DÜNYANIN 7
HARİKASI...
Dünyanın
Yedi Harikasından sadece Keops Piramidi ayaktadır.Diğerleri yangın, deprem gibi
nedenlerle yok olmuşlardır...
Uzun yıllardır başta tarihçiler olmak üzere
bir çok yazar, araştırmacı ve sanatkarlar“Dünyanın en güzel yapıtı hangisidir?”
sorusuna cevap aramıştır. Dünyanın 7 harikası kavramı ise ilk kez M.Ö 5. yy. da
tarihçi Heredot tarafından ortaya atılmış ancak gerçekleştirilememiştir. 300
yıl sonra yani M.Ö 2. yy. da Sidon’lu Antipatros ''Dünyanın Yedi Harikası
Üzerine'' asdlı eserle 7 harikayı sıralamış ve bu liste de günümüzde Dünya'nın
Yedi Harikası olarak kabul edilmiştir.Günümüzde yapılan kazılar bu yedi
harikanın gizemini biraz aydınlatabiliyor.Yapanları için bu harikalar dinin,
sanatın, mitolojinin, gücün ve bilimin
birer simgesiydi.
1-KEOPS
PİRAMİDİ:
Bazı kaynaklar Mısır piramitlerinin tamamını yedi harika içinde
gösterir ancak sadece Keops Piramidi bu listeye dahildir.Mısır'da Kahire
yakınlarındaki Nil Nehri'nin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunur.Büyük
Piramit de denen Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır’ın
4. Sülale devri hükümdarlarından Keops’un mezarıdır. Mısır piramitleri yeryüzündeki
anıt-kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir. Bunların en haşmetlisi olan
Keops Piramidi dış görünüşü ile de “Dünyanın Birinci Harikası” olma niteliğine
hak kazanmıştır.
Keops
Piramidinin yüksekliği 138 metredir. Tepeden 10 metre kadar aşınmıştır.
Bazıları 10-15 ton ağırlığında olan 2.300.000 adet blok taşın üst üste
yığılmasıyla oluşturulmuştur. Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50.524
metrekarelik bir alanı kaplar. Piramidin iç ortasında, tepeden 100 metre kadar
aşağıda ve tabandan 40 metre kadar yukarıda firavunun odası vardır. Firavunun
mumyası, hazinesi ve özel eşyası bu odaya konmuştur. Oda 10,5 metre uzunlukta,
5 metre genişlikte ve 6 metre yüksekliktedir. Buraya 50 metrelik bir dehlizden
girilir. Biri kraliçeye ait olan iki oda daha vardır.Tarihçi Herodot’a göre,
ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 925 metre
boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştır. Sadece bu rampanın
yapılması bile 10 yıl sürmüştür. Bu muazzam mezar, üç ayda bir toplanan 100.000
esirin çalışmasıyla 30 yılda tamamlanmıştır. Daha sonra da Keops’un ve eşinin
mumyalanmış cesetleri bu mezara yerleştirilmiştir.Keops Piramiti 43 yy boyunca
ayakta kalmıştır.
2-BABİL'İN
ASMA BAHÇELERİ:
İÖ 600 dolaylarında Babil kralı Nabukadnezar’ın yaptırdığı
bahçelerdir. Söylentiye göre kral bunu kraliçelerinden birini sevindirmek için
yapmıştı. Bahçeler, bir piramit oluşturacak biçimde taraçalar halinde
yükseliyordu ve her taraçaya dünyanın dört bir yanından getirilmiş ağaç ve
çiçekler dikilmişti. Bu bitkiler asıl yapıyı gözden saklıyor ve sadece
havada”asılı”gibi duran bahçeler görünüyordu.
Bazılarına
göre Asma Bahçeler yerine büyük Babil Surları dünyanın ikinci harikasıdır. Kral
Nabukadnezar’ ın Asma Bahçeler ile aynı zamanda yaptırdığı bu surların 100
mt.yüksekliğinde olduğu ileri sürülmüştür. Eski Babil kentini koruyan bu
surların yerinde bugün yalnız M.Ö. 600 yılında yapılan bu yapı kat kat
taraçalardan oluşuyordu. Bu taraçalarda türlü hayvanlar, minik çağlayanlar, bin
bir ağaç ve bitki yer alıyordu. Bir tür yapay cennet olarak tasarlanmıştı. Kral
Buhturnasr, çok bereketli bir ülkeden gelen eşi kraliçe Semiramis’in memleketi
özlemi çekmesini önlemek için ona böyle bir armağan sunmuştur. Yüksek surlarla
çevrilmiş bu bahçenin içindeki kanallarda kayıklar bile yüzebilmekteydi. ca bir
yıkıntı vardır.M.Ö. 450′li yıllarda tarihçi Herodot “Babil, yeryüzünde bilinen
bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar.” demiştir. Herodot, şehrin dış
duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre
yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu
belirtmiştir. İç duvarlar, dış duvar kadar kalın değildi. Duvarların içinde som
altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve tapınaklar vardı. Şehrin
içinde ünlü Babil Kulesi vardı. Bu kule, Tanrı Marduk’a yapılan bir tapınaktı
ve cennete ulaşmak için göğe doğru yükseliyordu.
Babil, M.Ö.
605′den itibaren 43 yıl hüküm süren kral Nebuchadnezzar tarafından yapılmıştır.
Daha zayıf bir rivayete göre ise M.Ö. 810 yılından itibaren 5 yıl hüküm süren
Asur kraliçesi Semiramis tarafından yapılmıştır. Bahçeler Nebuchadnezzar’ın
sıla hasreti çeken karısı Amyitis’i neşelendirmek için yapılmıştı.Amytis, Medes
kralının kızıydı ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile
evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya’nın
bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral, karısının sıla hasretini
gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar
ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı.
3-ARTEMİS
TAPINAĞI:
Artemis Tapınağı bugün İzmir kentine 50 km. uzaklıkta bulunan Efes’te
inşa edilmiştir.Efes’teki bu tapınak, bereket tanrısı Artemis için yapılmış.
Tapınaktaki kaynak milattan önce 700’lerde, tapınak milattan önce 550’de Lidya
kralı Croesus’un isteği ile yapılmış. Dönemin en yetenekli heykeltıraşlarının
yaptığı bronz ve mermer heykellerle dolu, 90 metre yükseklikte ve 45 metre
genişlikte devasa bir yapıymış, 100 kadar sütun varmış. Bereket tanrıçası için
yapıldığından içi tapınak, dışı çarşı olarak kullanılıyormuş, hatta bizim
Kapalı Çarşı gibi turistik değere bile sahipmiş.
Milattan
önce 21 Temmuz 356’da Herostratus adlı bir adam, sırf ünlü olmak için tapınağı
yakmış, adı burada geçtiğine göre başarılı da olmuş. Büyük İskender’in aynı
gece doğmuş olması sonucu tarihçiler “tanrıça, İskender’le o kadar ilgiliydi ki
kendi evini bile önemsememişti” demişler. Şu Yunanlılar da her şeyi böyle abartmıyorlar
mı… İskender, tapınağı onarmayı başaramadan ölmüş, tanrıçanın sadık müritleri
ise her hasardan sonra yılmadan restore etmeye devam etmişler. 262’de geçirdiği
büyük yangın sonunda ise müritlerin büyük kısmı Hıristiyan olduğunda tamir
edecek kimsecikler kalmamış. Bugün tapınağın yerini belli edecek sadece bir tek
sütun var.Artemis Tapınağı, (Yunanca: Artemision; Latince: Artemisium) aynı
zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis’e ithaf edilmiş
tapınak Efes’te M.Ö. 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden
inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye
bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır.
Tapınak
Lydia Kralı Kroisos tarafından başlatılmış 120 senelik bir projenin eseridir.
Dünyanın yedi harikasını derleyen Sidon’lu Antipader tapınağı şöyle tarif
etmiştir.Mağrur Babil’in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve
Alpheus’daki Zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve Güneşin kolosusunu ve
yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos’un engin mezarını; ama
Artemis’in bulutlar üzerine kurulmuş evnini gördüğümde diğer tüm harikalar
parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki “İşte!, Olimpus’un dışında, Güneş hiç bu
kadar büyük birşeye bakmadı. (Antipater, Yunan Antolojisi ) Artemis, Ay
tanrıçası olarak Titan Selene’in yerini alan Apollon’un kardeşi bakire avcı
Yunan tanrıçasıdır. Efes’li Artemis ise oldukça farklıdır. Efesli Artemis’in
(Efesya) bir Anadolu tanrıçası olan Kibele’nin bir kültü olduğu sanılmaktadır.
Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele Efes’e nasıl geldiği ve orada Artemis adıyla
kültünün nasıl başladığı bilinmemekle beraber Kibele’nin çeşitli evreler
geçirerek Artemis haline geldiği kabul ediliyor.Yunan tanrılarının aksine daha
çok yakın doğu ve Mısır tanrıları gibi vücudu altından ayaklarının çıktığı ve
bacaklara doğru gittikçe incelen sütun benzeri bir bölümle kaplıdır. Çok
göğüslü Tanrıça (37 adet) Efes’te basılmış paraların üzerinde başında
Kibele’nin bir özelliği olan duvar gibi bir taç ile resmedilmiştir. Paraların
üzerindeki resminde, kolları birbirine geçmiş yılan ya da Ouroboros
yığınlarından oluşan bir asaya dayalı durmaktadır. Aynı Kibele gibi Efes’te ki
tanrıçaya da megabyzae adı verilen hierodüller ve kore’ler hizmet etmekteydi.
4-ZEUS
HEYKELİ:
Zeus Heykeli, yani ondan kalanlar, Atina’nın 150 km kadar batısındaki
antik Olympia kentinde, ilk olimpiyatların yapıldığı yerde bulunuyor.
Olimpiyatlar sırasında savaşlar durur, dünyanın dört bir yanından gelen
atletler için bu heykelin önünde törenler yapılırmış. Zeus Heykeli milattan
önce 450’de yapılmış, tapınak ise çok daha önce. Milattan önce 770’lerde
olimpiyatlar başladıktan sonra tapınak çok sade bulunmuş ve 13 metrelik devasa
bir heykel eklenmiş. Yıllar geçtikçe insanlar sadece tapınmak için değil,
heykeli görmek için de burayı ziyaret eder olmuş.
Zeus
Heykeli M.Ö. 450 yılında Yunanistan’daki Olimpos’ta (Olympia) yapıldı. Heykel,
Yunanlıların baş tanrısı Zeus için yapılmıştır. Zeus Heykeli, Atina’daki
Parthenon Tapınağı için Athena heykelini yapan Phidias adlı ünlü heykeltraş
yapmıştır. Tahta iskelet üzerine altın ve fildişi metal parçaların
yerleştirilmesiyle yapılmıştır. Milattan önce 200’de heykel restore edilmiş.
Bundan sonra Roma’ya taşınırken yaralanıp berelenmekten, 391’de olimpiyatların
yasaklanması ile gösterilen ilginin kaybedilmesinden, depremlerden, sellerden
epey yıpranmış. Zengin bir Yunanlı tarafından İstanbul’a getirilen heykel,
462’de çıkan büyük bir yangında tamamen yok olmuş. Daha sonra 1829’da
Olimpos’ta heykele ait bazı parçalar bulunmuş ve Fransa’ya götürülmüş.
Zeus Tapınağının içinde bulunan heykel,
tapınağa ancak sığabiliyordu, hatta oturur vaziyette tasvir edilen Zeus, ayağa
kalksa tapınağın tavanı yıkılacakmış gibi duruyordu. Heykelin oturtulduğu taban
6.5m. genişliğinde ve 1m. yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 13m
yüksekliğindeydi. Sağ elinde zafer tanrıçası Nike’ı tutuyordu. Sol elindeyse üzerinde
çeşitli metallerden kakmalar olan ve üzerinde kartal olan bir hükümdar asası
vardı. Altın, abanoz, fildişinden yapılmış olan ve değerli taşlardan kakmaların
bulunduğu Zeus’un oturduğu taht, heykelin kendisinden daha etkileyiciydi.
Üzerinde, Yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanlar figürleri yer
alıyordu. Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altındandı.
Karanlık bir koridordan geçilerek görülebildiği için, parlak fildişi,
insanların gözünü alıyor ve derinden etkiliyordu.Olimpiyat oyunları 391 yılında
Theodosius I tarafından putperestlik olarak suçlanıp sona erdirilince, Zeus
Tapınağı da kapatıldı. Dünyanın yedi harikası arasında saylan heykel, zengin
Yunanlılar tarafından, yeni kurulan ve o zamanki adıyla Constantinople denen
İstanbul’a taşınmıştır ve orada 462 yılındaki büyük yangında yok olmuştur.
Olimpos’ta 1829′da Fransızlar tarafından burada bulunan heykele ait bazı
parçalar Paris’te Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
5-RODOS
HEYKELİ:
Güneş Tanrısı Helios’un tunçtan yapılma dev heykeliydi ve Rodos
limanının ağzında bulunuyordu; Ama çoğu kez sanıldığı gibi heykelin bacakları
arasından gemiler geçmiyordu. Heykel yaklaşık 32 m yüksekliğindeydi ve
İÖ.304′teki başarısız Rodos kuşatmasından kalma tunç gereç ve silahların
eritilmesiyle yapılmıştı. Rodos Heykeli, İÖ.280′den 255′e kadar, gemicilere
karayı gösteren bir işaret görevi gördü ve daha sonra adayı sarsan bir deprem
sonucu yıkıldı.
Rodosluların Rodos limanının girişine diktikleri bu heykel söylenenlere göre o kadar büyüktü ki, ayaklarının biri limanın bir girişine, diğeriyse diğer girişine basıyordu. Böylece limana girmek isteyen gemiler bu ayakların altından geçiyordu. Tanrı Zeus’u temsil eden bu bronz heykelin boyu 30 metreyi buluyordu. 224 yılında bir depremle yıkıldığı sanılan heykelin elindeki meşaleyi yakmak için ayaklarının içinden başlayan bir merdivenle yukarı kadar çıkılabiliyordu.Rodos’un ilk sakinleri olan Dor’lar, Argos’tan gelen denizci bir kavimdi ve güneş ilahı olan Helios’a taparlardı. Dor’lar Rodos’ta en parlak devrini M.Ö. 3. asırda yaşayan bir medeniyet kurdular. Mısır ve Fenike’nin ürünlerini alıp satarak zengin oldular. Adayı kültür-sanat merkezi, güzel konuşma ve felsefe okulu haline getirdiler.Dor’lar, Makedonya Kralı Demetrios’la yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra, zafer anıtı olarak ve ilahları Helios’a şükran borçlarını ödemek için, Rodos limanının girişine büyük bir Helios heykeli yaptılar. M.Ö.281-280 yılında yapılan 32 metre yüksekliğindeki bu tunç heykel, elinde bir meşale tutuyordu. Bu haliyle Newyork limanındaki Hürriyet Heykeli’ni andırıyordu.
Rodoslular
bu heykelin kendilerini ve adayı koruduğuna inanırlardı. Bu nedenle her yıl
“Helicia” denilen şölenler düzenler, bu heykelin dibinde dört atlı bir arabayı
denize atarlardı. İnanışlarına göre, Helios böyle bir arabayla dünyayı
dolaşarak insanları gözetlerdi.Rodos heykeli ancak 50 yıl ayakta kalabilmiş ve
M.Ö. 223 yılında bir depremde yıkılmıştır. Rodos Kolossosu da denilen bu anıtın
heykeltıraşı Lindos’lu Khares’ti. Lindos, Rodos adasının üç büyük kasabasından
biridir.
6-İSKENDERİYE
FENERİ:
İskenderiye Feneri, görkem olsun, şöhret olsun diye yapılmamış,
hakikaten kullanılan tek harikamız. Mısır’daki İskenderiye Limanı’nın
karşısındaki Pharos Adası’na yapılan fener, denizciler için sağ salim eve
dönmek, mimarlar için dünyanın en yüksek yapısı, bilimadamları için ise ışığı
70 kilometre öteye taşıyabilen gizemli bir ayna anlamlarını taşıyordu.
Tehlikeli
kıyı şeridi boyunca gemicileri yönlendirmek amacı ile İskenderiye kenti
kıyısındaki Faros (Pharos) adasında yapılmıştır.Proje Büyük İskender’in
komutanları Ptolemy Soter zamanında M.Ö 290 yılları sonunda başlamış, ölümünden
sonra oğlunun hükümdarlığı zamanında bitirilmiştir. Şehrin batı limanında
bulunan fener yaklaşık 166 m. yüksekliğindedir. Sadece harikaların değil bugüne
kadar yapılmış fenerlerin de en yükseğidir. Gemicilik için güvenli bir ortam
sağlamak isteyen Yunanlı tüccar Sostratus tarafından finanse edilmiştir.
Fener’in en gizemli yanı, gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtmak amacı
ile tasarlanmış cilalı bronz aynalarıydı. Geceleri ise aynaların önünde ateşler
yakılıyor, böylece aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km. mesafeden
görülebiliyordu. Yapı bir dizi depreme kadar bozulmadan kaldı. Fakat depremler
ve doğal şartlar sonunda çöktü. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada
kopan fenerin gövde kısmı da 1302′de başka bir depremde çöktü. En sonunda 1480
yılında Memlük Sultanı Kait-bay tarafından fenerin olduğu yere yapılan bir
kalede malzemeleri kullanılmak üzere tamamen yıkıldı. Büyük İskender öldükten
sonra Mısır’ın hakimiyeti İskender’in komutanı Ptolemy Batlamyus Soter’e
geçmişti. Batlamyus olarak anılan devlet, Yunanlılar ile yakın ilişki
halindeydi ve deniz ticareti yapılıyordu, bu nedenle bir deniz feneri yapılması
zorunluydu.Fener, milattan önce 285-246 arasında yapılmış ve iki kral görmüş.
Şimdiye kadar yapılmış en yüksek deniz feneri olan 135 metrelik binanın tunç
aynası geceleri 70, gündüzleri 35 kilometre uzaklıktan görülebiliyormuş. Önce
ayna kırılmış, sonra 356’daki depremde üst kısmı yıkılmış. 1302’de ve 1323’de
yaşanan iki depremde orta kısmı da yıkılmış ve 1500’lerde tamamen yokolmuş.
Üstünde olduğu adadan dolayı Pharos olarak anılan fener sayesinde İspanyolca,
Fransızca ve İtalyancada deniz fenerine Pharos denir. Deniz fenerlerinin
tasarımı o günden beri hâlâ değişmemiştir.
7-HALİKARNAS
MOZOLESİ(KRAL MAUSOLEİON HEYKELİ):
Halikarnas’ta(bugünkü Bodrum), İÖ.353′te ölen
Karya Kralı Mausolos için eşi Kraliçe Artemisia’nın yüklü yüklü bir para
ödeyerek yaptırdığı anıt mezardır. 15.yy’dan önce bir deprem sonucu çöktü.
Bugün büyük anıt mezarlar için kullanılan “mozole” sözcüğü Mausolos’un
Halikarnas’taki bu anıtmezarından gelmektedir.Bu eser bir anıt mezardır.
Bugünkü anıtsal mezarlara mozole isminin verilmesinin kaynağı da bu yapıdır.
Bugünkü adıyla Bodrum, o günkü adıyla Halikarnas olan yerde yani ülkemizdedir.
MÖ 325 yılında Kraliçe Artemis tarafından kocası Mozolos adına yaptırılmıştır.
Diğerleri gibi bu eser de yok olmuştur. Plinius’un bildirdiğine göre, dünyanın
yedi harikasından biri sayılan Mausoleum, M.Ö. 350 de Mausolos için karısı
Artemisia tarafından yaptırılmıştır.
“Farklı cephelerin süslemeleri ve mükemmelliği birbirini taklit eden farklı sanatcılar tarafından ele alındı. Leochares, Bryaxis, Skopas ve bazılarının düşündükleri gibi Timotheus’un sanatlarının seçkin mükemmelliği o yapıya dünyanın yedi harikası arasında ün kazandırdı.” Antik yazarlardan Vitrivius böyle söylüyor. Romalı tarihci Plinius’a göre pteron kare şeklindeydi ve çevresinde 36 tane ion stili sütun vardı. Her sütun arasında bir heykel dikiliydi. Pterondaki kabartmalar Amazonlarla Yunanlıların savaşını gösteriyordu. Pteron üzerinde yirmi basamaklı bir piramit vardı. Piramit beyaz paros mermerindendi. İskenderiye limanının karşısında bulunan paros adasından özel seçilmişti. En üstte quadrika (dört atlı araba) bunun üzerinde ise Mausolos ve Artemisia’nın heykelleri bulunuyordu.Tüm istilalara ve doğal afetlere karşın Mausoleum İS. 1406 yılına dek ayakta kalmayı başarmıştır. Ta ki Alman mimar Schegelholt tarafından yapılan St. Peters kalenin yapımına dek. Bu zamana kadar 1500 yıl ayakta kaldı. Sadece basamakları görünen yapının derinlerine giderek elde ettikleri mermeri yakıp kireç yaptılar. Bazı kabartmalar duvar taşı olarak kullanıldı. Bazılarının üzeri silinerek oymalar kazındı. 1875 de Sir C. Newton kazılara başlar, bazı friz ve Mausoleon ile Artemision’un heykellerini ve büyük aslan heykelleri İngiliz Britich Museum’a taşındı.Mausoleum’un yapımı yarılandığında Halikarnassos’un parası biter ve geri kalan bölümler özveri ile yapılır. Mausoleion alanı bugün açık hava müzesi olarak düzenlenmiştir. İçeri girildiğinde sağda Bodrum tipi bir ev görülmektedir. Solda görülen uzun yapı içinde Mausoleion’la ilgili kabartmalar, maket ve bazı çizimlerle yapıya ait mimari parçalar sergilenmektedir. Dünyanın yedi harikasından biri diye tanımlanan Mausoleion’un yükseldiği yer bugün bir çukur olarak görülür. Bu çukurun ne olduğunu anlamak için öncelikle kapalı sergi salonunun gezilmesi gerekir. Taban ölçüleri 32 x 38 metre boyutlarındaki Mausoleion, bir zamanlar uzun kenarı 242,5 kısa kenarı 105 metre olan geniş bir alanın kuzeydoğu köşesinde yükselmekteydi.
Antik yazarların anlattıklarına göre
Mausoleion, dört bölümden oluşmaktadır. En altta yüksek bir kaide (podyum);
onun üzerinde kenarlarında onbir, kısa kenarlarında dokuz olmak üzere 36 İon
sütunlu tapınak şeklinde bir bölüm vardır; onun da üzerinde 24 basamaklı
piramid şekilli bir çatı ve en tepede dört atın çektiği araba içinde Mausolos
ve Artemisia’nın heykelleri yer almaktadır.
(kaynak:*Görsel Genel Kültür Ansiklopedisi)
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…