ALTIN ELBİSELİ ADAM
Bir Türk tiginine ait ve her şeyi
saf altından olan elbisenin dünyada eşi yok...
1970 yılında, Kazakistan'da Alma-Ata'nın 50
km. kuzeyinde bulunan Esik kasabasında, garaj yapmak ve yol açmak için alçak
bir tepenin düzeltilmesine karar verildi ve kazı başladı. O tarihe kadar o
alçak tepenin bir höyük olduğunu kimse bilmiyordu. Çevrede eski kalıntılar da
yoktu.
Kazı yapılırken kullanılan araç
büyük bir kayaya çarptı, işçiler, kayayı parçalamak için üzerini örten
toprakları kürekle açtılar ve bunun işlenmiş bir kaya olduğunu gördüler.
Durum, ilgili resmî makamlara
bildirildi ve inceleme yapan arkeologlar tarihi bir eserle karşılaştıklarını
gördüler. O tepe bir höyüktü, büyük bir mezarın üzerine yığılan kum tümsek idi.
Höyüğü açan arkeologlar muhteşem
bir mezarla karşılaştılar. Bu, bir lâhid değil, Mısır piramidlerindeki firavun
odasını andıran, her tarafı kapalı, süslü kayalarla yapılmış bir oda idi. Bu
odayı itina ile açtılar ve asıl şaşkınlık o zaman oldu. Çünkü, bu ölü odasının
içi pırıl pırıl altın eşya ile doluydu. Altın olmayan eşyalar da çoktu.
ALTIN
ELBİSE
En göz alıcı ve harika nitelikteki
eşya, altından yapılmış bir elbise idi. Çizmesinden başlığına, kemerinden
kılıçlarına kadar her şeyi saf altın olan bir elbise.
Altın elbisenin başlığı ok ve
tuğlarla süslü. Alın hizasında koç, geyik ve at kabartmaları var. Bu
kabartmalara, kama kılıfında ve öteki eşyalarda da rastlanıyor. Belindeki
kemerin solunda bir kılıç, sağında ise bir kama asılı. Ceketin altındaki düz
pantolonun paçaları çizmenin içine giriyor. Ceket, yüzlerce üçgen altının
birleştirilmesinden meydana gelmiş, çorabın çizme ile diz kemiği arasında kalan
kısmında yine üçgen parçalar, çizmede ise dörtgen parçalar var.
Tarihçiler bu elbisenin bir tigine
(prense) ait olduğunu söylüyor, fakat tiginin kimliğini henüz bilemiyorlar.
Onun için yazılarda adı "Altın Elbiseli Adam" olarak geçiyor.
Kazakistan'da Alma-Ata'nın
yakınındaki Esik höyüğünden çıkarılan ve M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış bir Türk
tiginine ait altın elbise. Halen Alma-Ata müzesinde bulunan bu elbise ve diğer
eşyalar, 25 asırlık geçmişten Türk tarihine ışık tutan belgelerdir. Saf
altından yapılan böyle bir elbise dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur.
SAKA
TÜRKLERİNE AİT
Mezarda, 4.800 parça altından
başka, tabakları, vazoları, kepçeleri, ayna ve tarak kılıflarını, gümüş
kaşıkları inceleyen tarihçiler,bunların, M.Ö. 5. yüzyıla ait yüksek bir
medeniyetin ürünleri veya belgeleri olduğunu oybirliği ile kabul ediyorlar.
Yine bu tarihçilerin kanaatlerine göre, bu yüksek medeniyetin kurucuları, Çin
baskısı ile Altaylardan kalkıp bugünkü Kazakistan bölgesine gelerek yerleşen ve
'Sakalar' olarak anılan bir Türk kavmidir.
Sakalar, M.Ö. 8. ve 4. yüzyıllar
arasında, önce Tiyanşan'da, sonra da güneybatı Asya'da yaşayan Turanî kavimler
topluluğuna verilen bir addır. Daha sonra bunlara İran kökenli Soğdlar da
karışmıştır.
Sakalar, Fergana, Kaşgar, Aral
Gölü, Hazar Denizi arasındaki alanda ve bugünkü Rusya'nın güneyinde kalan
yerlerde hâkimiyet kurmuşlardı. Bunların inanışları, ölü gömme törenleri ve
örfleri, Altaylılarınkinin aynı idi. Hunların ve Göktürklerin âdetlerine de
uyuyordu.
Bir yandan İranlıların, öte yandan
Çinlilerin sürekli baskılarına uğrayan Sakalar, M.Ö.4. yüzyılda devlet olarak
ortadan kaldırıldılar. Bugün Yakut Türkleri kendilerine 'Saka' demektedirler.
EN DEĞERLİ EŞYA
Altın Elbiseli Adam'ın bir Türk
tigini olduğu anlaşılmaktadır. Mısır piramitlerinden sonra mezarından en çok
altın çıkan, baştan başa, her şeyi ile saf altından elbisesi olan veya
zamanımıza kalan yalnız odur.
Fakat, Altın Elbiseli Adam'ın
mezarında bulunan en değerli şey ne bu altınlardır, ne de diğer eşyalar. Bu
mezarda bulunan en değerli tarihi belge, yarısı kırık bir kabın üzerindeki 26
harflik iki satır yazıdır. Bu yazı, tarih ilmîne, özellikle Türk tarihi ve
medeniyetine ışık tutan, yeni boyutlar kazandıran bir belgedir.
Bugüne kadar bilinen en eski Türk
yazısı, Yenisey ve Orhun anıtlarındaki yazılardı ve bunlar zamanımızdan ondört
asır geriye uzanıyordu. Oysa, Esik'teki mezarda bulunan bu yazı 25 asırlık bir
belge idi.
Sovyet tarihçilerinin okuduğu 26
harflik yazının anlamı şudur:
"TİGİN 23'ÜNDE ÖLDÜ. ESİK
HALKININ BAŞI SAĞ OLSUN."
KAZI DEVAM EDİYOR
Esik dolaylarında kazılar devam
etmektedir. Daha büyük ve başka mezarlar da bulunmuştur. Fakat bunların
soyulduğu, değerli eşyaların çalındığı, mezarların bomboş bırakıldığı
görülmüştür. Bununla beraber taş lâhidler, yontmalar, çeşitli buluntular,
aydınlatıcı belge niteliğindedir.
Esik höyüğünde bulunan altın elbise
ve diğer eşyalar halen Alma-Ata müzesindedir.
Altın Elbiseli Adamın
mezarından çıkan süs
eşyaları:
dilimiz.com Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir… |