Kurtuluş Savaşı (1919-1922)
Türk Kurtuluş Savaşı; ülke
bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti
kurmak için tüm ulusça girişilen, çok cepheli bir savaştır. Kurtuluş Savaşı;
Osmanlı İmparatorluğu'nu yok eden, Türklere yaşam hakkı tanımayan 30 Ekim 1918
tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması sonucu Türk milletinin bir ölüm-kalım
mücadelesi olarak başlamıştır.
Kurtuluş Savaşı Öncesi Durum
Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci
Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim
1918) ile Anadolu ve Trakya her türlü işgale açık bir duruma geliyordu. Çünkü
Mondros ateşkes hükümleri galip devletlere gerekli gördükleri her yeri işgal
etme hakkı tanıyordu. Ülke işgale uğrarken Padişah için önemli olan;
saltanatın, halifeliğin ve hanedanın selameti idi. Bu antlaşma çok ağır
koşulları içerirken, İstanbul Hükümeti ileride yapılacak barış görüşmelerinde
bu koşulları hafifletebileceğini umuyordu.
Mondros Ateşkes antlaşmasının hemen
ardından işgaller başladı. Bu antlaşmanın 7 inci maddesine göre, İtilaf
devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durumu bahane ederek istedikleri
bölgeleri işgal edebileceklerdi. Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti.
İngilizler Çanakkale, Musul, Batum, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik,
Merzifon, Urla ve Kars’ı işgal ettiler. Fransızlar ise; Trakya’daki
demiryolunun önemli istasyonlarını, Dörtyol, Mersin, Adana ve Afyon istasyonunu
işgal ettiler. İngilizler tarafından işgal edilen, Güney Doğu’daki bazı iller
daha sonradan Fransızlara terk edilmiştir. İtalyanlar ise Antalya, Kuşadası,
Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i işgal ettiler. Konya ve Akşehir’e de asker
yolladılar. Mondros Mütarekesi’nin Doğu Anadolu’da 6 vilayetin Ermenilere
bırakılacağına ilişkin maddesi Ermenileri harekete geçirdi. Ermeniler
kurdukları Alaylarla Doğu Anadolu’da yayılmaya ve bölgedeki Türklere zulüm ve
baskı yapmaya başladılar. Kozan, Osmaniye, Mersin ve Adana’ya Fransızlarla
birlikte Ermeni çetecileri de geldi. Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege
Bölgesi’ni ele geçirmek üzere, İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin
koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar. İzmir’in işgaline
tepki olarak gazeteci Hasan Tahsin tarafından düşmana atılan ilk kurşun
Kurtuluş Savaşı'mızın başlangıcı olmuştur. Daha sonra Yunanlılar 3 koldan Ege
Bölgesi’ni işgale başladılar.
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra
işgallerin başlamasına karşılık Padişah ve Osmanlı Hükümeti işgallere karşı ses
çıkarmamışlar, orduyu geliştirip güçlendirmeye yönelmemişler, sadece kendi
çıkarlarını düşünmüşler, çekingen ve korkak davranmışlar, ülkeyi içinde
bulunduğu durumdan kurtarmak için hiçbir tedbir almamışlardır.
Kurtuluş Savaşı'mızda işgallere karşı
ilk silahlı direniş Güneydoğu Anadolu’da Fransızlara karşı başlamışsa da, ilk
Kuvayı Milliye hareketi Batı Anadolu’da Yunanlılara karşı oluşturulmuştur.
Yunan birliklerinin İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemeye
başlamasına seyirci kalan Osmanlı Hükümeti’nden artık hiçbir şey beklenemezdi.
Bu durum, Kuvayı Milliye’nin doğuşunu ve Milli Mücadele’nin başlamasını
kolaylaştırıcı etkenler olmuştu.
Mustafa Kemal'in Samsun'a Çıkışı ve
Kongreler
Gelişmeleri yakından takip eden
Mustafa Kemal Paşa, Türk Halkının ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız ve
şartsız olarak bağımsız, yeni bir Türk devleti kuracak güçte olduğunu
inanıyordu. Padişahın ve İstanbul Hükümeti’nin teslimiyetçi tutumu karşısında
kurtuluş yolunun Milli Mücadele olduğunu anlamıştı. Düşman işgallerine karşı
bazı bölgelerde gösterilen direniş ve milli teşekküllerin kurulması da onu
umutlandırmıştı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya
geçmek için bir fırsat aradığı sırada, Karadeniz’deki Pontus Rum çetelerinin
bölgedeki Türklere karşı saldırıları artmıştı. İngiltere asayiş ve sükunun
sağlanmaması durumunda bölgeyi işgal edeceğini bir nota ile İstanbul
Hükümeti’ne bildirdi. Padişah bölgedeki güvenliğin sağlanması için Mustafa
Kemal Paşa’yı 9.Ordu Müfettişliğine atamıştır. Güvendiği arkadaşlarını yanına
alan Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Bu tarih aynı zamanda
Kurtuluş Savaşı’nın fiilen başladığı tarihtir.
Mustafa Kemal, askeri örgütlenmeyi
sağlamak için Havza’dan Anadolu’daki tüm komutanlarla temasa geçmiştir.
Komutanlara ve Valilere yayınladığı genelgelerle (Havza Genelgesi) halka
felaketin büyüklüğünün anlatılmasını ve işgallere karşı da mitinglerin
yapılmasını istemiştir. İlk miting 30 Mayıs 1919’da Havza’da yapılmıştır.
Amasya Tamimi (22 Haziran 1919)
12 Haziran
1919’da Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal Paşa buradan yayınladığı
bildiri ile ülkenin içine düştüğü durumu açıklıkla saptıyor, çözümün bütün
güçlerin birleşmesinden geçtiğini vurguluyordu. Mustafa Kemal Amasya’da Anadolu
ve Rumeli’de kurulan Mudafaa-i Hukuku Derneklerini birleştirme, kongreler
yaparak tüm ulusun kesin kararına dayalı yeni bir yönetim kurma amacıyla Amasya
Tamimi’ni hazırlamıştır.
Bu tamimin önemli maddeleri:
- Vatanın bütünlüğü ulusun
bağımsızlığı tehlikededir. Hükümet millet için üstlendiği görev ve
sorumluluklarını yerine getirememektedir.
- Ulusun bağımsızlığını yine ulusun
azim ve kararı kurtaracaktır.
- Ulusun haklarını dünyaya duyurmak
için her türlü etkiden ve kontrolden uzak bir ulusal kongrenin toplanması
şarttır. Bu kongreye her ilden, her sancaktan milletin güvenini kazanmış üç
temsilcinin seçilerek hemen yola çıkarılması gereklidir. Keyfiyet milli bir sır
olarak saklanmalıdır.
- Doğu illeri adına, 10 Temmuz’da
Erzurum’da bir kongre toplanacaktır.
Amasya Tamimi’nin Önemi: Bu tamim
ulusal egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk
adımdır. Ulusun teşkilatlandırma ve mücadele yöntemleri belirginleşmiştir.
Ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlık fikri ilk kez ortaya atılmıştır.
Erzurum Kongresi (23 Temmuz - 7
Ağustos 1919)
Vilayet-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u
Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi ile Trabzon Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti
ortak bir kongre düzenlemek için çalışmalar yapıyorlardı. 3 Temmuz’da Erzurum’a
gelen Mustafa Kemal, 8 Temmuz’da İstanbul’a görevinden ve askerlikten
ayrıldığını bildirerek, Osmanlı Hükümeti ile tüm ilişkilerini sona erdirmiştir.
Mustafa Kemal ertesi gün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin
başkanlığına seçildi. Erzurum, Sivas, Bitlis, Van ve Trabzon’u temsil etmek
üzere 56 delegenin katıldığı Erzurum kongresi 23 Temmuz 1919’da Mustafa
Kemal’in başkanlığında toplanarak aşağıda yazılı tarihi kararı almıştır.
Erzurum Kongresi Kararları:
- Ulusal sınırlar içinde vatan bir
bütündür, bölünemez.
- Yabancıların baskısı altındaki
Osmanlı Hükümeti’nin dağılması karşısında ulus tümden direniş ve savunmaya
geçecektir.
- Vatanı kurtarma yolunda İstanbul
Hükümet’i başarısız kalırsa geçici bir hükümet kurulacaktır.
- Ulusal kuvvetleri ve ulusal iradeyi
egemen kılmak esastır
- Hıristiyanlara egemenlik ve
ayrıcalık tanınamaz.
- Manda ve himaye kabul edilemez.
- Mebusan Meclisi açılmalı, hükümetin
çalışmalarını denetlemelidir.
Kongrenin Önemi:
- Yeni bir devlet kurma düşüncesi
belirginleşmiştir.
- Misak-ı Milli sınırları ilk kez
belirlenmiştir.
- Mustafa Kemal’in başkanlığında Doğu
illerini temsilen, Heyet-i Temsiliye (Temsil Heyeti) adıyla bir yürütme organı
seçilmiştir.
- Erzurum Kongresi’nin toplanma amacı
bölgesel, alınan kararlar yönünden ise ulusaldır.
Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)
Ulusal direnişi oluşturmada ikinci
büyük adım Sivas’ta atılmıştır. Bu kongre, Heyet-i Temsiliye’nin yanı sıra bazı
vilayetlerden seçilmiş temsilcilerle birlikte 38 delegenin katılımı ile 04/11
Eylül 1919’da yapılmıştır. İstanbul Hükümeti’nin Sivas’ta kongrenin yapılmasını
önlemek için uyguladığı tüm baskılar sonuçsuz kalmıştır.
Sivas Kongresi Kararları:
- Erzurum Kongresinde alınan kararlar
kabul edildi.
- Anadolu ve Rumeli’de kurulmuş olan
Müdafaa-i Hukuk dernekleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği adı
altında birleştirildi. Erzurum Kongresi’nde seçilen 9 kişilik Heyet-i
Temsiliye, 6 kişi daha ilave edilerek tüm yurdu temsil etme yetkisiyle
genişletildi. Başkanlığına Mustafa Kemal getirilmiştir.
Önemi:
- Erzurum kongresinde alınan kararlar
bir bölge halkının kararları olmaktan çıkarılıp tüm ulusa mal edilmiştir.
- Ulusun geleceğine ulusun kendisinin
karar vereceği ilkesi gerçekleştirilmiştir.
- Mustafa Kemal kongrede Temsil
Heyeti’nin başkanı olarak seçilmekle Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yetkili lideri
haline gelmiştir.
- TBMM bu kongrede seçilen Temsil
Heyeti tarafından açılacaktır.
Amasya Görüşmeleri (20 - 22
Ekim1919)
Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti ile
yaptığı yazışmalarda; Hükümetin Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan
kararlarına bağlı olmasını, Meclis-i Mebusan toplanana kadar hükümetin önemli
kararlar almamasını, atamalarda Heyet-i Temsiliye’ye danışılmasını istemiştir.
Ancak bütün bu yazışmalar bir sonuç vermedi. Bununla birlikte, İstanbul
Hükümeti Mustafa Kemal ile görüşmek üzere Anadolu’ya bir temsilci
gönderdi.(Bahriye Nazırı Salih Paşa).
İstanbul Hükümeti ile Heyet-i
Temsiliye arasında yapılan Amasya görüşmelerinde taraflar şu esaslar üzerinde
anlaşmışlardır:
- İstanbul Hükümeti Sivas Kongresi
kararlarını Meclis-i Mebusan’da onaylanması şartıyla kabul edecektir.
- Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Derneği yasal bir kuruluş olarak İstanbul Hükümeti’nce tanınacaktır.
- Türklerin çoğunlukta olduğu
yerlerin işgaline izin verilmeyecektir.
- Müslüman olmayan topluluklara
Türklerin egemenlik haklarını, toplumsal dengesini bozacak ayrıcalıklar
tanınmayacaktır.
- Meclis-i Mebusan’ın güvenlik
bakımından İstanbul’ da toplanması uygun değildir.
- İtilaf Devletleri ile yapılacak
barış görüşmelerinde Heyet-i Temsiliye’nin uygun göreceği temsilcilerin
bulunması sağlanacaktır.
Sonuç:
- Heyet-i Temsiliye Osmanlı Hükümeti
tarafından resmen tanınmıştır.
- Görüşmeler sonunda Meclis-i
Mebusan’ın İstanbul’da açılması İstanbul Hükümeti’nce kabul edilmiştir.
Heyet-i Temsiliye'nin Ankara'ya
Gelişi (27 Aralık 1919)
27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa
Kemal burasını Anadolu’daki direniş hareketinin merkezi olarak seçmişti.
Gerçekten de Ankara coğrafi konum bakımından Anadolu’nun ortasına yakın bir
yerde bulunuyordu. Ayrıca o dönemin en önemli ulaşım aracı olan demiryolu
Ankara’ya kadar uzanıyordu.
Meclis-i Mebusan'ın Son Toplantısı
ve Misak-ı Milli'nin Kabul Edilmesi (28 Ocak 1920)
12 Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i
Mebusan son kez toplandı. Bu meclisin verdiği en önemli karar, taslakları
Mustafa Kemal tarafından milletvekillerine Ankara’da verilen ve sonraları
Misak-i Milli olarak adlandırılacak olan Ahd-ı Milliye(Ulusal And) 28 Ocak
1920’de kabul edildi. Meclisin ve İstanbul Hükümeti’nin çalışmalarından ve
Anadolu’da artan direniş hareketlerinden rahatsızlık duyan İtilaf Devletleri 16
Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler. Yunan birlikleri de Anadolu içlerine
doğru ilerlemeye başladı. İstanbul’un işgalinden sonra Meclis-i Mebusan padişah
tarafından kapatılmıştır.
Misak-ı Milli (Ulusal And) Kararları:
- Halkı özgür kalır kalmaz ana yurda
kendi istekleriyle katılmış olan Kars, Ardahan, Artvin için gerekirse yeniden
oylama yapılacaktır.
- Batı Trakya’nın durumu orada
yaşayanlar tarafından saptanmalıdır.
- Halifeliğin, İstanbul ve
Marmara’nın güvenliği sağlanmalıdır. Boğazlar konusu, ilgili devletlerle
birlikte verilecek kararlarla çözümlendikten sonra Boğazlar dünya ticaretine
açılabilecektir.
- Azınlıklar için istenen haklar
sınırlarımız dışındaki Türklere de uygulanması koşuluyla kabul edilebilir.
- Ulusal ve ekonomik gelişmemizi
mümkün kılmak amacıyla tam serbestlik ve bağımsızlık sağlanması, siyasi, adli,
mali gelişmemize engel olan sınırlamaların kaldırılması gereklidir.
- Müslüman Arapların çoğunlukta
olduğu yerlerin kaderi halkın oyuna uygun olmalıdır.
Önemi:
- Misak-ı Milli ile Mustafa Kemal
Paşa’nın düşünceleri Osmanlı parlamentosu tarafından kabul edilmiş ve
yasallaşmıştır.
- Türk ulusunun bağımsızca yaşayacağı
vatan sınırları çizilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Açılması (23 Nisan 1920)
İstanbul’un işgali edilmesi ve
Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla Osmanlı yönetimi çökmüştür. Padişah İtilaf
Devletlerin esiri haline gelmişti. Böyle bir durumda ulus kendisini yönetmeye
başlamalıdır. Ulusu temsil eden, ulus adına karar veren yetkili organa ihtiyaç
vardır. Bu da yeni bir meclistir. 23 Nisan 1920’de 338 milletvekilinin katılımı
ile TBMM açıldı. Meclisin açılmasıyla Heyet-i Temsiliye’nin görevi sona
ermişti. Meclis Mustafa Kemal’i başkanlığa getirmiştir. 2 Mayıs 1920’de ilk
TBMM Hükümeti kuruldu. 20 Ocak 1921’de yeni Türk devleti’nin ilk Anayasa’sı
(Teşkilat-ı Esasiye) oluşturulmuştur.
Bu anayasaya göre:
- Egemenlik ulusa aittir.
- Kuvvetler birliği ilkesini
benimsemiştir.
- Meclis Başkanı hükümetin de
başkanıdır.
Önemli Ayaklanmalar
Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bir çok ayaklanmalar çıkmıştır. Bu ayaklanmaların
bir bölümü Türk topraklarını parçalayarak yeni bir devlet kurmayı amaçlayan,
diğer bölümü ise, saltanat ve hilafete geleneksel ve dinsel bakımdan bağlı
olanlarca çıkarılmış isyan hareketleridir. Hıyanet, kin ve taassubun yarattığı
isyanların amacı; milli hareketi boğmaktır. Atatürk, öncelikle iç isyanların
bastırılmasına, ülkede iç güvenliğin sağlanmasına son derece önem vermiştir.
Bir yandan vatana ihanet yasası çıkarılırken, öbür yandan da iç isyanları
bastırmada kullanılmak üzere Seyyar Jandarma Müfrezeleri kurulmuştur.
Ayaklanmalar milli mücadeleyi geciktirmiştir. Bu ayaklanmalar:
Doğrudan İstanbul Hükümetince
Yürütülenler:
- Ahmet Aznavur Ayaklanması (2 Kasım
1919-16 Nisan 1920): Manyas - Susurluk - Gönen - Ulubat dolaylarında Aznavur’un
çıkardığı ayaklanmayı önce Milli kuvvetler, sonra’da Çerkez Ethem bastırmıştır.
- Halifelik Ordusu (Kuva-i
İnzibatiye): İstanbul yönüne geçişi sağlayan Geyve ve çevresinde iyi donatılmış
Kuva-i Milliye’ye karşı İngilizlerin desteği ile kurulan Halifelik Ordusu.
Milli Kuvvetler tarafından dağıtılmıştır.
İstanbul Hükümeti ve İşgal Güçlerinin
Birlikte Çıkardığı Ayaklanmalar: En yaygın olanıdır. İşgalcileri kendi etki
alanlarındaki milli uyanışı ezmek için her çareye başvurmuşlardır. Gizli
ajanlarıyla İstanbul Hükümetiyle işbirliği yapıp din sömürücülüğü yoluyla halkı
ayaklandırmışlardır.
- Bolu - Düzce - Hendek ve Adapazarı
Ayaklanmaları: Boğazları elde tutmak amacıyla çıkartılan ayaklanma. Kuvayı
Milliye kuvvetlerince bastırılmıştır.
- Yozgat Ayaklanması: Bu ayaklanmayı
Çerkez Ethem daha sonrada Milli Kuvvetler bastırmıştır.
- Afyon Ayaklanması: Yunan
ajanlarının kışkırtması sonucunda Çopur Musa adlı çıkar düşkününün çıkarttığı
bu ayaklanma Kuvayı Milliye tarafından bastırıldı.
- Konya Ayaklanması: Din duygusu
kullanılarak Fransız, İngiliz, İtalyan ajanlarının kışkırtmalarıyla çıkmıştır.
Milli kuvvetlerce bastırılmıştır.
- Milli Aşireti Ayaklanması: Urfa’da
yaşayan bu aşiret Fransızlarla işbirliği yaparak ayaklanmıştır. Milli
kuvvetlerce bastırılmıştır.
Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar:
- Fransızların desteğiyle 10 Temmuz
1920’de Adana’ya giren Ermeni İntikam Alayı’nın ayrıca doğu illeri sınırında
bulunan diğer Ermenilerin ayaklanma kışkırtma ve savaş açma şeklindeki
baskılarıdır.
- Yunan desteğini alamayan Doğu
Karadeniz Rumlarının Pontus devletini kurma amacıyla çıkarttığı
ayaklanmalardır. Aralık 1920 de başlayan ayaklanmalar kesin zaferin
kazanılmasından sonra 1923’ de tam olarak bastırıldı.
Kuvayı Milliye Yanlısı Olup Sonradan
Ayaklananlar: (Düzenli Ordunun kurulmasına tepkidir)
- Demirci Mehmet Efe: Aralık 1920’de
ayaklanmış, Refet Bey tarafından bastırılmıştır.
- Çerkez Ethem Ayaklanması: I. İnönü
savaşı sırasında bastırılmıştır.
Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920)
Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere,
Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polanya,
Romanya, Sırp - Hırvat - Sloven ve Çekoslavakya devletleri arasında imzalanan,
Türk’ün ölüm fermanı olarak bilinen bu antlaşma 433 maddeden oluşuyordu.
Önemli Maddeleri:
- Osmanlılar’a İstanbul dolayları ve
Anadolu’nun küçük bir bölümü bırakılacak.
- Boğazlar tüm devletlere açık olup
Boğazlar komisyonunca yönetilecek
- İzmir dahil Ege’nin büyük bölümü
ile, Midye - B.Çekmece çizgisinin batısında kalan tüm Trakya Yunanlılara
bırakılacak.
- Doğu Anadolu’da iki yeni devlet
kurulacak. (Ermenistan ve Kürdistan)
- Antalya ve Konya bölgeleri ile Batı
Anadolu’nun derinliklerine kadar İtalyanların nüfusuna girecek.
- Mersin’den başlayarak Sivas’a kadar
uzanan bölgeler Fransızlara bırakılacak.
- Arapların yaşadıkları yerler
İngiliz ve Fransız mandasına terk edilecek.
- Osmanlılar ağır silahlardan
arındırılmış küçük bir ordu ve deniz birliği bulunduracak.
- Kapitülasyonlar en ağır şekilde
yeniden kurulacak.
- Azınlıklara çok geniş haklar
verilecek.
- Antlaşma hükümlerine uyulmazsa
İstanbul işgal edilecek.
TBMM’nin Sevr Antlaşmasına tepkisi
çok sert olup, bu antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları vatan haini saymaya
karar vermiştir.
Kurtuluş Savaşı (Muharebeler ve
Barış Görüşmeleri)
Savaşlar
Doğu Cephesi Savaşları:
Ermeni sorununun uluslararası bir
sorun haline gelmesi, Rusların Berlin Antlaşmasına Ermenilerle ilişkili olarak
hüküm koydurmasıyla başlamıştır. Ermeniler Hınçak ve Taşnak adlarıyla terör
örgütleri kurarak Ermeni milliyetçiliğini yaymaya, halkı silahlandırarak isyana
teşvik etmeye başladılar. I.Dünya Savaşı’nda, Kafkas cephesinin açılması
üzerine Ermenilerle Ruslar işbirliğine yönelmişler ve Rusların kışkırtmalarıyla
Türkleri katletmeye başlamışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nda kışkırtmalar
sonucu en son ayaklananlar Ermenilerdir. Bu nedenle, Osmanlılar cephe gerisinin
güvenliği için Ermenileri Suriye ve Lübnan’a mecburi göç ettirmiştir(1915).
İtilaf Devletleri Sevr’i uygulamaya koyabilmek için Batıda Yunanlıları, doğuda
Ermenileri kullanmışlardır. İtilaf Devletleri, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkış
kapıları olacak ve sınırları Wilson tarafından çizilecek Büyük Ermenistan
düşünü gerçekleştirmek için Sevr Antlaşması’na bir madde koydular.
Rusya’da ihtilal gerçekleşince
Ruslar, Doğu Anadolu’da işgal ettikleri yerleri Türklere bırakarak geri
çekildiler. Bu arada merkezi Erivan olan bir Ermeni devleti kuruldu (28 Mayıs
1918). Ruslar çekilirken daha Türk Ordusu bölgeye ulaşmadan Ermeniler, Rusların
yerini aldı ve Wilson ilkelerini kendilerine göre yorumlayarak Doğu Anadolu’nun
kendilerine ait olduğunu ileri sürüp, Gümrü, Iğdır, Arpaçay ve Aras’a kadar
ilerlediler. Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamadan önce Doğu Anadolu’nun
Ermenilerin eline geçmesine mani olmak için Doğu Anadolu Müdafaai Hukuk Derneği
adıyla bir örgüt kurulmuştu. TBMM Hükümeti 15. Kolordu Komutanı Kazım
Karabekir’i tam yetkiyle Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 28 eylül 19282de,
Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk birlikleri Ermenileri yenilgiye
uğrattı. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars ve çevresi Ermeni işgalinden
kurtarıldı.
Savaşı kaybeden ve bu arada
dostlarından bekledikleri yardımın gelmediğini gören Ermeniler barış istemek
zorunda kaldılar. Zira Türk kuvvetleri Gümrü’ye kadar gelmişlerdi. 2 Aralık
1920’de Gümrü Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi.
Gümrü Antlaşması’na Göre:
- Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu
Ermenilerce de benimsenmiştir.
- Ermeniler D.Anadolu’daki her türlü
isteklerinden vazgeçmişlerdir. Ermenistan kurma girişimleri suya düşmüştür.
- 1878’de elden çıkan Kars ve çevresi
Türk topraklarına katıldı.
Önemi:
- Gümrü Antlaşması TBMM’nin
uluslararası alanda ilk siyasi başarısıdır.
- Misak-ı Milli’nin doğu sınırları
kısmen de olsa belirlendi.
- Halk üzerinde ordu ve meclisin
güveni artmıştır.
Güney Cephesi Savaşları
- Mondros Ateşkes Antlaşması’nın
koşullarına aykırı olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve
Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal
ettiler.
- Fransa ile İngiltere 15 Eylül
1919’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını
belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz Mandası, Suriye, Lübnan da Fransız
Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya
geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri
Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.
- Ermeni saldırılarına karşı başlayan
direniş hareketlerine, Sivas Kongresi’nde bu yöre için Kuvayı Milliye
kurulmasına karar verilerek, halkın da katılımı sağlanmıştır.
- Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini
yaptığı mücadeleye tüm Maraş halkı katıldı. Maraş’ta tutunamayan düşman şehri
terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Maraş adı TBMM kararı ile 1973’te
Kahramanmaraş olarak değiştirildi.
- Urfa şehrinde Ali Saip(Ursavaş) Bey
tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11
Nisan 1920’de şehri boşalttılar. Urfa’ya TBMM kararı ile 1984 yılında Şanlıurfa
adı verildi.
- Antep halkı 1 Nisan 1920’de
Fransızlara karşı ayaklandı.Üsteğmen Salih’in ‘Şahin’ takma adıyla Kuvayı
Milliye Komutanlığına atanması halkı daha da örgütlü bir güç haline getirdi.
Hiçbir yerden yardım alamayan Anteplilerin Fransızlara karşı direnişi yaklaşık
1 yıl sürdü. Antep şehri, tüm olanaksızlıkları yaşadıktan ve altı bin şehit
verdikten sonra onurundan taviz vermeden 9 Şubat 1921’de düşmana teslim olmak
zorunda kaldı. TBMM Antep’in direnişini ödüllendirmek için kente ‘Gazi’ ünvanı
verdi.
- Fransızlar halkın
direnişleri sonucunda askeri harekatlarını durdurduktan sonra Sakarya
Zaferi’nin arkasından TBMM ile Ankara Antlaşması’nı yaptılar ve işgal ettikleri
yerleri boşalttılar.
- Antalya, Isparta ve Konya’yı işgal
eden İtalyanlara karşı cephe açılmamıştır. Türk Ordusu'nun Batı Cephesi’nde
kazandığı zaferler İtalyanları etkilemiş, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra
Anadolu’yu tamamen terk etmişlerdir.
Sonuç: Ulusal Kurtuluş Savaşımızın
Güney Cephesi’ndeki başarıları halk direnişleriyle kazanılmıştır.
Batı Cephesi Savaşları
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kaderini
tayin eden cephe. Düzenli ordunun kurulmasıyla Yunanlılara karşı savaşılmıştır.
Çerkez Ethem Olayı
Düzenli ordu kurma çalışmaları Kuvayı
Milliyecilerden bazılarını tedirgin etmiştir. Bunlardan en önemlisi Çerkez
Ethem’dir. Çerkez Ethem Kuvayı Milliye’nin kurulmasına emek vermiş, kendisine
bağlı kuvvetlerle iç ayaklanmaları bastırmış, başarılı çalışmaları görülmüştür.
Milli Hükümetin kendisine hoş görülü davranması onu şımartmış, TBMM içinde
kendine yandaşlar edinerek Ankara Hükümeti’ni rakip olarak görmeye başlamıştır.
Yunanlılarla anlaşarak düzenli orduyla savaşmış, yenilerek Yunanlılara
sığınmıştır.
I. İnönü Savaşı (6 - 10 Ocak 1921)
Çerkez Ethem’in
ayaklanmasının yarattığı ortamdan yararlanmak isteyen Yunan ordusu, 6 Ocak
1921’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek, Eskişehir ve Afyon yönünde askeri
harekata başlamıştır. Amaçları, Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını
kontrol altına almak, sonra da Ankara’ya işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Türk
Ordusu Yunan ordusunu İnönü’de karşılamıştır. Albay İsmet (İnönü)’nün
komutasındaki düzenli Türk Ordusu 10 Ocak 1921’de kendinden kat ve kat üstün
olan Yunan ordusunun ileri harekatını İnönü’de durdurmuştur. Sonra da Kütahya
yönünden ilerleyen Çerkez Ethem kuvvetleri yenilgiye uğratılmıştır.
I.İnönü Savaşı küçük çapta bir
savaş olmasına rağmen önemli sonuçlar doğurmuştur.
Bu savaşın önemi:
- Bu muharebenin kazanılmasıyla Türk
ulusunun varlığı ve savaş gücünün tükenmediği kanıtlanmış, TBMM Hükümeti’nin
yurt içinde ve dışında saygınlığı artmıştır.
- Çoklukla ayaklanma odakları
söndürülmüş, yurt içinde güvenlik büyük ölçüde sağlanmış bundan sonra, ülkeye
yasalar egemen olmuştur.
- Devlet kuruluşu işlemeye başlamış,
vergi toplanması, asker alma işleri yoluna girmiş, daha önemlisi, Devlet’in
kendi kaynaklarına sahip çıkması olanağı sağlanmıştır.
- Ordunun geliştirilmesi ve milletin
orduya güveni artmıştır.- Ankara Hükümeti Saltanat Yönetimi’nden üstün olduğunu
ve onun yerini alması gerektiğini göstermiştir.
- İtilaf Devletleri Sevr’i tekrar
görüşmek için Londra’da konferans düzenlemek zorunda kaldılar.
- Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması
imzalandı.
- İstiklal Marşı kabul edildi. (12
Mart 1921)
- Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa)
kabul edildi.
Londra Konferansı (21 Şubat 1921)
I.İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf
Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye karar verdiler.
- İtilaf Devletleri Sevr’in yeniden
gözden geçirilmesini kararlaştırdılar.
- Londra’da toplanacak konferansa
Osmanlı İmparatorluğu ve Yunanistan çağrıldılar. Delegeler arasında Ankara
Hükümeti’nin de temsilcisinin bulunmasını şart koştular. (Amaçları İstanbul
Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasında bölücülük yapmaktı.)
- Mustafa Kemal çağrının
TBMM’ye yapılması gerektiğini, doğrudan çağrı yapılmazsa konferansa
katılmayacaklarını bildirdi.
- İtalyanların aracılığıyla Ankara
Hükümeti de konferansa davet edildi.
- TBMM Temsilcisi Bekir Sami Bey, Türk
milletinin Misak-i Milli ile belirlenmiş olan haklarını dile getirdi. İtilaf
Devletleri bu isteğe önem vermediler.
- Konferansta Ankara Hükümeti’ne
önerilen barış esasları Sevr’in biraz değiştirilmiş şekli olduğundan
reddedildi. Misak-i Milli ile Sevr’in uyuşması düşünülemezdi. Savaşı
sürdürmekten başka çare yoktu.
Önemi: Yeni Türk Devleti İtilaf
Devletlerince resmen tanınmıştı.
Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)
Türk Ordusu'nun İnönü Zaferi sonunda
Sovyetler Birliği ile TBMM arasında imzalanmıştır. Moskova Antlaşması’na göre:
- Doğu sınırımız büyük oranda
kesinlik kazanmıştır. (Kesin sınırımız Kars Antlaşmasıyla belirlenecektir)
- Sovyetler yeni Türk Devleti’ni ve
Misak-i Milli’yi tanımıştır. Böylece ilk kez büyük bir devlet TBMM’yi tanımış
oluyor.
- İki devlet arasında çeşitli
ekonomik ve siyasi konularda karşılıklı yardım kararı alındı
- Doğu sınırımız güvenlik altına
alındığı için, bu cephedeki kuvvetlerimizin diğer cephelere kaydırılma imkanı
doğmuştur.
II. İnönü Savaşı (23 - 31 Mart
1921)
Londra Konferansı’nın barış
önerilerinin TBMM Hükümeti’nce reddedilmesi üzerine, İtilaf Devletleri’nin
isteklerini zorla Türklere kabul ettirmekle görevlendirilen Yunanlılar, Bursa üzerinden
Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a doğru 23 Mart’ta saldırıya geçtiler.
Yunanlılar, Bilecik’i, İnönü’de
Metris Tepe’yi ve Uşak’ı ele geçirmeleri üzerine, TBMM’i Muhafız Taburu cepheye
gönderildi. Böylece güçlenen Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan
saldırısını püskürttü. Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’in savaş süresince
verdiği “mevzilerin kesin olarak savunulması” emri başarının elde edilmesinde
etken oldu. 1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Böylece Yunanlılar
İnönü’de ikinci kez yenildiler.
Sonuç:
- TBMM Hükümeti varlığını bütün
Avrupa devletlerine, resmen olmasa da kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve
saygınlığı yükseldi.
- Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve
Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı.
- Ordu mensuplarında, her bakımdan
kendilerine güven arttı.
- Bu durum karşısında, Fransızlar
Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar.
- Türk Ordusu'nun kazandığı zaferler,
İtilaf Devletleri’ni Türkler hakkında yararlı kararlar almaya zorladı.
- II.İkinci İnönü Muharebesi’nin
kazanılmasından, Sovyet Rusya ve Afganistan gibi dost devletlerde büyük bir
memnunluk duyulmuş ve bu resmen Türk hükümeti’ne bildirilmiştir.
Kütahya - Eskişehir Savaşları (10 -
24 Temmuz 1921)
10 Temmuz’da Yunan saldırısı
İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede başladı. Bu
durumda Mustafa Kemal Paşa fazla kayıplar verilmeden ordunun Sakarya Nehri’nin
doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya
başladı. Yunanlılar da Sakarya Nehri kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlılar
Sakarya Nehri’nin batı tarafında durmuşlar, yeni bir saldırı için hazırlıklara
başlamışlardı.
Sonuç:
- Eskişehir, Afyon ve Kütahya
elimizden çıkmıştır.
- Meclis tarafından M. Kemal 5
Ağustos 1921’de başkomutan seçilmiştir.
- Mustafa Kemal ayrıca üç ay süreyle
meclisin yetkilerine de sahip olacaktı.
M. Kemal ilk iş olarak ordunun
gereksinimlerinin sağlanması için 7 - 8 Ağustos 1921’ de Tekalif-i Milliye
Emirleri (Ulusal Yükümlülükler) yayınladı. Tekalif-i Milliye emirlerinin
uygulanmasında çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için çeşitli yerlerde İstiklal
Mahkemeleri açıldı.
Sakarya Meydan Muharebesi (23
Ağustos - 12 Eylül 1921)
23 Ağustos - 13 Eylül 1922 tarihleri
arasında yapılan. Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan
Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici olmuştur. Bu savaştan önce
Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusu'nu yok
etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı
ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün emir ve
komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine “En uzun
meydan muharebesi”; Türk Kurtuluş Savaşı tarihine de “subay muharebesi” diye
geçen Sakarya Destanı 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanlıların
Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur.
Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya
Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir.
"Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır.
Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun
için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük
her birlik durabildiği noktadan yeniden düşmana karşı cephe teşkil edip
muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören
birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye
mecburdur."
Taarruz inisiyatifinin Türk Ordusu’na
geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını
aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da
kuvvetlendirmiştir. Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu’nun 1683 yılındaki
II.Viyana yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir. Bu savaş, Türk
Ordusu’nun son savunma savaşıdır.
- Düşman 10 Eylül’de karşı taarruzla
Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
- Savaş Türk Ordusu'nun üstün
zaferiyle sonuçlanmıştır.
Sonuçları:
- Ulusal Kurtuluş Savaşının son
savunması savaşıdır.
- Düşmanın saldırı gücü tükenmiş,
Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.
- Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi
Çakmak Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.
- Mustafa Kemal’e mareşallik rütbesi
ve Gazi ünvanı (19 Eylül 1921) verilmiştir.
- Sovyetler Birliği ile Kars,
Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
- TBMM Anadolu’da kesin egemenlik
sağlamıştır.
- TBMM’nin yaşama ve varolma
mücadelesindeki en büyük başarısıdır.
Kars Antlaşması (13 Ekim 1921)
Moskova Antlaşması Doğu
sınırlarımızda bazı pürüzler bırakmıştı. TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya
arasında hiçbir pürüzün kalmamasını gerektiriyordu. Sovyet Rusya kendine bağlı;
Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın TBMM Hükümeti ile anlaşmasını öngördü.
Sakarya zaferi’nden sonra bu cumhuriyetlerle yapılan Kars Antlaşması ile doğu
sınırımız kesinlik kazandı.
Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)
Fransızlar, Sakarya zaferinden sonra TBMM
Hükümeti ile kesin antlaşmayı imzalamışlardır. Ankara Antlaşmasına Göre:
- TBMM ile Fransa arasında çatışmalar
sona ermiş, Güney sınırımız (İskenderun-Hatay dışında) çizilmiştir.
- Hatay’daki Türklere geniş haklar
tanındı. Hatay için özel yönetim biçimi uygulanacaktı.
Sonuç:
- Bu antlaşma ile Fransa TBMM’yi
resmen tanımıştır.
- Ankara Hükümeti’nin diplomatik
zaferidir.
- Fransa Anadolu işgalinde işbirliği
yaptığı dostlarından kopmuş, böylece İtilaf Blok’u parçalanmıştır.
- Güney sorunumuz çözümlenmiştir. Bu
cephedeki birliklerin Batı Cephesi’ne kaydırılma imkanı hazırlanmıştır.
Büyük Taarruz (26 Ağustos - 30
Ağustos 1922)
Hazırlık: Başkomutan Mustafa Kemal
düşmana kesin darbeyi indirmek için hızlı biçimde hazırlıklara girişti.
- Doğu ve Güney cepheleri tam
anlamıyla güvenlik altına alındığından buralardaki birlikler tam bir gizlilik
içinde Batı’ya kaydırıldı.
- Ordunun eksiklikleri giderildi.
Mustafa Kemal Haziran 1922’de taarruz
kararı aldı. 6 Ağustos 1922’de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri
verildi. Mustafa Kemal Akşehir’e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda
26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon’un güneyinden
Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına
dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.
26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30 da
topçularımızın ateşiyle Kocatepe’den taarruz başladı. Başkomutan Mustafa Kemal
de bu esnada taarruzu Kocatepe’den sevk ve idare ediyordu. Siklet merkezi 1
inci Ordu da olmak üzere, 1 inci Ordu güneyden, 2 inci Ordu kuzeyden taarruzla,
harekat kısa sürede başarılı bir şekilde gelişti. Yunan savunma hattı
parçalandı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos’ta
Türk Ordusu Afyon’u Yunan işgalinden kurtardı. Dumlupınar mevzilerine çekilen
düşmana karşı 29 Ağustos’ta taarruz eden ordumuz, 30 Ağustos’ta Yunan ordusunu
tamamen kuşatarak büyük bir kısmını imha etmiştir. Düşman Başkomutanı General
Trikopis esir alındı. Kütahya’da düşmandan temizlenmiştir. Bu savaşı Başkomutan
Mustafa Kemal doğrudan kendisi yönettiği için bu zafere “Başkomutanlık Meydan
Savaşı” denir.
Yunan ordusu, Başkomutan Mustafa
Kemal’in 1 Eylül 1922’de, Türk Ordusu'na verdiği, “Ordular ilk Hedefiniz
Akdeniz’dir. İleri.” emri ile İzmir’e kadar kovaladı. Yunan işgalindeki tüm
yerler tek tek kurtaran Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi. 18 Eylül
1922’de Batı Anadolu’da tek bir düşman askeri kalmamıştır.
Sonuçları:
- Bu zafer, milletin kendine güven
duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını
sağlamıştır.
- Bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli,
uygarlık yolunun en büyük köprüsü olmuştur.
- Öldüğü sanılan ve mirası
paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya
kabul ettirilmiştir.
- Bu zafer ile Misak-i Milli
gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
- Bu zafer, Mudanya Ateşkes
antlaşması ile Lozan Konferansı’ndaki beklentilerimize esas teşkil etmiştir.
- Büyük Taarruz ve Başkomutanlık
Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı
bütün dünyaya kanıtlanmıştır.
Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim
1922)
İzmir’in kurtarılmasından sonra, Türk
Ordusu, Boğazlar, İstanbul ve Trakya’nın geri alınması için o tarafa yöneldi.
Bunun üzerine İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini
TBMM’ne bildirdiler.
3 Ekim’de Mudanya’da başlayan
ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi İsmet Paşa gönderilmiştir. Yunanistan
görüşmelere katılmamış, sonradan ateşkes metnini imzalamıştır.
Mudanya Ateşkes Antlaşmasına göre:
- Türkiye ile Yunanistan arasındaki
silahlı çatışmalara son verilecektir.
- Yunanlılar 15 gün içinde Doğu
Trakya’yı boşaltacaklar. Türkiye, barış sağlanıncaya kadar burada emniyet ve
asayişi sağlanması için sekiz bin asker bulunduracak.
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…