Kazım
Meçiyev (1859-1945)—Güney Kafkasya’da yaşayan Balkarların şair-filozofu, ilahiyatçı.
O
demirci ve şair, köylü ve geleceğin habercisi, bilge ve hikaye anlatıcı idi.
Kuzey Kafkasya’nın Kabarda-Balkar Cumhuriyeti’nde en yüksek dağlık kesimlerde
yaşayan Türk halklarından biri olan Balkarlar onu, Kazım Meçiyev’i
Balkariya’nın ruhu, ulusun vicdanı ve otoritesi olarak adlandırırlar.
Derler
ki Balkariya’nın doğası Kuzey Kafkasya’nın en yüksek zirveleri, derin vadileri
ve alp çayırları ile tanrısaldır. 152 yıl önce, 1852 yılında burada büyük bir
şairlik yeteneği vergisi ile bu insanın ortaya çıkması aslında hiç de şaşırtıcı
değildir.
«Kazım’ın şiirinde, halk şarkıları ve
şiirlerinde olduğu gibi tüm dürüstlüğü ve açıklığı ile Balkar halkının
karakteri, kahkahası ve yaraları, kahramanlığı ve gönüldenliği anlatılır.
Burada düğün danslarının gürültüsü, kara şallar içinde cenaze törenlerinde
ağlayan kadınların hıçkırıkları vardır. Şiiri Dünya’ya geldiği vadi gibi
manzaralıdır. Burada dağlardan gelen derenin kenarında yetişen akasya ile
yumuşak diyaloğu, ölüm ve hayatın anlamı üzerine ciddi düşünceleri görürüz».
Meçiyev’in
şiiri hakkındaki bu sözler hemşerisi, arkadaşı, sanatsal anlamda torunu şair
Kaysın Kuliyev tarafından söylenmiştir: «Kaysın Kuliyev’in eşi Elizat bakın
neler anlatıyor: «Meçiyev’i onun keşfettiğini söyleyebiliriz. O onu ilk
keşfeden kişidir. Meçiyev o zamanlar din adamı idi. O zamanlarda, Sovyetler
Birliği zamanında, bu tür insanlar hakkında konuşulmazdı. Kaysın yapılması
mümkün olmayan bir zamanda onun hakkında yazmıştır. Kelime kelime çeviri
yapmış, şiir alanında en iyi çevirileri yapan bir Rus tercümana vermiş ve 60'lı
yılların başında Meçiyev’in ayrı bir cildini yayınlamıştır. Bu bilgenin
tanınması için çok çaba harcamıştır.»
Kazım
gerçekten de çok iyi bir din eğitimi almıştı. Hepsi de hemşerilerinin altın
elli dedikleri babası Bekki’nin sayesinde olmuştur. Bekki ünlü bir demirci
ustası idi, başka zanaatları da bilirdi. Üç oğlunun üçüne de bunları öğretmeyi,
beş kızını ise layığı ile evlendirmeyi hayal ederdi. Bekki özellikle Kazım’ın
kaderine kafa yormaktaydı.
Kabarda-Balkariya
Yazarlar Birliği Başkanı Abdullah Begiyev bakın neler anlatıyor, «Çocukluktan
itibaren Arapça öğrenmeye başlamıştı. Kur’an’ı ezbere bilirdi. Sonra
Dağıstan’da eğitimine devam etti. O da tıpkı Bayron gibi çocukluktan itibaren
tek ayağı üzerinde topallardı. Bu nedenle de babası hiç olmazsa köye molla
olması için çabalardı. Çok iyi Arapça bilirdi, Arabistan ve Türkiye’ye
gitmişti. Ahmet Yesevi’nin eserlerini bilirdi. 1996 yılında Türkiye’deydim ve
Yesevi Fonu’nda çalışıyordum. Amacım eski Türk edebiyatı ile tanışmak,
köklerimizi ortaya çıkarmak idi. Ardından Yesevi’nin şiirlerini çevirmem
gerekti ve birden Kazım’ın kimlerden eğitim aldığını anladım. Yesevi’nin
şiirlerini ulusal gazetede yayınladığım zaman, bana anlattıklarına göre yaşlı
bir kadın okuyunca göz yaşlarını tutamamış. Demiş ki 'daha küçük bir kız çocuğu
iken bu şiirleri Kazım ona okurmuş.' Anlaşıldığı kadarıyla bazılarını çevirmiş,
bazılarını olduğu gibi bırakmış. Türkçe ve Balkar Dili birbirlerine yakındır,
bu nedenle de orijinalinde bile insanlar anlayabilmektelermiş»
Kazım
Meçiyev’in öğretmenleri arasında 12. yy mutasavvıfı Ahmet Yesevi, Kazım’ın
şeriatın esaslarını, peygamberlerin hayatını, İslam tarihini, coğrafya,
astronomi, Arap şiirini, doğu şiir düzenini öğrendiği Dağıstan medresesindeki
müderrisler, dinin derinliğini anladığı ve Al-Biruni’nin filosiofik eserlerini,
Navoi (Nevai) ve Fuzuli’nin eserlerini tartıştığı yerel alimler sayılabilir.
Meçiyev’in
ilk şiirleri olan ‘İman-İslam’ ve ‘Peygamberler’ şairin dini filolsofi ve ahlak
dünyasındaki düşünce arayışlarını, insanın Dünya’daki varoluş nedeni üzerine
düşünceleri yansıtır. 1903 ve 1910 yıllarında iki kere hacca gitmiştir.
İslam'ın şartlarından birini yerine getirirken ne imandan ne de peygamberlerden
bahsetmektedir: «Bilseydim nerede
anavatan için saadeti bulacağım, ayaklarımı at yapar dört nala ona giderdim».
Şair bu satırları 1910’da Kutsal Mekke’de yazmıştır:
«Abdullah
Begiyev bakın ne diyor: «Mirası yaklaşık 10 bin şiir satırından ibarettir. Bu
çok büyük bir mirastır. Dini, çok insani, bilgelik dolu şiirler yazmıştır. 'Bu
şiirleri çocuklukta bilseydim nasıl da iyi bir insan olabilirdim' derim kendi
kendime. Bunları incelemek lazım. Bu şiirler insan olmayı öğretir. Müslüman
olmasına rağmen insanları Hristiyan ya da Müslüman diye ayırt etmemeye
çağırırdı. Derdi ki «İnanç bir, gök bir ve insanlığın evi tektir. Hepimiz inanç
kardeşleriyiz». Şairdir, çok derin bir filozoftur. Din hakkında tek satır
yazmadan ülkede ünlü olmuştur. Dini Şiileri sonradan bulunmuştur ve ancak 1996
yılında yayınlanmıştır»
Meçiyev
tarafından bırakılmış 10 bin şiir satırına 1891'de yazılmış olan lirik 'Tahir
ve Zühre' hikayesi de dahildir. Şair burada seçme hakkına, sevdalılar
arasındaki ilişkilerin uyumuna kastetmenin mümkün olmadığını göstermektedir.
Uzak
ülkelerde gördüklerini yazmış ve üzüntü içinde izlenimlerini anlatmaktadır:
«Çok çılgın sularda gezdim, Türklere misafir oldum, Araplara gittim. Fakir her
yerde fakir gibi yaşıyor ve kuvvetli olan zayıf olana eziyet ediyor".
Halkı
hakkında ve dürüstlük, hedefe yöneliş, yalanı reddetme, çalışkanlık ve satışa
gelmemek gibi ahlaki erdemleri hakkında yazmıştır: «Çalışkanın ruhu
aydınlıktır, çalışmayan ise fakirdir».
Donan
serçe (‘Serçe’ şiiri) ezilen halkı hatırlatarak yarasını deşer. Güceniklik ve
acıdan zayıf düşmüş eşeği kalpten anlar (‘Ruhu yaralı eşek’ şiiri). Şair
hayatın acı ve üzüntülerin de olduğu zor bir patika olduğunu anlamaktadır: bu
patikadan kimlerin ayakları geçmedi ki?
Meçiyev
1917 Bolşevik Devrimi'ni kabullenir ve sosyalizm ideallerini yüceltir. 20.
yy’ın diğer şairlerinde de görülen slogancılık, şematiklik onun da eserlerine
yansımıştır, o dönemde yazdığı şiirleri halkın parlak geleceği hakkında
iyimserlikle örülüdür. Bu şiirler 1939 yılında çıkan ‘Sözüm’ adlı külliyatta
yer almıştır. Yine aynı yılın kasım ayında 80 yaşında olan şaire saygın
‘Kabarda-Balkariya Kıdemli Sanat Adamı’ ünvanı verilir.
Kazım
Meçiyev’in Rusça bir sonraki şiir külliyatı ancak onlarca yıl sonra Kaysın
Kuliyev’in çabaları ile 1962’de yayınlanır. Kazım o zaman artık hayatta
değildir, Dünya’daki yolunu 1945 yılı mart ayında doğduğu dağlardan uzakta,
Kazakistan’da tamamlamıştır. Balkar halkı Stalin’in emri ile buraya göç
ettirilmişti.
Meçiyev
sürgünde iken Balkarları birlik olmaya ve dayanmaya çağırıyordu. Hayatın
getirdiğine homurdanmamak, Tanrı’nın buyruğuna uymak lazımdı. Bilge düşünür:
«Güç birliktedir. Birlikte ise hayat» derdi. Kazım halkın maneviyatını
desteklemeyi, adaletin yerini bulacağına olan inancı pekiştirmeyi kutsal
yükümlülüğü, hayatının amacı olarak kabul ederdi: «Abdullah Begiyev’i
dinliyoruz: «Uzun zaman Sovyetler döneminde basılmamış olan eserlerini
topladım. Onu sisteme uygun hale getirmişlerdi, bir çok şiiri çarpıtılmış,
değiştirilmiş şekilde basılmıştır. O ise dini bütün bir insandı, hacca iki kere
gitmişti, tüm bunlar hakkında susulmaktaydı. Tüm bunları yeniden ortaya
koymamız gerekti. Şiirlerini ezbere bilenlerin ağzından tekrar kaleme aldık.
Bana defterini ve el yazmalarını verdiler. Sonra kontrol yaptık. Bir kadın
vardı, Kabarda’lı, çok ilginç el yazmalarını muhafaza etmiş, onları bana verdi.
Onun çok büyük bir kütüphanesi vardı. Bazı kitapları muhafaza edilmiştir, bu
kitapları muhafaza eden insanlar vardır, ancak kitaplarından ayrılmak
istemiyorlar»
Diğer
yandan son yıllarda Kazım Meçiyev’in eserleri yayınlanmaya başlamıştır. 2009
yılında, 150. doğum günü şerefine Kabarda-Balkariya’da 570 sayfalık uzun
şiirler ve lirik eserler adlı harika bir kitap yayınlandı. 2009 yılında Rusça
seçmeler yayınlandı.
Sovyetler
dönemi ve sonrasında yapılmış olan baskılar bugün Kabarda-Balkariya’nın
başkenti Nalçik’te bulunan kütüphanede muhafaza edilmektedir. 1992 yılında
kurulan kütüphane Kazım Meçiyev’in adını taşımaktadır: «Kütüphane müdürü Maya
Balkizova bakın neler anlatıyor: «150. yıldönümü için yıl boyunca okuma
yarışmaları, şairler geceleri düzenledik, tüm cumhuriyetten çocukları topladık.
Fotoğraflarla süslü, onun anısında sürekli bir standımız var. Her yıl onunla
ilgili tarihlerde değişik formatlarda etkinlikler düzenliyoruz. Sovyetler
dönemi ve sonrasında yayınlanmış tüm kitaplarına sahibiz. Eserleri ilkokul
programında edebiyat derslerine dahil edilmiştir»
Okul
öğrencileri arasında düzenlenen Kazım Meçiyev şiirleri okuma yarışması ulusal
önemde bir bayrama dönüşmüştür. Maya anlatısına devam ediyor: «Hiç
beklemediğimiz bir şeydi. Kimseye zor koşmamıştık. O bir Balkar şairidir, ancak
Kabarda köylerinden de çocuklar yarışmak için gelmişlerdi. Kendi başlarına ya
da ebeveynleri ile gelip yarışmaya katılmaları karşısında şaşırıp kalmıştık.
Okuma içinde şairlerin, eğitim departmanından temsilcilerin bulunduğu bir jüri
tarafından değerlendiriliyordu. Meçiyev’in şiirleri zordur, çok sayıda
semboller vardır. Ama boşuna Kazım’ın dili ‘az bulunur kan grubundandır’
dememişlerdir. Ancak çocukların kolay algılayabildikleri şiirleri vardır.
Çocuklar hem Rusça hem de Balkar dilinde çok güzel okuyorlar»
Bugün
Kazım Meçiyev’in Kabarda-Balkariya’da doğduğu ev eski haline getirilmiştir.
Çalıştığı demirhane yine eski haline getirilmiştir. Şairin bir kaç heykeli
dikilmiştir. Ama en önemlisi şairin naaşı Kazakistan’dan getirilmiş ve yeniden
toprağa verilmiştir: «Abdullah Begiyev’i dinliyoruz: «Onunla aynı vagonda
sürgüne gönderilen tüm insanları dolaştık. Aksakallardan yardım istedik, onları
oraya götürdük ve mezarını göstermelerini istedik. Sonradan tıbbi ekspertiz
yapıldı, çünkü doğuştan bir ayağı ötekinden kısa idi, bu şekilde mezarın ona
ait olup olmadığını hemen anlamak mümkün olacaktı»
Kazım
Meçiyev’in ‘Boz kaya’ adlı bir şiiri vardır. 1910 yılında hac zamanında
yazılmıştır.
Boz
kaya yerinden yuvarlandı
Gürültüyle
kara uçuruma düştü
Ebediyen
karanlıkta yatacak
Hiç
bir zaman özü kayaya geri dönemeyecek
Aman
Allah’ım!
Sana
gün ağarırken,
Gün
kararırken yalvarıyorum:
İstersen
beni boz kayaya çevir,
Ama
doğduğum ocağa geri götür
Şairin
duaları duyuldu, ancak neredeyse 90 yıl sonra. 1999 yılında şair doğduğu
topraklara verildi.
Aşağıda
Kazim’in “İgi Söz” ve “Nasihatla” isimli şiirlerini Balkarcası yanında Türkiye
Türkçesiyle de verdik. Balkar dilinde c>j değişmesi görülür.
İYİ
SÖZ
İGİ
SÖZ İgi
söznü biçak kesmez, İgi
söznü boran eltmez, İgi
söz otda da küymez, İgi
sözge baga jetmez. İgi
sözsüz jaşav nedi? Tuzsuz
hantha teppe-tengdi! İgi
söznü aythan - erdi! Akılı
jüregi kengdi. İgi
söz - halknı küçüdü, Zulmuga
kebin biçedi. Ol
igileni işidi, Osallaga
kamiçidi. İgi
söz korkgannı bilmeyd, Bayga
mujuraça tiyed, Jarlı
üyge ökülça kired, Kıyınlıga
ol ong bered. Ok
jerine jetip suvuyd, Suv
da bir zamanda kuruyd, İgi
söz suvumaz, kurumaz, Anı
kişi tutup tıymaz. İgi
söz jomakdı, jırdı, Sözü
brnı - küçü bardı! İgi
sözsüz dünya tardı, Jürek,
jol da karangıdı. İgi
söz - köz jarıgıngdı, Ahlunga
aytırıgıngdı, Jılı
otdu ot jagangda, Ol
koruvlayd duşmanıngdan. Toyung,
kuvançıng - igi söz, Künde
jubançıng - igi söz, Künde
tıyançın - igi söz, Kamang,
kılçıng - igi söz. İgi
söz - jol nöger bolad, Kıyın
kün birgenge barad, Biz
ölsek - igi söz kalad, Ol
sav kalganlaga jarayd. Kâzim
sözün bermez sizge, Zulmunu
süygen betsizge! Meni
sözüm - nögerd tüzge, Tıyanç
fakırga, öksüzge. |
İYİ
SÖZ İyi
sözü bıçak kesmez İyi
sözü boran götürmez, İyi
söz ateşte de yanmaz, İyi
söze paha yetmez. İyi
sözsüz hayat nedir? Tuzsuz
yemeğe denktir! İyi
sözü söyleyen erdir, Akıllı
yüreği geniştir. İyi
söz - halkın gücüdür, Zulme
kefen biçer, O
iyilerin işidir, Kötülere
kamçıdır. İyi
söz korkmayı bilmez, Zengine
sopa gibi değer, Fakir
eve vekil gibi girer, Çalışana
o güç verir. Kurşun
yerine ulaşınca soğur, Su
da bir zamanda kurur, İyi
söz soğumaz, kurumaz, Onu
kimse tutup durduramaz İyi
söz masaldır, türküdür, Sözü
olanın - gücü vardır! İyi
sözsüz dünya dardır, Yürek,
yol da karanlıktır. İyi
söz - göz ışığındır, Arkadaşlarına
sözündür, Sıcak
ateştir ocağında, O
koruyor düşmanından. Düğünün,
sevincin -iyi söz, Her
gün eğlencen - iyi söz, Her
gün dayanağın - iyi söz Kaman,
kılıcın - iyi söz. İyi
söz - yol arkadaşı oluyor, Zor
gününde yanında gidiyor, Biz
ölürsek - iyi söz kalıyor, O
sağ kalanlara yarıyor. Kazım
sözünü vermez size, Zulmü
seven yüzsüze! Sözüm-arkadaştır
doğruya, Dayanaktır
fakire, öksüze. |
NASİHATLAR
Baytal ahşı tayı bla, Keçe
ahşı ayı bla, Cıl
- kuvatlı jayı bla. At
tanılır jürüşünden, İgi
honşu- ülüşünden, El
biyi da - har işinden. Halk
tanılır ahşısından, Jer
- gelevden alısından, Kol
usdası - halısından. Ögüz
sıylı boynu bla Ana
sıylı koynu bla, Ata
sıylı caşı bla. İynek
sütü- tili bla, Kıznı
nürü- künü bla Koynu
kuması - cünü bla. Çalgı
çallık - kalagından, Konak
allık - kabagından, Üy
bolallık - turganından. Cez,
altın bolmaz, Altın
caphanlıkga. Köz
maldan toymaz, Artık
taphanlıkga. Caş
barmaz kartla Izlagan
ıznı. El
da tıyalmaz Terilgen
kıznı. Teren
agaçnı Boran
bügalmaz, Birlikli
elge Düşman
kiralmaz. Egeçden
tuvgan Erke
da bolur. Namısdan
tuvgan Bilse
da sorur. Nakut,
nalmas tabılır Nasıp
bla. Nasıp,
jannet tabılmaz Nakut
bla. Süygenin
taphan adamnı Nasıplı
bolur kadarı. Anı
körmegen sokurdu, Ariv
terekde bokurdu. Kerivan
julduz jol koymaz, Kerahat
maldan köl toymaz. Namıs
degen az boldu, Düniya
malı baz boldu. |
Kısrak iyi tayı ile, Gece
iyi ayı ile, Yıl
kuvvetli yazı ile. At
tanınır yürüyüşünden, İyi
komşu- göz hakkı verişinden, Köy
beyi de- her işinden. Halk
tanınır iyisinden, Yer
- otların çıkışından, El
ustası- halinden. Öküz
soylu boynu ile, Ana
soylu koynu ile, Ata
soylu oğlu ile. İnek
sütü- dili ile, Kızın
nuru- günü ile, Koyunun
iyisi - yünü ile. Tırpan
biçecek - örsünden, Misafir
alacak - dış kapısından, Ev
olacak - duruşundan. Cez,
altın olmaz, Altın
kaplamakla. Göz
maldan doymaz, Ne
çok bulsa da. Delikanlı
gitmez, ihtiyarların İzlediği
izi. Köy
de durduramaz, Kandırılmış
kızı. Derin
ağacı Boran
bükemez, Birlik
olan yere Düşman
giremez. Kız
kardeşten doğan Şımarık
da olur. Namusludan
doğan Bilse
de sorar. Yakut,
elmas bulunur Nasip
ile. Nasip,
cennet bulunmaz Yakut
ile. Sevdiğini
bulan insanın Nasipli
olur kaderi. Onu
görmeyen kördür, Güzel
ağaçta hastalıktır. Kervan
yıldız yol bırakmaz, Kerahet
maldan gönül doymaz. Namus
denilen az oldu, Dünya
malı baz (değersiz) oldu. |
Kaynak:
http://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/2012_03_20/69024774/