Niğbolu Muharebesi

Niğbolu Savaşı Özeti
Niğbolu Muharebesi, 25 Eylül 1396 yılında Osmanlı’ya karşı oluşmuş bir Haçlı Ordusu ile arasında geçen ve Osmanlı’nın kesin galibiyeti ile tamamlanmış bir savaştır. Bu savaş Tuna Nehri civarlarında ki Niğbolu Kalesi’nde meydana gelmiştir. Aynı zamanda Hristiyanlar yada Avrupa tarafından Niğbolu Haçlı Seferi diye bilinmektedir. Savaşa katılan ülkeler ise şöyledir:

- Genova Cumhuriyeti
- Lehistan
- Fransa
- St. Jean Şövelyeleri 
-Macaristan
- İskoçya Krallığı
- Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu
- Eflak
- Venedik Cumhuriyeti
- İngiltere Krallığı
-Eski İsviçre Konfederasyonu


Niğbolu Savaşından Önceki Durum Ve Hazırlıklar

Haçlı cephesi yönünden biraz bahsedeyim.

Niğbolu, 1394’te Osmanlı tarafından alınmadan önce Bulgar Çarı olan İvan Şişman’ın başkenti statüsündeydi. Aynı Çar’ın kardeşi olan İvan Strasimis ise Vidin Kalesi’nde hâkimiyeti sürüyordu ama Osmanlı’nın vasal devleti konumundaydı. Her yıl Osmanlı’ya vergi niteliğinde haraç ödüyordu. Aynı zamanda o zamanın Macaristan Krallığı ile Osmanlı arasında artık herhangi bir ülke kalmamış hepsi Osmanlı hâkimiyetine girmişti böylelikle iki devlet sınırları birleşmişti. Venedikliler ise ticaret için kullanılan bölgelerin- özellikle Mora ve Dalmaçya kıyılarındaki- Osmanlı tarafından alınacağı ve kendisinin denizlerdeki ticaret hâkimiyetinin son bulacağı korkusu çok büyüktü. Ceneviz Cumhuriyeti cephesinde ise Osmanlı’nın Karadeniz ticaretini yaptığı bölgelerden olan Amasra, Sinop ve Kefe gibi yerlerinden elinden çıkacağı ve olası bir İstanbul fethiyle kendisinin daha da sıkıntıya gireceğinin endişesini taşıyordu.



Niğbolu Savaşı Haritası
Niğbolu Savaşı’na yada haçlı seferine biraz dini açıdan ve dönemin savaşları kısmında bakarsak durum şöyledir: Savaştan önce Papalık ikiye ayrılmış ve birbirlerine düşman durumdaydı. Papaların bir tanesi orijinal yeri Roma’da bulunurken diğer Papa Fransa’nın Avingon bölgesinde hüküm sürüyordu. Bu Haçlı Seferi’ni başlatan Avingon Papasıdır. Bir fermanla Osmanlı’ya bir Haçlı Seferi başlattığını söyler. Bu arada İngiltere ve Fransa o ünlü Yüz Yıl Savaşları içerisindeydiler. Ama bu sırada ufak bir barış dönemi yaşanıyordu. Bu dönem içinde Fransız Kralı ve İngiliz Kralı yapılacak olan Haçlı Seferi’nin maddi konuları açısından mutakata varmışlardı. Bu süreden önce çoktan Fransız diplomatları Macaristan’daydı. Dönemin Macaristan hükümdarı Sigismund ile Haçlı Seferi hakkında görüşmeler üzerindeydiler.


Haçlıların Harekete Geçişi ve Planları

Niğbolu Savaşı’nın Haçlılar açısından planları Buda’da yapıldı. Macar Kral Sigismund’un düşüncesine göre Osmanlı’nın orduları kısa sürede toparlanabildiği için hemen karşılarına çıkacaklarıydı. Bu konuda Eflak Kralı Mircea tecrübeliydi çünkü kendisi bu gibi durumlarda Osmanlı’ya karşı birkaç başarı elde etmişti. Ama sanıldığı gibi olmadı. Karar eldeki birliklerin Tuna Nehri boyunca ilerleyip Karadeniz’deki donanma desteğiyle yine Tuna Nehri’nde birleşmekti.


Niğbolu Savaşı Temsili
Ordular birleşip ilerlemeyi sürdürdü. Bu ilerlemede bazı Osmanlı kalelerine kalelere saldırdılar. Bunlardan biri bahsettiğimiz vasal devlet olan Bulgar Krallığı’nın tuttuğu Vidin kalesiydi. Bu kalede direnen Osmanlı güçleri-çoğu Voynuk olan- kalenin iç kısmı alınınca Haçlı kuvvetleri tarafından tümü kılıçtan geçirildi. Bu savaşın sonunda ise 200 küsür Fransız askeri şövalye unvanını aldı. Bir diğer kale, nehrin yolunu koruyan Rahova Kalesi idi. İçerideki Osmanlı garnizon kuvvetlerinin başı, Haçlılara bir haberci gönderdi. Eğer kendilerine zarar gelmezse kaleyi kendilerine bırakacaklarını söylüyordu. Macaristan Kralı Sigismund bu teklifi olumlu karşıladı. Ama başta Fransızlar olmak üzere Burgindilli şövalyeler buna karşı çıkıp şehirde büyük bir kıyım yaptılar. Katlettiklerinin arasında hem Müslüman hem Ortodoks Hristiyanları vardı. Kalan gruptan da esir toplayarak yollarına devam ettiler.

Niğbolu Muharebesi yavaş yavaş yaklaşıyordu. Tarih 10 Eylül’ü gösterdiğinde Haçlı Ordusu’nun donanma konusunda deneyimli ülkelerinden olan Ceneviz, St. Jean Şövalyeleri ve Venedik donanmalarıyla Niğbolu Kalesi’nin önüne geldiler. Niğbolu hem liman olarak hem de korunaklı olması sebebiyle çok önemli bir stratejik noktaydı. Kale dik yamaçların üzerine kurulu liman-kaleydi. Kale kolay kolay pes etmezdi çünkü daha yeni tamir edilmiş ve sağlam bir askeri kuvvetti bulunuyordu. Türk Kumandanı ise çok tecrübeli bir asker olan Dağan Bey’di. İlk başta Fransız ve Burgundilli birlikler geldi. Kara yoluyla gelen bu birlikler kaleyi görecek şekilde çadırlarını diktiler. Diğer tarafta ise Macar Kralı ve Haçlı Ordusu ise tam zıt tarafta kamplarını kurdular. Kuşatma için  ordu hazırlıklı gelmişti ama onlar bunun farkında değildi yada düşünemediler. Geldikleri donanma da bir sürü kuşatma malzemesi ve mancınıklar bulunurken karada savaşan kumandanlar bunları almayı aklına getiremedi. Buna rağmen Fransızlar ve Burgindi askerlerin merdivenlere ve Macarların ise lağımcılara sahiptiler. Kaleye direk saldırma yerine ablukaya alma taktiğini yaptılar. Burdaki düşünceleri Padişah’ın bu kuşatmayla ilgili bilgisi olmadığı ve zaten bilgisi olsa bile buraya yetişmiyeceğiydi.Bunu düşünerek güneyde kalan kısmıma herhangi bir gözcü birliği göndermeyi düşünmemişlerdir.

Osmanlı’nın Savaşa Dâhil Oluşu


Niğbolu Savaşı Fransız Arşivi
Haçlı ordusunun haberi, Yıldırım Beyazid’a İstanbul’u ikinci kez 1395 yılında geldi. Keşif için Gazi Evranos Paşa ve akıncılarını gönderen Padişah Bizans’ın da desteğe geleceğini hesap ederek az da olsa bir miktar kuvvetti burada bırakmıştır. Böylece Bizans donanmaları Tuna’yı geçemeyerek yardıma gidemedi.

Niğbolu Muharebesi öncesi Yıldırım Beyazid akıllı davranarak, ordularını birleştirmek adına Rumeli eyaletlerine yerlerinde durmalarını ve herhangi bir saldırı hareketinde bulunmamalarını ve orduların Filibe ve Edirne civarında bir araya gelmesini emretmişti. Bu emri Kara Timurtaş Paşa büyük bir ustalıkla yerine getirdi ve hem Anadolu hem de Rumeli’deki eyalet askerlerini çok hızlı bir şekilde oraya topladı. Osmanlı Ordusu ise Eylül’de başladığı yolculuğa, Ağustos ayında Niğbolu’nun güneyinde kamp kurarak sonlandırdı. Artık iki ordu da birbirinden haberdardı.


Niğbolu Savaşı Başlıyor

Padişah adının layığını verip ordusuyla 24 saat içinde Edirne’den Niğbolu Kalesi’ne gelmiştir. Geldiği zaman hemen deneyimli adamlarıyla savaş planlarını tartışmıştır.
Yıldırım Beyazid adil bir savaş istiyormuş. Hatta bunun için kumandanlarının develerle bozgun fikrini kabul etmemiştir. Kumandanları bu planda daha önce Balkanlar da daha önce görülmemiş olan develerle üstünlük sağlayacaklarını düşünmüşlerdir. Niğbolu Savaşı 25 Eylül 1396 yılında Osmanlı’nın akını ve özgüveni tam Haçlı ordusunun bozgunuyla son bulmuştur.
Savaş turan taktiğinin değişik bir versiyonu ile başlamıştır. Tamamen ağır zırhlarla kaplı Haçlı şövalyeleri, öndeki Osmanlı askerlerine hasar verdikten sonra kaçan askerleri takip etmiştir. Osmanlı ise daha önceden bir tuzak hazırlayarak atların geçemeyeceği alanlar oluşturmuşlardır. Şövalyeler bu tuzağa gelince atlarından inmek zorunda kalmışlardır ama zırhları ona fazla hareket kabiliyeti bırakmamıştır. Böylece Türk birlikleri her yerden akın etmiş, pusuya düşen Haçlı Ordusu ise ünlü komutanları Jean de Vienne dahil tamamen kıyıma uğramıştır.


Niğbolu Savaşı'nın Sonucu ve Sonrası


Niğbolu Savaşı'nde Kral Sigismund
Haçlıların geçtiği yerlerde kıyım yaptığını öğrenen Yıldırım Beyazid küplere bindi. Yere bir kazık çakarak, soylular hariç boyu bu kazıktan uzun olanları öldürdü. Çocuk yaştaki esirler affedildi ve Türk ailelerine göndertti. Burada bu Haçlı çocukları Müslüman olarak yetiştirildi. Soylulara ise fidye istendi.

Savaş sonucu Osmanlı büyük zenginliklerle Balkanlar’dan döndüler. Vİdin Prensliği ve Bulgar Krallığı’nın tamamı tarihe karıştı. Niğbolu Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’dan atmanın artık imkânsız olduğu düşünülmeye başladı.