Osman Gazi (1299 - 1326)
Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi, 1258'de,
Sögüt'te doğdu. Babası Ertugrul Gazi, Annesi Hayme Hatun'dur.
Osman Gazi, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, esmer tenli, ela gözlü ve kalın kaslıydı. Omuzları arası oldukça geniş, vücudunun belden yukarı kısmı, aşağı kısmına oranla daha uzundu. Başına kırmızı çuhadan yapılmış Çagatay tarzında Horasan tacı giyerdi. İç ve dış elbiseleri geniş yenliydi.
Osman Gazi, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, esmer tenli, ela gözlü ve kalın kaslıydı. Omuzları arası oldukça geniş, vücudunun belden yukarı kısmı, aşağı kısmına oranla daha uzundu. Başına kırmızı çuhadan yapılmış Çagatay tarzında Horasan tacı giyerdi. İç ve dış elbiseleri geniş yenliydi.
Osman Gazi değerli bir devlet adamıydı. Dürüst, tedbirli,
cesur, cömert ve adalet sahibiydi. Fakirlere yedirip, onları giydirmeyi çok
severdi. Üzerindeki elbiseye kim biraz dikkatlice baksa, hemen çıkartıp ona
hediye ederdi. Her ikindi vakti, evinde kim varsa onlara ziyafet verirdi.
Osman Gazi, 1281 yılında Sögüt'te, Kayı Boyu'nun
yönetimine geçtiginde henüz 23 yaşındaydı. Ata binmekte, kılıç kullanmakta ve
savaşmakta çok ustaydı. Aşiretin ileri gelenlerinden, Ömer Bey'in kızı Mal
Hatun ile evlendi ve bu evlilikten ileride Osmanlı Devleti'nin başına geçecek
olan oğlu Orhan Gazi doğdu.
Sögüt'te temelleri atılan, altı yüzyıllık bir tarih
diliminde ve üç kıtada hüküm sürecek olan Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman
Gazi, 1326'da Bursa'da Nikris (goutte) hastalığından öldü.
Erkek çocukları: Pazarlı Bey, Çoban Bey, Hamid Bey, Orhan
Bey, Alaeddin Ali Bey, Melik Bey, Savcı Bey
Kız çocukları: Fatma Hatun
Orhan Gazi (1326 - 1359)
Orhan Gazi, 1281 yılında doğdu. Babası Osman Gazi, annesi
Kayı aşiretinin ileri gelenlerinden Ömer Bey'in kızı Mal Hatundu. Orhan Gazi,
sari sakallı, uzunca boylu, mavi gözlüydü. Yumuşak huylu, merhametli, fakir
halki seven, ûlemaya hürmetli, dindar, adalet sahibi, hesabını bilen ve hiçbir
zaman telaşa kapılmayan, halka kendisini sevdirmiş bir beydi. Sık sık halkın
arasına karışır, onları ziyaret etmekten çok hoslanırdı.Orhan Gazi, Babası
Osman Gazi'nin 1326'da vefatıüzerine beyliğin başına geçti. Orhan Gazi, 1346'da
Bizans Imparatoru VI. Yoannis Kantakuzenos'un kızı Teodora ile evlendi. Ayrıca,
Yarhisar Tekfur'unun kızı Holofira, Bilecik tekfuruyla evlendirilirken, düğün
basılıp Holofira esir alındı ve Orhan Gazi ile evlendirildi. Müslüman olduktan
sonra adı Nilüfer Hatun olarak değiştirildi; bu evlilikten, ileride Osmanlı
Devleti'nin üçüncü hükümdarı olacak Murad Hüdavendigâr doğdu.
Erkekçocukları: Süleyman Pasa, Murad Hüdavendigâr,
Ibrahim, Halil, Kasim
Kızçocukları: Fatma Hatun
I. Murad (1359 - 1389)
Sultan Birinci Murad, 1326'da, Bursa'da doğdu. Babası
Orhan Gazi, annesi Bizans tekfurlarından Yar Hisar Tekfuru'nun kızı olan
Nilüfer Hatun'dur (Holofira). Sultan Birinci Murad, uzun boylu, degirmi yüzlü
ve iri burunluydu. Kalın ve adaleli bir vücuda sahipti.
Başına mevlevî sikkesi üzerine destar sarılı bir başlık
giyerdi. Çok sade giyinir ve kırmızı zeminli beyaz elbiseden hoşlanırdı. İlk
eğitimini, annesi Nilüfer Hatun'dan aldı. Daha sonra tahsilini tamamlamak için
Bursa'ya gitti. Buradaki Medreselerde ilim ve sanat adamları ile beraber
çalıştı.
Sultan Birinci Murad, gayet nazik, sevimli ve çok halim
selim bir insandi. Âlim ve sanatkârlara hürmet gösterir, fakirlere ve
kimsesizlere sefkatli davranirdi. Dahî bir asker ve devlet adamiydi.
"Dervis Gazilerin, Seyhlerinin, Krali Murad Gazi" diye anilan Sultan
Birinci Murad, bütün hayati boyunca plânli ve programli hareket etti.
Sultan Birinci Murad, Bizans Kilisesi'ne göre bir kâfir
ve İsa düşmanı olarak görülse de, fethettiği yerlerde yaşayan Hristiyan halka
iyi davrandığı için onların sevgisini kazanmıştı. 1382 yılından itibaren
"Murad Hüdavendigâr" diye anılan Sultan Birinci Murad, Birinci Kosova
Savaşı'ndan sonra savaş alanını gezerken, Sırp Asilzâdesi Milos Obraviç (Sırp
Kralı Lazar'ın damadı) tarafından hançerlenerek şehit oldu (1389).
Erkekçocukları: Yakub Çelebi, Yıldırım Bayezid, Savcı Bey
ve İbrahim
Kızçocukları: Nefise ve Sultan Hatun
I. Bayezid - Yıldırım Bayezid (1389 - 1402)
Yıldırım Bayezid 1360 yılında Edirne'de doğdu. Babası
Murad Hüdavendigâr, annesi Gülçiçek Hatundur. Yıldırım Bayezid yuvarlak yüzlü,
beyaz tenli, koç burunlu, elâ gözlü, kumral saçlı, sık sakallı ve geniş
omuzluydu. Girdiği savaşlarda gösterdiği cesaretten ve hızlı hareket etmesinden
dolayı ona 'Yıldırım' lakabı takılmıştı.Çocukluğunu Bursa Sarayı'nda
kardeşleriyle birlikte geçirdi. İyi bir eğitim gördü. Devrin en büyük
âlimlerinden dersler aldı. Gençliğinde Kütahya sancağında valilik yaptı. Sultan
Murad Hüdavendigâr'in vasiyeti gereği 1389 yılında padişahlığa getirildi. Tahta
çıktığında 29 yaşındaydı.
Sirbistan'ın başında, Kosova savaşında ölen Kral Lazar'ın
oğlu Stefan Lazareviç vardı. Barış antlaşması için geldiği Edirne'de Kız
kardeşi Maria'yi Bayezid'e verdi. Bu evlenme sayesinde Osmanlı-Sırp dostluğu
kuruldu. Yıldırım Bayezid Timur'la yaptığı Ankara Savaşı'nda yenildi ve esir
düştü. 13 yıl süren saltanatı sonunda esaretinin başlamasından 7 ay 12 gün
sonra vefat etti.
Yıldırım Bayezid şiirlerinde "Yıldırım"
mahlasını kullanırdı:
“Ehl-i hicran fitne-i agyar
Ortada bir bahanedir sandim.”
Erkekçocukları: Musa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa
Çelebi, İsa Çelebi, Mehmed Çelebi, Ertugrul Çelebi, Kasım Çelebi
Kızçocukları: Fatma Sultan
I. Mehmed (1413 - 1421)
Sultan Çelebi Mehmed , 1389 yılında Edirne'de doğdu.
Babası Yıldırım Bayezid, annesi de Germiyanogulları'ndan Devlet Hatun'dur. Orta
boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, kırmızı yanakli ve geniş gögüslüydü.
Kuvvetli bir vücuda sahipti. Gayet hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok
kuvvetli yay kirişlerini bile çekebilirdi. Padişahligi süresince bizzat yirmi
dört savaşa katilan Çelebi Mehmed, bu savaslarda kirka yakin yara aldi. Basinda
kullanmis oldugu sarik, altin islemeli kavugu ile gayet güzel görünürdü. İçi
kürklü ve yakası dik olan bir kaftan giyinirdi.Sultan Çelebi Mehmed
müslümanlara karşı göstermiş olduğu adaleti, aynı zamanda hristiyan
topluluklara karşı da gösterdi. İyi bir idareci ve politikacıydı. Tahsilini
Bursa Sarayı'nda tamamladı. Daha sonra Babası tarafından Amasya sancakbeyliğine
tayin edildi ve bu sırada devlet işlerini öğrendi.
Fetret Devri'nden sonra Anadolu'daki beylikleri tekrar
bir araya toplamayı başaran Sultan Çelebi Mehmed'e Osmanlı Devleti'nin ikinci
kurucusu gözüyle de bakılabilir.
Sultan Çelebi Mehmed 26 Mayıs 1421 de Edirne'de vefat
etti. Ölüm haberi gizlendi. Osmanlı Padişahları arasında ölümü gizlenen ilk
Padişah o oldu. Cenazesi Bursa'ya
getirilerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.
Erkekçocukları: Mustafa Çelebi, İkinci Murad, Ahmed,
Yusuf, Mahmud.
Kızçocukları: Fatma ve Selçuk Hatun.
II. Murad (1421 - 1451)
Sultan İkinci Murad 1402 yılında doğdu. Babası Çelebi
Mehmed, annesi Dulkadirogullari'ndan Süli Bey'in kızı Emine Hatun'dur. Uzun
boylu, beyaz tenli, doğan burunlu ve güzel yüzlü bir Padişahtı. Çok güzel
konuşurdu. Kendisinin en büyük mutluluğu, Fatih Sultan Mehmed gibi eşine az
rastlanacak bir insanın Babası olmaktı.Sultan İkinci Murad, sakin ve huzurlu
bir hayat yaşamayi arzu eden, fakat gerektiği takdirde çok hareketli, cesur ve
hiçbir seyden yılmayan bir kişiliğe sahipti. Avrupalılar, Onun, istediği
takdirde bütün Avrupa'yı fethedebilecek bir kimse olduğunu kabul etmişlerdir.
Otuz yıllık saltanatı süresince, ülkesini çok büyük bir şan ve şerefle idare
ederek, emri altında bulunan herkesin sevgisini kazandı. Dindar, âdil ve
lütufkâr bir Padişahtı. Çocukluğu Amasya'da geçen Sultan İkinci Murad, tahta
çıktığında on dokuz yaşındaydı.
Erkekçocukları: Fatih Sultan Mehmed, Ahmed, Alâeddin,
Orhan, Hasan, Ahmed
Kızçocukları: Şehzade ve Fatma Hatun.
Fatih Sultan Mehmed (1451 - 1481)
Fatih Sultan Mehmed, 29 Mart 1432'de, Edirne'de doğdu.
Babası Sultan İkinci Murad, annesi Humâ Hatun'dur. Fatih Sultan Mehmed, uzun
boylu, dolgun yanaklı, kıvrık burunlu, adaleli ve kuvvetli bir yapıya sahipti.
Devrinin en büyük âlimlerinden çok iyi eğitim görmüştü; yedi yabancı dil
bildiği söylenir. Âlim, şâir ve sanatkârlari sık sık toplar ve onlarla sohbet
etmekten çok hoşlanırdı. İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler
yazdırır ve bunları incelerdi. Hocalığını da yapmış olan Akşemseddin, Fatih Sultan
Mehmed'in en çok deger verdigi âlimlerden biridir. Fatih Sultan Mehmed, gayet
sogukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir komutan ve idareciydi. Yapacağı işlerle ilgili
olarak en yakınlarına bile hiçbir şey söylemezdi.Fatih Sultan Mehmed, okumayı
çok severdi. Farsça ve Arapça'ya çevrilmiş olan felsefî eserler okurdu. 1466
yılında Batlamyos Haritasını yeniden tercüme ettirip, haritadakı adları Arap
harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa
olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime büyük önem veren Fatih
Sultan Mehmed, yabancıülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul'a getirtti. Nitekim
Astronomi bilgini Ali Kusçu, kendi döneminde İstanbul'a geldi. Ünlü ressam
Bellini'yi de İstanbul'a davet ederek kendi resmini yaptırdı.
Fatih Sultan Mehmed, 1481 yılına kadar hükümdarlık yaptı
ve bizzat yirmi beş sefere katıldı. Azim ve irade sahibiydi. Temkinli ve
verdigi kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı. Devlet yönetiminde
oldukça sertti. Savaşlarda çok cesur olur, bozgunu önlemek için ileri atılarak
askerleri savaşa teşvik ederdi.
20 yaşında Osmanlı Padişahı olan Sultan İkinci Mehmed,
İstanbul'u fethedip 1100 yıllık Dogu Roma İmparatorlugu'nu ortadan kaldırarak
Fatih ünvanını aldı. Hz. Muhammed'in hadisi şerifinde müjdelediği İstanbul'un
fethini gerçekleştiren büyük komutan olmayı da başaran Fatih Sultan Mehmed,
yüksek yeteneği ve dehasıyla dost ve düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş bir
Türk hükümdarıydı. Ortaçag'ı kapatıp, yeniçag'ı açan Cihan hükümdarı Fatih
Sultan Mehmed, nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü, Maltepe'de vefat
etti ve Fatih Camii'nin yanındaki Fatih Türbesi'ne defnedildi. O'nun Roma'yı
fethedeceği düşüncesiyle zehirlendiği de kaynaklarda yer almaktadır.
II. Bayezid (1481 - 1512)
Sultan İkinci Bayezid, 3 Aralik 1448'de, Dimetoka'da
doğdu. Babası Fatih Sultan Mehmed, annesi Mükrime Hatun adında bir Türk
kızıdır. Uzun boylu, geniş gögüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü
yuvarlak ve gözleri elâydı. Cesur ve atılgandı.Aynı zamanda çok hâlim-selim,
dindar, hosgörülü bir Padişahtı. Babası Fatih Sultan Mehmed ilme ilgi duyduğu
için, oğlu Şehzade Bayezid'e iyi bir egitim verdi. O'na devrin en meşhur
âlimlerinden ders okutturdu, bütün İslâm ilimlerini en iyi şekilde öğrenmesini
sağladı.
Sultan Ikinci Bayezıd, yedi yaşında iken, Hadim Ali Paşa
nezaretinde Amasya valiliğine tayin edildi. Amasya, Selçuklular devrinden beri
önemli bir ilim ve kültür merkeziydi. Padişah olacak şehzadelerin yetişmesi
için, bu vilayette bütün imkânlar vardı.
Sultan İkinci Bayezid, dindar bir kimse olduğu için
kendisine Bayezid-i Velî denildi. Sultan İkinci Bayezid, şairleri saraya
toplar, onlarla sohbet ederdi. Merhametli bir Padişah olan Sultan İkinci
Bayezid, sık sık fakirlere sadaka dağıtırdı.
Arapça ve Farsça'yı gayet iyi biliyordu. Çagatay lehçesi
ve Uygur alfabesini de ögrendi. Islâm ilimlerinin yanı sıra, matematik ve
felsefe tahsili de yaptı. 24 Nisan 1512'de Padişahlıktan ayrılmak zorunda kalan
Sultan İkinci Bayezid, bir ay kadar daha yaşadı ve 26 Mayıs 1512'de vefat etti.
Erkekçocukları: Mahmud, Ahmed, Sehinsah, Yavuz Sultan
Selim, Mehmed, Korkud, Abdullah, Âlimsah
Kızçocukları: Aynisah, Gevher, Mülük Sultan, Hatice
Sultan, Selçuk ve Hüma Hatun.
Yavuz Sultan Selim (1512 - 1520)
Yavuz Sultan Selim, 10 Ekim 1470'de doğdu. Babası Sultan
İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun'dur. Gülbahar Hatun, Dulkadirogullari
Beyligi'ndendir. Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli,
Omuzlarının arası geniş, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, uzun bıyıklı ve yiğit bir
Padişahti. Sert tabiatli ve cesurdu. Iyi bir egitim gördü.Babası Sultan Ikinci
Bayezid, Padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini ögrenmesi
için, Şehzade Selim'i Trabzon Sancagı'na vali olarak tayin etti.
Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin yanında,
ilimle uğraşır ve büyük âlim Mevlâna Abdülhalim Efendi'nin derslerini takip
ederdi. Trabzon'u çok güzel idare eden Şehzade Selim'in bu arada komşu
devletlerle de ilgilendi.
Valiligi sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan
Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis seferinde Kars,
Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı
(1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi müslüman oldular.
Çok güzel ata biner, devrin en meşhur silahşörlerini alt
edecek kadar iyi kılıç kullanırdı. Güreşmekte, ok atmada ve yay çekmede
ustaydı. Savaştan hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Mütevazi
bir kişiligi olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve
agaçtan tabaklar kullanırdı.
Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi.
Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi agzına kadar doldurdu. Hazinenin
kapısını mühürledikten sonra, şöyle vasiyet etti:
"Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan
her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Hümayûn
benim mührümle mühürlensin".
Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen Padişahların
hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle
mühürlendi.
Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde
sakalını keserdi. Bunun sebebini soranlara "Sakalımı ele vermemek için
kesiyorum" dedigi rivayet edilir. 22 Eylül 1520'de, "Aslan
Pençesi" denilen bir çıban yüzünden henüz elli yaşında iken vefat etti.
Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu.
Kanûnî Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde Babasının cenaze namazını kıldıktan
sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler,
Yavuz Sultan Selim'i, sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir Padişah
olarak değerlendirdiler.
Erkekçocukları: Kanuni Sultan Süleyman
Kızçocukları: Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan,
Sah Sultan
Kanunî Sultan Süleyman (1520 - 1566)
Kanûnî Sultan Süleyman, 27 Nisan 1495 Pazartesi günü,
Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun'dur. Hafsa
Hatun Türk ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman, yuvarlak yüzlü, elâ gözlü,
geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı.
Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk
noktasına ulastığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük
yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye basladı. Benzeri
görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi
Gülbahar Hatun'dan (Yavuz Sultan Selim'in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince
tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderildi.
Şehzade Süleyman, burada KaraKızoglu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen,
edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim
görüyordu. On beş yaşına kadar Babası Yavuz Sultan Selim'in yanında kalan
Şehzade Süleyman, kanunlar geregi sancak istemesi üzerine, önce Sarkî
Karahisar'a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancakbeyliğine tayin
edildi (1509).Yavuz Sultan Selim'in, 1512 de tahta geçmesi üzerine İstanbul'a
çağırılan Şehzade Süleyman,Babasının kardeşleriyle mücadeleleri sırasında
İstanbul'da kalarak Babasına vekâlet etti. Bu sırada Saruhan sancakbeyliğinde
de bulundu. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de,
yirmibeş yaşındayken Osmanlı tahtına geçti. Kendisinden başka erkek kardeşi
olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu. Çok ciddi ve kendinden
emin bir Padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı
işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düsünür ve verdigi emirden asla geri
dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev
verirdi. Sigetvar kusatmasını idare ederken, 7 Eylül 1566 yılında yetmis bir
yasinda vefat etti.
Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar icad
etmesinden degil, mevcut kanunlari yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik
etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman, adaleti seven bir Padişahtı.
Mısır'dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda
halkın zulme ugradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık
kanıtıdır.
Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı
Devleti dünyanin en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve
kendisinin Padişah olması, "Arslan öldü, yerine kuzu geçti" diye
düşünen Avrupalıları sevindiriyordu. Ancak Avrupalılar, çok geçmeden hayal
kırıklığına ugradılar.
Büyük bir devlet adamı olan Kanûnî Sultan Süleyman aynı
zamanda ünlü bir şairdi. Meşhur şiirlerinden birisi şudur:
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.
Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır,
Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi".
Erkekçocukları: İkinci Selim, Bayezid, Abdullah, Murad,
Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa
Kızçocukları: Mihrimah Sultan, Raziye Sultan
II. Selim (1566 - 1574)
Sultan İkinci Selim, 28 Mayıs 1524'de, İstanbul'da doğdu.
Babası Kanûnî Sultan Süleyman, annesi Hürrem Sultan'dır.
Hürrem Sultan, Slav kökenlidir. Sultan İkinci Selim, orta
boylu, açık alınlı, mavi gözlü, ince kaslı ve sarışındı. Şehzadeliğinde
mükemmel bir tahsil ve terbiye ile yetiştirildi. Devlet idaresini iyice
ögrenmek için de Anadolu'nun çesitli yerlerinde sancakbeyliği yaptı. Bu sırada
tahsiline devam ederek, ilim ve tecrübesini arttırdı.Sarı Selim olarak da
anılan İkinci Selim, Kütahya sancakbeyi iken Babası Cihan Padişahı Kanûnî
Sultan Süleyman'ın ölüm haberi üzerine İstanbul'a gelerek 30 Eylül 1566 günü
kırk iki yaşında tahta geçti. Sarı Selim, daha önceki Osmanlı Sultanlarına göre
silik ve zayıf bir hükümdar olarak tanınır.
Babasının saltanatı sırasında diğer kardeşleri Şehzade
Bayezıd ve Şehzade Mustafa'nın bertaraf edilmesiyle kolayca tahta geçen Sultan
İkinci Selim, adını aldığı dedesi Yavuz Sultan Selim ve Babası Kanûnî'ye göre
oldukça silik bir idare sergilemiştir. Devrin büyük devlet adamları sayesinde
Osmanlı Devleti ihtişamını sürdürmüş, Sokullu Mehmed Paşa gibi dirayetli ve
tecrübeli vezirler hükûmeti ayakta tutmuslardır. Sultan İkinci Selim'in kendisi
hiç sefere çıkmamış ve liyakatlı olmayan Ali Paşa'nın Kaptan-ı Deryalığında
İnebahtı faciası yaşanmıştır. Sekiz yıl Padişahlık yaptıktan sonra 15 Aralık
1574 günü vefat etti. Ayasofya'ya defnedildi. Sultan İkinci Selim İstanbul'da
ölen ilk Osmanlı Padişahıdır.
Sultan İkinci Selim'in tahta çıktğıi ilk yıllarda, bazı
siyasî çekişmeler yaşandı. Sokullu Mehmed Paşa bu çekişmelerden galip olarak
ayrıldı ve on beş yıl sadrazamlık yaptı. Sadrazamlık yaptığı bu dönemde devlet yönetimine
ağırlığını koydu.
Sultan İkinci Selim, Babası Kanûnî Sultan Süleyman'dan
14. 892.000 km2 olarak devraldığı devlet topraklarını, oğlu Sultan Üçüncü
Murad'a 15.162.000 km2 olarak bırakmıştır.
İkinci Selim de şair hükümdarlardandı. Saheser beyitlerinden
biri şudur:
"Biz bülbül-i muhrik-i dem-i sekvayi firaKız
Ateş kesilir geçse saba gülşenimizden"
Erkekçocukları: Üçüncü Murad, Abdullah, Osman, Mustafa,
Süleyman, Mehmed, Cihangir.
Kızçocukları: Fatma Sultan, Sah Sultan, Gevherhan Sultan,
Esma Sultan.
III. Murad (1574 - 1595)
Sultan Üçüncü Murad, 4 Temmuz 1546 günü, Manisa'nın
Bozdağ yaylasında dünyaya geldi. Babası, Sultan İkinci Selim, annesi Afife Nur
Banu Sultan'dur. Annesi Venedikli'dir. Sultan Üçüncü Murad orta boylu, degirmi
yüzlü, kumral sakallı, elâ gözlü ve beyaz tenli bir Padişahtı. Çok cömertti ve
insanlara yardım etmeyi çok severdi.Merhametli bir kişilige sahip olan Sultan
Üçüncü Murad, Arapça ve Farsçayı çok iyi derecede öğrenmisti. Babasının 1558
yılında, Manisa sancak beyiliğinden Karaman valiliğine tayin edilmesi üzerine,
dedesi Kanûnî Sultan Süleyman tarafindan Alaşehir sancakbeyiliğine tayin
edildi. Babası Sultan İkinci Selim, Padişah olduktan sonra da tekrar Manisa
sancakbeyiliğine atandı.
Şehzadeliği sırasında bulunduğu Manisa'da devrin en
değerli ulemâsından dersler aldı. Osmanlı Padişahları içinde en âlim
Padişahlardan birisidir. Babası Sultan İkinci Selim'in vefatı üzerine
Manisa'dan İstanbul'a gelerek, 22 Aralık 1574 tarihinde tahta geçti. Ancak o da
Babası Sultan İkinci Selim gibi devlet işlerine fazla müdahil olmadı. Bürokrasi
ve hükûmet daha ziyade Sokullu Mehmed Paşa tarafindan idare edildi. Bunda
Sokullu'nun tecrübe ve dirayeti ile Sultan Ikinci Murad'in idare tarzı büyük
rol oynamıştır.
Sultan Üçüncü Murad, saltanatı boyunca Istanbul'dan hiç
çıkmadı ve saraydakı kadınların etkisinde kaldı. Daha sonraki yıllarda Osmanlı
Devleti'nin bir devrini etkileyecek olan kadınlar saltanati onun devrinde
başladı. 29 yaşında çıktığı tahtta yirmi yıl kalan Sultan Üçüncü Murad 16 Ocak
1595 tarihinde felç geçirdi ve vefat etti. Ayasofya Camii'nin avlusuna
defnedildi.
Sokullu Mehmed Pasa'nın ağırlığını hissettirdigi III.
Murad döneminde, Osmanlı toprakları en geniş sınırlarına ulaştı. Babası İkinci
Selim'den devraldığı 15. 162.151 km2 ülke toprağını, 19.902.000 km2'ye çıkardı.
İngilizlerle de dostâne iliskiler geliştirildi.
İlk Ingiliz daimî elçisi onun zamanında gönderildi.
Papa'nın Katolik Avrupa'da kurabileceği haçlı ittifakına karşı Protestan
Ingiltere ile ilişkiler geliştirildi. Daha sonra bu ittifaka, Hollanda da dahil
edildi. Devlet işlerini Sokullu'ya devreden Sultan Üçüncü Murad zamanında
sarayda kadınlar devlet işlerine çokça karışmaya başladılar bu durum,
Sokullu'nun ölümünden sonra daha da artarak devam etti.
Erkekçocukları: Üçüncü Mehmed, Selim, Bayezid, Mustafa,
Osman, Cihangir, Abdullah, Abdurrahman, Hasan, Ahmed, Yakub, Alemsah, Yusuf,
Hüseyin , Korkud, Ali, Ishak, Ömer, Alaeddin, Davud.
Kızçocukları: Ayse Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan,
Fahriye Sultan.
III. Mehmed (1595 - 1603)
Sultan Üçüncü Mehmed, 26 Mayıs 1566'da, Manisa'da doğdu.
Babası Sultan Üçüncü Murad, annesi Safiye Sultan'dır. İsmini, Fatih Sultan
Mehmed'e benzemesi için, büyük dedesi Kanûnî Sultan Süleyman koydu. Orta boylu,
kumral saçlı ve güzel yüzlüydü. İyi bir ilim tahsili yaptı ve Tâcü't-Tevârih
yazarı Hoca Sadeddin Efendi'den dersler aldı. Sultan Üçüncü Mehmed, 1583'te
Manisa sancakbeyiliğine tayin edildi. 1595 yılının Ocak ayına kadar görev
yaptığı Manisa'dan, Babasının ölüm haberi üzerine hareket ederek, 27 Ocak 1595
tarihinde geldiği İstanbul'da, Osmanlı tahtına geçti.Sultan Üçüncü Mehmed,
annesini çok sever, sayar ve dinlerdi. Bundan yararlanan annesi Safiye Sultan,
Osmanlı sarayında hâkimiyet kurdu. Bazı konularda Padişahı zorlayıp istediğini
yaptırıyor, bu da devlet işlerinde karışıklıklara sebep oluyordu. Dindar olup,
tasavvufa da son derece meraklıydı. Hz. Muhammed'in ismi anılınca, saygısından
derhal ayaga kalkardı. Üçüncü Mehmed devri, duraklama dönemine rastlar. Sultan
Üçüncü Mehmed, kolayca üzüntüye kapılır, yemekten, içmekten kesilirdi. Celâlî
isyanları ve İran savaşlarının çok uzun sürmesi onu büyük üzüntü içinde
bıraktı. İçkiyi sıkı bir şekilde yasaklayıp, bütün gizli meyhaneleri
kapattırdı.
Erkekçocukları: Birinci Ahmed, Birinci Mustafa, Selim,
Mahmud
I. Ahmed (1603 - 1617)
Sultan Birinci Ahmed, 18 Nisan 1590 günü, Manisa'da
doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mehmed, annesi Handan Sultan'dir. Iyi bir tahsil
gördü. Arapça ve Farsça'yi mükemmel derecede ögrenmisti. Ok atmak, kiliç
kullanmak, ata binmek gibi savas ve askerlik alanlarinda çok usta olan Sultan
Birinci Ahmed, ava ve cirit oyununa çok düşkündü. Çok sade giyinirdi. Babası
Sultan Üçüncü Mehmed'in vefati üzerine 21 Aralik 1603'te, Eyüb Sultan'da kiliç
kusanarak tahta geçti.Sultan Birinci Ahmed, Kanûnî Sultan Süleyman'dan sonraki
Padişahlar içinde devlet isleriyle yogun sekilde ugrasan ilk Padişahti. Çocuk
denecek yaslarda bile mükemmel kararlar alirdi. Daima ilim ve irfan sahibi
büyük kisilerle birlikte olur ve onlara akil danisirdi.
Sultan Birinci Ahmed'in hayatinda on dört sayisinin
önemli bir yeri vardir. Çünkü, on dört yasinda Padişah olmus, on dört yil
saltanat sürmüs ve Osmanlı Padişahlarinin on dördüncüsüdür. Dindar bir Padişah
olan Sultan Birinci Ahmed'in Hz.Muhammed'e olan bagliligi o kadar ilerledi ki,
onun ayak izlerinin resmi içine bir siir yazmis ve o siiri kavugunda ölünceye
kadar tasimistir. O siir sudur:
"N'ola tâcim gibi basimda götürsem dâim
Kadem-i resmini ol Hazreti Sâh-i Resûlün
Gül-i gülzâri nübüvvet, o kadem sahibidir
Ahmeda durma yüzün sür kademine ol gülün"
Sultan Birinci Ahmed, yakalandigi tifüs hastaligindan
kurtulamayarak 21 Kasim'i 22 Kasim'a baglayan gece 1617 yılında yirmi seKız
yasinda vefat etti.
Erkekçocukları: Ikinci Osman, Dördüncü Murad, Sultan
Ibrahim, Bayezid, Süleyman, Kasim, Mehmed, Hasan, Selim, Hanzâde, Ubeyde,
Kızçocukları: Gevherhan Sultan, Ayse Sultan, Fatma
Sultan, Atike Sultan
I. Mustafa (1617 - 1618
/ 1622 - 1623)
Sultan Birinci Mustafa, 1592 yılında, Manisa'da doğdu.
Babası Sultan Üçüncü Mehmed, annesi Handan Sultan'dır. Sultan Birinci Mustafa
güzel yüzlü, seyrek sakallı, sarı benizli ve iri gözlü bir padişahtı. İki defa
padişahlık yaptı. Sinirli bir yapıya sahipti.Sultan Birinci Mustafa, ağabeyi
Sultan Birinci Ahmed'in padişahlığı süresince, on dört yıl sarayın bir odasında
hapis hayatı yaşadı. O devirde bu gerekli görülüyordu. Aksi halde şehzadeler
devlet yönetimine karışıyor, hatta padişahı devirmek için harekete bile
geçebiliyor ve devlet birliği tehlikeye düşüyordu. Buna meydan vermemek için
şehzadeler "izale" olunur veya bir odaya kapatılırdı. Sultan Birinci
Ahmed, tahta geçtiğinde kardeşini öldürtmemiş, ancak sarayda mahbus tutmuştur.
Kafes hayatı denilen bu süre sonunda Sultan Birinci Mustafa, Osmanlı
hanedanının en büyük erkek evlâdı olması dolayısıyla tahta çıkarılmış fakat
kısa sürede dengesiz hareketleri görüldüğünden ulemâ, asker ve devlet erkânının
ittifakı ile hal (tahttan indirme) edilmiştir. Sultan Genç Osman'ın tahttan
indirilip katlinden sonra bir kez daha cülûs etmişse de bir buçuk yıl sonra
aklî dengesizliği nedeniyle tekrar tahttan indirilmesi icab etmiştir.
Sultan Birinci Mustafa ile birlikte kardeş katli nadiren
görülmüş, artık şehzadeler sarayda kafes ardında tahta geçecekleri günü
beklemeye başlamışlardır. Tabii vâlide sultanlar, şehzade anaları arasında
rekabetler başlamış, her biri bir vezire ve diğer gruplara dayanarak
entrikalarla padişah değiştirmeye çalışmışlardır.
Sultan Birinci Mustafa, dindar bir insandı. Sadaka
vermeyi çok severdi. Hattâ sarayın havuzuna hizmetçilerin toplaması için para
atardı. Saraydaki hayatını ibadet ederek, dinî eserler okuyarak geçiriyordu.
Tahta geçmesi için ikinci kez davet edildiği zaman, odasında Kuran-ı Kerim
okuduğunu ve padişahlık istemediğini bildirmişti.
Sultan Birinci Mustafa, ikinci padişahlığının
başlamasından bir buçuk yıl sonra 10 Eylül 1623 tarihinde şeyhülislâm fetvası
ile tekrar tahttan indirildi. Fetvanın gerekçesi olarak da "Aklî dengesi
tam olmayan birisinin halife olamayacağı" gösterildi. Sultan Birinci
Mustafa tahttan indirildikten on altı yıl sonra, 20 Ocak
1639 günü sinir hastalığından Topkapı Sarayında vefat
etti.
Genç Osman (1618 - 1622)
Sultan Genç Osman, 3 Kasım 1604 tarihinde, İstanbul'da
dünyaya geldi. Babası Birinci Ahmed, annesi Mahfirûz Haseki Sultandır. Mahfirûz
Haseki Sultan aslen Rum'dur. Sultan Genç Osman, on dört yaşında iken, amcası
Sultan Birinci Mustafa'nın tahttan indirilmesi üzerine Osmanlı tahtına oturdu.
Annesi onun yetişmesi için çok titiz davrandı. Sultan Genç Osman, iyi bir
terbiye ve tahsil gördü. Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca gibi
doğu ve batı dillerini klâsiklerinden tercüme yapabilecek kadar güzel öğrendi.
Çok güzel bir yüzü olan Genç Osman zekî, enerjik, atılgan, cesur ve gözü pek
bir padişahtı.Sultan Genç Osman, Fatih Sultan Mehmed devrine kadar yapıldığı
gibi saray dışından, Şeyhülislam Es'ad Efendi'nin ve Pertev Paşa'nın kızları
ile evlendi. Yavuz Sultan Selim devrinden itibaren padişah saray dışından
evlenmediği için bu davranış önemli bir değişiklik oldu.
Kendisine plânlarını uygulayacak bir sadrazam bulamadı.
Tarihte eşine az rastlanır bir şekilde tahtan indirilerek, Yedikule
zindanlarında boğularak şehit edilen Sultan Genç Osman, babası Sultan Birinci
Ahmed'in Sultanahmed Camii'nin yanındaki türbesine defnedildi.
Tahta çıkar çıkmaz devlet erkânı içindeki üst düzey
yetkilileri değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislâmdan
alan Sultan Genç Osman çok yenilikçi bir padişahtı.
Erkek çocukları: Ömer, Mustafa
Kız çocuğu : Zeynep Sultan
IV. Murad (1623 - 1640)
Sultan Dördüncü Murad, 26 Temmuz 1612 tarihinde,
İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem
Sultan'dır. Sultan Dördüncü Murad, uzun boylu, iri cüsseli, yuvarlak yüzlü ve
heybetli bir padişahtı. Osmanlı Sultanlarının en kudretlilerinden biri olarak
tarihe geçti. Son derece zeki, gözü pek, cesur, kuvvetli ve enerjik bir
insandı.
Sultan Dördüncü Murad, çok iyi cirit ve ok atardı. Bu
gücünü katıldığı savaşlarda da gösterdi. Din büyüklerine hürmet eder
Şeyhülislâm Yahya Efendi'ye "Baba" diye hitap ederdi. İçki ve tütünü
yasakladı. Gece sokağa çıkma yasağı koydu. Arapça'yı ve Batı dillerini çok iyi
bilirdi. İlmi ve ilim adamlarını çok sever, fırsat buldukça ilim meclislerine
gider, onları yeni çalışmalar yapmaları için teşvik ederdi. Sultan Dördüncü
Murad döneminin önemli olaylarından biri de Hezarfen Ahmed Çelebi'nin kanat
takarak, Galata Kulesi'nden Üsküdar'a uçmasıydı.
Sultan Dördüncü Murad, çevresinde olup bitenleri dikkatle
takip eder insiyatifini kullanmakta asla tereddüt etmezdi. Hükümdarlığının ilk
yıllarında annesinin etkisinde kaldıysa da daha sonra kadınların saltanatına
son verdi; hain ve hilekâr sadrazamları şiddetle cezalandırdı. Memleket
meselelerini yakından takip edip, çözümler üretmeye çalıştı. On yedi yıl
hükümdarlık yaptıktan sonra, içkiye aşırı bağımlılığından dolayı henüz 28
yaşında vefat etti.
Sultan Dördüncü Murad'ın saltanatını iki devreye ayırmak
mümkündür. Henüz on bir yaşında iken tahta geçtiğinden devlet işleri büyük
ölçüde annesi Kösem Sultan'ın elinde yürümekteydi. Onunla birlikte olan
vezirler, gözünün önünde Hafız Ahmed Paşa'yı askere parçalatmışlar, genç
padişahı da korkuyla dehşete düşürmüşlerdir. Osmanlı memleketlerinde asayiş ve
huzur kalmamış, zorbalar şehirleri ele geçirmişlerdi. Delikanlılık çağında
idareyi bizzat ele aldıktan sonradır ki Sultan Dördüncü Murad biraz da şiddet
yolu ile bütün zorbaları sindirmiş, tekrar devlet hakimiyetini kurmuştur. Tütün
yasağı bahanesiyle kahvehanelerde toplanan işsiz, güçsüz, zorba takımını
kontrol altında tutmuş, şiddetli ceza ve hattâ idamlarla tekrar idarî ve adlî
nizamı kurabilmiştir.
İbrahim (1640 - 1648)
Sultan Birinci İbrahim, 5 Kasım 1615 tarihinde,
İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem
Sultan'dır. Sultan Birinci İbrahim, uzun boylu, kuvvetli vücutlu ve kumral
sakallıydı. Annesi onun yetiştirilmesi için çok gayret göstermişti. Ağabeyi
Sultan Dördüncü Murad'ın âni vefatı, zaten ölüm düşünceleriyle harap olmuş
Şehzade İbrahim'i çok sarstı ve padişah olduğuna inanmak bile istemedi.
Annesinin ve devlet erkânın ısrarlarından ve ağabeyi Sultan Dördüncü Murad'ın cenazesini
gördükten sonra ağabeyinin vefatına kesin olarak inandı. Sadrazam Kara Mustafa
Paşa, Taht Odası'na geçen Sultan Birinci İbrahim'in başına Hırka-i Saadet
Dairesi'nden getirilen, Hz. Ömer'in Sarığı'nı yerleştirdi. Sultan Birinci
İbrahim tahta oturdu ve ellerini açarak dua etti:"Elhamdülillah. Ya Rabbi!
Benim gibi zaif bir kulunu bu makama lâyık gördün. Saltanat günlerimde
milletimi hoş-hâl eyle ve birbirimizden hoşnûd eyle".
Sultan Birinci İbrahim, tahta geçtiği ilk yıllarda sinir
hastalığı yüzünden sık sık kriz geçiriyordu. Ancak, daha sonraki yıllarda
devlet işleriyle bizzat ilgilenmeye başladı. Sultan Birinci İbrahim, tahta
çıktığında soyunun tek şehzadesi o kalmıştı. Bu yüzden ilk oğlu Şehzade Mehmed
(Sultan Dördüncü Mehmed) doğduğunda ülkede şenlikler düzenlendi (2 Ocak 1642).
Sultan Birinci İbrahim, çok cömert ve lütufkâr bir padişahtı. Fakirlere ve
kimsesizlere yardım etmeyi çok severdi. Çıkardığı fermanlarla açlık ve kıtlığın
önlenmesine çalıştı. Saltanatı sırasında, annesi Kösem Sultan'ın etkisinde çok
kaldı. Sekiz yıl dokuz ay padişahlık yaptıktan sonra, 18 Ağustos 1648
tarihinde, boğularak öldürüldü.
Sultan Birinci İbrahim hakkında, kendi devrine kadar
uzanan Osmanlı kaynaklarında, aklî dengesinin bozuk olduğuna dair hiçbir bilgi
yoktur. Bu kaynaklar, Sultan Birinci İbrahim'in özelliklerinden ve yaptığı
işlerden övgüyle bahsetmektedir. Sadece son zamanlarda bazı yazarlar, onun için
"Deli" demektedirler. Sultan Birinci İbrahim'e "Deli" ve
"Gaddar" diyen ve adının öyle yayılması için çalışanlardan
bazılarının, Sultan Birinci İbrahim tarafından idam ettirilen İranlı Şii
Emirgûneoğlu'nun adamları olduğu söylenmektedir.
Sultan Birinci İbrahim, tahta geçtiğinde yirmi beş
yaşındaydı. Şehzadeliği sırasında öldürüleceği endişesi ile sinirleri son derece
bozulmuştu. Bu sırada sadrazamlık koltuğunda bulunan Kemankeş Kara Mustafa Paşa
devlet işlerini en iyi şekilde yürüttü. Kemankeş Kara Mustafa Paşa,
Safeviler'le Kasr-ı Şirin Antlaşmasını imzalayıp, İstanbul'a geldikten sonra,
giriştiği malî işlerde de başarılı oldu. Ocaklı sayısını indirip maaşlarının
düzenli olarak verilmesini sağladı. Bu olumlu faaliyetler sonunda devlet
bütçesi denkleşmiş oldu. Donanma işleriyle de ilgilenen Kemankeş Mustafa Paşa,
her yıl belirli miktarlarda Kadırgalar yapılıp donatılmalarını sağladı.
Erkek çocukları: Dördüncü Mehmed, İkinci Süleyman, İkinci
Ahmed, Orhan, Bayezid, Cihangir, Selim, Murad.
Kız çocukları: Ümmü Gülsüm Sultan, Peykan Sultan, Atike
Sultan, Ayşe Sultan, Gevherhan Sultan.
IV. Mehmed (1648 - 1687)
Sultan Dördüncü Mehmed, 2 Ocak 1642'de, İstanbul'da
doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Rus asıllı Turhan Hatice
Sultan'dır. Sultan Dördüncü Mehmed, orta boylu, beyaz tenli ve yanık
çehreliydi. Ata çok bindiği için vücudu öne eğikti. Annesi onu çok iyi
yetiştirdi. İyi bir tahsil gördü. Babası Sultan İbrahim'in öldürülmesi üzerine
8 Ağustos 1648 günü, henüz yedi yaşında iken padişah oldu. Ava ve edebiyata çok
meraklıydı. Ava olan merakı yüzünden tarihte "Avcı Mehmed" olarak
anılır.İçkiyi yasaklayıp, içki imalâthanelerini kapattırdı. Sadrazamlığı,
Köprülü ailesine vermekle çok isabetli bir karar aldı.
Hayatının büyük bir kısmı saray entrikalarıyla geçti.
İkinci Viyana bozgunundan sonra, ordunun ve devlet erkânının oybirliği ile, 8
Kasım 1687 günü tahttan indirildi. Bundan sonraki ömrü, saraydaki bir odada
yanına konulan iki cariye ile tam bir hapis hayatı şeklinde sürdü. 6 Aralık
1693'de Edirne'de vefat etti. Cenazesi İstanbul'a gönderildi ve Yeni Cami'deki
türbesine, annesi Turhan Sultan'ın yanına defnedildi.
Erkek çocukları : İkinci Mustafa, Üçüncü Ahmed, Bayezid.
Kız çocukları : Hatice Sultan, Safiye Sultan, Ümmü Gülsüm
Sultan, Fatma Sultan.
II. Süleyman (1687 - 1691)
Sultan İkinci Süleyman, 15 Nisan 1642'de, İstanbul'da
doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Saliha Dilaşub Sultan'dır. Orta
boylu, kır sakallı, şişman ve halim selim bir padişahtı. Dindar, dürüst ve
akıllı bir insan olan annesi Saliha Dilaşub Sultan tarafından titizlikle
yetiştirildi. Oğluna, gerekli bilgileri bir yandan kendi veriyor, bir yandan da
hocalar tutuyordu.Hayatının kırk yılını bir dairede hapis geçiren Sultan İkinci
Süleyman cesur, dindar, vatansever, merhametli ve nazik bir insandı. Rüşvet ve
sefahata son derece düşmandı. Padişah olduğu sırada askerî zorbaların ortalığı
karıştırması üzerine onlarla mücadeleye girişti ve kısmen de olsa asayişi
sağladı.
Sultan İkinci Süleyman, dört yıl gibi kısa bir süre
padişahlık yaptı. Bunun son iki yılını yatak hastası olarak geçirdi. Gün
geçtikçe zayıflıyordu. 22 Haziran 1691 günü, Edirne'de vefat etti. Cenazesi
İstanbul'a getirilerek Süleymaniye Camii yanında Kanûnî Sultan Süleyman
türbesine gömüldü.
II. Ahmed (1691 - 1695)
Sultan İkinci Ahmed, 25 Şubat 1643 günü, İstanbul'da
doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Hatice Muazzez Sultan'dır.
Terbiyesi ve tahsili ile annesi meşgul oldu. Arapça ve Farsça biliyordu. Orta
derecede bir tahsil gördü. Devlet işlerini çok yakından takip eder, hasta bile
olsa divan toplantılarına katılırdı.Sultan İkinci Ahmed, hat sanatında çok
ustaydı. Yazı yazma kabiliyeti çok üstün olan Sultan İkinci Ahmed, birçok
Kuran-ı Kerim yazdı. Şairlere ve şiire çok düşkündü. Üç yıl yedi ay ondört gün
saltanat sürdükten sonra, yakalandığı Siroz hastalığından kurtulamayarak 6
Şubat 1695 günü Edirne'de vefat etti. Cenazesi İstanbul'a getirilerek Kanûnî
Sultan Süleyman Türbesine defnedildi.
Erkek çocukları: İbrahim, Selim
Kız çocukları: Atike Sultan, Hatice Sultan, Asiye Sultan.
II. Mustafa (1695 - 1703)
Sultan İkinci Mustafa, 6 Şubat 1664 günü, İstanbul'da
dünyaya geldi. Babası Sultan Dördüncü Mehmed, annesi Emetullah Rabia Gülnuş
Sultan'dır. Annesi Girit asıllıdır. Kuvvetli bir ilim tahsili yaptı. Tahta
geçtiğinin üçüncü günü yapacağı işleri anlatan bir hatt-ı hümâyûn yayınladı.
Yazısında: "Zevk, sefa ve rahatı kendimize haram eylemişizdir"
diyordu. Yine vezirlerinden birine yazmış olduğu yazı şöyledir: "Bana
ağırlık ve hazine lâzım değil. Yerine göre kuru ekmek yerim. Vücudumu din
uğruna harcarım. Sıkıntının her çeşidine sabrederim. Milletime hizmet tamam
olmadıkça, seferden dönmem. Elbette sefere bizzat kendim giderim".Erkek
çocukları: Birinci Mahmud, Üçüncü Osman, Üçüncü Ahmed, Küçük Ahmed, Hüseyin,
Selim, Mehmed, Murad, Osman
Kız çocukları: Ümmügülsüm, Ayşe, Emetullah, Emine,
Rukiye, Safiye, Zahide, Atike, Fatma, Zeyneb, Zahide.
III. Ahmed (1703 - 1730)
Sultan Üçüncü Ahmed, 30 Aralık 1673 günü doğdu. Babası
Sultan Dördüncü Mehmed, annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultan'dır. Annesi Girit
asıllıdır. Sultan İkinci Mustafa'nın öz kardeşi olan Sultan Üçüncü Ahmed, uzun
boylu, kara gözlü, doğan burunlu ve buğday tenli idi. Son derece zekî, hassas
ve zarif bir insandı. İyi bir tahsil ve terbiye görmüş olan Sultan Üçüncü Ahmed
ünlü hocalardan dersler almıştı.Sultan Üçüncü Ahmed, ağabeyi Sultan İkinci
Mustafa'nın vefatı üzerine 22 Ağustos 1703 tarihinde otuz yaşında iken
Edirne'de tahta geçti. Osmanlı Devleti açısından önemli bir yere sahip olan
Lâle Devri boyunca padişahlık yapan Sultan Üçüncü Ahmed, hattat ve şâirdi.
"Necib" mahlasıyla şiirler yazdı. Ayrıca musiki ile de yakından
ilgileniyordu. Divan şairlerinden Urfalı Nabi Efendi'nin hem kendisini hem de
şiirlerini çok
severdi.
Gençliği diğer Osmanlı şehzadelerine göre bir hayli
serbest geçti. Şehzadelerin öldürülmesi geleneği kalktığından, rahat bir hayat
sürdü. İstediği her şeyle ilgilendiği için bilgisi de, görgüsü de arttı.
Avrupa'daki gelişmeleri inceleme fırsatı buldu ve matbaanın Osmanlı Devleti'ne
gelmesi için çok çaba sarfetti. Yirmi yedi yıl gibi uzun bir süre tahtta kalan
Sultan Üçüncü Ahmed, çıkan Patrona Halil isyanı sonunda, 1 Ekim 1730 tarihinde
padişahlıktan çekildi.
Sultan Üçüncü Ahmed'in padişahlığının ilk günleri,
tamamen disiplinden çıkmış yeniçerileri yatıştırma gayretleri ile geçti. Ancak
kendisini padişah yapan yeniçerilere karşı etkili olamadı. Sultan Üçüncü
Ahmed'in sadrazamlığa getirdiği Çorlulu Ali Paşa, ona idarî konularda yardımcı
olmaya çalıştı, hazine için yeni düzenlemelerde bulundu ve Sultan Üçüncü
Ahmed'e rakipleriyle mücadelesinde destek oldu.
Sultan Üçüncü Ahmed zamanında, Rusya ile olan ilişkilerde
gerginlik yaşandı. Bunun sebebi Rusya'nın Orta Asya üzerinde yayılma siyaseti
izlemesi, Balkanlar'daki toplumları slavlaştırmaya çalışması, açık ve sıcak
denizlere inmek istemesiydi.
Erkek Çocukları: Birinci Abdülhamid, Üçüncü Mustafa,
Süleyman, Bayezid, Mehmed, İbrahim, Numan, Selim, Ali, İsa, Murad, Seyfeddin,
Abdülmecid, Abdülmelik
Kız Çocukları: Emine, Rabia, Habibe, Zeyneb, Zübeyde,
Esma, Hatice, Rukiye, Saliha, Atike, Reyhan, Esime, Ferdane, Nazife, Naile,
Ayşe, Fatma, Emetullah, Ümmüselma, Emine, Rukiye, Zeyneb, Sabiha.
I. Mahmud (1730 - 1754)
Sultan Birinci Mahmud, 2 Ağustos 1696 günü, İstanbul'da
doğdu. Babası Sultan İkinci Mustafa, annesi Saliha Valide Sultan'dır. Büyük
annesi Gülnuş Sultan'ın sevgi ve ilgisiyle büyüdü. Sekiz yaşından beri kafes
hayatı yaşadığı halde zekâsı, iyi niyeti ve kuvvetli karakteri sayesinde
kendini harap etmekten kurtardı. Küçük yaşlardan itibaren çeşitli hocalardan
dersler aldı. Tarih, edebiyat ve şiirle meşgul oldu. Özellikle mûsıkî ile
uğraştı.Sultan Birinci Mahmud, 1 Ekim 1730 tarihinde otuzbeş yaşında iken padişah
oldu. Devrindeki en değerli kimseleri seçip iş başına getirdi. Karakter sahibi,
azimli, müşfik, merhametli, dikkatli ve sabırlı bir insandı. Kendi zevkinden
çok milletin refahını düşünerek hareket etti. Bu sayede babası ve amcasının
düştüğü hatalara düşmedi. Hayatının son iki yılını hasta geçiren Sultan Birinci
Mahmud, 13 Aralık 1754 tarihinde ellidokuz yaşında iken vefat etti. Sultan
İkinci Mustafa'nın Yeni Cami'deki türbesine defnedildi.
III. Osman (1754 -
1757)
Sultan Üçüncü Osman, 2 Ocak 1699 günü, İstanbul'da doğdu.
Babası Sultan İkinci Mustafa, annesi Şehsuvar Valide Sultan'dır. Şehsuvar
Valide Sultan Rus asıllıdır. Tahta çıktığı ellialtı yaşına kadar sarayda hapis
hayatı yaşadığı için sinirli bir yapıya sahipti. Ancak yine de şefkat ve
merhamet sahibi, özellikle yalanı ve rüşveti sevmeyen bir insandı.
Sultan Üçüncü Osman mûsıkîden nefret ettiği için bütün
müzisyenleri saraydan uzaklaştırdı. Sarayda dolaşırken cariyelerle karşılaşmak
istemediği için ayakkabılarına demir ökçeler taktırmıştı. Ökçelerden çıkan sesi
duyan cariyeler padişahın geldiğini öğrenip yoldan çekiliyorlardı. İki yıl, on
ay, onsekiz gün saltanat sürmüş bu süre içinde yedi tane veziriazam
değiştirmiş, dönemi boyunca içte ve dışta barış ve huzur yaşanmıştır.
Sultan Üçüncü Osman'ın zaman zaman kıyafet değiştirerek
halkın arasına karıştığı bilinmektedir. 30 Ekim 1757'de vücudunda çıkan bir
çıbanın verdiği hastalıkla vefat etti. Cenazesi, Yeni Cami'de Sultan Birinci
Mahmud'un yanına defnedildi
III. Mustafa (1757
- 1774)
Sultan Üçüncü Mustafa, 28 Ocak 1717 günü, İstanbul'da
dünyaya geldi. Babası Sultan Üçüncü Ahmed, annesi Mihrişah Sultan'dır. Sultan
Üçüncü Mustafa orta boylu, iri gözlü, yassı burunlu ve siyah sakallı idi.
Heybetli ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Çok iyi bir tahsil yaptı. Astroloji
ile meşgul oldu. İslâm ve Osmanlı tarihlerini inceledi.Sultan Üçüncü Mustafa,
son derece dindar, tutumlu, müşfik, çalışkan ve cömert bir insandı. İki dakika
süren ve İstanbul'un hemen hemen yarıdan fazlasını yıkan büyük depremde
evlerini, yakınlarını kaybeden halka kendi kesesinden yardım etti. Adaletle
hükmeder, haksızlıklara asla göz yummazdı. Yalandan, riyadan ve rüşvetten
nefret ederdi. Asla gurura kapılmaz, büyüklük taslamaz, yapamayacağı işleri
vaadetmezdi.
Sultan Üçüncü Mustafa, yenileşmenin gerektiği fikrindeydi
ve ıslahat yapmak istiyordu. Prusya Kralı İkinci Frederik'in ıslahat
hareketlerini duymuş, Ahmed Resmî Efendi'yi ona göndermişti. Prusya Kralı
İkinci Frederik, Sultan Üçüncü Mustafa'ya Ahmed Resmî Efendi aracılığı ile
başarısının üç altın anahtarı dediği öğütlerini gönderdi.
- Bol bol tarih okuyun, eski tecrübelerden faydalanın.
- Güçlü bir orduya sahip olmaya çalışın ve barış
zamanında askerlerinizi sürekli eğitime tâbi tutun.
- Hazineniz daima parayla dolu bulunsun, ekonomiye önem
verin.
Sultan Üçüncü Mustafa, bu öğütleri dinledikten sonra acı
acı güldü. Sonra da "Biz de bunları yapmak niyetindeyiz, lâkin yolu
nedir?" diye mırıldandı. Memleketine en büyük felâketin Rusya'dan
geleceğini düşünüyordu. Müdafaa için geceli gündüzlü çalışarak her türlü
hazırlığı yaptı. Savaşlarda kullanılmak üzere hazineyi altınla doldurdu.
Süveyş Kanalını bile açtırmayı düşünüyordu. Fakat iş
başına getireceği yetenekli devlet adamlarının olmaması onu üzüyordu. Rus
Savaşı sırasında üzüntüsünden hastalandı ve kalp yetmezliğinden dolayı 21 Ocak
1774 günü vefat etti.
Sultan Üçüncü Mustafa, orduda bir yenileşme gerektiği
fikriyle hareket ediyordu. Askerlere eğitim kuralları getirdi. İtirazlara
aldırmadan tüfeklere süngü taktırdı. Yeni bir tophane kurdurup güçlü toplar
döktürdü. Bahriye, istihkâm ve topçu okulları açtı. Yaşlı subaylara bile eğitim
mecburiyeti getirdi. Ordudaki ıslahat konusunda Baron de Tott adlı Macar
uyruklu Fransız'dan çok yararlandı. Baron de Tott, Osmanlı topçu sınıfını
yeniden ele alıp modernize etti ve askere Avrupa usûlü eğitim yaptırdı.
Sultan Üçüncü Mustafa şair bir padişahtı. Cihangir
mahlasıyla yazdığı şiirleri çok meşhurdur. Şiirlere "el-fakir Mustafa
Han-ı Sâlis" şeklinde imza atardı. Şiirlerinden birisinde şöyle der:
Yıkılupdur bu cihan sanmaki bizde düzele
Devlet-i çerh-i denî verdi kamu müptezele
Şimdi ebvâb-ı saadetle gezen hep hezele
İşimiz kaldı heman merhamet-i Lem Yezel'e.
Erkek çocukları: Üçüncü Selim, Mehmed
Kız çocukları: Şah Sultan, Fatma Sultan, Bekhan Sultan,
Fatma Sultan, Hibetullah Sultan
I. Abdülhamid
(1774 - 1789)
Sultan Birinci Abdülhamid, 20 Mart 1725 tarihinde,
İstanbul'da doğdu. Babası Üçüncü Ahmed, annesi Rabia Şermi Sultandır. Annesi
ona kuvvetli bir tahsil yaptırdı. Zamanındaki mevcut tarihlerin hepsini gözden
geçirdi. Hat sanatı ile de meşgul oldu. Merhametli, nazik ve saf bir insan
olarak tanınıyordu. Saltanatı süresince birçok ıslahat ve imar hareketlerinde
bulundu. Devlet işleriyle daima yakından ilgilendi. Her sorun hakkında fikir ve
görüşlerini vezirlerine bildirirdi. Yetenekli vezirler atamaya çalıştı. Halka
karşı daima şefkatli ve ılımlı davrandı.Sultan Birinci Abdülhamid henüz tahta
geçmişti ki, kendisinden cülûs bahşişi istendiğini duydu. Kaşlarını çatıp
sertleşen Sultan Birinci Abdülhamid şöyle dedi: "Hazinede bahşiş yoktur,
bundan böyle cülus bahşişi verilmeye! Asker evlâtlarımıza fermanımız
duyurula!". Askerler bir parça söylendilerse de, işi daha fazla ileriye
götürmeden dağıldılar.
Sultan Birinci Abdülhamid, siyasî ve askerî ıslahatlara
girişti. Avrupaî tarzda mektepler açtı. Yeniçeri ocağına ve donanmaya yeni bir
çehre kazandırmaya çalıştı. Sürat Topçuları Ocağı'nı kurdurdu, Yeniçerilerin
sayımını yaptırdı ve gereksiz yere fazla para alanları tespit ettirdi. Bu
faaliyetleri yürüten Sadrazam Halil Hamid Paşa, menfaatleri bozulanlar
tarafından padişaha şikâyet edildi. Halil Hamid Paşa, yaptığı tüm olumlu
çalışmalara rağmen, bu konuda yanıltılan Sultan Birinci Abdülhamid'in emriyle
idam edildi.
Sultan Birinci Abdülhamid, bütün başarısızlıklara rağmen
Osmanlı padişahları arasında iyi niyeti ve gayreti ile anıldı. 1782 yılı
yazında İstanbul'da çıkan yangında itfaiye işlerini bizzat kendisi yürütmesi
sonucu halkın sevgi ve takdirini de kazanmıştı.
Dindarlığı ve iyiliği sebebiyle halkın "velî"
olarak gördüğü Sultan Birinci Abdülhamid, onbeş yıl iki ay onyedi gün süren
saltanattan sonra, 1789 yılı Nisan ayında 64 yaşında vefat etti. Cenazesi
Bahçekapı'da kendi yaptırdığı türbesine defnedildi.
Erkek Çocukları : Dördüncü Mustafa, İkinci Mahmud, Murad,
Nusret, Mehmed, Ahmed, Süleyman.
Kız Çocukları : Esma, Emine, Rabia, Saliha, Alimşah,
Dürrüşehvar, Fatma, Melikşah, Hibetullah Zekiye.
III. Selim
(1789 - 1807)
Sultan Üçüncü Selim, 24 Aralık 1761 tarihinde,
İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mustafa, annesi Mihrişah Sultan'dır.
Annesi Gürcü asıllıdır. Kâhinlere inanan babası Sultan Üçüncü Mustafa, onların
yeni doğan oğlu Selim'in eşsiz bir cihangir olacağını söylemeleri üzerine,
büyük bir sevince kapılmış, yedi gün yedi gece bayram yapılmasını
emretmiştir.Sultan Üçüncü Selim, doğum günündeki bu hava içinde büyüdü. Sarayda
çok güzel bir şekilde yetiştirildi. Sultan Üçüncü Mustafa, kendisinden sonra
oğlu Sultan Üçüncü Selim'in padişah olmasını istemişti. Ancak, babasından sonra
padişahlığa amcası Sultan Birinci Abdülhamid getirildi. Sultan Birinci
Abdülhamid, Sultan Üçüncü Selim'i sarayda göz önünde bulunduruyor, ancak yine
de onun eğitimine önem veriyordu. Amcası Sultan Birinci Abdülhamid'in ölümü
üzerine, Sultan Üçüncü Selim 7 Nisan 1789 günü, 28 yaşındayken Osmanlı tahtına
oturdu.
Sultan Üçüncü Selim, edebiyata ve güzel yazı yazmaya çok
meraklıydı. Yazmış olduğu hat ve levhalardan bazıları cami ve türbelere
asılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi konuşuyordu. Merhametli bir insan olan
Sultan Üçüncü Selim ciddi bir eğitim görerek yetişti. İyi bir şâir, tamburî,
neyzen ve hânende idi. Bestekâr da olan Sultan Üçüncü Selim, güzel sanatlara
düşkün ve açık fikirliydi, ancak zaafa varacak kadar yumuşak karakterliydi ve
Osmanlı Devleti'nde batıcılığın yerleşmesini istiyordu.
Sultan Üçüncü Selim tahta çıktığı zaman, halk ona büyük
ümitler bağladı. Halk genç hükümdarın, Osmanlı Devleti'ni o eski güçlü ve
ihtişamlı devirlerine geri döndüreceğini düşünüyordu.
Sultan Üçüncü Selim, 29 Mayıs 1807 tarihinde Osmanlı
padişahlığını Şehzade Mustafa'ya terk ettikten sonra bir yıl iki ay daha
yaşadı. Alemdar Mustafa Paşa Olayı sırasında yeni padişahın adamları
tarafından, 28 Temmuz 1808 tarihinde öldürüldü. Cenazesi, Lâleli Camii
avlusunda babası Sultan Üçüncü Mustafa'nın yanına defnedildi.
IV. Mustafa (1807 - 1808)
Sultan Dördüncü Mustafa, 8 Eylül 1779 günü, İstanbul'da
doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nüketseza Kadın Sultan'dır.
Annesi Nüketseza Kadın Sultan, Sultan Dördüncü Mustafa'nın iyi bir tahsil
yapması için çok çaba harcadı. Ancak hırslı, kurnaz ve asabî bir insan olan
Sultan Dördüncü Mustafa, eğitim ve öğrenimden çok zevk ve sefa içinde yaşamaya
önem verdi.Kabakçı Mustafa İsyanı sonunda, tahttan indirilen amcazâdesi Sultan
Üçüncü Selim'in yerine, 29 Mayıs 1807 günü tahta çıktığında yirmisekiz
yaşındaydı. Sultan Dördüncü Mustafa'nın şehzadeliği boyunca, kendisine bir
evlât gibi davranan Sultan Üçüncü Selim aleyhinde isyancılarla işbirliğine
girmesi ve onun öldürülmesi için emir vermesi, karakteri hakkında fikir
vermektedir.
Tahta çıktığında devletin merkezî otorite ve hakimiyeti
gittikçe zayıflıyor, Sultan Üçüncü Selim ve Nizam-ı Cedid yandaşları
yakalandıkları yerde öldürülüyordu. Sultan Dördüncü Mustafa'nın tahta çıkmasını
sağlayan Kabakçı Mustafa ve yandaşları devlet yönetiminde etkin rol oynuyor,
kendi adamlarını önemli mevkilere getiriyorlardı.
Osmanlı Devleti, bu isyandan sonra yeniçerilere çok büyük
tavizler verdi. Ancak yeniçerilerin istekleri hiçbir zaman bitmedi. Hatta
Osmanlı tarihinde hiç görülmemiş bir antlaşma yapıldı. Kabakçı Mustafa
isyanında baş rol oynayan yeniçeri ağalarının, kendilerini sağlama almak için
yaptıkları bu antlaşmaya göre, yeniçeriler devlet işlerine karışmayacak ve
Osmanlı Devleti bu isyandan dolayı Yeniçeri ocağını sorumlu tutmayacaktı.
Sultan Üçüncü Selim taraftarları, bu karışık ortam içinde
Rusçuk âyânı Alemdar Mustafa Paşa'ya sığınmışlardı. Alemdar Mustafa Paşa
Osmanlı-Rus savaşları sırasında büyük başarılar göstermiş ve ordu mensuplarının
sempatisini kazanmıştı.
Sultan Dördüncü Mustafa hat sanatıyla uğraştı. Gayet
güzel yazıları vardır. Osmanlı hanedanından Sultan Beşinci Murad'dan sonra en
az padişahlık yapanlardan birisidir.
Kız çocukları: Emine Sultan
II. Mahmud (1808 - 1839)
Sultan İkinci Mahmud, 20 Temmuz 1785 tarihinde,
İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nakşidil Valide
Sultan'dır. Orta boylu, geniş omuzlu, beyaz sakallı, zarif ve sevimli yüzlüydü.
Diğer Osmanlı padişahları gibi kuvvetli bir tahsil gördü. Öğrenimi ile, Sultan
Üçüncü Selim, padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştu.Cesur, temkinli,
sabırlı ve azimli bir kişiliğe sahip olan Sultan İkinci Mahmud, Alemdar Mustafa
Olayı sonrasında, 28 Temmuz 1808 tarihinde tahta çıktığında yirmi üç
yaşındaydı. Zekî ve bilgili bir insan olan Sultan İkinci Mahmud, Avrupa'daki
yenileşme hareketlerini benimsemişti. Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni
kanun ve tüzükler hazırlattı ve bu sebeple kendisine "Adlî" ünvanı
verildi.
Şiiri, edebiyatı ve bilimi seven, halk arasında dolaşmayı
ve onların dertlerini dinlemeyi gerekli gören Sultan İkinci Mahmud, Osmanlı
Devleti'ni gerek sosyal bakımdan, gerekse uygarlık açısından ileri bir ülke
yapmaya çalıştı. Sultan İkinci Mahmud, yakalandığı verem hastalığından
kurtulamayarak, 1 Temmuz 1839 günü, dinlenmek için gittiği kardeşi Esma
Sultan'ın Çamlıca'daki köşkünde, elli dört yaşında vefat etti. Büyük bir cenaze
töreni ile halkın gözyaşları arasında Divan Yolu'ndaki türbesine defnedildi.
Erkek çocukları: Abdülmecid, Abdülaziz, dört tane Ahmed
isimli Şehzade, Bayezid, Abdülhamit, Süleyman, Mehmed, Murad, Nizameddin,
Mehmed, Abdullah, Osman
Kız çocukları: Emine Sultan, Hamide Sultan, Hayriye
Sultan, Şah Sultan, Saliha Sultan, Ayşe Sultan, Atike Sultan, Fatma Sultan,
Münire Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Adile Sultan.
Abdülmecid (1839 - 1861)
Sultan Abdülmecid, 25 Nisan 1823 günü doğdu. Babası
Sultan İkinci Mahmud, annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan'dır. Sultan Abdülmecid,
babasının arzusu yönünde bir eğitim ve terbiye gördüğü için ıslahatçı fikirlere
sahipti. Batı âlemine karşı hayranlık besliyordu. Babasının vefatı üzerine,
henüz 17 yaşında iken Osmanlı tahtına oturdu. Devletin ilerleyişi için Avrupaî
hayat tarzının ülke çapında yaygınlaştırılmasını istedi. Saltanatının henüz
dördüncü ayında ilân ettiği Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu sebebiyle Tanzimat Dönemi
padişahı olarak şöhret bulmuştur.Sultan Abdülmecid, batılı yazarların takdir ve
sevgiyle andıkları bir padişahtı. Âdil, merhametli, ıslahatçı, yenilikçi bir insan
olan Sultan Abdülmecid, çok genç yaşlardan itibaren içki kullanmaya başladı. 25
Haziran 1861 tarihinde, 39 yaşında iken İstanbul'da veremden dolayı vefat eden
Sultan Abdülmecid, Yavuz Sultan Selim'in türbesi yanındaki mezarına defnedildi.
Sultan İkinci Mahmud, ölüm döşeğinde iken, Osmanlı
Devleti'ne karşı ayaklanmış olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Osmanlı kuvvetlerini
Nizip'te yenilgiye uğratmıştı. Sultan Abdülmecid böyle karmaşık bir ortamda
tahta çıktı. Mısır Sorunu, Rus donanmasının Hünkâr İskelesi Antlaşmasına uyarak
İstanbul'a gelmesi üzerine bir Avrupa sorunu haline geldi.
Başta İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya olmak üzere
Avrupalı devletler Osmanlı Devleti ile Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa
arasındaki Mısır sorununu çözmek için bir konferans düzenlediler. Avrupa
Devletleri, Mısır'da güçlü bir yönetim istemiyorlardı. Kavalalı Mehmed Ali
Paşa'ya karşı Osmanlı Devleti'nin tarafını tuttular ve bu ortamda Londra
Sözleşmesi imzalandı (1840).
Buna göre; Mısır Osmanlı Devleti'ne bağlı kalacak, ancak
yönetimi Mehmed Ali Paşa ve oğulları yürütmeye devam edecekti. Mısır seksen bin
altın vergi ödeyecekti. Suriye, Adana ve Girit tekrar Osmanlı yönetimine
bırakılıyordu.
Hünkâr İskelesi Antlaşmasının süresi bitince, Londra'da
yeniden bir konferans düzenlendi (1841). Toplantıya Osmanlı Devleti'nden başka
Rusya, Fransa, İngiltere, Prusya ve Avusturya katıldı. Konferansta alınan
kararlara göre, Boğazlar'da egemenlik hakkı Osmanlı Devleti'ne ait olacak,
ancak barış döneminde hiçbir savaş gemisi Boğazlar'dan geçmeyecekti.
Bu antlaşma ile Fransa ve İngiltere Akdeniz'deki
güvenliklerini sağlamış oluyorlar, Osmanlı Devleti'nin Boğazlar üzerindeki
kayıtsız şartsız haklarına kısıtlama geliyordu. Rusya ise Hünkâr İskelesi
Antlaşması ile Boğazlar üzerinde sağladığı üstünlüğü kaybetmiş oluyordu.
Abdülaziz (1861 - 1876)
Sultan Abdülaziz 8 Şubat 1830 tarihinde İstanbul'da
doğdu. Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Pertevniyal Valide Sultan'dır. Elâ
gözlü, beyaza yakın kumral tenli, sert bakışlı ve top sakallıydı. Ağabeyi
Sultan Abdülmecid'in vefatı üzerine 25 Haziran 1861 günü tahta çıktığında 31
yaşındaydı. Müsrif bir padişah olarak tanınmasına rağmen, çok sade giyinir,
sarayda terlik ve entari ile dolaşırdı. Babası öldüğü zaman dokuz
yaşlarındaydı. Ancak ağabeyi Sultan Abdülmecid, onun eğitimine gerektiği gibi
dikkat etti. Şehzadeliği sırasında rahat ve korkusuz bir hayat sürdü. Çok iyi
Fransızca konuşurdu. Şiire ve müziğe de ilgisi vardı. Kendine ait besteleri
vardır. Resim yapma kabiliyeti de çok üstün olan Sultan Abdülaziz, Osmanlı
donanmasına ısmarlayacağı gemilerin plânını bizzat kendisi çizmişti. Ok atmayı,
ata binmeyi, avlanmayı ve özellikle güreşmeyi çok severdi. Güçlü, kuvvetli ve
pehlivan yapılıydı. En iyi pehlivanlarla güreşir ve sırtlarını yere getirirdi.
V. Murad (30 Mayıs 1876 - 31 Ağustos 1876)
Sultan Beşinci Murad 21 Eylül 1840 tarihinde İstanbul'da
doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Şevk-Efza Kadın Efendi'dir. Annesi Çerkezdir.
Sultan Beşinci Murad, çocukluğunda ve gençliğinde iyi bir eğitim gördü ve
Fransızca öğrendi. Okumaya çok meraklı olduğundan dolayı, Fransa'dan kitaplar
getirtir ve sürekli olarak okurdu. Edebiyata karşı çok ilgiliydi. Aralarında
Ziya Paşa ve Namık Kemal'in de olduğu devrin bir çok şairi ile yakın dostluk
kurmuştu. Yabancı kültürlerin etkisi altında kalan Sultan Beşinci Murad, piyano
çalardı. Batı müziği stilinde besteler bile yapmıştır. Avrupalı prenslerle dost
olmuş, onlarla mektuplaşmış olan Sultan Beşinci Murad, yerli ve yabancı
gazeteleri yanından eksik etmezdi.
Sultan Abdülaziz ile beraber çıktığı Avrupa seyahati
sırasında Avrupa'yı yakından görüp hayran kalmış olan Sultan Beşinci Murad, bu
gezi sırasında İngiltere'de tanıştığı Gal Prensi (sonradan İngiltere Kralı olan
VII.Edward) ile yakın bir dostluk kurdu. Gal Prensinin tesiri altında kalıp
mason olan Sultan Beşinci Murad, çok müsrif ve ihtiras sahibi bir insandı.
Padişah olmak için amcasının ölümünü beklediğini açıkça söylerdi.
Sultan Beşinci Murad, tahttan indirilen Sultan
Abdülaziz'in yerine 30 Mayıs 1876'da padişah oldu. Ancak, Osmanlı Devleti'ni
kurtarmak için meşrutiyetin kurulmasını isteyen, bu düşünce ile tahta
güvendikleri bir hükümdar getiren aydınların umudu yine kırılmıştı. 93 gün
kaldığı Osmanlı tahtından 31 Ağustos 1876 günü indirildi. 28 yıl daha sarayda
yaşayan Sultan Beşinci Murad, 29 Ağustos 1904 tarihinde vefat etti ve annesi
Şevk-Efza Kadın Efendi'nin Yeni Cami'deki türbesine defnedildi.
II. Abdülhamid
(1876 - 1909)
Sultan İkinci Abdülhamid, 21 Eylül 1842 tarihinde
İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın
Efendi'dir. Annesi Çerkezdir. Sultan İkinci Abdülhamid çok küçük yaşta iken
annesini kaybettiği için öksüz büyüdü ve onu üvey annesi Piristu Kadın
yetiştirdi. Çocukluğunda çok zayıf bir bünyeye sahip olan Sultan İkinci
Abdülhamid sık sık hasta olurdu. Babasının padişahlığı sırasında bu durumu
yüzünden özel ilgi gördü. Çok hoşgörülü bir ortamda büyüdü. Kültür derslerinin
yanında musiki dersleri aldı ve piyano çalmayı öğrendi.Bekârlığı sırasında çok
serbest bir hayat yaşayan Sultan İkinci Abdülhamid, evlendikten sonra tüm boş
zamanını ailesiyle, çocuklarıyla geçirmeye başladı. Sultan İkinci Abdülhamid,
yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti'ni uyguladığı politikalarla 33 yıl ayakta
tutmayı başarmış bir padişahtır.
Hayırsever ve cömert bir insan olan Sultan İkinci
Abdülhamid, sıradan bir vatandaş gibi yaşardı. Yunan seferi sırasında,
kendisine hazinede yeterli para bulunmadığı söylenince, atalarından kalma şahsî
servetinden masrafları karşılamış, bunu devletten geri almamıştı.
Boş vakitlerini marangozhanede geçirir, harika eşyalar
yapar, bunları sattırır ve parasını fakire fukaraya dağıttırırdı. Son derece
şefkatli bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid'in kendisini öldürmek
isteyenleri bağışlaması, dünya siyaset tarihinde ender rastlanan bir olaydır.
Sultan İkinci Abdülhamid, kültüre önem vermiş ve eğitim konusunda hizmet
verecek birçok mekân yaptırmıştır.
Güzel Sanatlar Akademisi, Ticaret ve Ziraat Okulları
kuran Sultan İkinci Abdülhamid, ilk ve orta dereceli okullar, dilsiz ve kör
okulları, kız meslek okulları da yaptırmıştır. Vilâyetlere liseler, kazalara
ortaokullar kurmuş, ilkokulları köylere kadar ulaştırmıştır.
İstanbul'da Şişli Etfal Hastahanesi'ni ve Dârülaceze'yi
kendi şahsi parasıyla yaptırdı. Hamidiye adı verilen içme suyunu borularla
İstanbul'a getirtti. Karayollarını Anadolu içlerine kadar uzatan Sultan İkinci
Abdülhamid, Bağdat'a ve Medine'ye kadar da demiryolları döşetmiştir. Büyük şehirlere
atlı tramvay hatları yaptırmıştır.
Mehmed Reşad (1909 - 1918)
Sultan Mehmed Reşad 2 Kasım 1844 tarihinde İstanbul'da
doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Gülcemal Kadın Efendi'dir. Annesi
Çerkezdir. Çocukluğu, padişah olan babasının yanında geçti. Eğitim ve
öğrenimine gereken önem gösterildi.Sultan Mehmed Reşad, amcası Sultan Abdülaziz
zamanında rahat bir şehzadelik yapmasına rağmen ağabeyi Sultan İkinci
Abdülhamid zamanında sarayda hapis hayatı yaşadı. Veliaht olduğu için devamlı
kontrol altında tutuluyordu. Sultan Mehmed Reşad günlerini haremde geçirir,
şiir ve kitap okurdu.
Sultan Beşinci Mehmed Reşad, İttihat ve Terakki
partisinin desteğiyle tahta çıktığında 65 yaşındaydı. Sultan İkinci
Abdülhamid'in padişahlığı sırasında devlet işleriyle yeterince ilgilenmemişti.
Padişahlığı sırasında yönetim daha çok İttihat ve Terakki partisinin ileri
gelenlerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve
Cemal Paşa'nın eline geçmişti.
Mehmed Vahdeddin (1918 - 1922)
Sultan Mehmed
Vahdeddin otuz altıncı ve son Osmanlı padişahıdır. Babası Sultan Abdülmecid,
annesi Gülistu Kadın Efendi'dir. 2 Şubat 1861 tarihinde İstanbul'da doğdu.
Babası Sultan Abdülmecid, Sultan Mehmed Vahdeddin doğduğu yıl, annesi Gülistu
Kadın Efendi de, o henüz çok küçükken vefat etmişlerdi. Çocuk denecek yaşlarda
hem öksüz, hem yetim kalan Sultan Mehmed Vahdeddin, babası Sultan Abdülmecid'in
kadınlarından Şayeste Kadın tarafından büyütüldü.Sultan Abdülaziz'in saltanatı
sırasında henüz bir çocuk olduğu için serbest yetişti. Eğitim ve öğrenimi ile
ağabeyi Sultan İkinci Abdülhamid henüz padişah değilken bile yakından
ilgilendi. Sultan İkinci Abdülhamid, saltanat yıllarında da bu tutumunu
değiştirmedi, ona hep değer verdi ve onu korudu. Bu yüzden ağabeyinin saltanat
yıllarında rahat bir hayat yaşadı.
Sultan Mehmed Vahdeddin, çok okurdu, okuduğunu iyi
anlardı. Özellikle fıkha ait eserler ilgisini çekmişti. Kitabeti ve imlâsı
düzgündü. Zekî bir insandı, fikirlerini kâğıt üstüne aktarmakta zorluk
çekmezdi. Çok nazik bir insan olan Sultan Mehmed Vahdeddin, Viyana seyahati
sırasında hem yanındakileri hem de yabancıları nezaketine hayran bırakmıştı. Az
konuşur, daha çok dinlemeyi sever ve birisini dinlerken pür dikkat kesilirdi.
Sultan Mehmed Reşad, padişah olduğu zaman, yaş bakımından
Sultan Mehmed Vahdeddin'den daha büyük olan Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf
İzzeddin veliaht idi. Yusuf İzzeddin'in ölümü üzerine veliahtlığa Sultan Mehmed
Vahdeddin getirildi.
Veliaht olarak bulunduğu yıllarda, Birinci Dünya Savaşı
çıktı. Savaş sırasında Osmanlı Devleti'nin veliahtı olarak Almanya'ya resmî bir
gezi yaptı. Bu seyahatinde yanında Mustafa Kemal de bulunudu. Sultan Mehmed
Reşad'ın ölümü üzerine, Sultan Altıncı Mehmed Vahdeddin sanı ile padişah oldu.
* Kaynak:
Osmanlı Tarihi Interaktif CD-ROM (Türk Tarih Kurumu
Yayınları XXXI. Dizi-Sa.2)
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…