zaman, kimi yiyemez? Kendisinden ve koyunlardan daha üst bir akla sahip olanı, yani çoban ile sembolize edilen gerçek insanı yiyemez. Çobanlar, kurtlara pusu kurarlar. Hatta çobanlar isterse, üstün akıl becerileri sayesinde sürüsünün bir koyununu bile kurda kaptırmazlar. Ama çobanlar doğayı okumakta çok mahirdir, Türk töresinde kurdun, kuşun hakkını, işte bu yüzden ayırırlar. Zaten insanlık tarihindeki ilk kurban fikri de buradan hareketle ortaya çıkar. Sonraları bu fikirler, semboller halinde destan ve masallara konu olur.

Zamanlarının tümünü bozkırda geçiren atalarımız, okunması gereken asıl kitabın insan, doğa ve evren üçlüsü, yani bilim olduğunu anlamış, iş ve törelerini doğanın şaşmaz ve değişmez yasalarına uygun düzenlemişlerdir. İlahi yasaları okumayı başardıktan sonraki ikinci keşifleri ise evrenin her yerde geçerli tek dili olan matematiği çözmek olmuştur. Bu sebeple onlar kendilerine doğadan/bilimden başka mürşit aramamış, şüpheli olanın peşinden koşmamış, nerede akıldan ve anlayıştan yana bir pırıltı görseler, atlarını hep o pırıltının sağlam kazığına bağlamışlardır. Ve ne zaman ki bilimin yolundan ayrılmış, o zaman atlarını çaldırmışlardır.

Tanrının yaşlı kurdu Zamanın tasarrufunda tamamen hür olduğunu kavrayan eski Türklerin, boyunlarına tasma geçiremedikleri Bozkurtları özgürlük ve bağımsızlık ile eşdeğer tuttukları gün gibi açıktır. Bunu, İskandinav mitolojisindeki, Türk olduğu herkesçe bilinen Viking Kralı Odin’in yanındaki ikiz kurtlardan da anlıyoruz. O kurtların biri özgürlük, diğeri bağımsızlık sembolüdür. Çünkü büyük millet olmak için ilk olarak geçerliliğini yitirmiş eski düşüncelerin esaretinden özgürleşmek, çağın gerisinde kalmamak, ikinci olarak da hayati konularda dışa bağımlı olmamak, kendi kendine yetmek gerekir. Yine Göktürk hükümdarı Bilge kağan’ın kardeşi Kül-Tigin’in ölümünden duyduğu üzüntüyle söylediği; “Zamanı Tanrı yaşar, Kişioğlu hep ölmek için yaratılmış!” sözünden, Ön Türk devletlerinin Bozkurdun manasını çok iyi kavradıklarını anlıyoruz. Asra damga vurmak için, Zamanı doğru yönetmek ve Çağın ötesine geçmek gerektiği, aksi takdirde Zamana yenilenlerden olunacağı, bu cümleden daha güzel nasıl anlatılabilir?



Tarihten, kendini yenileyemeyen, vücutlarını büsbütün Zamanın dişlilerine kaptıran ama yine de ayakta kalmayı başaran tek bir devlet bile örnek gösteremezsiniz. 600 yıl cihana egemen olduktan sonra, Çağı yakalayamadığı için yıkılan Osmanlı Devleti bu konuya gösterilebilecek en büyük örnektir. Zamana ayak uydurmadan mazlum milletlere umut ışığı olamayacağımızı, artık bizi yönetenlerin de anlaması gerekir. Türk mitolojisine dikkatli bakarsanız, Bozkurt’un, Türklerin Ergenekon’daki Demirdağ’dan çıkışına öncülük eden dişi kurt ile de ilişkili olduğunu görürsünüz. İyi ama neden başka bir hayvan değil de dişi kurt? Türklerin anayurdu olan dağlık Altay bölgesindeki tek hâkim hayvan kurt değil ki, neden dağ keçisi değil de dişi kurt? Üstelik dağ keçisi Türk kültüründe bozkurttan daha hâkim, tüm eski petrogliflerin üstünde dağ keçisi motifleri var, bozkurt motifi yok denecek kadar az.  O halde Türklerin demir dağı aşmasına pek ala bir dağ keçisi de yardım edebilirdi. Söz konusu çetin kayalıklı bir dağ olduğunda, dağ keçisinin yanında kurdun esamesi bile okunmaz. Kurdun hiçbir zaman çıkamayacağı en sivri kayalara bile tırmanabilen tek hayvan dağ keçisidir. İşte o yüzden güçlü dimağlar, destanda kurt arketipi ile vurgulanılmak istenilenin yine bir aklı hürlük olduğunu hemen anlarlar. Kurdun dişi olmasının bile maksatlı bir anlamı var. Öyle anlaşılıyor ki Ergenekon destanında Zamanın gerisinde kalmak, demirden yapılmış bir duvarın ardında hapis kalmaya benzetiliyor ve bu Zaman hapishanesinden kurtulmanın tek yolu özgürlükten geçiyor. Ancak bakın burası çok önemli, ilk olarak dişiyi özgürleştirmekten geçiyor.

Kendi adıma ben bir dişi kurt olarak, üzerime düşen vazife ne ise onu yapacak ve manası unutulan tüm sembolleri bu köşeden her hafta size açıklayacağım. Çünkü artık bir zamanların egemeni ama ne yazık ki şimdinin tutuklusu Türk milletinin uyanmasının zamanı geldi. Çünkü günümüzün egemenleri, tüm bu sembollerin manalarını biliyor ve uyguluyorlar.

Kuru istekle sebep sonuç yasası çalışmaz. Bir fiili harekete geçiren, yine bir başka fiildir. Değil mi ki gazetemizin adı “Egemen Milletin Sesi”dir, öyleyse hepimiz yeniden cihana egemen millet olmak istiyoruz demektir. Bizi bu isteğimize ulaştıracak ilk fiil ise hatırlamaktır. Zaten bu hatırlayışın ardından otomatikman ikincisi, yani birleşmek eylemi gelecektir.

Ayşe Işık PEHLİVANOĞLU / 31.08.2019 – İstanbul